Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, cumhurbaşkanlığı sistemi, Altılı Masa, HDP ile ilişkiler ve iktidara yönelik eleştirilerini dile getirdiği bir röportaj verdi.
Diken'den Altay Sancar'a konuşan Karamollaoğlu, Altılı Masa'nın çalışmalarına yönelik bilgiler vererek, cumhurbaşkanı adayının yılbaşı ile birlikte kararlaştıracağını belirtip seçimi kazanmama ihtimalinin düşük olduğunu söyledi. Aksi olumsuz bir durum olduğunda ise "O senaryo hoş bir senaryo olmaz" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la 20 yıl siyaset yaptıklarını dile getiren Karamollaoğlu, "Hiç bu noktaya gelebileceğini düşünmedim. Tayyip Bey maalesef çok ihtiraslı bir arkadaş. Bulunduğu noktaya göre fikir ve düşüncelerini değiştiriyor. Biz bunu gördük, geçmişte de oldu.Hepimiz yarın Cenabı Hakk’ın huzuruna çıkacağız. Onun için Tayyip Bey’den davacı olacağım. O kendisini nasıl savunur onu bilmem. " açıklamasını yaptı.
EŞ GÜDÜM KURULU
Saadet Partisi liderinin röportajından bazı kesitler şu şekilde:
Geçtiğimiz gün yayınlanan bir söyleşinizde bir eş güdüm ya da benzer bir yapıya olacak bir kuruldan bahsettiniz. Bu tartışma konusu da oldu. Bu sözlerinizi biraz daha açar mısınız?
Bunu çok abartanlar var. Sanki cumhurbaşkanının eli ayağı bağlanacak, hiçbir hareket kabiliyeti olmayacak. Elbette böyle bir şey söz konusu olmaz. Demokratik, parlamenter bir sistemi düşünün; orada koalisyon ne demektir? Bir siyasi parti tek başına kendi politikalarını izleyemeyecek demektir. Farklı politikaları, anlayışları olan iki parti bir araya geliyor ve ‘Türkiye’yi birlikte yönetelim’ diyorlar. Hiçbirisi tek başına iktidar olduğunda kendisinin uygulayacağı politikaların tamamını uygulayamaz. Bu herkesin bildiği bir gerçek. Koalisyon demek, asgari müştereklerde uzlaşmak demektir. Tabii bunu azami müşterekler yapabilirseniz en güzeli.
Koalisyon protokolü imzalanacak ve o istikamette çalışmalar yürütülecek. Başkanlık sistemi olduğu için siz ister istemez bu koalisyon protokolünü önceden belirlemeye mecbursunuz. Çünkü seçilecek olan bir kişi ve bir de parlamento var. Parlamentoda sizin çoğunluğunuz olsa bile cumhurbaşkanını bütünüyle engellemeye yetmiyor. Bundan dolayı da cumhurbaşkanı seçilirken “Biz bir protokol imzalayalım. Bu protokolde cumhurbaşkanı belirlendikten ve seçildikten sonra nasıl çalışacak, hangi noktalarda biz ittifak ediyoruz bunları belirleyelim” diyoruz.
Mesela biz anayasanın tümüyle değişimini söz konusu yapmadık. Esas itibariyle başkanlık sistemi değişecek ve değişirken bazı anayasa maddelerinin de değişmesine ihtiyaç olduğu kanaati hakim oldu. Bunun için de hangi maddelerin değişmesi uygun olur onu da belirledik. Arkasından bir yol haritası ve cumhurbaşkanı belirlenecek. Müşterek politikalar belirlenecek ki şu anda komisyonlar çalışıyor bu noktada. Yaklaşık 400 sayfalık çok detaylı bir metin ortaya çıkacak.
ALTILI MASA'NIN ADAYI
Adayınızı ne zaman öğreneceğiz?
Seçim kararı alınmadan cumhurbaşkanı adayını belirlemeyelim dedik. Tabii seçim yaklaşıyor. Bu üç ay daha bekleyeceğiz manasına gelmez. Artık yılbaşından sonra bir aday belirleme hazırlığı mutlaka yapılır. Hükümetin nasıl kurulacağı ancak seçimden sonra belirlenir.
Artık bakanlar tayin ediliyor ve hiçbir yetkisi yok. Yani Cumhurbaşkanı isterse her konuda kendi kafasına uyan bir bakanı tayin edebilir. Hatta “Ben bu taahhüt ettim ama önümüzde zaman var. Beş sene sonra bu işleri gerçekleştiririz” diyebilir. Orada “Ben uyumlu ve sizlerle birlikte çalışacağım. Karar alırken istişare edeceğim, istişare ettikten sonra karar alacağım” demesi bizim için önemli.
SEÇİM SONUÇLARI
Şimdi son dönemde Meclis’te çoğunluk sağlayacağınız, ancak cumhurbaşkanlığını kazanamayacağınız şeklinde senaryolar da söz konusu. Bunlara hazırlıklı mısınız?
Hiç gündemimizde girmedi böyle bir senaryo. Cumhurbaşkanının bizim belirleyeceğimiz adayın olacağına kesine yakın inancımız var. Bir deprem olur mu? Binde bir ihtimaldir ki beklemediğimiz yerde deprem oluyor, beklediğimiz yerde olmuyor bazen. Burada da olabilir. Ama ben pek böyle bir ihtimalin olacağını düşünmüyorum.
O deprem oldu diyelim, ne yapacaksınız?
O günkü şartlarda cumhurbaşkanı yetkili olacak. Ancak meclisin ne kadar kısıtlı olursa olsun birtakım yetkileri de var. Biz o yetkileri sonuna kadar kullanma gayretinin içinde olacağız. Bu biraz da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları için dediği topal ördek benzetmesine benziyor. Meclis ile cumhurbaşkanı hangi şartta olursa olsun uyum içinde çalışmak mecburiyetinde. Ben Meclis’i karşıma alıyorum dediği zaman dediklerinin bir kısmını yapamaz.
Bütçede mesela en kritik noktadır. Bütçeyi Meclis’e gönderdi ve kabul edilmedi. Yüzde on fazlasıyla bir önceki bütçe yürürlüğe girer. Bu da kendisini tatmin etmez. Meclis kendi içinde her türlü araştırma komisyonunu kurabilir, araştırmayı yapabilir. Bu konuda çok geniş yetkileri var. Fakat o senaryo hoş bir senaryo olmaz.
CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ
Açıkladığınız anayasa önerisi metni var, peki bu son halimi?
Bazıları bunu bizim anayasayı kökten değiştirmek için her konuyu ele alarak hazırladığımız bir metin zannediyor, öyle değil. Cumhurbaşkanı sistemini değiştirmek için hazırladığımız bir metin, ancak Cumhurbaşkanlığı sistemi değişirken çarkın daha düzgün dönebilmesi için ayarlamalar yapıldı. Ama anayasanın bütünüyle değiştirilmesi konusu gündemimize gelmedi. Ama Meclis’te bu çoğunluğa ulaşılınca bu elbette gelebilir, ama şu anda Türkiye’nin acil çözüm bekleyen birçok problemi var. Ülkemizi yeniden ayağa kaldırmak mecburiyetindeyiz.
'İKTİDARA ÖÇ ALMA MANTIĞIYLA GELMİYORUZ'
İleride bu bürokrasi size direnç gösterir mi?
Siz yetkili bir noktaya geldiğiniz zaman bürokratlar düzgün davranmanın kendileri ve memleket için daha doğru olduğunu anlarlar, kabullenirler. İçlerinden bir kısmı direnirse o zaman onları da elimine edersiniz. Siz ille de bugün AK Parti’nin bıraktığı bütün bürokratları baş tacı edecek değilsiniz. Ama bürokrasinin de hepsine elimine edeceğiz diye bir şey de olmaz. İş ehline verilir, işi ehline verdiğiniz zaman iş güzel olur, çabuk yapılır ve ucuza mal olur.
Biz iktidara bir öç alma mantığıyla gelmiyoruz, gelmeyiz. Bunu tekrar tekrar vurgulamak lazım öç alma mantığıyla geldiğiniz takdirde siz de sizden öncekilerin yaptığı hatalardan daha fazlasını yapabilirsiniz. Öç alma değil, doğruyu bulma, doğruyu uygulamadır hedef. Bu yapıldığı takdirde Türkiye’de değişiklikler tahminlerinizden daha hızlı olur ve çok daha süratle meyvesini verir.
CHP VE İYİ PARTİ TARTIŞMALARI
Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Parti’den kurmaylardan karşılıklı açıklamalar geliyor. Bu tarz açıklamalar sizce toplumda yaratılan ‘altılı masa umuduna’ zarar verir mi? En önemlisi masa olarak bir iletişim probleminiz olduğunu düşünüyor musunuz?
Bu tip meselelerde torba değil ki insanların ağzını büzeyim dersiniz. İfadeleri belli maksatla, belli yerlerde kullanıldığı zaman abartılıyor gibi geliyor bana. Ama tabii bu masada bulunan arkadaşların, yardımcılarımızın, müşavirlerimizin titiz olmaları icap eder. Bu dedikodu gibi bir havaya bürünürse elbette faydalı olmaz, zarar verir. Dikkat etmemiz icap eder.
HDP İLE İLİŞKİLER
HDP’yi de sormak isterim size. Siz de kilit bir noktada demiştiniz HDP için. Tabii HDP’nin de belli başlı şartları var. Geçtiğimiz hafta Mithat Sancar ile bir söyleşi yapmıştık. Kendisi de belli şartları dile getirmişti. Sizin yaklaşımınız nedir?
Mesele davet edilip edilmemesi değil, bizim ortaya koyduğumuz prensiplerin HDP tarafından da isabetli bulunması önemlidir. İstanbul’da Ekrem Bey’in seçilmesinde bir oy patlaması meydana geldi.
Bunun hepsi HDP’nin oyları değil diyenler de var.
Olabilir tabii. Ama orada ciddi bir oy patlaması ancak oradan gelir kanaati de hakim. Ben neticede bütün siyasi parti mensuplarının da Türkiye’nin de taleplerinin karşılanabilmesi için bir tercihte bulunacaklarını söylüyoruz. Bizim ortaya koyduğumuz prensipler bizim ortaya koyduğumuz ilkeler ve politikalar genelde bütün vatandaşlarımızı kapsayacak. Onların haklarının da korunacağını düşünerek bunu söylüyorum.
Maalesef Tayyip Bey’in ve AK Parti’nin ortaya koyduğu tavır kabul edilebilir bir tavır değil. Çıkıp “Ben giderim Öcalan’ın mektubunu alır televizyonda okuturum. Kardeşini konuştururum. Hatta gerekirse hapiste bulunan, şu anda tutuklu bulunan, beş senedir mahkemeye çıkmayan garibanı alır, Diyarbakır’a götürür, kendi yakınlarıyla görüştürürüm. Bunu da ben yaparım” derseniz…
Bu ne biçim anlayış ya? Şimdi dönmüş tekrar “HDP’yle iş birliği yapılıyor” diyorlar. Siz, halkın seçtiği bir belediye başkanını hukuki gerekçeler olmadan görevinden alamazsınız. Bu ben hukuku tanımam demektir. Biz suç işleyeni alamayız demiyoruz. Eğer bir iddia varsa, üç günlüğüne, beş günlüğüne, on günlüğüne alırsın. Hemen soruşturmalarını yapar, hâkim önüne çıkarırsın. Suçsuzsa görevine döner. Suçlu bulundu ise de yeniden seçime gidersin. Valiyi belediye başkanı yapmak da nedir? Allah’tan korkmak lazım. Müslümanlık böyle lafla olmuyor. Allah’tan korkan haksızlık yapmaz, Allah’tan korkan yetim malına el uzatmaz. Allah’tan korkan çifte standart uygulamaz.
Tayyip Bey MHP’yle beraber hukuksuzluk nasıl korunur siyasiler tarafından, bunun propagandasını yapıyorlar. Kendileri “Haksızlığı biz yaparsak buna haksızlık denmez” diyorlar. Onun için biz bu noktalarda her zaman hukuku üstün tutan herkese adil davranılan, fikir düşünce özgürlüğüne önem veren bir anlayışı benimsedik.
'ERDOĞAN'DAN DAVACIYIM'
Siz Cumhurbaşkanı Erdoğan ile uzun yıllar siyaset yaptınız. Kendisini tanımadığınızı düşündüğünüz zamanlar oldu mu?
Tam yirmi yıl birlikte siyaset yaptık. Hiç bu noktaya gelebileceğini düşünmedim. Tayyip Bey maalesef çok ihtiraslı bir arkadaş. Bulunduğu noktaya göre fikir ve düşüncelerini değiştiriyor. Biz bunu gördük, geçmişte de oldu. Kendisi kongrede gitti Erbakan Hocamızın karşısındaki listede yer aldı. Daha sonraki zamanlarda ‘Tayyip Bey olduğu takdirde seçimi kazanabiliriz’ kanaati hakim olduğu için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı oldu ve kazandı. Erbakan Hoca veto etmedi ki istemeseydi olamazdı. Ama buna rağmen kendisinin Erbakan Hocamıza karşı takındığı tavır ne insanidir ne siyasidir ne ahlakidir.
Hepimiz yarın Cenabı Hakk’ın huzuruna çıkacağız. Onun için Tayyip Bey’den davacı olacağım. O kendisini nasıl savunur onu bilmem. Adalet mülkün temelidir, bu iş olsun diye söylenen bir söz değildir. Siz adaletten saptığınız takdirde sizinle beraber olmadığı için başkalarını töhmet altına sokarsanız, hesabını veremezsiniz. İstanbul Belediye seçimlerinde hemen bizi suçladılar, “Vay hainler. Siz olmasanız biz kazanacaktık” dediler. Allah’tan ki ikinci seçime karar verdiler. Yoksa bugün hala biz itham ediliyor olacaktık. Araya 800 bin fark çıkınca şok oldular, izah edemediler. Çünkü artık Saadet Partisi’nin kararıyla olan bir şey olmadığını gördüler. Biz hiçbir zaman iftira atmayız, yalan söylemeyiz.
Peki sizi ağırladığı yerde size oturmanız için kendisinden uzak bir noktayı göstermesi sizde ne gibi hislere yol açtı?
Biz, “Misafir ev sahibinin kuzusudur” deriz. Ev sahibi nereyi gösterirse misafir oraya oturur. Kapının önüne derse kapının önüne oturur. Bunu kasten küçük düşürmek için yaptıysa, “Adama bak ya gördün mü, nasıl küçük düşürdü” dedirtmek için yaptıysa; ben de derim ki amma gaflete düşmüş. Yani Cenabı Hakk’ın huzurunda bunlar hakikaten hesap vereceklerini hiç düşünmüyorlar. Benim için koltuğa oturmakla, kanepeye oturmak arasında ne fark var? Ben söz söyleyeceğim, çıkıp gideceğim. Ama bunu ön yargıyla yaptıysa, yazık etmiş olur. Ben ona üzülürüm. Kendisi namına üzülürüm. Böyle bir duruma bir cumhurbaşkanı kendini düşürmemeli. Ama senaryoyu önceden planladıysa işte o zaman o cumhurbaşkanı bu ülkeye hizmet edemez.