TEMA Vakfı, “17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü” kapsamında dün bir açıklama yayımlayarak Türkiye’nin yüzde 73.4’ünün çölleşme tehlikesi altında olduğunu belirtti. Gıda güvenliğini sağlamak, iklim değişikliğine karşı dirençli olmak ve kuraklıktan daha az etkilenmek için çölleşme ile mücadelenin önemine dikkat çeken TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Çölleşmenin yıllık maliyetinin ülkelerin gayrisafi millî hasılasının (GSMH) yüzde 4-8’i olduğu tahmin ediliyor. Bu oranın 2050 yılında yüzde 40’lara ulaşacağı öngörülüyor. Çölleşme ile mücadele; bugünün yaşanan sorunlarını azaltmak, geleceği kazanmaktır” dedi.
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç
7.5 İSTANBUL BÜYÜKLÜĞÜNDE TARIM ARAZİSİNİ KAYBETTİK
Çölleşme nedeniyle tarım topraklarında verimliliğin de azaldığını kaydeden Ataç, “Ülkemizin yüzde 50.9’unun orta, yüzde 22.5’inin de yüksek derecede olmak üzere toplam yüzde 73,4’ünün çölleşme tehlikesi altındaki alanlardan oluşuyor. Ülkemizde erozyon, çölleşme nedenlerinin başında geliyor. Tarım arazilerinin yüzde 39’unda, mera arazilerinin ise yüzde 54’ünde erozyon görülüyor. Öte yandan büyüyen kentler verimli tarım arazilerinin azalmasına sebep oluyor. Tarım arazilerimiz, 1990-2022 yılları arasında yaklaşık 4 milyon hektar azalarak 27.9 milyon hektardan, 23.9 milyon hektara geriledi. Bu da yaklaşık 7.5 İstanbul büyüklüğünde tarım alanının kaybedilmesi demek oluyor” dedi.
EN ÇOK KADIN VE ÇOCUKLARI ETKİLİYOR
İklim değişikliğinin kurak bölgeleri daha da kuraklaştırarak bölgedeki insanların yaşam koşullarını güçleştirdiğine dikkat çeken Ataç, “Sıcaklık artışı sebebiyle atmosfer dengesi bozulan dünyamızın birçok bölgesinde kuraklık başta olmak üzere çeşitli krizler baş gösteriyor ve insanlar doğup büyüdükleri evlerini bırakıp göç etmek durumunda kalıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin yaptığı çalışmalara göre; kuraklık ve çölleşmenin neden olduğu göç krizinden en çok kadınlar ve çocuklar etkileniyor. Çalışmalarda kadınların çoğunlukla arkada bırakıldığı gözlemleniyor ve göç eden kadınların göç yollarında ciddi tehlikelerle karşılaştığı biliniyor” ifadelerini kullandı.
ÇÖZÜM YİNE TOPRAKTAN GEÇİYOR
“Kısa vadeli çıkarlar ve kazançlar uğruna doğaya ve toprağa verilen zararların etkileri, ekonomik kayıplar, yokluklar ve göçler olarak sonuçlanıyor” diyen Ataç, çözümün yine topraktan geçtiğini söyledi.
Ataç, “Bunun için arazi kullanım planlarının hazırlanması, kanunlarda yer alan orman, mera ve verimli toprakları başka amaçla kullanımı kolaylaştıran hükümlerin yürürlükten kaldırılması, erozyonla mücadele edilmesi, sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması ve tahrip edilmiş arazilerin eski haline getirilmesi yani restorasyon çalışmaları yapılması gerekiyor” dedi.