Melikşah Aydın’a kardeşleri Ali Aydın, Yunus Aydın ve arkadaşları Kemal Dernek, Öykü Çakalgöz, Bora Ağabeyoğlu, Kerem Metin ve Ammar Sırçancı da eşlik etti. Melikşah Aydın’dan bölgeden aktardığı izlenimleri şöyle:
“Kahramanmaraş’a depremin 3. günü üç arkadaş geldik, kardeşim ve 2 arkadaşı bizden önce buraya gelmişti onların ve Maraşlı arkadaşlarımızın yönlendirmesi ile çevre köylere kıyafet, gıda, battaniye, ilaç ve diğer temel ihtiyaçları taşımaya başladık bunu 2 adet binek araç ile bireysel bir şekilde yaptık.
Erzak taşıyarak başladık. İlaç, barınma ve ısınma köyler için en büyük sorundu. Türkiye Eczacıları Birligi’nin açtığı seyyar eczane her türlü ilacı sürekli olarak tedarik etmesine karşın yakıt problemi sebebiyle çevre köyler için ilaca ulaşım epey kısıtlıydı. Bunun üzerine devamlı ilaç kullanması gereken ve ölümcül hastalığı olan köylülerin ilaç siparişlerini getirmeye başladık.
Barınma problemi yaşayan köylüler için defalarca AFAD ile görüştük, çadırlarını taşımayı teklif ettik, teklifimiz dikkate alınmadı. AFAD 4. gün çoğu köye çadır ulastırmayı başardıysa da 4 günün afetzedeler için epey uzun bir sure olduğunu ve AFAD’ın böyle bir krizde daha hızlı ve koordine çalışması gerektiğini söyleyebiliriz. Elektrik, su gibi sorunlar bu süre içinde de çözülemedi. 6. günde depremzedeler hala temiz suya erişemiyor, temizlenemiyorlar.
Çevre halkı bizi çok iyi karşıladı. Köylüler genel olarak ihtiyaç fazlasını kesinlikle kabul etmedi, şehirde ise bu durum biraz farklıydı. İhtiyaç sahiplerini tespit etme konusunda zorlandık, zira aynı evde birden çok aile yaşıyordu ve bir ailenin talebi üzerine ilgili yere gittiğimizde çevreden gelen insanların da yardım talep etmesiyle birlikte aynı evde kalan ailelere aynı hususta gereğinden fazla destekte bulunduğumuz durumları yaşadık.
Şehirde gördüğümüz en büyük eksiklik yardımların hep aynı bölgelere yığılmasıydı. O bölgelere uzak kalan ve araçları zarar görmüş insanlar erzak temin etmek için bizden yardım istediler.
Buradaki son günümüzde artık insanların sabrının yıpranmış olduğunu fark ettik enkaz başında depremden neredeyse 1 hafta sonra dahi cenazelerine ulaşamayan ve ulaşma konusunda yardım bulamayan insanların hikayelerini dinledik.
Ben ve buraya gelen arkadaşlarım Kemal ve Öykü ile hemfikir olduğumuz şey ne depreme ne de deprem sonrasına hazırlıklı olduğumuzdu.
Bu tarz felaketlere maalesef hiç hazırlıklı olmadığımız gibi arama kurtarma çalışmalarında da yetersiz kaldık. Tanıştığımız insanlar hala şok içerisindeydi, yaşam mücadelesinden acılarını bile yaşayamadılar, yakınlarının cenazesini bile alamayan bir sürü insanla karşılaştık.
Sağ kalanlar çocuklarını, anne babalarını, akrabalarını, arkadaşlarını kaybetti, hiç kimse sağ kaldığı için kendini şanslı hissetmiyor.”