Babacan: Devlet hukuksuzlukla yönetiliyor

DEVA Partisi lideri Ali Babacan, partisinin haftalık değerlendirme toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Enerji krizine ve yargı bağımsızlığına değinen Babacan, "Ülke yönetilmiyor" dedi.

Babacan, partisinin genel merkezinde yaptığı açıklamada, Türk Tabipler Birliği'nin dün ülke genelinde düzenlediği ve sağlık çalışanlarının özlük haklarının düzeltilmesini talep ettiği eylemlerine değindi. "TTB kapatılmalıdır" diyen MHP lideri Bahçeli'ye tepki gösteren Babacan, "Ona buna saldırmayı bırakın, halk sağlığının faydasına bir fikriniz varsa söyleyin" çağrısında bulundu.

Isparta'da günlerce yaşanan elektrik kesintilerine değinen Babacan, "Ülke şu anda yönetilmiyor" dedi. Babacan, üçüncü defa Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığını ise hukuki bir tartışma olarak değerlendirdiklerini söyledi.

Babacan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Dün TTB öncülüğünde sağlık çalışanlarının haklarının iyileştirilmesi için bir eylem düzenlendi. Sağlık çalışanlarının sıkıntılarına dikkat çekmek için iş bırakma eylemi düzenlendi. Sağlık çalışanlarımız, uzun nöbetlerle ve çalışma süreleriyle hem kendileri hayatta kalmaya çalışıyorlar hem de hastaları hayatta tutmaya çalışıyorlar.

Bir doktorun bir hastaya ayırdığı süre 5 dakikaya indirilmiş durumda. Hekimlerin doğru tanıyı 5 dakikada koyması size mantıklı geliyor mu? Tam bir akıl tutulması. Bu, otoriter ortaklığın insanların hayatına verdiği önemin düşük olduğunun bir başka göstergesi.

Resmen hekimler göçü yaşıyoruz. Yurt dışına gitmek isteyen hekimlerin Sağlık Bakanlığı’ndan ‘iyi hâl belgesi’ alması gerekiyor. Ehliyet ve liyakat sahibi kadroların işin başında olduğu 2012’de sadece 59 tane alınmış. Geçen sene 1405. Şu son Ocak ayında 197.

Kendi ellerimizle yetiştirdiğimiz insan gücümüzü Amerika’ya, Avrupa’ya bedavadan hediye ediyoruz. Çünkü Türkiye’de liyakata değer verilmiyor. Çünkü iktidardaki otoriter ortaklık, bu ülkenin insanlarına kaliteli bir yaşam ve insanca çalışma imkânı tanımıyor.

Hekimler politik söylemlerle sürekli itibarsızlaştırılıyor. Peki iktidar ortağı ne yapıyor? İktidarın bir ortağı var ya. Krizlerin ortağı ikide bir Türk Tabipleri Birliği’nin kapatılmasını istiyor. Ağzından şimdiye kadar bu ülkeye hayrı dokunacak tek bir söz bile duymadık. ‘Ülkenin şu sorununa şu çözümünü bulmak için şöyle bir projem var’ dediğini duydunuz mu? Varsa yoksa hamaset, hakaret. Tam bir kriz üretim merkezi. Sayın Bahçeli’ye bir kez daha çağrı yapıyorum. Eğer sağlık çalışanlarımızın çalışma koşullarını iyileştirecek bir öneriniz varsa ortaya koyun. Sizin hiç fikriniz, projeniz yok mu? Ona buna saldırmayı bırakın da halk sağlığının faydasına bir fikriniz varsa söyleyin. Varı yoku hamaset. O yazar kasa atıldığı zamanı unutmayız. Çalışma ofisi o binadaydı. Hiç fikriniz yok mu sizin? Deyin ki sağlık çalışanlarına dair şu çalışmayı yaptık. Hayalimiz Türkiye'nin kendi insanlarının hayalini ülkesinde kurmasıdır.

Ülkemiz şu anda çok büyük bir kriz ortamında. Krizin olmadığı alan yok. Ülkemiz ciddi bir enerji krizi var. Bu ülke daha önce elektrik ve doğalgaz krizi yaşamamıştır. Bunlar tamamen kötü yönetimin sonucu.

Isparta’yı izledik. Bir şehir günlerce karanlığa gömülebilir mi? Kışın ortasında soğukta, karanlıkta yüz binlerce insan bırakılabilir mi? Cumhurbaşkanı aslında hiçbir şeyi yönetemiyor. 84 milyonluk, Avrupa’nın en büyük topraklarına, en geniş tarım arazilerine, en genç nüfusuna sahip bir ülke bir kişinin dağarcığı ve karar verme yetisiyle yönetilemez. Yetkinin Ankara’dan yerele doğru delege edilmesi gerekiyor. Bu ülkenin yerinden yönetilmesi gerekiyor.

En ufak kriz Ankara’ya geldiğinde Ankara felç oluyor. Allah korusun, memleketin başına daha kötü işler gelse, iç güvenlik, dış güvenlik meselesi başımıza gelse demek ki bunlar tamamen felç olacaklar. Hiçbir şey yapamayacaklar. Siz doğalgaz depolarını neden yaptınız, sözleşmeleri neden imzalamadınız?

Fiyat artışlarına bakın bir, esnaf için elektrik faturaları yüzde 162 yükseldi. Çiftçiler için yüzde 124 zam. Sulamada kullandığı zam bu. Doğalgaz faturası konutlarda yüzde 47 arttı.

'BUGÜN BENZİN 8 DEĞİL 15 LİRAYSA FARK ERDOĞAN ZAMMIDIR'

Eğer bugün Sayın Erdoğan faizi de döviz kurunu da patlatmasaydı bugün 15’lerde olan benzin ve mazot fiyatları sadece 8’lerde olacaktı. 7 liradan 8 liraya çıkacaktı. Eğer bugün benzin ve mazot 8 liralarda değil de 15 liralardaysa aradaki fark Erdoğan zammı.

AİHM, 2021’de en çok ihlali Rusya, Ukrayna ve Türkiye’de tespit etti. Lige bakın. Ülkemiz en çok, ifade özgürlüğünü ihlal etmekten kusurlu bulundu. AYM'de kendi istatistiklerini açıkladı. Diyor ki, her 100 davadan 97’sinde hatalı karar veriliyor. AYM’nin ‘Adil yargılanma yok’ dediği bir noktadayız. Ben bunları AYM için diyorum ama AYM'nin de yapısı değişiyor. Gelenler oluyor gidenler oluyor. Umarız ki bu önemli süreçte, çok çok kritik süreçte Türkiye'nin çok önemli bir, hem kriz hem de krizden çıkış Anayasa Mahkememiz adaletin, hukukun, hakkın yanında durmaya devam eder. Bu bizim vatandaş olarak çok önemli bir beklentimiz ve temennimiz.

'KUVVETLER AYRIMI DİYE BİR ŞEY KALMADI'

Yargının artık Türkiye'de bağımsızlığı ve tarafsızlığı önemli ölçüde ortadan kalkmış durumda. Kuvvetler ayrılığı yıpratılmış durumda. Kuvvetler ayrımı diye bir şey artık kalmadı. Cumhurbaşkanı ne talimat verirse Meclis'te bunu yapıyor, yargıda bunu yapıyor. Yargı bütünüyle Sayın Erdoğan'ın ve çevresindekilerin kontrolü altında.

'YARGIDA GRUP OLMAZ'

Yargıda gruplardan bahsediliyor gruplardan. Hukukun, hakkın yerlerde, ayaklar altında olduğu bir yargı sisteminden bahsediyoruz. Böyle bir ülkede ne ifade özgürlüğü olur ne de yargılamalar adil yapılabilinir. Yargıda gruplar olmaz, gruplaşmalar olmaz. Yargı sadece ve sadece adalet ve hukuk grubunun içinde olmalıdır. Başka bir grupta olması düşünülemez.

'CUMHURBAŞKANI'NIN İKİ ŞAPKASI VAR'

Cumhurbaşkanına hakaret suçu ile veriler paylaşacağım. Şu andaki sistemde, partili-taraflı hükümet sisteminde , Cumhurbaşkanı'nın iki şapkası var. Bir parti genel başkanı olarak şapkası var bir de Cumhurbaşkanı olarak şapkası var. Cumhurbaşkanı şapkasını taktığı zaman diyor ki 'Ben dokunulmazım. Cumhurbaşkanını koruma ile ilgili bir sürü karar vardır. Dolayısıyla bana yapılan eleştiriye ya da hakarete karşı ben dava açarım, insanları mahkemelerde süründürebilirim'. Fakat hemen ertesi gün genel başkan şapkasını takıyor, kendisi diğer parti genel başkanlarına, sivil topluma, meslek örgütlerine, iş insanlarına akla ağza alınamayacak ifadelerde bulunabiliyor. Kendisi yaparken hiçbir şey yok ama başkası aynı ifadeyi kendisine karşı kullandığında takıyor Cumhurbaşkanı şapkasını. Bu adalet değil, bu fırsat eşitliği değil. Bu tam bir partili devlet görüntüsü. Yani tüm devlet mekanizması, yargıda dahil olmak üzere, tek bir siyasi partinin hedefleri, amaçları doğrultusunda kullanmak, tek bir siyasi partinin genel başkanının hizmetine bütün sistemi adeta ayakları altına almak.

2010-2013 yılları arasında hakaret suçlamasıyla açılan soruşturma sayısı 2 bin. Yani Türkiye'nin o iyi dönemleri. Ve bunlardan sadece 580i davaya dönüştü. Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olduğu 2014 yılından 2020 yılına kadar ki dosya sayısı, soruşturma sayısı tam 160 bin. Ve bunlardan 35 bin 500 tanesine de dava açılmış. Rakamlara bakın ya. On binlerce vatandaşımızın Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılanması, Cumhurbaşkanın vatandaşı ile kavgaya tutuştuğunun en açık göstergesidir.

'BU DEVLET HUKUKSUZLUKLA YÖNETİLİYOR'

Biz hep beraber bu tabloyu geri çevirmek zorundayız. Hep beraber yapmak zorundayız. Biz bu baskı, bu hukuksuzluk dönemini sona erdireceğiz. Siyasetçilerin yargıyı kendilerini koruma kalkanı aracı haline getirmesine son vereceğiz. Kişilere değil, sisteme güveni tesis edeceğiz. 'Benim hakkım, hukukum burada koruma altındadır' denilen bir ülkeyi inşa edeceğiz. Türkiye sadece yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve ifade özgürlüğü temelinde yükselebilir. Bu temel sağlam değilse üzerine sağlam bir siyaset inşa edemezsiniz. Hukuksuzluk varsa bir ülkede ekonomi düzelmez, adalet yoksa eğitim sistemini değiştiremezsiniz. Yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü bir lüks değil, ekmek su gibi temel bir ihtiyaçtır.

Çözümü çok kolay. Yargı bağımsızlığının sağlanması da ifade özgürlüğünün önünün açılması da ilk 90 dakikanın işi. Hükûmeti kuracağımız gün vatandaşlarımız futbol maçı süresinde ifade özgürlüğünün önünün nasıl açıldığını yargıya giden talimat yollarının nasıl kapandığını görecekler.

Bu devlet hukuksuzlukla yönetiliyor, Anayasa ve yasalar hiçe sayılarak yönetiliyor. Devleti devleti yapan en önemli kavram hukuktur, adalettir.

Çok detaylı hazırlıklar yapıyoruz. Ki seçimlerden sonra ülkenin tek bir dakika kaybetmeye tahammülü yok. Kolları sıvayıp çalışmaya başlayacağız. Bunu biz yaparız. Yaptık, yine yaparız.

6 MUHALEFET LİDERİNİN GÖRÜŞMESİ

Uzunca bir süredir üzerinde çalıştığımız Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışması var. Cumartesi günkü toplantı şu anda bu Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışmalarının bir teyidi, sonraki süreci bir istişaresi olacak.

ERDOĞAN'IN ÜÇÜNCÜ KEZ ADAYLIĞI

Ülkemizin bir ara seçime değil de mümkün olan en kısa zamanda bir genel seçime ihtiyacı var. Bir ara seçimden öte bir genel seçim bu ülkenin sorunlarına çözüm olabilir.

Hukukçuların kahir ekseriyeti Cumhurbaşkanı’nın şu anda ikinci döneminde olduğunu söylüyor. Bu konu bir itilaf olurda YSK'ya giderse, YSK'nın bu konuda Sayın Erdoğan'ı kırmayacağını bekleriz. Bugüne kadar alınan kararla baktığımızda vicdanlarda yer bulmayan pek çok karara şahit olduk. Anayasa'da bir hüküm var, eğer Meclis seçim kararı alırsa ve seçime gidilirse bir kez daha aday olabilir. Bunu bugün çok faydalı bir tartışma olduğunu görmüyoruz. Hukuki bir tartışma. çok iyi bir yöntem olarak görmüyoruz. Seçim günü geldiğinde vatandaşımız 'bu senin son seçimin' diyecektir.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (7)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Güncel Haberleri