Marmara Denizi'ni etkisi altına alan musilajın çözüm yollarını arayan bilim insanlarının açık denizde yaptığı son sefer, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Türkiye'nin en büyük ve donanımlı araştırma gemisi Alemdar II ile gerçekleştirildi.
"ÜZÜCÜ SONUÇLAR ELDE ETTİK"
12 bilim insanı, ilk araştırmalarını İstanbul Boğazı Beykoz açıklarında yaptı. Daha sonra gemi, enstitü tarafından uzun yıllardır takip edilen 1270 metre derinliğindeki Çınarcık Çukuru'ndaki istasyona yöneldi.
Bu noktada gemideki gelişmiş oşinografik ekipman denize indirildi. Bilimsel seferin lideri kimyasal oşinograf Prof. Dr. Nuray Çağlar, iklim değişikliğiyle ilgili de önemli bilgiler sunan istasyonunda üzücü sonuçlar elde ettiklerini söyledi.
"MARMARA'DA YENİ BİR DÖNEME GEÇİLDİ"
Milliyet'in haberine göre, Marmara Denizi’nin bu noktasında hidrojen sülfürün (sülfitli bileşikler) kaydedilmesi seferin en önemli ve çarpıcı sonucu oldu. Deniz suyunda söz konusu bulguları destekleyen fiziksel ve kimyasal bulgular ölçümlendi.
Prof. Dr. Çağlar, deniz ekosisteminin sağlıklı olup olmadığının en net gözlemlendiği istasyonlardan Çınarcık çukurunun derinliklerinde tespit edilen hidrojen sülfürün Marmara Denizi ekolojisinde yeni bir döneme geçildiğinin kanıtı olduğunu belirtti.
"GAZ YOĞUN OLARAK VAR"
2019 Mayıs ve Ekim aylarında iki kez geldikleri Çınarcık çukurunda hidrojen sülfüre rastlamadıklarını vurgulayan Çağlar "Hidrojen sülfür, denizde yeterli oksijen kalmayınca oluşur. Bu durum istasyonda 500 metreden itibaren derinliklere doğru hidrojen sülfür olduğunu açıkça gösteriyor" dedi.
"ALARM ÇANLARI ÇALIYOR"
Çağlar, bir litrede 2-2.5 mg oranında hidrojen sülfür bulunması deniz suyunun kimyasal özelliklerinin bozulduğunu gösterdiğini belirtti.
Enstitü müdürü Prof. Dr. Cem Gazioğlu, uzun süredir takip ettikleri istasyonda karşılaşılan hidrojen sülfürün Marmara Denizi ekolojisi için alarm çanlarının çaldığını doğruladığını vurguladı. Gazioğlu, şunları kaydetti: "Ölçümlerin tekrar edilmesi ve hidrojen sülfür gibi kimyasal ve fiziksel değişimlerin kayda alınması geleceğimiz için önemli. Ekolojik modellemelerin bu gerçeklikle yenilenmesi gerekiyor."