CHP Sözcüsü Faik Öztrak MYK toplantısı sonrasında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Gaziantep’teki bir camide itikaf yapmak isteyen Furkan Vakfı üyelerine yapılan polis müdahalesine tepki gösteren Öztrak, iktidarı sert sözlerle eleştirdi.
Öztrak’ın konuşmasından satır başları şöyle:
DÜNYA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜ
Bugün Dünya Basın Özgürlüğü Günü… Türkiye'de gazeteci olmak çok zor zanaat… Patron baskısının yanında, artan ekonomik sıkıntılar, adliye koridorlarında süren davalar, resmi ilan kesme cezaları yetmez gibi bir de ceberut Erdoğan şahsım hükümetinin zulmü var.
Bu ağır şartlar altında Türkiye, Dünya Basın Özgürlüğü liginde 179 ülke arasında 153. sırada. Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin dört sıra altında, Ruanda'nın üç sıra üstündeyiz.
Bugün ülkemizde kutlanacak bir basın özgürlüğü yok. Bu nedenle Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü, görevini hakkıyla yapan gazeteciler ve ülkemizde, demokrasiden, hukuk devletinden yana olan herkes için bir mücadele günü olarak kabul ediyoruz.
EGM'NİN GENELGESİ'NİN İPTALİ İÇİN DANIŞTAY'A DİLEKÇE VERDİK
Bugün devletimiz, kendilerine sözde ‘muhafazakâr', sözde ‘yerli ve milli' diyen kadrolar elinde, adaletle değil, zulümle yönetilmeye çalışılıyor. Aslında yönetilmiyor savrulup duruyor. Bıraktık bir ‘hukuk devleti' olmayı, Erdoğan şahsım hükümetinin elinde, ülkemiz kanun devleti olma vasfını bile kaybetti.
Erdoğan kanunsuz suçlar uyduruyor, kanunsuz emirler yayımlıyor, kanunsuz yasaklar koyuyor. Sarayın kibirlisi artık kendini, millet iradesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, Anayasa'nın ve kanunların üstünde görüyor. Temel insan haklarını ve hürriyetlerini tanımıyor.
Erdoğan şahsım hükümeti; artık toplumsal olaylarda, verdiği talimatın sonucu olarak ortaya çıkan şiddetin görüntülenmesini bile engellemeye çalışıyor. Bir genelgeyle Anayasa, Kanunlar, Anayasa Mahkemesi'nin kararları yok sayılıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün bu genelgesinin iptali için, Danıştay'a dilekçemizi verdik.
Peki, kanuna ve Anayasaya rağmen, Erdoğan bunu neden istiyor? Boğaziçi'nde kayyum siyasetçi rektörü protesto eden öğrencilere, 1 Mayıs'ı meydanlarda kutlamak isteyen işçilere, Hakkını aramak için sokağa çıkan herkese, uygulanan şiddet görüntülenmesin, milletin haykırışları, feryatları duyulmasın diye istiyor.
“BURASI İŞGAL ALTINDAKİ KUDÜS MÜ? BURASI TÜRKİYE”
Atama İçişleri Bakanı'nın icadı gayri ciddi gerekçelerle, milletin hakkına hukukuna tecavüzü görüntüleyenler engellenmeye çalışılıyor. Bugün bir başka zulüm, bir başka orantısız güç kullanımı görüntüsü, Gaziantep'ten geldi. Bekçiler, polisler camiyi basmış. Cami cemaatine biber gazı sıkıyor.
El insaf! Burası işgal altındaki Kudüs mü? Burası Türkiye… Beğenmediğimiz 1990'larda bile, ‘Camdan karakollardan', ‘konuşan Türkiye'den' korkulmazdı. 30 yıl sonra Erdoğan şahsım hükümeti, hem de 21. yüzyılda, karakollara demir perde, milletin ağzına ise fermuar çekmek istiyor. Erdoğan şahsım hükümeti ülkeyi yönetemiyor. Yönetemedikçe de telaşlanıyor, hırçınlaşıyor, otoriterleşiyor.
Otoriterleştikçe de kriz ve kaos ağırlaşıyor. Artık hükümet, devlet aklıyla yönetmiyor. Trol aklıyla yönetiyor. Sarayın kibirlisinin kulağına, o gün kim daha yakınsa, istediğini alıyor. Kanunmuş, kuralmış, hukukmuş hak getire… Saray'dan ferman koparan işini yürütüyor.
“GÜN DEVLETİN, MİLLETİNE DESTEK OLMA GÜNÜDÜR”
Milyonlarca yurttaşımızı desteksiz evlere kapattı. Kapanmada güçlü bir destek paketine duyulan acil ihtiyaç, hafta sonu Türkiye'nin dört bir yanından gelen acı haberlerle apaçık ortaya çıktı. Mersin'in Mut ilçesinde, ‘kaç gündür siftah etmeden dükkân kapatıyorum' diyen, 48 yaşındaki esnafımız Murat Gümüş, evinin önünde yaşamına son verdi.
İzmir'in Buca ilçesinde kahvehane işletmecisi, 50 yaşındaki Erdal Şenözpak, ekonomik sıkıntılara katlanamayarak, yaşamına son verdi. Antakya'da 25 yaşındaki Mehmet Gökhan Kaya, 8 katlı apartmanın çatısından atlayarak canına kıydı. Yine Diyarbakır Kayapınar 'da 22 yaşındaki Şeyhmus Turfan, ekonomik sıkıntılar nedeniyle intihar etti. Bu insanlarımızı kaybettik. Tüm bunlar aynı gün içinde yaşandı.
Ve bu acı haberler, Bir magazin yıldızının ameliyatı kadar medyada yer bulmadı. Oysa biz bu yeni kapanma nedeniyle, Kendi kusuru yokken perişan edilen esnafı, İşsizi, yoksulu ayakta tutacak bir destek paketini, Cuma günü açıkladık. Paketin adını da ‘Sen Sağlığını Koru, Ben Destek Olurum Türkiye'm' koyduk. Gün devletin, Milletine destek olma günüdür.
“SALGINDA ÜÇÜNCÜ ZİRVE”
Ekonomide açılma süreci başlamıştı. Ancak Erdoğan'ın sorumsuzca lebalep doldurduğu parti kongrelerinin ardından, Türkiye'miz, salgında üçüncü zirveyi yaşamaya başladı. Erdoğan'ın lebalep kongrelerini tamamladığı, 24 Mart'tan bu yana, o da resmi rakamlara göre, 10 bin 382 insanımız yaşamını yitirdi. Pek çok yurttaşımız sevdiklerini kaybetti. Büyük acılar yaşandı. Ama Erdoğan şahsım hükümetinin gözleri var görmez, kulakları var, duymaz.
Kalpleri millete karşı mühürlü. Onlar için varsa yoksa yandaşları. Varsa yoksa burunlarına pudra şekeri çeken beslemeleri… Kendilerinin pik yaptırdığı salgını kontrol etmek için, 17 günlük kapanma ilan etiler. Millete pek çok yasak geldi. İnsanlar canıyla cüzdanı arasına sıkıştırıldı. Ama millete yasak olan, Erdoğan'a yasal. 12 Nisan'da yayınlanan genelgeyle millete ağız tadıyla bir toplu iftar yasak ama Erdoğan'a serbest…
Fabrikalara koruma ordusuyla toplu iftara gidiyor. Arkadaki aşılanmış koruma ordusu süper bulaştırıcı. Aşılamadıkları ama işler durmasın diye, fabrikalarda çalıştırdıkları emekçilerimizin sağlığı için tehdit oluşturuyor. Yine milletimiz cenazesini ancak 10 yakınıyla defnedebiliyor.
Ama Erdoğan, lebalep protokol cenazelerine katılmaya devam ediyor. Şu hale bakar mısınız? Anadolu Ajansı da cenaze görüntülerini servis etmiyor. RTÜK de lebalep görüntüler için aba altından sopa gösterip, sansür uygulamaya kalkıyor. Beyler kendi koyduğu kurala uymayacak, bir de uymadığını milletten saklayacak. Kuralı koyan, kurala uymadığında, tüm fedakârlıklar boşa gider. Bunu daha yeni gördük. Ama anlaşılan hala akıllanmamışlar.