EDA NARİN | KARAR
Türkiye, merkez üssü Kahramanmaraş olan iki ayrı depremle sarsıldı. Depremin vurduğu 11 ilde arama-kurtarma çalışmaları 12’nci günde devam ediyor. Enkazlardan hala insanlar canlı çıkabiliyorken enkaz kaldırma çalışmalarının başlaması tepkilere neden oldu.
AFAD MÜDÜRÜ ‘CANLI KALMADI’ DEDİKTEN SONRA KURTARILDILAR
AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Orhan Tatar’ın “Canlı olan enkaz kalmadı. Ölenlerin olduğu enkazlara dokunulmadı. Onlarda da ölenlerin çıkarılması ve enkaz kaldırma başladı” sözleri sonrası enkazlardan iki kişi daha canlı olarak çıkarıldı.
Tepkilere neden olan enkaz kaldırma çalışmalarına ilişkin uzmanlar das sık sık çağrıda bulunuyor. Sosyal medyada ise “#EnkazKaldırmayıDurdurun” etiketi gündemdeki yerini koruyor.
‘DAYANMA SÜRESİ ESKİDEN 72 SAATTİ’
Adana Şehir Hastanesi'nde Radyasyon Onkoloji uzmanı olan Doktor Selahattin Menteş de Kahramanmaraş merkezli depremin, depremlere yönelik algıyı değiştireceğini söyledi. Enkaz altında dayanma süresinin eskiden 72 saat olarak saptandığını belirten Menteş, “Artık 200 saatleri aşan bir dayanma süresi oldu. Depremde dayanmanın yolu insanın kendisiyle alakalı değil, çevresindeki hazırlıkla ilgili. Örneğin enkazdan 200 saat sonra çıkan çocuğumuz yanında beslenme çantasıyla yatan çocuk. Aynı zamanda orada bir yaşam üçgeni de oluşmuş. Beslenme çantasında bisküvisi, yemeği, suyu, meyve suyu hazır bulunuyor. Oradaki dayanma, oluşan yaşam üçgeninin ne kadar uygun olduğu ve etrafında ulaşabileceği gıdanın olup olmamasıyla da ilgili” dedi.
‘İNSANLARIN ÖLÜLERİNE ULAŞMA HAKKI VAR’
Enkazda hiçbir canlı olmasa dahi insanların ölülerine ulaşma hakkı olduğunu vurgulayan Menteş, enkazların bilim dışı şekilde kaldırılması durumunda enkaz içindeki insanların cansız bedenlerinin de gideceği gerçeğini hatırlattı. İnsanların ölüsüne ulaşmasının bir hak olduğunu yineleyen Menteş, enkaz kaldırılırsa bu hakkında ortadan kalkacağını dile getirdi.
‘DÜNYA DEPREMLER TARİHİ DEĞİŞECEK’
Menteş, molozların etrafı temiz göstermek için kepçelerle kaldırıldığını ifade ederek, şunları aktardı:
“Depreme buzdolabının olduğu mutfakta yaşam üçgeni oluşmuş şekilde yakalandığınızı düşünün. Buzdolabındaki malzemeniz ve açlık süreniz bitene kadar dayanabilirsiniz. Bu deprem bize gösterdi ki aslında 72 saat olan dayanma süresi değişecek bundan sonra. Dünya depremler tarihi değişecek. Bu süreler bilim literatürüne geçecek. O yüzden enkazlar kaldırılırken hassasiyet devam etmeli.”
‘ÖLÜLERE SAYGI, YAŞAYANLARA SAYGININ GÖSTERGESİ’
45 sivil toplum kuruluşu da depremde hayatını kaybedenlere ilişkin “Ölülere saygı yaşayanlara saygının göstergesidir” diyerek bir açıklama yayımladı. Yaşamını kaybedenlerin yakınlarının cenazelerini kendi imkanlarıyla savcılığa götürerek onay almak zorunda kaldıklarının belirtildiği açıklamada, “İnsan haysiyetini zedeleyecek şekilde usulüne uygun teslim prosedürleri gözetilmeden cenazeler yerde kalabilmektedir” denildi.
Açıklamada, enkazın alelacele kaldırılması nedeniyle cenazelerin vücut bütünlüğünün bozulduğuna dikkat çekilerek, cenazelere ulaşım sıkıntısı vurgulandı.
‘CENAZELERİN KAYBOLMA İHTİMALİ VAR’
Yıkılmış binaların altında yaşamını kaybetmiş binlerce insanın varlığına rağmen usulüne uygun kurtarma çalışmalarının yapılmadığı vurgulanarak, şunlar belirtildi:
“Arama kurtarma çalışmalarının devam ettiği bölgelerde enkazlar kaldırılmaya başlanmıştır. Bu durum acılı aileler başta olmak üzere kamuoyunda ciddi bir infiale neden olmuştur. Uluslararası arama kurtarma ekiplerinin bazıları buna tepki göstererek arama kurtarma çalışmalarından çekilmiştir.
Enkazın alelacele kaldırılması yıkılmış binaların altında hayatta olma ihtimali olan kişilerin yaşamını yitirmesine ve cenazelerin vücut bütünlüğünün bozulmasına neden olabilecektir. Enkazın hızlı biçimde kaldırılarak imha edilmesi buradaki binlerce cenazenin uygun biçimde çıkarılmamasına, kayıtların tutulmamasına, yakınlarına teslim edilmemesine ve nihayetinde layıkıyla defnedilmemesine yol açacaktır. Ayrıca bu cenazelerin kaybolma ihtimali vardır. Bu süreç suç delillerinin de yok edilmesine de sebebiyet verebilir.
‘NE HUKUKİ NE DE İNSANİ’
Ölülerin layıkıyla defnedilmemesi; ne hukuki ne de insanidir. Cenazelerin usulüne uygun biçimde defnedilmesi amacıyla gerekli imkânların yaratılması, cenazelerin uygun biçimde çıkarılması ve yakınlarına teslim edilmesi yalnızca ölüye saygının temel ilkesi değil; aynı zamanda yaşayanlara saygı göstermenin de gereğidir. Ayrıca ölülerin layıkıyla defnedilmesi adaletin sağlanmasında da önemli bir adım olacaktır.
Yaşamını yitirenlerin cenazelerine saygıyla yaklaşmak gerekir. Bu felakette oldukça çetin kış şartlarında enkaz başında yakınlarının cansız bedenlerini bekleyen herkese cenazeleri usulüne uygun bir şekilde teslim edilmelidir. Herkesi bu en insani talebimize destek olmaya; hükümeti de bu konuda sorumlu davranarak gereğini yapmaya çağırıyoruz!”