Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, basın açıklamasında konuştu. Karamollaoğlu'nun gündeminde ekonomi, Sedat Peker'in Demirören'in Ziraat Bankası'ndan 750 milyon dolar aldığı ve geri ödemediği iddiaları, eğitim, Marmara Denizi'ni tehdit eden müsilaj sorunu, İslamofobi ve Büyük Orta Doğu Projesi vardı.
Demirören'in Ziraat Bankası'ndan 750 milyon dolar aldığı ve geri ödemediği iddialarına tepki gösteren Karamollaoğlu, "Ortaya atılan iddialar bu düzenin nasıl tesis edildiğini gözler önüne serdi. Meğer vatandaştan, KYK borçlusu gençlerden alacağını söke söke alan devlet kimlere göz yummuş artık ortaya çıktı. Ziraat Bankası kimlere kıyak çekmiş ortaya çıktı. Şu anda denklem tersinden işliyor. Fakirden alınıyor zengine veriliyor. İşçiden alınıyor patrona veriliyor" diyerek tepki gösterdi.
Karamollaoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
"GÖRMEDİM, DUYMADIM, BİLMİYORUM DEMENİN GEÇERLİLİĞİ YOK"
"Esnafımızın çoğunluğu sorunlarla baş başa ve de çaresiz bırakılmış durumda. Görmedim, duymadım, bilmiyorum demenin geçerliliği yok artık. İktidarda bulunma sorumluluğunun gereğini bir saniye bile geciktirmeden yerine getirmek mecburiyetindesiniz.
Yarın çiftçilerimizle bir araya gelip çiftçi kongremizi icra edeceğiz. İktidar bugüne kadar olduğu gibi sorumluluklarını yerine getirmemeye devam ederse milletimiz ilk seçimde Saadet Partisi'ni yetkilendirecek.
"ALGI YÖNETMEYE GAYRET EDİYORLAR"
Her bir vatandaşımız ve toplumumuzun her bir kesimi büyük problemler yaşamaktadır. Hal böyleyken iktidarda bulunan arkadaşlar bir başka Türkiye tablosu çizmeye çalışıyor. ABD bizi kıskanıyor, Avrupa imreniyor. Yakında çağ atlayacağız çatlayacaklar, patlayacaklar söylemleriyle algı yönetmeye gayret ediyorlar. Keşke anlattıkları gibi olsa. Keşke ortada kıskanılacak ekonomik bir tablomuz olsa sevinirdik. Durum hiç de gösterilmeye çalışıldığı gibi değil. Hem alım gücü hem hayat pahalılığı ve pek çok konuda diğer ülkelerin epeyce gerisine düştük.
"BİR ARAÇ ALMANYA'DA 10, TÜRKİYE'DE 60 AYLIK ASGARİ ÜCRETLE ALINABİLİYOR"
Son günlerde vatandaşlarımız araba fiyatlarından epeyce şikayetçi. Otomobil bazılarına lüks gibi görünse de otomobil sahipliği bir gereklilik haline geldi. Öncelikle TÜİK verilerinden hareketle en az 2 aileden birinin arabasının olmadığı anlaşılıyor. Dünya genelinde 1000 kişiye düşen otomobil sayısında son sıralardayız. Almanya'da asgari ücret 1.614 Euro; Türkiye'de ise 3.577 lira. Wolkswagen Polo marka araç Almanya'da 16 bin Euro, Türkiye'de 216 bin TL. Bu araç; Almanya’da 10 aylık, Türkiye’de ise 60 aylık asgari ücretle alınabiliyor. Şimdi soruyorum kim kimi kıskanıyor?
'Avrupa bizi kıskanıyor' diyenler Avrupa'yı bir gidip görsünler isterim. Ancak bir şartla, geri gelmek kaydıyla. Çünkü gidenlerin büyük bir kısmı geri gelmiyor.
"YÜZ YÜZE EĞİTİME GEÇMEK ZORUNDAYIZ"
Eğitim gibi hayati bir konuda ne yazık ki birçok sıkıntı yaşanmakta. Uzunca bir süredir uzaktan eğitimle idare edilmek istenen eğitim-öğretim süreci kısmen sona erdi. Öğrenme kaybının telafisi haftada 2 günle olacak iş değil. Bunu iktidar da biliyor. Bir an önce tamamen yüz yüze eğitime geçmek zorundayız. Bu artık bir tercih değil gerekliliktir.
"FIRSAT EŞİTLİĞİ DERİNLEŞİYOR"
Geçen hafta sonu gerçekleştirilen Liselere Geçiş Sınavı'nda sorulan matematik soruları işte bu mecburiyetin tescilidir. Pandemi döneminde herkes aynı eğitimi ve desteği alamamışken herkese bu denli zor sayılabilecek soruların sorulması eğitimde yıllardan beri yaşanan fırsat eşitliğini derinleştirmekten başka bir şey ifade etmiyor.
"15 YIL ÖNCE FARKINA VARIP TEK BİR ADIM ATMAMIŞLAR"
Marmara Denizi'ndeki müsilajın en önemli nedenlerinden olan atık sularla ilgili 2006'da çıkartılan Kentsel Atık Su Yönetmeliği bugüne kadar uygulanmadı. Tam 15 yıl önce bir problemin farkına varılmış. Bir yönetmelik hazırlanmış ama uygulanmamış. Buna gaflet de diyemiyoruz çünkü farkına varmışlar. Tek bir adım bile atmamışlar.
"ZİRAAT BANKASI KİMLERE KIYAK ÇEKMİŞ ORTAYA ÇIKTI"
Bir müsilaj problemini çözemeyenlerin Türkiye'de siyasete yansımış problemleri çözmesi imkansız. Sorulara cevap vermek bile onlara zor geliyor. Ülkemizde son yıllarda medyanın ne hale geldiğini hepimiz görmekteyiz. Ortaya atılan iddialar bu düzenin nasıl tesis edildiğini gözler önüne serdi. Meğer vatandaştan, KYK borçlusu gençlerden alacağını söke söke alan devlet kimlere göz yummuş artık ortaya çıktı. Ziraat Bankası kimlere kıyak çekmiş ortaya çıktı. Her yerimiz dert küpü. Denize bakıyoruz dert var, karaya bakıyoruz dert var. Ekonomiye bakıyoruz, almış başını gidiyor zaten.
"FAKİRDEN ALINIYOR, ZENGİNE VERİLİYOR"
Ziraat Bankası'nın kuruluş amacı ne? Türkiye'de tarım ve hayvancılığı desteklemek amacıyla mı kuruldu yoksa geri planda başka bir amacı mı vardı? Şu anda denklem tersinden işliyor. Fakirden alınıyor zengine veriliyor. İşçiden alınıyor patrona veriliyor. Hiçbir zaman sermaye düşmanlığını yapmadık yapmayız.
"13 SENE ÖNCE ALINAN KREDİ BORCU ÖDENDİ Mİ?
Parası olmayan bir insan bir medya kuruluşunu neden almaya kalksın? Bu paranın ödenip ödenmediğini bilmiyoruz. 2008'de bir medya kuruluşunun satışında buna benzer bir olay yaşanmıştı. 13 sene evvel Vakıfbank'tan alınan krediyle satın alınan bu kuruluşun borcu ödendi mi ödenmedi mi?
"ÜLKEMİZ DEVLETİ SARAN MÜSİLAJDAN BİR AN EVVEL ARINDIRILMALI"
Buradan açık çağrıda bulunuyorum; adaletten emniyete, iş dünyasından siyaset kurumuna ve devletin tüm kılcal damarlarına varıncaya dek ortalığı saran bu müsilajdan ülkemiz bir an evvel arındırılmalıdır.
"İSLAMOFOBİ SON 5 YILDA YÜZDE 200 ARTTI"
Son zamanlarda İslamofobi bütün dünyada aldı başını gidiyor. Özellikle de geçenlerde Kanada'nın Ontorio eyaletinde meydana gelen saldırıyı kınıyorum. Bir insan düşünün kaldırımda yürüyen bir ailenin üstüne alçakça arabasını sürüyor ve bu dünyayı ayağa kaldırmıyor. Özellikle Kanada Başbakanı bu konuda hassas davranan bir insan ama orada bile eğer bir insan sokakta yürüyen bir ailenin üstüne arabasını sürüyorsa hayvandan daha aşağı mertebededir. Bu olay Kanada hükümeti tarafından nefret suçu olarak kayıtlara geçirildi.
Son yıllarda İslam karşıtlığı artmış. Son 5 yılda bu artışın yüzde 200 olduğu ifade ediliyor. Durum gerçekten bu kadar vahimdir. Bütün dünya bu konuda ayağa kalkmalı.
"ERDOĞAN BOP'UN KARŞISINDA OLDUĞU İFADE ETMELİ"
14 Haziran'da NATO Zirvesi yapılacak. Erdoğan ve Biden, Brüksel'de bir araya gelecekler. Ama şunu unutmayalım. Avrupa'nın da ABD'nin de gündeminde Büyük Ortadoğu Projesi var. Asıl adı Büyük İsrail Projesi'dir. Bu proje içinde Türkiye de var. Erdoğan'ın bu proje karşısında olduğunu ifade etmesi gerek. Bu bizi tehdit eden bir proje. Biden'ın İsrail Başbakanı'na hitaben 'Ben Yahudi değilim ama siyonistim' demesi bu fecaatin en önemli göstergesidir.
Cumhurbaşkanının, bizim sınırlarımızı da tehdit eden BOP’un eş başkanlığından çıktığını ve artık bu projenin karşısında olduğunu ifade etmesi gerekir. 19 yıllık iktidarları boyunca İslam Birliğini de D-8’i de gündemlerini almadılar. Bunlara sahip çıkmalı ve bölgemizdeki tehditleri ciddiye almaya mecburuz."