Gezi davasının dün görülen karar duruşmasında iş insanı Osman Kavala'ya müebbet hapis cezası, 7 isme de 18'er yıl hapis cezası verilmişti. Mahkemenin kararı başta Ankara, İzmir olmak üzere bir çok ilde protesto edildi.
İstanbul'da ise mahkemenin kararı Taksim'de bulunan TMMOB Makina Mühendisleri Odası önünde protesto edildi.
Eyleme CHP, HDP, TİP milletvekilleri ve bir çok siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi ile vatandaş destek verdi.
Burada okunan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi;
"Hukuka güvenin iyice azaldığı, mahkemelerden adalet çıkacağına dair inancın zayıfladığı ülkemiz; Gezi davasında açıklanan kararlar sonrasında dün itibariyle ranta karşı çıkıp, doğanın talanına itiraz edenlerin, hayatımıza müdahale etme diyen milyonların sesine ses olanların, Gezi Parkı park olarak kalsın diye çabalayan mimar, şehir plancı ve avukatların 'ağırlaştırılmış müebbet ve ağır hapis' ile cezalandırıldığı bir ülke haline geldik.
Gezi Parkı olarak kalsın diye, Taksim Dayanışması bileşenleri ile birlikte ilk günden itibaren Mimarlar odası adına mesleki ve yasal girişimleri başlatan Mimarlar Odası Çevre Etki Değerlendirme Kurulu sekreteri mimar Mücella Yapıcı; mevcut yasa ve yönetmeliklere uymayan kararlara karşı Şehir Plancıları Odası Başkanı olarak itiraz dilekçeleri yazan Şehir Plancıları Odası dönem başkanı Tayfun Kahraman ve Mimarlar odasının yetkili avukatı olarak Gezi Parkı'na dair bütün davaları açan ve takip eden avukat Can Atalay ile birlikte hukuksuz davada yargılanan Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi'nin 18'er yıl ağır hapis ile cezalandırılığı, 4.5 yıldır kanıtsız, tanıksız hapis yatırılan ve hepsinin ötesinde Gezi sürecinde parka birkaç kez uğradım diyen Osman Kavala'nın ise Gezi üzerinden 'Darbeye teşebbüs' gibi absürt bir itham ile 'ağırlaştırılmış müebbet hapis' cezası aldığı bir ülkenin yurttaşları haline geldi.
Polis tutanaklarına göre en az 3.5 milyon insan Gezi'ye gelen, destekleyen, mesaj atan, börek getiren, revir kuran, kütüphane yapan, yeryüzü sofrası açan, şarkı söyleyen, tiyatro sergileyen, dans eden hatta ağaçlara sarılan milyonların 'müebbet ve ağır hapis' cezaları, ile korkutulmaya çalışıldığı bir ülke haline geldik.
Tek adam rejiminin ihtiyaçlarına göre karar veren mahkemelerin hukuksuz, tanıksız, kanıtsız, keyfi ve tutarsız kararlar aldığı bir rejimde, demokrasinin kuvvetler ayrılığının ve en temel anayasal hakların yok sayıldığı bir ülke haline geldik.
Sadece Gezi Parkı'na değil, Kazdağları'ndan Cerattepe'ye, Kuzey Ormanları'ndan Salda Gölü'ne kadar yeşile doğaya sahip çıkan gençlerin ve çevre örgütlerinin düşman görüldüğü bir ülke haline geldik.
Gezi Parkı'na sahip çıktığı için, 'yaşamıma daha fazla karışma' dediği için Gezi direnişi sırasında polis şiddetiyle hayatını kaybeden katillerinin aklandığı, bu vahşete isyan edenlere hapis cezaları verilebildiği bir ülke haline geldik.
Gezi'de gür sesiyle 'biz de varız' diyen kadınların, LGBTİ+ bireylerin taleplerinin yok sayıldığı, cinayetlere kurban gitmelerine ses çıkarılmasının engellendiği bir ülke haline geldik.
İşçilerin ekmeğine, köylülerin ürününe sahip çıkmasının istenmediği, hayatın pahalı, emeğin ucuz olduğu bu düzenin sorgulanmasının emeğinin karşılığını talep etmek için ses çıkaranların vatan haini olarak görüldüğü bir ülke haline geldik."
DAĞILAN GRUBA POLİS MÜDAHALESİ
Okunan basın açıklamasının ardından dağılan gruplara polis müdahale etti.
İstanbul Valiliği yaptığı açıklamada, 51 vatandaşın gözaltına alındığını duyurdu. Açıklamada, 51 kişinin gözaltı gerekçesinin "2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na Muhalefet Etmek" olduğu ileri sürüldü.