Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi ile ilgili yargılamada, savcılık bu ülkenin talebi üzerine yargılamanın durmasını ve dosyanın Suudi Arabistan’a devredilmesini talep etti. Mahkeme, bu konuda Adalet Bakanlığı’ndan görüş talep etti.
CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, savcılığın talebini ve mahkemenin kararını sosyal medya hesabından paylaştığı videoda değerlendirdi.
'MAVİ MARMARA YARGILAMASI İSRAİL'DE YAPILSIN DEMEKLE AYNIDIR'
Özkan, değerlendirmelerini içeren videoyu, “Kaşıkçı davasını Suudi Arabistan'a devretmek faillerin eline cinayet dosyasını teslim etmek demektir. Mavi Marmara yargılaması İsrail'de yapılsın demekle aynıdır. Hukuki süreci tamamlamadan bir dosyayı olayın faillerine teslim etmek bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür” notuyla paylaştı.
Özkan, şunları söyledi:
"Suudi Arabistan'a, Cemal Kaşıkçı'nın hunharca öldürülmesi davasını göndermek demek Türkiye'nin hukuki egemenlik haklarından taviz vermek demektir. Türkiye yaklaşık 10 yıldır bölgesel güç olma hayalini kaybetti. Avrupa ve Amerika, Türkiye'yi ekonomik olarak çok uluslu şirketler aracılığıyla Suudi Arabistan'a yönlendiriyorlar. Çünkü bölgenin süper gücü Suudi Arabistan olarak görülüyor. Suudi Arabistan, İsrail, Mısır ile sorunu olmayan, bölgedeki diğer ülkelerle barışık olan bir ülke. Savunma ve iş birliği anlaşmaları yapıyor. Ve Suudi Arabistan kendi içinde laik sisteme dönebilmek için bazı adımlar da atıyor. Kendi katı sistemini yumuşatmaya çalışıyor. Eğer Suudi Arabistan'a Cemal Kaşıkçı davasını yarıda keserek hukuki süreci oraya gönderirsek, bu; faillerin eline cinayet dosyasını teslim etmek demektir. Mavi Marmara dosyası, Mavi Marmara’nın yargılaması İsrail'de yapılsın demek hangi anlama geliyorsa Cemal Kaşıkçı davası Suudi Arabistan'da görülsün demek de, bu demektir.
'BUNU NE ULUSLARARASI VİCDAN NE DE BİZ KABUL EDEBİLİRİZ'
Türkiye bölgesel olarak Irak, Suriye'de çok etkin, askeri unsurları olan bir ülke. Biz eğer egemenlik hakkımızı, ekonomik hakkımızı Suudi Arabistan'a devredersek, bu bölgede bizim hiçbir şey kalacağımız anlamına gelir. Eğer biz, çok uluslu şirketler aracılığıyla Suudi Arabistan'ın ekonomik patronluğunu kabul edersek egemenlik haklarımızdan da vazgeçmiş oluruz.
Ben Dijital Komisyon’dayım. TBMM’de, dijital evreni ele alan, inceleyen bir komisyonumuz var. Ben o komisyonun üyesiyim. Çok uluslu şirketlerin tamamı bu komisyona geliyorlar. Ve ne yazık ki Avrupa temsilcileri, dünyanın temsilcileri gelmiyor, artık. Sadece Ortadoğu temsilcileri geliyor. Çünkü Türkiye’yi Avrupa’dan dışladı, Ortadoğu’ya yerleştirdiler. Bu bizim için büyük bir kayıptır.
Kaşıkçı dosyasını göndermek, katillerin eline dosyayı teslim etmek demektir. Bunu ne uluslararası vicdan, ne bizim vicdanımız ne de Türkiye’nin hükümranlık hakları kabul etmez.
'YARIDA KESEREK GÖNDERMEK FELAKETİMİZ OLUR'
Ankara’da 1940’lı yıllarda, o çok eleştirdikleri İsmet Paşa’nın iktidarı döneminde, Alman büyükelçisi Von Papen’e karşı suikast düzenlenmiş, suikastı düzenleyen kişilerin elinde atmak istedikleri el bombası patlamış; adam paramparça olduğu halde tekrar yeniden birleştirilerek eşkali tamamlanmış bir siğilden ve Rus Büyükelçiliği etrafı sarılarak failler alınmış, yargılanmış, cezaları kesinleştirilip ondan sonra teslim edilmiştir.
Hukuksal egemenlik hakkımızı, davalarda karar verme hakkımızı bir başka ülkeye devretmek bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Cemal Kaşıkçı cinayeti dosyasını faillerin eline vermek, suça ortaklıktır. Türkiye asla böyle bir duruma düşmemelidir. Bu karardan hemen vazgeçilmeli, yargılamalar tamamlanmalıdır. Faillere cezaları verilmeli, ondan sonra dosya Suudi Arabistan'a gönderilebilir, yarıda keserek göndermek felaketimiz olur. Uyarıyorum."