Merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 10 ili yıkan depremler sonrası hala birçok insan kayıp. The Guardian, kayıplarını arayan depremzedelerle konuştu. Oksijen'in aktardığına göre, Sakine Nur Gül, bu kişilerden bir tanesi. Gül, Türkiye'nin güneydoğusundaki bir düzineden fazla hastanenin mavi bir kalemle listelendiği kağıdı açarak, kardeşiyle birlikte kayıp aile üyelerini bulmaya çalıştıkları yerlerin üzerinden geçti: Yoğun bakım ünitesi ve morg kelimelerinin yanında, başkent Ankara'daki, güneydeki Adana ve Mersin şehirlerindeki ve Hatay ilindeki pek çok devlet ve özel hastanenin isimleri ile Nur ve kardeşi Ertuğrul Delen'in daha önce aradıkları ve ebeveynleri ile kardeşlerinden hiçbir iz bulamadıkları yerleri gösteren bir çarpı işaretleri yer alıyor.
CESETLERLE EŞLEŞME BULUNAMADI
Ertuğrul Delen, "O listede bile olmayan hastanelere gittik. Sanırım Hatay'daki tüm hastanelere gittik" dedi. Güneydeki Antakya kentinin eteklerinde, yüzlerce sopanın kimliği belirsiz cesetlerin mezarlarını işaretlediği bir mezarlıkta, kardeşler ölülerin fotoğraflarını taradılar ve hiçbir şey bulamadılar. Yapılan DNA testinde de oradaki ya da başka yerlerdeki cesetlerle eşleşme bulunamadı.
Binlerce kişi gibi Nur ve Ertuğrul da kayıp akrabalarını bulmak için zamana karşı bir yarış içinde olduklarını, hatta aile üyelerinin orada olup olmadığını görmek için ülke çapındaki şehirlerdeki hastaneleri kontrol etmeleri için uzaktaki aile üyelerinden yardım istediklerini anlattı.
Şubat ayı başında Antakya'nın merkezinde meydana gelen iki şiddetli depremin aile evlerini yerle bir etmesinden bu yana arama çalışmaları tüm zamanlarını alıyorlar. Nur ve Ertuğrul, Nur'un Ege kıyısındaki evinden, bir zamanlar Ertuğrul ve ailesinin yaşadığı sekiz katlı İlke apartmanının alevler içindeki enkazına koştu. Kardeşler bir hafta boyunca yıkılan binanın önünde kamp kurdular, ısınmak için mutfak dolaplarının parçalarını yaktI ve kurtarma görevlilerinin en sonunda babaları İsmet Delen, anneleri Canan ve küçük kardeşleri Efe'yi enkazdan çıkarmalarını umdu.
AYNI APARTMANDAN 28 KİŞİ KAYIP
Delen kardeşler, kurtarma görevlilerinin enkazdan 14'ü canlı olmak üzere insanları çıkarmasını izledi. Bazıları ağır şekilde yanmış ve kimliklerinin belirlenmesi için DNA testi yapılması gereken 42 ceset de çıkarıldı. Aralarında Delen ailesinin de bulunduğu 28 kişinin yakınları, kayıp yakınlarının izini bulabilmek için Emerald Caddesi'ndeki evlerinin enkazını üç kez taramaları için özel makine operatörlerine para ödedi ve Alman kurtarma görevlilerinden oluşan bir ekibin, çöken binadan geriye kalanları aramak için koklayıcı köpekler ve termal ekipmanlarla bölgeyi taramasını çılgınca izledi.
Bir ara binanın bodrum katını kendisinin de aradığını anlatan Ertuğrul Delen, "Bırakın 28 kişiyi, birine ait bir kemik bile bulamadılar" dedi. Depremden bir hafta sonra Delen kardeşler hastaneleri, morgları ve mezarlıkları aramaya başladı. Türkiye'nin güneydoğusu ve Suriye'nin kuzeyinde evleri ve yaşamları yerle bir eden, geniş bir kara şeridine yıkım bırakan ve 50 binden fazla insanın ölümüne neden olan depremlerden bir ay sonra, kayıp yakınları enkazlar ve toplu mezar alanları arasında dolaşarak kendilerinden haber alınamayan binlerce kişiyi bulmaya çalışıyor.
Bazıları enkazlarda yakınlarına dair hiçbir kanıt bulamadı. Ambulanslar çıkarılan yaralıları ülke genelinde müsait olan hastane yataklarına taşıdı, bazıları da tedavi için uzak ve büyük tesislere nakledildi. Kayıpların fotoğraflarının yer aldığı afişler ve bilgi sahibi olanların iletişime geçmesi için yapılan çağrılar, Kahramanmaraş'ın merkezinden Hatay'ın dört bir yanındaki şehirlere kadar meydanlar da görülüyor.
'KARDEŞİMİ ARAMAKTAN UYUYAMIYORUM'
Mehmet Güleç gecelerini İskenderun sokaklarında dolaşarak geçirdiğini ve kardeşi Mustafa'yı aramaktan uyuyamadığını söyledi. Mustafa'nın oturduğu apartmanın bitişiğindeki binanın yan yatarak her ikisini de ezmesi ve en az 25 kişinin ölümüyle sonuçlanan depremlerden bu yana, ailesi Mehmet'i enkazı korumakla görevlendirirken, anne babası da mimar olmak isteyen ve gelecek vaat eden 24 yaşındaki kardeşinin izini bulmak için hastaneleri arıyor.
Güleç, "Bu durumda olan pek çok aile var, benim gibi pek çok insan var. Yakınlarını kurtarmaya gelenlerden bazıları, 'Mustafa'nın sesini duyduk, onu dışarı çıkardık ve Adana'da bir hastaneye gönderdik' dediler" diye konuştu. Mehmet, babalarının Adana'daki hastaneleri aramaya başladığını, Türkiye'nin en kuzeyindeki İstanbul'a kadar gittiğini ve yol boyunca her sağlık kuruluşunda durarak kayıp oğluna dair kanıt aradığını anlattı.
'YÜZDE 99 EMİNİM AMA YÜZDE 100 EMİN OLMAK İSTİYORUM'
Ailesi arama çalışmalarına devam ederken Mehmet de diğer ailelerle birlikte kardeşinin evinin önünde bekliyor ve çoğunlukla yerel bir kriz merkezine giderek yetkililere Mustafa'nın evinin enkazını kaldırmaları için yalvarıyor. Mehmet, birçok kez kayıp insanlar için enkaz kontrol edilsin diye özel müteahhitlere para verdiğini ancak sürekli hayal kırıklığına uğradığını söyledi. Mehmet'in enkazı kaldırma isteği, kayıp kardeşine yardım edebileceğini düşündüğü tek yol olan birincil takıntısı haline geldi. Mehmet, "Molozları kaldırmalarını görmek için burada kalıyorum, böylece onun orada olmadığından tamamen emin olabilirim. Orada olmadığından yüzde 99 eminim ama yüzde 100 emin olmak istiyorum" diye konuştu.
Ailenin Adana'da verdiği DNA örneğinden bir sonuç çıkmadı ve yetkililer sonuçların henüz hükümetin sisteminde görünmediğini söylediler. Mehmet, "DNA örneği kardeşimin ölüp ölmediğini anlamak için ama ben kardeşimin yaşadığına inanıyorum. Devletin her kademesindeki insanlarla, hatta belediye başkanıyla bile konuştuk. Ama herkes şu anda bir şey yapamayacaklarını söylüyor" dedi.
Babalarını, annelerini ve kardeşlerini aramak Nur ve Ertuğrul'un tüm günlerini alıyor çünkü Güneydoğu'daki hastanelere düzenli olarak gidip geliyorlar. Bölgedeki en büyük hastanelerden biri olan Adana Şehir Hastanesi'ne o kadar sık gitmişler ki, depremden bir ay sonra hastanenin büyük yoğun bakım ünitesindeki hemşirelerle dostane ilişkiler kurmuşlar. Hemşireler bilinci kapalı her kişinin fotoğrafını ya da getirilenlerin kimlik kartlarını dikkatle çekerek, kardeşlerin hastanenin kimliği belirsiz kişilerle ilgili derme çatma veri tabanında gezinerek aile üyelerini bulup bulamayacaklarını görmelerini sağlıyorlar.
'AİLEM ÖLEBİLİR VE HABERİM OLMAZ'
Nur, Türk yetkililerin depremlerden sonra neden kayıp kişilerle ilgili bir veri tabanı oluşturmadıklarını, rutin olarak toplanan mevcut kimlik ve tıbbi veri yığınlarını kapsamlı mülkiyet kayıt verileriyle birleştirerek çaresiz ailelere yakınlarını kayıp olarak kaydettirmenin bir yolunu sunmadıklarını merak ediyor. Nur, "Bunu yapacak yeterince internet uzmanımız yok mu? 20 günden fazla bir süredir ailemi arıyorum ve hiçbir bilgi yok. Beş yıl boyunca komada kalan insanlar var. Kayıp ailelerimizi bulmamız beş yıl mı sürecek. Sağlık bakanlığının işleri hızlandırması gerekiyor. Ailem orada bir yerde ölebilir ve benim haberim olmaz" ifadelerini kullandı.