Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şubesi Başkanı Füsun Sümer, 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Marmara Depremi’nin 24’üncü yıldönümü dolayısıyla açıklama yaptı.
Sümer, Deprem Araştırma Komisyonu’nun Temmuz 2021 tarihli raporuna göre, Türkiye'de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarında olan kısmının “riskli” statüsünde olduğunu söyledi.
'BAKANLIK VERİLERİNE GÖRE İSTANBUL’DA 600 BİN YAPI RİSKLİ'
İstanbul’un da ciddi bir deprem riski altında olduğuna dikkat çeken Füsun Sümer, 1 milyon 500 bin civarında yapının olduğu kentte, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın tahminlerine göre 600 bin civarında yapının riskli olduğunu söyledi.
81 bin 228 binanın 'Kentsel Dönüşüm' kapsamında yıkılıp yenilendiğinin Meclis’in Mayıs 2023 tarihli raporunda ifade edildiğini dile getiren İMO Başkanı Sümer, buna göre İstanbul'daki riskli yapı dönüşümünün son 11 yıl içinde yüzde 13-14 civarında kaldığını söyledi. DW Türkçe'den Umut Çolak'ın haberine göre Füsun Sümer, aynı yöntemlerle devam edilmesi halinde İstanbul’un güvenli bir yapılaşmaya kavuşmasının 80 yıl gibi bir zamana yayılacağının altını çizdi.
'2012 YILINDAN BU YANA RİSKLİ BİNALARIN SADECE YÜZDE 4'Ü YENİLENDİ'
Sümer, İzmir Depremi sonrasında Meclis bünyesinde kurulan Deprem Araştırma Komisyonu’nun Temmuz 2021 tarihli raporuna göre, Türkiye'de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarında olan kısmının 'riskli' statüsünde olduğuna işaret etti. Bu risk ortadan kaldırılmadığı sürece Türkiye'nin büyük yıkımlarla yüz yüze kalmaya mahkum olacağını belirten Sümer, Meclis’in Maraş merkezli depremlere ilişkin hazırlamış olduğu Mayıs 2023 tarihli raporuna da değindi.
İMO Başkanı “Rapordan anlaşıldığı üzere son 11 yıl içerisinde ülke genelinde 238 bin civarında riskli yapıya ‘Kentsel Dönüşüm’ adı altında müdahale edilerek, yenilenmesi sağlanmıştır. Yani 2012 yılından bu yana riskli olduğu düşünülen yapı miktarının sadece yüzde 3-4 civarındaki kısmı yenilenebilmiştir” dedi.
'YAPI DENETİM HİZMETİ EN TEMELDE BİR KAMU GÖREVİ OLARAK ELE ALINMALI'
Füsun Sümer, “Özellikle son 20 yıl içinde başta depremler olmak üzere tüm afetlere yönelik politikaların ve atılması gereken adımların tüm boyutlarıyla neler olması gerektiği konularında, başta kamu kurumları ve karar organları olmak üzere hemen her kurum tarafından raporlar, planlar hazırlanmış ve kararlar üretilmiştir. Ancak son depremler sonuçları itibarıyla göstermektedir ki, alınan kararlar ve yapılan çalışmalar büyük oranda palyatif kalmış durumdadır. Dolayısıyla öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaatlerini gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır” değerlendirmesinde bulundu.
Risklerin sadece bunlarla sınırlı olmadığına vurgu yapan Sümer, deniz kıyıları, dolgu alanları, dere yatakları ve çevresinin ciddi bir riskle karşı karşıya olduğuna işaret etti.
Ulaştırma, altyapı şebekeleri, su arıtma tesisleri, doğalgaz, enerji ve haberleşme ağlarının da risk altında olduğunu aktaran Sümer “6 Şubat depremleri açık bir şekilde göstermiştir ki yapı denetim hizmeti en temelde bir kamu görevi olarak ele alınmalı, serbest piyasa koşullarına terk edilmemelidir” ifadelerini kullandı.