İstanbul Sözleşmesi'nin son duruşması görüldü: Danıştay kararını yazılı açıklayacak

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptali için açılan duruşmaların sonuncusu bugün Danıştay’da görüldü. Danıştay Savcısı, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili Erdoğan'ın kararının iptali talebini yineledi. Danıştay kararını adli tatilden önce kararı yazılı olarak açıklayacak.

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptali için açılan ve haziran ayı boyunca üç grup halinde planlanan duruşmaların sonuncusu bugün Danıştay’da görüldü. Danıştay Konferans Salonu'ndaki duruşmaya, davacı ve davalı avukatları, çok sayıda baro temsilcisi ve kadın kurumu katıldı. Duruşmada çoğunluğu avukatlardan oluşan izleyiciler de hazır bulundu.

Danıştay 10. Daire Başkanı Yılmaz Akçil, sözleşmenin iptaline ilişkin çok sayıda dava dosyası olduğunu belirterek, daha önceki celselerdeki gibi her davacı için üç avukatın beyanda bulunmasını kararlaştırdıklarını bildirdi.

Yalova Barosu adına savunma yapan Avukat Dilan Yüceçetin şunları söyledi: "Çapulcu olmadığımızı, sürtük olmadığımızı ispat etmek zorunda bırakıldık. Şimdi de sözleşmeden çekilmenin hukuksuzluğunu ispat etmek zorundayız. İspat etmek zorunda bırakan tek kişi, biz milyonlarız. Pınar Gültekin'in diri diri yakıldığı, varile konulduğu, üzerine beton döküldüğü tespit edildi ama katile haksız tahrik indirimi verilebildi. Katile 23 yıl hapis cezası verildi. Şu an 4 yaşındaki kızımın 26 yaşına geldiğinde bu caniyle aynı ortamda olmasını istemiyorum."

"BİR KADIN DAHA ÖLDÜRÜLMESİN DİYE BURADAYIZ"

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının hukuka aykırı olduğunu söyleyen Yalova Barosu Başkanı Elif Turnacı Çavuş, "İstanbul Sözleşmesi kadınların yaşam hakkını savunan bir insan hakları sözleşmesidir. Anayasa'nın 104. maddesinde ifade edildiği gibi insan haklarını içeren konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri çıkarılamaz. Her gün öldürülen müvekkilerimizin acılarını taşıyoruz. Bir kadın daha öldürülmesin diye buradayız. İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmedik ve vazgeçmiyoruz!" ifadelerini kullandı.

BATMAN BAROSU: İSTANBUL SÖZLEŞMESİ AYDINLIK BİR TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ

Batman Barosu adına söz alan Avukat Neşe Erpolat, kararlarda kamu yararının amaç olduğunu ifade ederek, "İdare hukukunda her işlemin bir nedeni ve amacı vardır. Kararlarda kamu yararı amaçtır. Dava konusu işlemde kamu yararı yoktur. Verilere göre, dünyada her 3 kadından en az biri fiziksel ya da cinsel şiddete maruz bırakmıştır. Türkiye'de kadına yönelik şiddet daha yaygındır. Bu ülkede sırf erkek arkadaşıyla telefonla konuştuğu için odaya kilitlenen, elektrik verilerek öldürülen Amina Demirtaş var. Bu ülkede kırmızı ruj sündü diye öldürülen kadınlar var. Biz kadınlar kırmızı rujlarımızı çantamızda taşıyoruz diye potansiyel katillerimizi de mi çantamızda taşıyoruz? Türkiye Cumhuriyeti laik bir hukuk devletidir. İstanbul Sözleşmesi sadece kadınlar için değil hepimiz için önemlidir. Sizin çocuklarınız bizim çocuklarımız için, aydınlık bir Türkiye için önemlidir. Adalete bu kadar yakınken ve gözünüze bakarken Ceren Özdemir'i ve Başak Cengiz'i hatırlatmak istiyorum. Ceren Özdemir ve Başak Cengiz tanımadıkları erkekler tarafından öldürüldü." dedi.

KOCAELİ BAROSU: ANIT AĞAÇTA İSMİ YAZAN BİR KADIN MI OLACAĞIZ, KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMİŞ BİR KADIN MI?

Kocaeli Barosu'ndan Avukat Nuriye Yılmaz da "7 yıldır kadın hakları merkezinde çalışıyorum. Bugün bir avukat ve şiddet mağduru bir kadın olarak karşınızdayım. Yerde dövülürken çocuklarım duymasın diye sessizce ağlayan bir kadın olarak buradayım. Siz, 'Kızın niye ağlıyor' denilerek tokat yediniz mi? Yumruk sonucunda çeneniz kırıldı mı? Bana şiddet uygulayan ve doktor olan evli olduğum erkek hayatını kaybetti. Yaşasaydı şu an hayatta olmayabilirdim. İsmim anıt ağaçta olabilirdi. Ben bugün karşınızda bir avukat olarak da karşınızdayım. Vereceğiniz karar kadınların karşınıza nasıl geleceğini de belirleyecek. Anıt ağaçta ismi yazan bir kadın mı olacağız, kendini gerçekleştirmiş bir kadın mı?" dedi.

ANTALYA BAROSU: SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLME KARARININ KAMU YARARI NEREDE?

Antalya Barosu Başkanı Av. Hüseyin Geçilmez, "Benim burada konuşmam meslektaşlarımın söz hakkını engelleyecekse konuşmayayım" diyerek mikrofonu kadın meslektaşına bıraktı. Savunmayı yapan avukat Aylin Onur Sev, Pınar Gültekin davasını hatırlatarak, "Antalya'da Pınar Gültekin'i akarak katleden Cemal Metin Avcı'ya haksız tahrik indirimi uygulandı. Aynı indirimin kendisine tecavüz eden erkeği öldüren Nevin Yıldırım'a uygulanmadığını hatırlatmak isterim. Sözleşmeden çıkma kararıyla devletin yetkili organları rehavete kapılmıştır. Pınar Gültekin'in katili Cemal Metin Avcı'nın yargılandığı sırada, 'İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesi iyi oldu' sözlerini size hatırlatırım. İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı, bu kadar canavarca hisle hareket eden katile bu kadar az ceza verilmeyeceği açıktır. Devletler yurttaşları için vardır. Devletler yurttaşların yaşam hakkını korumak zorundadır. Burada kadınların yaşam hakkını için buradayız. İdari işlemlerim amacı kamu yararıdır. Sözleşmeden çekilme kararının kamu yararı nerede? 2022'nin ilk beş ayında 132 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 2008'de Münevver Karabulut, 2018'de Şule Çet, 2919'da Emine Bulut, 2020'de Sener Aslan ve binlerce kadın öldürüldü." diye konuştu.

SAMSUN BAROSU: TEMELİ ÇEKERSENİZ NE OLUR?

Samsun Barosu Başkanı Pınar Gürsel Yıldırım da yaptığı savunmada Türkiye'nin birçok ülkeden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdiğini hatırlatarak, "Böyle bir tarihe sahip bir ülkede, 2022 yılında kadınların yaşam hakkını savunmaktan dolayı üzgünüm. Şehrimde 12 tane asliye ceza mahkemesi var. Sadece bir yılda erkek şiddetinden dolayı 713 duruşma görüldü. Şehrimde bir kadın, koruma kanunu bittiği gün boşandığı erkek tarafından öldürüldü. Gülbahar şu an hayatta olabilirdi. Bu cinayetler önlenebildi. Karşı taraf, 'Sözleşmeden çıkılsa da 6284 sayılı kanun var, bi yeterli' diyorlar. Soruyorum 6284 sayılı kanun yeterli mi? Bu kanun önleyebildi mi Gülbahar'ın öldürülmesini? 6284 sayılı kanunda temelinin İstanbul Sözleşmesi olduğu yazıyor. Temeli çekerseniz ne olur?" diye konuştu.

ORDU BAROSU: İYİLİK BEKLEMİYORUZ. ADALET İSTİYORUZ

Ordu Barosu adına konuşan Avukat Birsen Uçar 173 günde 176 kadının öldürüldüğünü vurgulayarak, "2022 yılına gireli 173 gün oldu. 173 günde 176 kadın öldürüldü. Bunu söylerken kanım donuyor. Kadınlara hukuki bilgilendirme yaptıktan sonra, 'Korunabilir miyim? Hayatta kalır mıyım" diye soruyorlar. Evlenmek bir haktır, boşanmak da. Hukuk, adalet iyilik yapmaz. Biz iyilik beklemiyoruz. Adalet istiyoruz. Ordu'da 65 yaşındaki bir kadınla tanışmıştım. Şiddet gördüğünü kadın,' Ordu'nun dereleri yukarı aksa da evli kalmayacağım' dedi. Ordu'nun dereleri yukarı aksa da İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmeyeceğiz." dedi.

ÇANAKKALE BAROSU: TARİH SİZİ YA MESLEĞİNİZE SIRT DÖNMENİZLE HATIRLAYACAK

Çanakkale Barosu adına konuşan Avukat İnce İncesağır, şunları söyledi:

"Sayın heyet, nasıl bir baskı altında olduğunuzu tahmin ediyoruz. Tarih sizi ya mesleğinize sırt dönmenizle ya da hukuku savunmanızla hatırlayacak. Her halükarda sizi unutmayacağız. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının iptal talep ediyoruz."

AVUKAT HÜLYA GÜLBAHAR: KATİLLER ARTIK 'YATARI NE KADAR' DİYE BAKIYOR

Avukat Hülya Gülbahar savunma yapmadan önce duruşma öncesinde yaşananlara dikkati çekti. 500'ün üzerinde kadının duruşma salonuna alınmadığını kaydeden Gülbahar, "Heyet başkanı olarak çıkışta güvenliğimizin sağlanması için ağırlığınızı koymanızı rica ediyoruz. Çıkışta tekrar baskı görme ihtimalimiz var sizden girişimlerde bulunmanızı rica ediyoruz. Belki de yüzlerce kadın devlet başkanından davacı olduğu için bu tavra maruz kalıyor" dedi.

Gülbahar, şunları kaydetti:

"Sabah 500'ün üzerinde kadın ne içeri sokulduk ne bulunduğumuz yerde açıklama yapılmamıza izin verildi. Basın farklı yere gönderildi. Basının yanına gitmemize izin verilmedi. Haklarımız gasp edildi. Biz çıkışta kamuyu bilgilendirmek zorundayız. Biz burada fotoğrafları aile albümüne koymak için çekmedik. Buradaki savunmaları dakika dakika takip ediyorlar. Heyet başkanı olarak çıkışta güvenliğimizin sağlanması için ağırlığınızı koymanızı rica ediyoruz. Çıkışta tekrar baskı görme ihtimalimiz var sizden girişimlerde bulunmanızı rica ediyoruz. Belki de yüzlerce kadın devlet başkanından davacı olduğu için bu tavra maruz kalıyor.

İşlemin haklarını, amaçlarının meşruluğunu anlatan tek bir cümle edilmedi. İç hukukumuz yeterli argümanına yanıt vermek istiyorum. SEDAV Birleşmiş Milletler Toplantısında 'elimizdeki araçlar yeterli' denildiğinden bahsedildi. Biz her gün bildiğimiz kadarıyla üç kişiyi kaybediyoruz. Kolunu, bacağını kaybeden, sakat kalan kadınlardan ise bahsedemiyoruz bile. İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsaydı Pınar Gültekin'in katiline bu karar verilir miydi? Katiller artık 'Yatarı ne kadar' diye bakıyor. 20 yıllık bir cezada katil 4 yıl hapis yatıyor. Sözleşme, 'Toplumsal cinsiyet eşitsizliği bitirmek için her birimini düzenle. Eğitimde, medyada bu yönde kriterleri uygula' diyor.

Türkiye'deki 8. 9. sınıf ders kitaplarında 'Erkeğe itaet et' yazıyor. Şirk mi koşuluyor? Erkekler Allah mı? İstanbul Sözleşmesi’nden sonra sırada Lanzarote Sözleşmesi var. Bu sözleşmenin ismini saklıyorlar. Çünkü bu sözleşme çocukların cinsel saldırıya uğramamasını çocuklara şiddet uygulanmamasını amaçlıyor. Bu sözleşmeden sonra da sırada SEDAV var. Bu sıra Montrö'ye kadar gider."

Körfez Bağımsız Kadın Dayanışması üyesi Süheyla Doğan da "Hem yaşam alanlarımızı hem yaşamlarımızı savunuyoruz. Buraya gelmek için hazırlanırken Sevim arkadaşımız öldürüldü. Sevim'in çocuğunun çığlığını duyun istiyoruz." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Milletlerarası Anlaşmalar Daire Başkanı Emre Topal da İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının, Anayasa ve uluslararası hukuka uygun olduğunu belirterek, milletlerarası sözleşmelerden nasıl çekileceğine ilişkin Anayasa'da bir hükmün yer almadığını ifade etti.

Antlaşmaların onaylanması ve sona erdirilmesinin yürütmenin görevi olduğunu kaydeden Topal, davaların reddini talep etti.

SAVCININ TALEBİNE KADINLARDAN ALKIŞ

Davacı diğer baro, dernek ve platform temsilcilerinin beyanlarının ardından Daire Başkanı Akçil, görüşünü açıklaması için savcıya söz verdi. Danıştay Savcısı da sözleşmeden çekilme işleminin iptalini yenileyerek, "Dava konusu işlemin iptal edilmesi gerektiği düşünülmelidir" dedi. Savcının talebi salonda uzun süre alkışlandı.

Beyanların ardından Daire Başkanı Akçil, kararın 20 Temmuz'daki adli tatil öncesi yazılı olarak tebliğ edileceğini açıkladı.

EŞİK, PINAR GÜLTEKİN KARARINI HATIRLATTI: FAİLE ERKEKLİK İNDİRİMİ VERİLDİ

Duruşma öncesi Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) tarafından yapılan basın açıklamasında, "İstanbul Sözleşmesi’nden bir Cumhurbaşkanı Kararı ile çekilmenin hukuka aykırı olduğunu, kararın yayınlandığı günden bu yana dile getiriyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden hiçbir gerekçe sunmadan çıkıldığını belirten Cumhurbaşkanı kararının iptali istemiyle açılan davaların esastan görüşüldüğü dördüncü duruşma gününde bir kere daha Danıştay’dayız" denildi.

Cumhurbaşkanı kararının kadınların yaşamına, eşitlik bilincine, demokrasiye, adalete ve eril şiddetle mücadeleye ağır bir darbe indirdiği kaydedilen açıklamada, Pınar Gültekin davasında çıkan karar hatırlatıldı.

"Hukuksuz kararın yargı erki üzerindeki olumsuz baskısını Pınar Gültekin kararında gördük. Faile yine erkeklik indirimi verildi" ifadelerine yer verilen açıklamada, "İstanbul Sözleşmesi hükümlerince ortadan kaldırılması gereken yanlış alışkanlıkların, davanın sürecine egemen olduğu görüldü; sonuç da şiddetle mücadele ilkelerine ve İstanbul Sözleşmesi’ne muhalif, toplum vicdanını yaralayan adaleti öldüren bir karar oldu ne yazık ki!" denildi.

Açıklamada, "İstanbul Sözleşmesi’nden, haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz!" denildi.

DAVA HAKKINDA

Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi", Türkiye Cumhuriyeti bakımından 20 Mart 2021'de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile feshedildi.

Bunun üzerine kararın iptali ve yürütmenin durdurulması yönünde Danıştayda çok sayıda dava açıldı.

Danıştay 10. Dairesi, 29 Haziran 2021'de yürütmenin durdurulması istemini oy çokluğuyla reddetti, bu karara yapılan itirazın da 18 Kasım 2021'de Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından reddine karar verildi.

Sözleşmeden çekilme kararının iptali talepli açılan 10 davayı birleştirerek 28 Nisan'da duruşma yapan Danıştay 10. Dairesi, aynı konudaki 60'a yakın davayı da 20'şerli gruplar halinde üç ayrı duruşmada ele almayı kararlaştırmıştı.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

İstinaf Mahkemesi Başak Cengiz’in katilinin cezasını onadı: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almıştı

Güncel Haberleri