BUSE YILMAZ
Türkiye Barolar Birliği'nde (TBB) bir dönem sona erdi. 36. Olağan Genel Kurul'da yapılan seçim sonucunda Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, TBB başkanlığına seçildi. 50 baronun ortak adayı olan Sağkan, 348 delegeden 182'sinin oyunu aldı. Mevcut başkan Feyzioğlu ise 156 oyda kaldı.
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi iktidar muhalifi baroların delege sayısının çoklu baro yasası ile azaltılması da Feyzioğlu'nu koltuğunda tutmaya yetmedi. İktidar, Temmuz 2020'de TBMM'den geçirdiği yasa ile aynı şehirde birden fazla baro kurulmasının önünü açarken TBB seçimleri için belirleyici rol oynayan İstanbul, Ankara ve İzmir barolarının delege sayılarını düşürmüştü. İstanbul Barosu'nun delege sayısı 137'den 13'e, Ankara Barosu'nun 53'ten 7'ye, İzmir Barosu'nun ise 30'dan 5'e geriledi. Geride kalan 78 baroya 3'er delege seçme hakkı tanındı. Üstelik baro seçimleri tüm itirazlara rağmen pandemi neden gösterilerek üç kez ertelendi. Ancak lehine gelişen tüm bu süreç, iktidara yakın baroların desteğini alan Feyzioğlu'nu koltuğunda tutmaya yetmedi. Seçimin galibi Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan oldu.
'AVUKATLARIN SİYASİ KİMLİĞİNE GÖRE BARO' SİSTEMİ
Bilhassa son yıllarda, 8 yıldır TBB'nin başkanlık koltuğunda oturan Metin Feyzioğlu'na muhalif seslerin epey arttığı açıkça ortadaydı. İstanbul, Ankara ve İzmir Baroları başta olmak üzere kendisinin yönetiminden duyulan memnuniyetsizlik biliniyordu. Fakat çoklu baro sistemiyle beraber işler iyice çığırından çıktı. İktidar, Temmuz 2020'de TBMM'den geçirdiği akılalmaz derecede adaletsiz yasayla, siyasi kimlikleri belli barolar oluşturmak adına çoklu baro sistemini getirince Feyzioğlu'na muhalif avukatların sayısının ne kadar fazla olduğu anlaşıldı, sesleri daha da duyulur hale geldi.
İKTİDARA YAKIN BAROLAR GÜÇLENDİRİLMEK İSTENDİ
Avukatların siyasi kimliklerinin altını çizen çoklu baro sistemiyle birlikte, genel kurulda oy hakkı bulunan delege sayısı da düşürüldü. Seçimlerde 477 delege oy kullanırken, yeni sistemle bu sayı 348'e indi. Delege sayısı 137 olan, dünyanın en büyük barosu olan İstanbul Barosu 13 delegeye, delege sayısı 53 olan Ankara Barosu 7'ye, delege sayısı 30 olan İzmir Barosu delege sayısı ise 5'e düştü. Geride kalan 78 baroya da 3'er delege seçme hakkı verildi. Delege sisteminde yapılan bu değişikliğin elbette en büyük amacı ülkenin en büyük baroları olan İstanbul, Ankara, İzmir barolarının seçimlerdeki etkisini azaltmak ve avukat sayısı düşük olan, iktidara yakın bazı Anadolu barolarını güçlendirmekti.
SEÇİMLER ÜÇ KEZ ERTELENDİ
Bu sistemin ardından bir de seçimlerin bir türlü gerçekleşememesi, avukatları iyice huzursuz etti. Baro seçimleri ile TBB genel kurulu, 2020 yılında pandemi neden gösterilerek İçişleri Bakanlığı'nın yayınladığı genelgeyle iki kez ertelendi. Ardından parti topluluklarının bir araya geldiği, mesafesiz toplantılar yapıldığı Mart 2021'de düzenlenmesi planlanan seçim tekrar 'pandemi' nedeniyle ertelendi.
O dönem Ankara Barosu Başkanı olan Erinç Sağkan, konuyla ilgili "Her yerde il kongreleri yapılıyor, AK Parti kapalı salonlarda binlerce insanla bir araya geliyor; fakat baroların genel kurulları bir türlü yaptırılmıyor" demişti.
TÜM ÇABAYA RAĞMEN OLMADI
Fakat Feyzioğlu, dün gerçekleşen başkanlık seçiminde tüm bu çabalara, iktidar tarafından aldığı tüm bu desteğe rağmen koltuğunu kaybetti. Rakibi, düne kadar Ankara Barosu Başkanlığı yapan ve Feyzioğlu yönetimine muhalif tavrını her daim belli eden Erinç Sağkan, yeni TBB Başkanı oldu.
KARAR'a konuşan Av. Ruşen Gültekin, bu seçimin adeta siyasi bir seçim gibi çok konuşulmasının, gündemde yer almasının nedenini 'önceki başkanın uygulamaları' olarak açıkladı. Gültekin, "Ana görevi hukukun üstünlüğünü korumak olan bir kurumun başındaki kişinin, toplumda hak ihlalleri yaşandığında açıklama yapması beklenir. Oysa önceki başkan pek çok hukuki konuda ve siyaseten istenmeyen konularda açıklama yapmamış, hukukun üstünlüğünün ve insan haklarının korunması gereken durumlarda geri durmuştur" diyerek Feyzioğlu'nun bu tavrının, onun makamındaki bir kişiden beklenmediğini vurguladı.
'ÖNCEKİ BAŞKAN HEP GERİ DURDU'
Av. Ruşen Gültekin, seçim sonucunu değerlendirerek şu açıklamalarda bulundu:
"Avukatlık mesleği, hukukun üstünlüğünün tüm gereklerini yerine getirmek, insan haklarının geliştirilmesi ve korunması konusunda anayasal görevlerini yerine getirmek zorundadır. Dolayısıyla kamu hizmeti niteliğinde bir meslek olduğu için bunu gerçekleştirmek adına örgütlenmişlerdir ve barolar bu yüzden çok önemlidir. Barolar; mesleğin ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını korumakla yükümlüdür. TBB de gücünü ve dayanağını anayasadan alan meslek üst kuruluşudur. Peki bu seçim neden bu kadar gündem oldu? Bir ideolojik etki mi vardı tartışmaları ortaya çıktı. Bunun nedeni aslında bir önceki başkanın uygulamaları. Dediğim gibi ana görevi hukukun üstünlüğünü korumak olan bir kurumun başındaki kişinin, toplumda hak ihlalleri yaşandığında açıklama yapması beklenir. Oysa önceki başkan pek çok hukuki konuda ve siyaseten istenmeyen konularda açıklama yapmamış, hukukun üstünlüğünün ve insan haklarının korunması gereken durumlarda geri durmuştur.
'HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ DEĞİL, KENDİ KOLTUĞUNU KORUMAYA ÇALIŞTI'
Eski başkan, anayasaya aykırı olduğunu gayet iyi bildiği çoklu baro sistemine göz yumdu. Bu düzenleme, seçimleri kazanmak için bir salvoydu ve başkan sessiz kaldı. Bu açıdan eski başkanın hukukun üstünlüğünü değil, kendi koltuğunu korumaya çalıştığı ve siyasi iktidara çok yakınlaştığı, hatta ortak hareket ettiği kendi beyanlarını da göz önünde bulundurursak ortadadır. Peki Türkiye'de unuttuğumuz şey nedir? Biz bunu yargı makamlarında da görüyoruz. Yargıçların ve cumhuriyet savcılarının ana görevi hukukun üstünlüğü ve insan haklarını korumaktır. Devleti korumak değildir. Onlar, devlet gücünü kötüye kullandığında müdahale etmekle, denetimle görevlidir. Hukukçular her şeyden önce hukukçudur. Eğer bunu unutup, siyasi iktidara bilgilerini sunarlarsa toplumda büyük sıkıntı yaşanır. Şu anki değişimin de ana sebebi baroların görevlerini yapamaz hale getirilmesi, seçim ve delege sistemlerinin göz göre göre değiştirilerek önceki başkanın makamında kalması için iktidar tarafından destek verildiğinin ortaya çıkmasıdır.
'İKTİDARA YAKIN AVUKATLAR DESTEKLEDİ, BİRLİK OLMAMIZ GEREKİRDİ'
Hukukun üstünlüğünün ve kuvvetler ayrılığının korunması için bu kurumların başındaki insanların kuvvetli durması, güce boyun eğmemesi gerekir. Oysa Türkiye'de bunun tam tersini gördük. Siyasi iktidarla paralel çalışmaya uğraşan yargı gördük. Hukukçuların baroların parçalanması gibi bir durumda bile ayrıldığını gördük. İktidara yakın avukatların bunu savunduğu, bizim gibi bağımsız olan, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunan avukatların ise bunu doğru bulmadığını gördük. Doğrusu, hepimizin böyle durumlarda birleşip siyasi iktidara dur, hukukun üstünlüğüne engel olma, yargı bağımsızlığını zedeleme dememiz gerekirdi.
'YENİ BAŞKAN, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ YAŞATACAK'
Yeni başkan, hukukun üstünlüğüne inanması, yargı bağımsızlığını ve insan haklarını koruması için seçildi. Bir önceki başkan hukukun üstünlüğüne inanmayan, gücün yolunda sadece kendi bekasını koruyacağını düşünen biriydi. Bu yüzden aldığı bu korkunç büyüklükte iktidar desteğine rağmen kaybetti. Hal böyle olunca avukatlar bağımsızlıklarına sahip çıktılar ve siyasi değil sadece hukuki bir kaygıyla seçim yaptılar. Avukatların ve TBB'nin, siyasilerin hak ihlallerine karşı çıkmaları siyasi açıklamalar değildir, anayasal sorumluluklarıdır. Önceki başkan Metin Feyzioğlu, hukukun üstünlüğüne inanmayan biriydi. Fakat yeni başkan Erinç Sağkan, hepimizin Ankara Barosu'ndaki görevinden bildiği üzere, bizim gibi hukukun üstünlüğüne inanan ve bunu yaşatacak biridir."