BAŞÖRTÜSÜ REFERANDUMA SUNULAMAZ BU İŞ MECLİS’TE ÇÖZÜLMELİ
Başörtüsünde referanduma gitmek toplumsal barışa vurulacak en büyük darbedir. Özgürlükler referanduma sunulamaz. Bu konu arada seçim ortamını zehirler. Bu nedenle Meclis’ten 400’ün üstünde oyla geçmeli ve tartışma geride bırakılmalı.
ORTAK ADAY ALTI PARTİNİN ÇİZECEĞİ YOL HARİTASINA SADIK KALACAK
En uygun cumhurbaşkanı adayını mutabakatla bulup sahip çıkacağız. O da altı partinin yol haritasına sadık kalacak. Kuralları önce koyacağız, ülkeyi Erdoğan gibi yönetmeyecek. Verdiğimiz bakanlar parti temsilcisi gibi davranmayacak.
HER GÜN ‘TÜRK, İSLAM DÜNYASI’ DİYENLER UYGUR ZULMÜNE SESSİZ
(Uygur protestosuna yasak) Zulüm yetmiyor yangın çıkarılıp insanlar öldürülüyor. Türkiye’de ise her gün vatan, millet, Türk, İslam dünyası diyenler sessiz. Üstüne ses çıkaranlar engelleniyor. İçişleri Bakanı kendini bilmeze hesap sormalı.
YÜZDE YARIM BİLE ÖNEMLİYKEN ALTILI MASA BU ÜLKENİN ŞANSI
Türkiye’de yüzde 50+1 gerçeği var. AK Parti, yüzde bilmem kaç oyuyla Perinçek’i içine sindiriyor. Hangi parti yüzde 25’le, 15’le kazanır? Yüzde yarım bile önemliyken altılı masa yeni bir Cumhurbaşkanı için Türkiye’nin en büyük şansıdır.
- Başörtüsünü referanduma götürmek toplumsal barışa vurulacak en büyük darbe.
- Kılıçdaroğlu’nun adımları sahadaki yumuşamaya katkı sağlıyor bizi de rahatlatıyor.
- Her şey Cumhurbaşkanlığı Eşgüdüm Komitesi’nin ortak kültürü içinde olacak.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, KARAR TV’de yayınlanan Bi’ Karar Ver programında Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un konuğu oldu. Altılı masanın yol haritasından dış politikadaki normalleşme adımlarına, iktidarın 2023 hamlelerinden başörtüsü tartışmalarına gündemdeki konu başlıklarını değerlendiren Davutoğlu, gelecek yılki seçimler için ‘son şans’ vurgusu yaptı. Gelecek Partisi lideri, şunları söyledi:
UYGURLARA SKANDAL MÜDAHALE
“Tüylerim diken diken oldu. Dünya ayakta; Uygur meselesi nedeniyle insanlar kapatılmış evlere karantina adı altında aç bırakılarak öldürülüyor, balkonlardan atlayarak intihar ediyor açlık dolayısıyla bir de yetmiyor yangın çıkarılıyor. Baştakiler her gün vatan, millet, din, Türk-İslam dünyası diyor ya bir ses çıkmıyor. Ses çıkaranlara bir tane kendini bilmez -Soylu özür dilemiş özür dilemek yetmez, bunların hesabını sormalı- geliyor ‘Sizi sınır dışı ederiz.’ diyor. Kimi kimin memleketinden sınır dışı ediyorsun sen, kimsin sen? Hala daha bu iktidara millilik, yerlilik adı altında itaat edenlere isyan ediyorum.”
ESAD’LA BARIŞIR DAVUTOĞLU İLE KONUŞMAZ
“Esad’la barışır, Sisi ile barışır, Netanyahu ile konuşur ama Davutoğlu ile konuşmaz. Erdoğan’ın gerçek yüzü bu. Benimle konuşması için can atıyor değilim ama madem ki küslük yok siyasette niye Gelecek Partisi’nin bayramlaşma tekliflerine hayır diyorsunuz? Perinçek’le bayramlaşıyorsunuz, ‘Şeytan Ayetleri’ni’ yazanlarla bayramlaşıyorsunuz da Allah aşkına bütün hayatı sizlerle geçmiş olanlarla neden bayramlaşmıyorsunuz?”
TESLİMİYETÇİ NORMALLEŞME
“Bakın normalleşme olur, mesela biz Yunanistan’la ilişkileri normalleştirdik ama onurlu bir normalleşmeydi. Rusya ile asırlar süren savaşlarımız var, vize muafiyeti anlaşmasını imzaladık. Daha önceki birçok Türkiye güçlüyken, normalleşme imkanı varken Türkiye’nin en kırılgan olduğu zannedilen bir dönemde diz çökercesine bir normalleşme gösterirseniz bunun adına ben teslimiyetçi normalleşme derim. ABD İsrail’in başkentini Kudüs yapmış, Arap ülkeleri sıra sıra İsrail’in peşine düşmüş sen gidiyorsun İsrail’le Cumhurbaşkanı buraya gelsin diye 3 ay yalvarıyorsun. Ben her zaman Mısır ile normalleşmenin tarafında oldum. Ama tek taraflı teslimiyetçi bir görüntüyle değil. Mısır’daki tutumumuz tarihi olarak doğruydu. Ben aynı yerdeyim. Meydanlarda 4 bin kişinin öldürüldüğü olaylara sessiz kalamayız tıpkı Uygurlara kalmadığımız gibi. Ama o olaylarda arabuluculuk için iki taraf arasında gidelim dediğimizde engellendik. Biz o olayları yumuşatmaya çalıştık Erdoğan’ın mantığı ise hamasi bir sertlik... Erdoğan, gazı kim verdiyse o Kurban Bayramı’nda Haccı boykot etmek istedi. İkna edene kadar çok uğraştım. Olayı Mısır içinde tutalım, Suudi Arabistan önemli bir ülke karıştırmayalım. Kim gaza getirdiyse baksınlar Erdoğan çevresine. Dışişleri Bakanı iken beni baypas ederek İhvan liderlerini Erdoğan ile görüştürenler bu gazı verenler...”
TÜRKİYE’YE DİZ ÇÖKTÜRÜYORLAR
“Türkiye büyük bir ülke, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı iki, üç yılda kendi söylediği sözün altında kalmaz. Düşünün vahameti; İBB seçimleri yapılıyor, Erdoğan; ‘Sisi’yi mi seçeceksiniz Binali’yi mi seçeceksiniz?’ diyor. Yani İmamoğlu Sisi, Binali de Türkiye. Şimdi böyle bir mantıktan gidip de tebessüm içindeki fotoğraftan birkaç gün sonra Mısır ve Yunanistan Dışişleri Bakanları, ayrı ayrı açıklamalarda, ‘stratejik bir ortaklık içindeyiz, Doğu Akdeniz’de birlikte çalışacağız’ diye Türkiye’ye karşı açıklamalar yapıldı. Hiçbir şey değişmedi. Türkiye’ye diz çöktürüyorlar. Bakın gençliğimizden gelen idealizm, eğer bir gün Amerikan Başkanı Türkiye Cumhurbaşkanı’na ‘Aptal olma’ diye mektup gönderecek denseydi, devrimci de, İslamcı da, Ülkücü de buna karşı çıkardı. Çünkü Türkiye Cumhurbaşkanı kimseden ‘Aptal olma’ diye mektup alamaz derdi. Johnson Mektubu’nda diplomatik bir tehdit vardı, burada hakaret var. O gece ulaşmaya çalıştığım herkese bu mektup aynı yoldan gitsin dedim. Büyükelçiyi görevden alırdım.”
DOSTU DÜŞMANI BELLİ DEĞİL
“İçişleri Bakanı açıklama yapıyor Taksim saldırısının arkasında Amerika var diye. Daha önce 15 Temmuz’un arkasında BAE var diyordu. Dün BAE İçişleri Bakanı ile görüntü veriyor. Bunların dostu belli değil, düşmanı belli değil. Daha doğrusu düşmanları belli, Türkiye’de bir tek bize düşmanlar. Dostları ise ‘Aptal olma’ diyen Trump dost, ‘Rabia katili’ dedikleri Sisi dost, hepsi dost. Şartsız bir şekilde Esad’la barışmaya hazır. Esad ne dedi ‘şartlarımız var.’ Böyle bir normalleşme olur mu? Suriye Devleti Başkanı, Türkiye Cumhurbaşkanı’na şart dayatıyor. Bunun adına da ‘barış diplomasisi’ deniyor.”
2023 SON ŞANS
“Türkiye’nin ikinci bir şansı yok. 2023’te biz bu otoriter rejimi değiştiremezsek, İslamcılar da, Ülkücüler de, Devrimciler de bir daha demokratik biz düzen görmeyecekler. Yarın Erdoğan’ın yerine daha otoriter bir laikçi biri gelecek, başka bir gün ulusalcı biri gelecek. 90’lı yıllarda Türkiye’nin Avrupa’nın periferisi olmasından onurumuz kırılıyordu. Biz Avrupa’nın en üst düzey standart olarak sahip olmalıyız. Türkiye yarı demokratik sistemi ile Avrupa Birliği’nin periferisiydi. Şimdi ise daha kötü durumlara düştük. Asyatik rejimlerin periferisi olduk.”
MASADA ARTAN BİR UYUM VAR
“Altılı masanın bu ülkeye yaptığı en büyük hizmet; toplumsal gerilimi düşürmesidir. Bizim birinci önceliğimiz toplumsal barışı sağlamak ve bunun için liderler feragat ediyor. Bakmayın böyle görüş ayrılıkları çıktığı haberlerine, masada artan bir uyum görmekten mutluyum. 3 aydır 6 kişilik bir komisyon gece gündüz çalışıyor. Temel anlaşmazlıkları gidererek bizim ev sahipliği yapacağımız toplantıda elimizde bir geçiş haritası, tabiri caizse hükümet programı olacak. Bunları açıkladıktan sonra muhtemel adayları masaya çağıracağız. O zaman herkes kendi adayını söyler. Bunları uygulayabilecek ve seçilebilecek en uygun adayla oradan mutabakatla çıkacağız. Sonra bu aday; bak arkadaş biz siyasi risk alarak halkın önüne çıkıp senin arkanda duracağız ama sen zinhar Erdoğan’ın uyguladığı yöntemlerle yönetmeyi düşünüyorsan kendin gir seçime, kazanırsan istediğin gibi yönet ama bizim desteğimizi istiyorsan biz senin arkanda duracaksak bu süreçte şunları yapman için duracağız. Biz seninle birlikte yürüyeceğiz. Cumhurbaşkanı adayının yedinci bir parti gibi masaya oturup müzakere etmesini istemiyoruz. Erdoğan’ın beklediği şu; bir kişiyi seçsinler, koysunlar karşıma, o altı lider de çekilsin kenara, ben o adaya elimdeki bütün medya imkanlarıyla vura vura yıpratayım. Yok arkadaş biz çıkardığımız kişiye sahip çıkacağız. Ama o da altı partinin adayı olduğu bilinciyle, altı partinin çizdiği yol haritasına sadık kalacak.”
KILIÇDAROĞLU VE AKŞENER’E TEŞEKKÜR
“Türkiye’de yüzde 50+1 diye bir şey var. Allah aşkına Perinçek gibi hayatı boyu İslam’a, millete, dine her türlü hakareti yapmış bir adamı AK Parti kitleleri yüzde bilmem kaç oyuyla içine sindiriyor da ya da kendilerine idam sicimi atmış olan Bahçeli’nin -ki oyları yüzde 4 ya da 5 civarında seyrediyor- desteğini adeta ortak gibi kabul ediyorlar. Ben bu konuda Kılıçdaroğlu’na ve Akşener’e teşekkür ediyorum. Bunu hiçbir zaman gündeme getirmediler. Getirmemeleri hem onların siyasi olgunluğunu gösterir hem de ortadaki siyasi realiteyi. Hangi parti % 25 ile Cumhurbaşkanlığını alır? Hangi parti % 15 ile alır? Herkes bunu bilmeli. Yüzde yarımın bile önemli olduğu bir yerde, altılı masa yeni bir Cumhurbaşkanı için Türkiye’nin en büyük şansıdır. Böyle düşünenler ayrı bir parti kurabilir.”
BAKANLAR PARTİ TEMSİLCİSİ GİBİ DAVRANMAYACAK
“Aday önemli ama tek faktör değil. Şahsı manevi diye bir tabir vardır. Türkiye’deki bütün kesimlerin özelliklerini taşıyan bir kimlikle çıkacak. Böyle bir şahsı manevi gibi davranmalı Cumhurbaşkanı. Tek başına birey gibi değil. Toplumun ortak manevi şahsiyeti gibi davranan birini arıyoruz. Herkesin dönüp baktığında kendisinden bir parça gördüğü ve ‘Bu beni temsil ediyor’ dediği ve bir de masanın ortak şahsiyetiyle çelişmeyen, çatışmayan... Kuralları önce koyacağız. Biz de kurallara uyacağız. Siyasi gündemimizi dikte etmeyeceğiz. Bakanlar onun bakanı gibi davranacak partinin temsilcisi gibi değil. En sonunda her şey Cumhurbaşkanlığı Eşgüdüm Komitesi’nin ortak kültürü içinde olacak.”
BAŞÖRTÜSÜ TARTIŞMASINI GERİDE BIRAKIP SEÇİME GİTMELİYİZ
Davutoğlu, başörtüsü konusunun halk oylamasına sunulmaması gerektiğini yineledi. Gelecek Partisi lideri “Özgürlüklerle ilgili bir şeyi referanduma sunmamak lazım” dedi.
“Son günlerde isimlerini versem şaşıracağınız kişilerden şu geliyor ‘Hocamızın masada olması geleceğimiz için teminat.’ ‘CHP’ ile ne işiniz var?’ diyenler eskiden daha fazlaydı daha bir anlama çabası var şimdi. CHP ve Kılıçdaroğlu’nun adımları sahadaki yumuşamaya katkı sağlıyor bizi de rahatlatan adımlar oluyor. Başörtü konusunda referanduma gitmek veya gidilmesine yol açmak, bunu teşvik etmek toplumsal barışa vurulacak en büyük darbedir. Ve böyle bir oylama hangi şartlarda gerçekleşirse gerçekleşsin yüzde 55, yüzde 45 bitmez, çok büyük oyla biter ve tabii ben evet oyu veririm. Bunun alternatifi, tartışması da olmaz. Özgürlüklerle ilgili bir şeyi referanduma sunmamak lazım. Referandumda risk şudur: 360 ile 399 arasında bir senaryo en kötü senaryodur. Bu reddedilirse diyelim tekrar gündeme seçim sonrasında getiririz ama ben reddedilme ihtimalini düşük görüyorum. 360’ın altında olmaz. Bu konu arada kalırsa seçim ortamını tümüyle zehirler. Başörtüsü tartışması seçimin odağını değiştirir, hayır çıkmaz oradan. Erdoğan meydanlarda başörtüsüne hayır dediler diye propaganda yürütür. Bu anayasa teklifi meclisten 400’ün üzerinde bir oyla geçmeli, bu tartışma bitmeli ve geride bırakılmalı. Biz bu tartışmayı geride bırakarak seçime gitmeliyiz. Hiç açılmasaydı olabilirdi, seçim sonrasında yapabilirdik ama madem ki pandoranın kutusu açıldı bu tartışma bitirilmeli. Kılıçdaroğlu’nun teklifi iyi bir teklifti, ben de defalarca mesaj yayınladım, ‘Erdoğan ne olur bunu referanduma götürmeyin, burada yasa teklifine evet deyin ve bu çözülsün’... Ama Erdoğan siyasi bir fırsatçılık yaptı ve çıtayı anayasa çıtasına çıkardı, artık buradan geri dönüşü olmaz. 400’ü geçse de Erdoğan’ın referanduma götürmesi siyasi intihar olur ve bumerang gibi gider Erdoğan’ı vurur. Başörtüsü meselesini sulandırmamak lazım. Aile ilgili madde teklife eklenirse yanlış yapar. Başörtüsü sorunu bizim neslin sınavıdır, bunu doğru noktalamak lazım. Başörtü yasağı kalkacaksa içinde CHP’nin imzasının olması kadar kıymetli bir şey olmaz. Böylece mesele tümüyle kalkar.”
MHP’NİN OYLARI YETMİYOR ERDOĞAN HERKESİ DENEYECEK
“Şimdi herkesi deneyecek, Demirtaş’ı denemedi mi? Öcalan’dan mektup getirmedi mi? Bir kere gitmekte olduğunu, düzenin sürmeyeceğini biliyor. MHP’nin oylarının yetmediğini görüyor. MHP eriyor, bitiyor. Şimdi AK Parti’den ayrılan oyların gideceği çok adres var. MHP gittikçe küçülüyor ve birlikte seçimi kazanamayacakları aşikar. Böyle olunca bir yerden bunu kapatması lazım. Ya HDP ile bir iş tutacak bizi eleştirmesine rağmen, işte Demirtaş’a yapılan jestin arka planı budur, Öcalan’dan gelen mektubun arka planı budur. Ya Akşener’e ya bizlere bir yerlerden gelecek. CHP’yi bir kutba koyup orayı dağıtmaya çalışıyor. Bu Erdoğan’ın içine düştüğü paniği gösteriyor.”
ZAYIF CUMHURBAŞKANI İSTEMİYORUZ
“Masayı ilk kurduğumuzda açıklama yaptık. Aday seçim takvimiyle birlikte açıklanacak. O zamana kadar iş birliğimizin esaslarını inceleyeceğiz. Şu ana kadar taviz vermedik. İktidar haksız rekabeti erken başlatmak istiyorlar. Bize başka türlü yüklenecekler, adaya başka türlü. Erdoğan istedi diye açıklama yapmayacağız. Zayıf bir Cumhurbaşkanı istemiyoruz, güçlü bir sistem istiyoruz. Önümüzdeki ayda altı lider bu ülkeyi nasıl yönetecek onun üzerinde duracağız. Bu tabloda epey yol geldik. İmzamız olmadan belirleyici olunmayacak. Cumhurbaşkanı, 5 yıl mutlak bir iradeyle ülkeyi Erdoğan gibi yönetmeyecek. Kimse Cumhurbaşkanı adayımıza böyle bir yol biçmesin.”