Ekoloji uzmanı Prof. Dr. Doğan Kantarcı, devem eden yangınlar nedeniyle ciddi oranda karbondioksit salınımı olduğuna dikkat çekti.
Milliyet gazetesinden Mert İnan'ın haberine göre Kantarcı, “Orman yangını sayılarının artışı ile küresel ısınma, iklim değişikliği ve buna bağlı olarak Türkiye’de de artan sıcaklıklar arasında belirgin bir bağıntı var. Muğla ve çevresindeki yıllık ortalama sıcaklıklar ile yağışlar incelendiğinde; ortalama 500 metre yükselti için verilen yıllık ortalama sıcaklık değerlerinin dönemsel olarak arttığı, buna karşılık yıllık ortalama yağış miktarlarının azaldığını görüyoruz” diye konuştu.
"İKLİMİ DEĞİŞTİRİYOR"
Prof. Dr. Kantarcı, son 50 yıllık süreçte Milas’ta ortalama 2.5 derece, Yatağan’da ise iki derecelik artış olduğuna değinerek, “İklim değişikliği ve buna bağlı olarak gelişen ısınma, kuraklaşma süreci, Türkiye’nin her bölgesinde benzer sıcaklık artışlarına sebep oluyor. Bu artışın bir nedeni de yangınlardır. Ormanlar karbondioksiti bünyesine alıp oksijen olarak geri veriyor, fotosentez oluyordu. Sera gazlarının orman ve denizler tarafından doğal yoldan geri alımı çok önemli. Yangın aynı zamanda faunayı da bozarken, tüm sistem zarar görüyor. Yangın sırasında yüksek sıcaklık değerlerinin ortaya çıkması havadaki azot ve oksijen değerlerinin de dengesini bozuyor” dedi.
ORMAN VASFINA DÖNDÜRÜLMELİ
Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü öğretim üyesi ve iklim uzmanı Prof. Dr. Levent Kurnaz 2019’da başlayıp ancak 2020’de söndürülebilen Avustralya yangınında, neredeyse tüm kıtanın alev alev yandığını belirterek şunları söyledi:
“Ancak ülkemizdeki yangın felaketi de ciddi oranda karbondioksit salınımına neden oluyor. Yaşadığımız felaketin küresel iklim değişikliğine de dolaylı yoldan bir miktar etkisi olacaktır. Asıl önemlisi yanan ormanların yeniden orman vasfına bürünmesi. Ormanlar 20-30 yıl içinde yenilendiğinde atmosferdeki karbondioksiti yeniden emmeye başlayacak. Ancak yanan yerlere binalar dikilirse verdiğimiz zarar çarpı iki olacaktır. Şayet yangın Ege ve Akdeniz’deki termik santrallere sıçrar, kömür depolarını yakarsa o zaman ciddi risk oluşur ve Avustralya’daki tabloya benzer bir ekolojik hasar tablosu çıkabilir. Termik santrallerdeki tonlarca kömürün yanması insan sağlığı açısından da ciddi risk taşıyor.”
"HAREKETE GEÇMEMİZ GEREKİYOR"
Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Ali Kocabaş, atmosferdeki karbondioksit oranının arttığına vurgu yaparak şunları söyledi:
“1985 yılında 350 ppm olan değerler, 2020 Temmuz ayında 417 ppm olmuştur. Son olarak bu değer 2021 Temmuz ayında 417.7 ppm’e yükseldi. İklim krizine neden olan en başta karbondioksit gibi sera gazlarının atmosferdeki oranlarının bu süreçte de yükselmeye devam etmesi. İklim krizi, afetlerle, yükselen gıda fiyatlarıyla, susuzlukla, altyapı sorunlarıyla tüm canlıları etkileyecek. Bunu durdurmak için harekete geçmeliyiz.”
"KARBON SINIRI AŞILDI"
“Bizdeki en büyük risk termik santraller ve kömür sahalarının yanması olur” diyen İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Selahattin İncecik ise uyarılarını şöyle sıraladı:
“Santraller devre dışı bırakılmış olsa da kömür depolarının tutuşması çok ciddi ekolojik hasarlara neden olabilir. Yanan her şey karbondioksite dönüşerek atmosfere salınır. Gezegen karbon salınımında 420 ppm dediğimiz seviyeyi geçti. Biz, yıllardır 400 ppm oranını, ‘kırmızı çizgi’ olarak tanımlıyorduk. Ne yazık ki karbon konsantrasyonu her sene 3 ppm artıyor. Çıkan son yangınlar karbondioksit salınımına neden olduğundan ekolojik sisteme bir miktar zarar verecektir.”