Geçtiğimiz haftadan bu yana ‘afet boyutunda kar’ uyarıları yapılan 15 milyonluk İstanbul’da hayat felç oldu. Uçuşlar durdu, TEM kilitlendi, uyarılara rağmen tedbirsiz yola çıkan birçok vatandaş yolda mahsur kaldı. Dün yoğun tipi altında kalan İstanbul Havalimanı'nda ise tüm uçuşlar durduruldu.
Havalimanında mahsur kalan Müge Enön ve eşi Deniz Gün Enön çifti, ailecek bindikleri kalkış saati 12:30 olarak belirlenen Adana uçağında geçen yedi buçuk saatlerini ve sonrasını Medyascope’tan Dilek Şen'e anlattı.
Deniz Gün Enön söze “Pilot önce de-icing (buz çözme) denilen işlemi yapacaklarını söyledi. O kadar uzun sürdü ki! Uçak sallanıyor, kalkıp gidecek ama gitmiyor” diye başladı ve kendilerine uzun bekleyişten sonra uçuşların durdurulduğu yönünde bilgi verildiğini söyledi:
“Bekliyoruz, bekliyoruz, bekliyoruz. Saat 16:00 oldu, 17:00 oldu, 18:00 oldu, 19:00 oldu. Artık uçmayacağız belli ama uçaktan inip nereye gideceksek gidelim, değil mi? Bu arada uçağın içinde yaşlılar, ‘Benim astımım var’ diyenler, hamileler, bebekler var. 190 kişilik uçak yani. Yemek verdiler birer kez. Haydi açlıktan ölmeyiz bir günde ama bir yerde su bitti uçakta, tuvaletleri kullanamaz hale geldi insanlar.”
“SABAHA KADAR UÇAKTA MI DURACAĞIZ?”
Deniz Gün Enön, o sırada en az 10 uçağın daha apronda beklediğini duyduklarını söyleyip “Pilot dahil dışarıdan bilgi bekledi. Büyük bir belirsizlik vardı. Sabaha kadar o uçağın içinde mi duracağız? Ne olacağız? Bilen yok” dedi. Uçaktan indikten sonrasını da “Eşim ve oğlumla ayrı otobüslere düştük. Bu sefer kara saplandık. Nerede olduğumuz belli değil, dışarısı görünmüyor” ifadeleriyle anlatıp “Şoför bizi nereye götüreceğini bilmiyordu, düşünebiliyor musunuz?” diye sordu.
TERMİNALE KENDİ ÇABALARIYLA ULAŞTILAR
Müge Enön de diğer otobüste yaşananları şöyle anlattı: “Üçüncü kara saplanışımızda otobüs şoförü ‘Ben artık götüremiyorum. Nereye gideceğimi bilmiyorum. Kapıyı da açamam. Birileri giderse başımız ağrır’ diyor. Bu arada biz en sonunda bir bina görebildik. Meğer dış hatlarmış. ‘Yürüyelim’ dedik. Şoför müdürünü aradı, cevap bekledi. Çocuklar fenalaşınca, havasızlıktan ağlayanlar ve sinirlenenler olunca arkadaşımız acil butonun camını kırıp kapıyı açtı. Biz yürüyerek dış hatlar kapısına dayandık. Nasıl geldiğimizi bilen yok, bizi karşılayan yok. Böyle bir şey yaşandığını bilen yok. ‘Siz nasıl buradan giriyorsunuz?’ diye tepki veriliyor. Biz ‘Yaşlılar, çocuklular var’ diyoruz. Onlar bize bağırıyor, küstahça cevaplar veriyor. ‘Burası pasaportun olduğu bir yer, sizi iç hatlara götürmek lazım’ diyor. Halen bunu anlatıyor. Sonra bizi iç hatlara bıraktılar ve bir daha muhatap bulamadık.”
“GÖREVLİLER ‘VİDEO ÇEKEMEZSİNİZ’ DEDİ”
Müge Enön, çekim yapmalarının engellenmeye çalışıldığına dikkat çekip “Acil camını kırıp indikten sonra ve dış hatlara geçerken insanlar durumu çekmek istedi. Bir görevli ‘Video çekemezsiniz’ diye üstümüze yürüdü, biz de ona tepki verdik ve öbür arkadaşları onu durdurdu” dedi.
“Bu havaalanının işletmesiyle ilgili bir güvensizlik duymaya başladım dünden sonra” diyen Deniz Gün Enön ise dün yaşadıklarını yargıya taşımak istediklerini belirterek şöyle konuştu: “Tepki gösterilmedikçe daha başka saçmalıklar da geliyor. Orada donarak ölebilirdik. Gerçekten anlatınca inanılacak bir hikâye değil. İstanbul’un göbeğindeki Atatürk Havalimanı’nda bu gelmezdi başımıza. Oraya başkaları indiyse biz de pekâlâ oradan uçabilirdik.”