Neredeyse her gün kadın cinayetleri, kadına şiddet haberleriyle uyanan ülkemizde, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasıyla tablo artık daha da korkutucu boyutlara ulaştı. Kadın, artık kendini hiçbir yerde güvende hissetmezken onu 'koruyan' mekanizmaların yetersizliği ve umarsızlığı da kadının hayattan koparılmasına 'katkının' en büyüğünü sağlıyor.
Duvar'dan Nur Kaplan, Kadın Savunma Ağı'nın yaptığı anketten yola çıkarak derlediği haberde, şiddet sarmalının boyutlarını gösterdi.
KADINLARIN YÜZDE 88'İ SAAT 21.00 VE 06.00 ARASINDA GÜVENDE HİSSETMİYOR
Habere göre, Kadın Savunma Ağı’nın ‘Kadına Yönelik Şiddet Araştırma Anketi Raporu’na göre, kadınların yüzde 19’u kendilerini tehlikede hissettiğinde ya da şiddete maruz kaldığında karakolu arayacağını söylerken, yüzde 18’i kadın örgütlerini arayacağını belirtti. Anket çalışmasına katılan kadınların yüzde 88’i saat 21.00 ve 06.00 arasında kendilerini dışarıda güvende hissetmediklerini söylerken, yüzde 90’ı şiddetin en çok aile içinden ve yakınları tarafından uygulandığını ifade etti.
‘KADINLAR, EVDE, SOKAKTA, KAMU BİNALARINDA GÜVENSİZ’
Kadınların kendilerini güvende hissetmedikleri yerler arasında karakolların olmasının çarpıcı olduğunu söyleyen Kadın Savunma Ağı’ndan Rüya Kurtuluş, özellikle İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından karakola başvuran kadınların evlerine geri gönderilme sıklığının arttığını söyledi.
“Suçluyu yakalama ya da kadınlarla ilgilenme konusunda karakolların ilgisiz olduğunu bilenler, kadın örgütlerine başvuruyor” diyen Kurtuluş, şöyle devam etti:
“Kadınlar, evde, sokakta, kamu binalarında güvensiz. Devletin önlemediği, kadınları korumadığı erkek şiddeti her geçen gün artıyor. Ev neredeyse cinayet mahalli... Şiddete maruz kalan kadınlar bize başvurduklarında yanında olduğumuzu hissettiriyoruz. Gerekli mekanizmaları açığa çıkarıyoruz. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, baro gibi kurumlarla iletişim kuruyoruz. Kadınlar, kimi zaman sadece başvuran olarak değil, mücadelenin bir parçası oluyor. Mağdurdan kadına yönelik şiddete karşı mücadele eden özneye dönüşüyor.”
'KADIN SADECE AİLE DEĞİL'
Kadın Savunma Ağı’nın anketinde yer alan “Ev dışındaki alanlarda kendinizi en çok hangi saat aralıklarında tehlikede hissediyorsunuz?” sorusuna kadınların yüzde 88’i saat 21.00 ve 06.00 arasında kendilerini güvende hissetmediğini belirtti. “Kadınlar günün neredeyse 3’te 1’ini kullanıyor. İşe gidiş ve geliş dışında yaşam sadece evden ibaret. Sosyalleşme ortamları kullanılamıyor” diyen Kurtuluş, kadın örgütlerinin yıllardır önerdiği ‘Kadın Bakanlığı’ talebini yineledi. Kurtuluş, şunları kaydetti:
“Kadınları sadece ‘aile’ olarak tanımlamak ‘Aile ve Sosyal Hizmetler’in içerisine sokmak imkânsız, kabullenemeyeceğimiz bir şey. Bu alanda özelleşmiş bir bakanlık kurulması bu bakanlığın kadın örgütleriyle beraber çalışmalar yürütmesi gerekiyor. Eşitsizliğe karşı mücadele edecek, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak, kadına yönelik şiddetin önüne geçebilecek bir kurum olmalı. Öncelikle önleyici ardından koruyucu politikalar üretilmeli. Kadınların şiddete maruz kaldığında başvuru politikaları güçlendirici mekanizmaların yaratılması gerekiyor.”
KARAKOLA GİDEN KADINLARIN DENEYİMLERİ
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Üyesi Açelya Uçan ise kadının şiddete maruz kaldığında hızlı biçimde destek alması gerektiğini ancak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), Şiddetle Mücadele Hattı ‘Alo 183’ ve Kadın Destek Uygulaması’nın (KADES), şiddet konusunda yetersiz kaldığını söyledi. “Bu birimlerle iletişim kurduğunuzda karakola gitmeniz isteniyor. Karakola giden kadınların deneyimleri çok kötü” diyerek kadınların karakol tecrübelerinden şöyle bahsetti:
“Kadınlar karakola gittiklerinde şikâyetleri bile alınmıyor. Yaşadıklarınız siz ve oradaki memur arasında kalıyor. Şiddet uygulayanla uzlaştırıcı davranış sergilenirken, kadının failin yanında ifade vermesi isteniyor. Babası şiddet uyguladığında karakola giden bir kadın ‘ben de arada kızımı dövüyorum baban o sonuçta bu kadar abartmasan mı?’ yanıtıyla karşılaşabiliyor. Bazen kadına ‘seni şuraya yönlendirebilirim ama araç olmadığı için kendin gidebilirsin’ deniyor. Kadın gidemeyince çocuklarıyla saatlerce karakolda araç bekleyebiliyor. Bir kadın cinsel saldırıdan 2 gün sonra kolluğa başvuru yaptığında ‘bir şey kalmamıştır’ denilerek sağlık muayenesine götürülmeyebiliyor.”
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın kimi zaman bir karakol tarafından aranarak ne yapılacağı konusunda danışıldığını söyleyen Uçan, “Bu durum da kadına yönelik şiddetin ‘ciddiyeti’ni gösteriyor” dedi. Mahallelerde şiddete uğrayan kadının hızla erişebileceği destek birimlerinin olması gerektiğini söyleyen Uçan, kadın örgütlerinin kolluk kuvvetinin işlevi kadar hizmet veremeyeceğini ifade etti. Uçan, şöyle devam etti:
"Mor Çatı’ya başvuran kadınların birçoğu aslında ‘güvenli’ denilen ama güvenli olmayan evlerin içinde şiddete maruz kaldığını söylüyor. Şiddetten kaçarken bazen kendimizi güvensiz sokaklara atıyoruz. Sokaklarda, evlerde, iş yerlerinde tedirginiz. Evin içinin de, kamusal alanların da güvenli olmasını, bizi ‘koruyan’ birimlerin eşitsizliği tekrardan üretmemesini talep ediyoruz. Yaşamın her alanında eşitlik istiyoruz.”
'KADINLARI DÖRT DUVAR İÇİNDE TUTMAK İSTİYORLAR'
Psikolog Ebru Sorgun ise şiddete maruz kalan kadınların çoğunlukla evdeki erkeklerden söz ettiklerini, kadınların yaslanabileceği güvenli alanların gittikçe daraldığını ifade etti. Anket çalışmasında ‘yardım ve destek’ oranlarının da düşük olduğuna dikkat çeken Sorgun, şunları kaydetti:
"Kadınların kamusal alandaki varlıkları ve orayı kullanmakla ilgili temel hak ve hürriyetleri gittikçe azaldı. Kadınları dört duvar içinde tutmak için sistematik bir uğraş var. Kadınların devamlı evde izole biçimde olması, ev ve bakım işleriyle uğraşmaları hayata yabancılaşmalarına neden oluyor. Rapordaki diğer önemli husus kadınların evde dahi ‘güvendeyim’ diyememesi. Dışarda da, evde de tehdit altında yaşıyorlar. Bu durum kadınların baskı nedeniyle sınırlarını keşfedememesine, kendilerini savunma konusunda yetersiz kalmasına sebep oluyor.”
Kadınların şiddetten kurtulabilmek adına ‘Kadın Dayanışma Merkezleri’nden yardım alabileceklerini söyleyen Sorgun, şiddet ve dayatmalar karşısında çaresizlik duygusuna kapılan kadınların en temel adımının ‘direnmek’ olduğunu ifade etti. Sorgun, “Şiddet ve yıkıcılık, şiddet gösteren fail için bir sorun çözme biçimine dönüştü. Şu anda bir yaşam biçimi olarak dayatılıyor. Kadınların korunması ve faillerin gerekli caydırıcılıkla karşılaşması şart. Şiddet gösteren erkekle kadının arasına yasa girmek zorunda. Kadınların güvenli, koruyucu, onaran ve kapsayan bir sisteme ihtiyaçları var” dedi.