Marmara Denizi aylardır deniz salyası istilasıyla mücadele ediyor. Denizin yüzeyini kaplayan beyaz, yapışkan yapı canlı yaşamını ciddi şekilde tehdit ediyor. Uzmanlar acilen çözüm bulunması için peş peşe uyarılar yapıyor. Bununla birlikte üniversiteler de sorunun çözümü için yoğ*un çalışmalar gerçekleştiriyor.
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (HMKÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yahya Kemal Avşar, süt fabrikası atıklarını gidermek için iki yıldır sürdürülen çalışma sırasında geliştiren 'mikro-nano kabarcık' teknolojisinin Marmara Denizi'ndeki salyaya yol açan sorunun çözümünde kullanılabileceğini söyledi.
Prof. Dr. Avşar, özel bir firma ile beraber ozonla süt fabrikası atıklarını gidermek için iki yıldır sürdürdükleri çalışma sırasında geliştiren teknolojinin sudaki oksijen oranını artırdığını tespit etiklerini belirtti.
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (HMKÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yahya Kemal Avşar
'SULARDAKİ KİRLİLİK PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜNDE ROL OYNAR'
Kirlenen doğanın kendini arıtması için büyük bir ölçüde oksijene ihtiyacı olduğunu söyleyen Avşar, doğanın kendi mekanizmalarının özellikle sığ sularda ve yüzey sularında bunu bertaraf edecek nitelikte ve güçte olmadığını dile getirerek "‘Mikro- nano kabarcık’ teknolojisiyle biz yüzey sularına, istenilen oran ve yüksek oranda havadaki oksijeni mikro boyutta veya nano boyutta gaz kabarcıkları halinde vererek doğanın kirliliği bertaraf etmek için ihtiyaç duyduğu oksijeni vermek mümkündür. Bu teknoloji bir an önce uygulanmaya başlanırsa Marmara Denizi gibi veya diğer yüzey sularındaki kirlilik probleminin çözümünde çok iyi bir rol oynayacaktır” dedi.
Geliştirilen teknoloji ve bu teknolojinin nasıl çalışacağı ile ilgili de bilgiler paylaşan Avşar, “Gaz kabarcıklarının boyutu küçüldükçe, su içerisindeki davranışları da değişmektedir. Nano düzeye düşen gaz kabarcıkları, hiçbir zaman suyu terk edemezler. Mikro düzeyde olanlar ise çok yavaş terk ederler.
'KISA SÜREDE OKSİJEN İHTİYACINI KARŞILAMAK MÜMKÜN'
Bunları bir nevi, oksijen deposu olarak görebiliriz. Geliştirilen teknoloji ile oksijen kabarcıklarının boyutu küçülttüğümüz için de yüzey alanı çok genişler ve böylece bizim kütle transferi dediğimiz oksijenin suya iletilme hızı da çok artar. Böylece çok kısa sürede, çok önemli oksijen ihtiyacını karşılamak mümkündür.
'KİMYASAL KALINTISI YOK'
Bu aslında çok ucuz bir teknoloji ve bu teknolojide sadece havadaki oksijen kullanılıyor, dolayısıyla sınırsız bir hammadde var. Sisteme oksijen girdiği için de herhangi bir kimyasal kalıntısı da yok. Dolayısıyla doğanın kendini temizleme mekanizmasını hızlandıran bir şey, tamamıyla doğanın sirkülasyonuna yardımcı oluyor” ifadelerini kullandı.
'ATIKLAR OKSİJEN İHTİYACI GİDEİRLMEDEN VERİLİYOR'
Marmara Denizi'ni istila eden müsilajın ve bundan sonra oluşabilecek kirliliklerin bu teknoloji ile büyük ölçüde önlenebileceğini belirten Avşar, “Tabi koskoca bir denize oksijen vermek mümkün değil ama ana problem milyonlarca nüfusa sahip İstanbul’un atık sularının arıtılmasının yeterince yapılmamasıdır.
Özellikle denizin derin bölgelerine verilen atık sularının oksijen ihtiyacı giderilmeden veriliyor. Biz bu teknolojiyle denizi oksijenlendirmektense, derin denize verilen atıkların oksijenli olarak verilmesi ve atığın oksijen ihtiyacı verildikten sonra denize verilmesi durumunda bu çevre kirliliğin oluşması henüz kaynağındayken önlenebilecektir.
Yoksa büyük bir denizin oksijenlendirmesi, bu teknolojiyle çok zordur. Zaten bu teknoloji, atık suların çıkış noktasındaki son deşarj noktasında kullanılırsa etkili olacaktır. Bu ve buna benzer görüntülerin önüne geçilecektir” dedi.