Cumhurbaşkanlığı, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına ilişkin savunmasını Danıştay'a gönderdi. 7 sayfalık savunmada, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali istemiyle açılan davaların 'haksız ve hukuki dayanaktan yoksun' olduğu gerekçesiyle reddi istendi.
Sözleşmeden çekilme kararının münhasıran Cumhurbaşkanın yetkisine tabi olması nedeniyle yargı denetimi dışında olduğuna belirtildi. Sözleşmenin Cumhurbaşkanlığı kararı ile feshedilmesinde anayasaya aykırılık bulunmadığı da vurgulandı.
Habertürk gazetesinde yer alan habere göre, yine sözleşmeden çekilme kararının, 'kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi hususunda hukuki olarak veya uygulama bakımından bir eksikliğe yol açmayacağına' dikkat çekildi. Savunmalarda özetle şu değerlenmelere yer verildi:
"FESHEDİLME KARARININ İPTAL KARARINA KONU EDİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR"
Fesih kararının iptal olmasının mümkün olmadığının dile getirildiği savunmada şu ifadelere yer verildi, "Cumhurbaşkanın devletin başı sıfatıyla yaptığı ve devletin yüksek menfaatini ilgilendiren işlemlerine karşı yargı yolunun kapalı olduğuna kuşku bulunmamaktadır. Yürütme organın başka devletlerle veya uluslararası kuruluşlarla olan ilişkileri çerçevesinde yaptığı işlemlerde yargı denetimi dışındadır. Bir uluslararası anlaşmanın feshedilmesi işlemi, dava konusu işlemde yürütme organın uluslararası ilişkiler çerçevesinde yaptığı bir işlem olup yargı denetimine tabi değildir. Dava konusu Cumhurbaşkanı kararı kategorik olarak dış ilişkiler çerçevesinde tesis edilen ve münhasıran cumhurbaşkanın yetkisine tabi bir işlem olup yargı denetimi kapsamında görülmesi mümkün değildir. Sözleşmenin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesi kararının iptal kararına konu edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla iş bu davanın bu yönden öncelikle reddi gerekmektedir. Sözleşmenin 80. maddesine göre, taraflardan herhangi birinin Avrupa Konseyi Genel Sekreterine yapacağı bir bildirimle herhangi bir zamanda sözleşmeyi kendisi bakımından feshedebilecektir."
"ANAYASAYA AYKIRI DEĞİL"
Anlaşmaların müzakere edilmesinde yetkili makamın yine yürütme organı olduğunun ifade edildiği savunmada, şunlar dile getirildi, "Meclis bir milletlerarası antlaşmanın onaylanmasının kanunla uygun bulmakta, antlaşmanın onaylanması ise Cumhurbaşkanı kararı ile gerçekleşmektedir. Meclis’in onaylamayı uygun bulma yetkisi gerekçe gösterilerek, antlaşmaların onaylanması ve fesih konularının Cumhurbaşkanı kararnamesi ile düzenlenemeyeceği iddiası yerinde değildir. Bu türden antlaşmaların müzakere edilmesinde, imzalanmasında, onaylanarak, yürürlüğü konulmasında ve feshedilmesinde yetkili makam yine yürütme organıdır. Bu nedenle, sözleşmenin feshinin Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmesinde ve Cumhurbaşkanlığı kararı ile feshedilmesinde anayasamıza aykırılık bulunmamaktadır."
KARARIN HUKUKİ EKSİKLİĞE YOL AÇMAYACAĞI İDDİA EDİLDİ
Konuyla ilgili olarak gündeme gelen aile içi şiddetin artabileceği kavrama da yanıt verilen savunmada, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, temel hak ve özgürlüklere ilişkin tarafı olduğumuz diğer milletler arası antlaşmalar, kanunlarımız ve ilgili diğer mevzuat, kadınlara yönelik şiddetle mücadele ve şiddeti önleme konusunda, uluslararası kural ve standartlara da uygun, gerekli düzenlemeleri içermektedir. Bu itibarla ülkemizin bahse konu sözleşmeden çekilmesi, kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi hususunda hukuki olarak veya uygulama bakımından bir eksikliğe yol açmayacaktır. İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen, 'kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa konseyi sözleşmesinin' feshi tartışılmaya devam ediyor. Bir yandan da çekilme kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemli yargı süreci Danıştay’da devam ediyor." ifadelerine yer verildi.
SÖZLEŞME 1 TEMMUZ'DA SONA ERİYOR
Bu hususta Danıştay 10. Dairesi’nde aralarında CHP, İYİ Parti ve sivil toplum kuruluşlarının da bulunduğu tüzel ve gerçek kişiler tarafından 220 dolayında dava açılmıştı. Dava dilekçelerinde, 'kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması' talep edilmişti. Savunmaların alınmasının ardından Danıştay 10. Dairesi’nin kısa bir süre içerisinde davaları karara bağlaması bekleniyor.
19 Mart'ta feshedilen sözleşmenin sona erme tarihi, 1 Temmuz 2021 olarak tespit edilmişti.