Suriyeliler konusu rayına oturtulamamışken Afganistan’dan başlayan yeni göç dalgası meseleyi yine gündemin ilk sırasına taşıdı. Ancak süreç sağduyulu yaklaşım yerine karşılıklı suçlamalar üzerinden işletilince ‘yabancı düşmanlığına’ dönüşme tehlikesi doğdu. ‘10 kat fazla su faturası alacağız’ yaklaşımının da ‘Sanayiyi ayakta tutuyorlar’ yaklaşımının da ateşe benzin dökmekten başka işe yaramayacağı bir kez daha anlaşıldı.
ACİLEN HÜKÜMET ÖNCÜLÜĞÜNDE YENİ BİR YOL HARİTASI OLUŞTURULMALI
Hem iç kamuoyundaki mevcut tablo hem de AB’nin Türkiye’yi ‘tampon ülke’ olarak görmesi, göç konusunda en önemli eksikliğin politikasızlık olduğunu gösterdi. ‘Mültecileri gönderelim mi göndermeyelim mi’ tartışmasının çözüme katkı sağlamayacağı ortadayken bunun yerine daha fazla vakit kaybedilmeden hükümet öncülüğünde, STK’lardan akademiye her bileşenin ortak katkısıyla rasyonel bir plan hazırlanması gerektiği belirtildi.
KİTLESEL GÖÇE KARŞI YOL HARİTASI YOK, TOPLUMSAL KUTUPLAŞMA VAR
İran sınırından gerçekleşen Afgan göçü ‘yabancıya on kat fatura’ ve ‘olmasalar sanayi batar’ yaklaşımlarıyla kutuplaşma başlığı haline geldi. 10 yıldır milyonlara ev sahipliği yapılmasına karşın sağlam temellere dayalı bir göçmen politikasının olmaması asıl sorunun ıskalandığını ortaya koyuyor. Türkiye’nin gerçek beka sorununa karşı bir yol haritası gerekiyor.
GERÇEK BEKA SORUNUNA ACİL STRATEJİ ŞART
Resmi verilere göre 3 milyon 675 bin Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye, İran sınırı üzerinden günde bin-bin 500 kaçak geçişin ardından bu kez Afgan göçünü tartışıyor. ABD’nin 20 yıl sonra plansız çekilmesiyle birlikte Taliban’ın mevzi kazandığı Afganistan’dan kaçanlar, çevre ülkelere gidiyor. Sadece bir pasaport ofisine günde 10 bin Afgan başvuruda bulunuyor. Bu sayının normalin beş katı olduğu belirtiliyor. Dün İstanbul’da 32 farklı ülke mensubu toplam 415 yabancı uyruklu kişinin yakalanması Türkiye’nin kaçak geçişlere karşı etkin mücadele edemediğini ortaya koyuyor.
Resmi olmayan verilere göre sayıları 5 milyonu aşan göçmenlerin Türkiye’deki varlığı, kamuoyunun en önemli gündem maddesi haline geldi. Provokasyona açık hassas konudaki tartışmalar, uç noktalarda yürütülüyor. Türkiye’nin sağlam temellere dayanan etkin bir göç politikasının olmaması, 10 yıldır milyonlarca Suriyeliye ev sahipliği yapılmasına karşın bir göçmen bakanlığı kurulmaması ve yabancıların topluma entegrasyonu gibi başlıklar karşılıklı suçlamaların gölgesinde kaldı. Yabancı düşmanlığına dönüşme tehlikesi bulunan konuya ilişkin sosyal medyadaki kutuplaşma zirve yaptı. Son olarak Zeytinburnu sahilinde askeri üniforma giyen Afganların gruplar halinde dolaşması ve bazı sahillerden çekilen görüntüler gerilimi körükledi.
Siyasetin de konuya yaklaşımı göç ve göçmen sorununa karşı bir yol haritasının bulunmadığını gösteriyor. Kılıçdaroğlu’nun ‘’İktidara geldiğimizde Suriyelileri göndermek istiyoruz’’ sözleri karşısında Erdoğan ‘’Bize sığınan Allah’ın kullarını biz katillerin kucağına atmayız’’ yanıtının ardından Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın uygulaması tartışmayı büyüttü. Özcan, yabancı uyrukluların su faturası ve katı atık vergilerine 10 kat zam yapacağını duyurdu. Bu uygulama insan haklarına aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirilse de sosyal medyada Özcan’a destek verenler de oldu.
Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı, Özcan hakkında ‘görevi kötüye kullanma’ ile ‘nefret ve ayrımcılık’ suçlamalarıyla soruşturma başlattı. Bolu Valisi Ahmet Ümit “Karar alınırsa gerekli girişimlerde bulunulur” açıklaması yaptı. Bağımsız İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ ise Özcan’a destek verdi. Özdağ “Ayyıldız Hareketi olarak arkasındayız. Arkadaşlarımızla önümüzdeki hafta ziyaret ederek destek vereceğim” dedi. Özcan’ın uygulamasına partisi de karşı çıktı. CHP yönetiminin ardından İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, entegrasyonun önemine dikkat çekti. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ise kentteki son durumu anlattı. Savaş “İki toplum arasında sosyal hayatta büyük bir uyumsuzluk var. Şehrimizdeki Suriyelilerin nüfusu giderek artıyor. Vatandaşlarımızın topraklarını satın almaya başladılar. Böyle giderse sınırlarımızda toprak sahibi olacaklar” ifadesini kullandı.
Öte yandan “Suriyeliler giderse sanayi batar” diyen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin ifadeleri de eleştiriliyor. CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık “Şahlandıracağız dediğiniz Türkiye ekonomisini 19 yılda mültecilere muhtaç hale getirdiniz. Kendi şehrimizde yabancı olduk” dedi. CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Başdanışmanı Erdoğan Toprak ise göçmen akınının yaşandığı Van’da İran’a işaret etti. Türkiye’yi yeni bir tehlikenin beklediğini belirten Toprak “Afganistan ve Pakistan’dan 6,5 milyona yakın insan, bu ülkeye göç etmek üzere. Farklı yerlerde tutuluyorlar. İran, bunlara olabildiğine yol açmaya başladı. İran’ın bu işte parmağının olduğunu düşünüyorum. Devletler düzeyinde bu işin görüşülmesi lazım. Artık Türkiye’nin sınırlarından bu insanların geçmemesi lazım. Bu kadar göçmeni, bu ülkenin kaldırması mümkün değil. Bu ülkenin huzuru, refahı kalmadı. Ben o insanları suçlamıyorum ama insanların elini kolunu sallayarak sınırdan yüz binlerin geçmesini yanlış ve tehlikeli buluyorum. Vatandaşlarımız için gelecekle ilgili kaygı duyuyorum” dedi.
HDP Göçmen ve Mülteciler Komisyonu ile Halklar ve İnançlar Komisyonu’nun açıklamasında ise “Mültecilere karşı ırkçı söylemleri de mülteciliğin araçsallaştırılmasını da kabul etmiyoruz” denildi. DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu da “Göçmenlerin insan olduğunu gözardı eden ve insanları savaş diliyle işgalci olarak tanımlayan yaklaşım biçimleri sadece evrensel insan hakları ve mülteci hukukunu gözardı etmiyor, aynı zamanda ülkemizin hukuk devleti ve demokrasiden daha fazla uzaklaşmasını teşvik ediyor” paylaşımı yaptı. Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya, öncelikle göçmenlerin kayıt altına alınması gerektiğine dikkat çekti. Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ise “Bu memleket, Avrupa’ya göçmek isteyenler için zindan değil, biz de Avrupa Birliği’nin gardiyanı değiliz. Mülteci meselesini vicdan ve nefret parantezine sıkıştırmadan aklı selim ile ele almalıyız” çağrısında bulundu.
‘İRAN ASKERLERİ BİZİ DÖVÜP SINIRA BIRAKTI’
Kimi zaman araçlarla kimi zaman da kilometrelerce yürüyerek önce İran’a, oradan da yasa dışı yollarla Türkiye’ye giriş yapan Afganistan, Pakistan ve Bangladeş uyruklu düzensiz göçmenler, yol güzergahında akıllı telefonlardaki uygulamalar aracılığıyla birbirleriyle haberleşiyor. Sınır hattında alınan önlemler dolayısıyla yakalanmamak için dere yataklarından görüş mesafesinin olmadığı zamanlarda gruplar halinde Türkiye’ye giriş yaptıklarını anlatan göçmenler, yüksek ücretler ödedikleri insan kaçakçılarıyla imo uygulaması üzerinden sesli mesaj yoluyla haberleştiklerini WhatsApptan paylaşılan konum bilgileriyle yönlerini bulduklarını belirtiyor.
Türkiye’ye yasa dışı yollardan giriş yaparak Van’a gelen Afganistanlılardan Gülap Cemili, ülkelerindeki sıkıntılar nedeniyle İran’a göç ettiklerini, yakalandıkları İran askerlerinin kötü muamelesine maruz kaldıklarını söyledi. İran askerlerinin kendilerine işkence yaptığını öne süren Cemili “Bazı arkadaşlarımızı öldürdüler. Bazılarımızın kıyafetlerini, paralarını aldıktan sonra Türkiye sınırına attılar” dedi.
Yaklaşık 1,5 aydan bu yana yollarda olduğunu anlatan Cemili, şöyle konuştu: “İran askerleri bizi döverek Türkiye sınırına bıraktı. Kaçakçılar bize WhatsApptan konum attı ve ‘bu konuma gideceksiniz’ dediler. Onlar bizimle gelmiyor, imo programı üzerinden ses kaydı gönderiyorlar, görüşmeleri tespit edilmesin diye numaradan aramıyorlar. Herkes perişan durumda, ne yapacağımızı bilmiyoruz artık. Afganistan’da savaş var. Okulumuzu bombaladılar. Orada duralım, savaşalım ama kimle savaşalım o belli değil, kardeş kardeşi öldürüyor. Biz de mecbur kaldık İran’a geldik. İran da ‘burası sizin ülkeniz değil’ diyerek dövdüler ve ‘Türkiye’ye gidin’ dediler. Müslüman Müslüman’a böyle bir şey yapmaz. İnsanların kafasına silah dayıyorlar.” Afganistanlı Şahidullah Afgan ise “Eşref Gani’ye oy verdim dediğim için ‘hangi parmağınla oy kullandın’ dediler ve parmaklarımı kestiler. Kaçarak Türkiye’ye geldim” dedi. Hassen Kosar da Pakistan ve İran askerlerinin yakaladıkları göçmenlere zulüm yaptığını öne sürdü. İran askerlerine görünmemek için gece gizli yollardan geldiklerini anlatan Kosar, “Kaçakçılara 1200 dolar verip geldim. Ülkemizde savaş var, hangi tarafın yanında yer alsan diğer taraf öldürüyor. Biz ölmek istemiyoruz, bu nedenle de kaçtık. Savaş olmasaydı gelmezdik” ifadelerini kullandı.