Maraş depremlerinin vurduğu Hatay'ın Antakya ilçesinde tehlikenin halen devam ettiği belirtiliyor. Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ökmen Sümer, Jeoloji ve Jeofizik Mühendisliği bölümlerinden öğretim üye ve yardımcılarından oluşan bir ekiple elde ettikleri bulguları raporladı.
'DEPREM BEKLEDİĞİMİZDEN BÜYÜK OLDU'
Kahramanmaraş merkezli depremlerin beklediklerinden daha büyük olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Sümer, "Literatürdeki paleosismoloji tabanlı çalışmalara baktığımızda, Doğu Anadolu Fay Zonu'nda 350 ila 500 yılda bir deprem tekrarlama periyodu olduğunu biliyoruz. İlk büyük depremde kırılan parçalarda görülen en son büyük deprem 1114 depremi. Bu veriler değerlendirildiğinde gerçekleşmesi gereken deprem 300 ila 400 yıl gecikti. Bu gecikme bölgedeki fay parçalarının üzerindeki gerilimi arttırdı dolayısıyla, 7.4 olarak hesapladığımız parça Türkoğlu-Pazarcık, Erkenek ve Amanos segmentlerini de içerecek şekilde kırılarak 7.7 büyüklüğünde deprem yarattı. Doğu Anadolu Fay Zonu'nun ilgili segmentlerine komşu daha kuzeydoğudaki parçalarında bir yamulma birikim olmadığı için, gerilim zaten hassas bir konumda bulunan yaklaşık doğu- batı uzanımlı Çardak ve Sürgü fayları üzerinden ilerledi. Buranın da kırılmasıyla ikinci büyük deprem gerçekleşti" dedi.
'ANTAKYA'DAKİ HASARLAR YÜZEY KIRIĞIYLA İLGİLİ DEĞİL'
Antakya'nın daha büyük depremlerden etkilendiğini gördüklerini söyleyen Doç. Dr. Sümer, "Antakya'da ilk büyük depremde, Kırıkhan'ın güneyine kadar oluşan bir yüzey kırığı geliştiğini, Tepehan'da ise sismogravitasyonel (sarsıntı kaynaklı) bir deformasyon etkisiyle çok büyük bir heyelan oluştu. Arazi çalışmaları sırasında gerçekleşen 6.4 büyüklüğündeki Hatay'ın Defne ilçesi merkezli depreminin de özellikle buradaki Toygarlı ve Çökek mahalleleri ve çevresinde sismogravitasyonel olarak büyük kütle hareketlerine neden olduğunu yerinde gözlemledik. Yüzey kırığına ait deformasyonlar Kırıkhan'ın güneyinde sonlanıyor. Özelikle Antakya'daki hasarlar yüzey kırığıyla ilgili değil de sismogravitasyonel gelişmiş, bu da bölgenin zayıf jeolojik yapısından kaynaklanıyor" diye konuştu.
Fay, zemin ve inşaat gibi birçok parametrenin Hatay'da depremin etkisini artırdığını belirterek Ölü Deniz Fay Zonu'na dikkati çeken Doç. Dr. Sümer, şöyle konuştu:
"Antakya, tarihsel dönem içerisinde çok büyük depremler yaşamış bir kent. Bu nedenle, Antakya özelinde yapılacak çalışmalara daha çok odaklanmamız gerekiyor. 'Deprem olup, geçti' diye düşünmemek gerekiyor. Yapılan çalışmalara göre, Ölü Deniz Fay Zonu'nun kuzey parçalarının farklı kollarında 1157 ve 1408 depremleri olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bu deprem geçti, birçok kentimiz etkilendi ve bu bölgede uzun bir süre büyük bir deprem olmayacağı yönündeki bir algı karşısında dikkatli olmalıyız. Doğu Anadolu Fay Zonu üzerinde 1114 depremi sonrası hemen arkasında, Ölü Deniz Fay Zonu üzerinde 1157 depremi gerçekleşiyor. Dolayısıyla arada kısa bir dönem bulunuyor. Eğer Antakya'yı tekrar ayağa kaldıracaksak, öyle bir yapmalıyız ki belki 30-40 sene sonra olabilecek daha büyük bir depremden zarar görmesin. Bu durum göz önünde bulundurularak kenti yeniden planlamalıyız."
Literatürdeki bilimsel verilere göre Ölü Deniz Fay Zonu üzerinde 7.8 ve belki de daha büyük depremlerin gerçekleştiğini paleosismolojik veriler ve tarihsel kayıtlardan bildiklerini kaydeden Doç. Dr. Sümer, "Dolayısıyla Antakya özelinde bu depremden daha büyük bir deprem yaşanabilir. Ona göre önlemlerimizi almalıyız. Türkoğlu-Pazarcık, Erkenek ve Amanos gibi segmentlerde enerji boşaldı. Normal şartlar altında bu fay parçalarında bu büyüklükte 300- 500 yıl boyunca deprem olmasını beklemiyoruz. Ama Antakya'da Ölü Deniz Fayı Zonu'nun kuzey bölümüne dikkat etmek gerek" dedi.