ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House’un her yıl yayımladığı “İnternette Özgürlükler Raporu”na göre, Türkiye internetin özgür olmadığı ülkeler arasındaki yerini korurken, geçen yıla göre Türkiye’nin internet özgürlüğü karnesinde gerileme yaşandı. Dünyada internet özgürlüğünün üst üste 13’üncü kez gerilediğinin vurgulandığı raporda, ülkelerin internet özgürlüğü sıralamasına yer verildi.
Buna göre Türkiye, internetin özgür olmadığı ülkeler listesinde, Ruanda, Azerbaycan, Sudan, Irak, Libya gibi ülkelerin gerisinde yer alıyor. Türkiye’nin sıralamada Rusya, Çin, İran, Belarus, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle aynı kategoride bulunması dikkat çekiyor.
'TÜRKİYE’DE SON 10 YILDA BÜYÜK GERİLEME'
Freedom House için 'Freedom on the Net' raportörlüğü yapan Gürkan Özturan VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, son 10 yıllık dönemdeki en sert düşüşün yaşayan ülkelere bakıldığında, Türkiye’nin 15 puanlık düşüşle, 30 puanı düşen Myanmar ve 19 puan düşen Rusya’nın hemen ardında Venezuela ve Uganda ile birlikte yer aldığını belirtti.
Özturan, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 29 ülkede internet özgürlüğünde bu yılki raporda gerileme tespit edildiğini belirterek, “Dünya genelinde de maalesef otoriter baskı sonucu internet özgürlüklerinde bir daralma yaşanıyor. Yayınlanan rapora göre Türkiye’de internet alanında özgürlükler 10 yıldır büyük bir gerileme yaşadı. Dünyada en fazla daralmanın yaşandığı ülkelerden birinde yaşıyoruz maalesef” değerlendirmesinde bulundu.
DEZENFORMASYON YASASI'NA DİKKAT ÇEKİLDİ
Geçtiğimiz yıl yaşanan deprem, erişim engelleri, dezenformasyon yasasının uygulanması gibi gelişmelerin yaşandığını belirten Özturan “Türkiye’nin internet özgürlükleri açısından özgür olmayan ülkeler arasında yer alması elbette temel hak ve hürriyetler sorunudur” dedi.
Raporda, Türkiye ile ilgili internet özgürlüğü değerlendirmesinde son bir yıldır yaşanan birkaç gelişmeye dikkat çekildi. Sosyal medya ve iletişim platformlarının Kasım 2022'de İstanbul'da meydana gelen bombalı saldırının ardından ve Şubat 2023'te yaşanan depremlerin ardından engellendiği, Mayıs 2023 genel seçimleri öncesinde yetkililerin çevrimiçi içerikleri kaldırdığı ve kullanıcılarına cezai yaptırımlar uyguladığı, Ekim 2022'de Dezenformasyon Yasası'nın yürürlüğe girdiği ve seçim döneminde bazı muhalif web sitelerinin siber saldırılara maruz kaldığı kaydedildi.
'TÜRKİYE'DE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN DURUMU BU YIL DAHA DA KÖTÜ'
Öte yandan Türkiye’ye her yıl basın özgürlüğüyle ilgili gelişmelerden ve medya sektöründeki çalışma koşullarından duyulan endişeleri dile getirmek üzere Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) öncülüğündeki temaslar yürüten heyet, 2023 yılındaki tabloyu geçtiğimiz yıla göre 'dezenformasyon' yasası nedeniyle daha kötüleşmiş buldu.
Bu yıl beşinci kez Ankara'yı ziyaret eden Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) heyetine temaslarında, Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü merkezinden, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye şubesinden ve Gazetecileri Koruma Komitesi'nden (CPJ) temsilciler de eşlik etti.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yönetimindeki Adalet Bakanlığı, basın özgürlüğü misyonu heyetine kapısını açmadı ancak Anayasa Mahkemesi her yıl olduğu gibi görüşmeyi kabul etti.
IPI öncülüğünde küresel çapta basın özgürlüğü ve gazetecileri koruma faaliyetleri yürüten kuruluşlar adına temsilcilerinden oluşan heyet, “basın özgürlüğü misyonu” kapsamında üç gün boyunca temaslar yürütmek üzere Ankara’da.
IPI HEYETİ ANKARA'DA TEMASLARDA BULUNACAK
Heyet, Mayıs ayındaki seçim süreci ardından Haziran ayında görevine başlayan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve bakanlık bünyesindeki İnsan Hakları Daire Başkanlığı’yla görüşme talebinde bulundu. Ancak son yıllarda olduğu gibi yeni Bakan Tunç’un yönetimindeki Adalet Bakanlığı’nın kapıları, basın özgürlüğü alanındaki uzman isimlerden oluşan uluslararası heyete açılmadı. Anayasa Mahkemesi ise, Cumhurbaşkanlığı Hükümeti’nin son yıllarda görüşmeyi kabul etmediği heyet ile her yıl olduğu üzere görüşmeyi kabul etti.
Ankara’daki temasları çerçevesince heyet, Gazeteciler Cemiyeti’nde Cemiyet Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı’nın ev sahipliğinde, bir grup gazeteci ile bir araya geldi. Burada heyet üyesi uluslararası basın meslek örgütleri temsilcileri, Türkiye’deki basın özgürlüğü aleyhine gelişmelere “dezenformasyon” gerekçesiyle Türk Ceza Kanunu’na (TCK) eklenen “hatalı bilgili alenen yayma” suçu kaynaklı gazetecileri hedef alan yeni adli süreçlerin eklendiğini belirtti. Heyet, aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) ülkelerince gazetecilere vize kolaylığı sağlanmadığını ve hatta bazı vize reddi kararları verilmesini de not ettiklerini kaydetti.
Griffen: "Geçen yıla göre basın özgürlüğü durumunun daha da kötüleştiğini düşünüyorum"
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Direktör Yardımcısı Scott Griffen VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “Bu bizim yıllık basın özgürlüğü misyonunu ziyaretimiz. Birçok uluslararası basın meslek örgütüyle birlikte buradayız. Biz, Türkiye'deki durumdan oldukça endişe duyan, küresel basın özgürlüğü örgütlerinden oluşan bir koalisyonuz. Geçen yıla kıyasla gördüğümüz şeyin basın özgürlüğü durumunun daha da kötüleştiğini düşünüyorum. Gazeteciler üzerindeki baskının arttığını görüyoruz. Sansürün, dijital ortamdaki sansürün arttığını görüyoruz. Bütün bunlar basın özgürlüğü açısından Türkiye’nin yanlış yolda ilerlemeye devam ettiğini gösteriyor. Ve sanırım buna ek olarak, gazetecilik camiasında bir tür korku duygusunun, endişe duygusunun devam ettiğini, bu durumun gazeteciliğe ve Türkiye'ye kalıcı bir zarar verdiğini ve gerçekten buna karşı çalışmamız gerektiğini görüyoruz. Bunu tersine çevirmemiz gerekiyor” dedi.
'YASAL ARAÇLAR GAZETECİLERE KARŞI KULLANILIYOR'
“Geçtiğimiz yıl ile kıyasladığınızda 2023 yılında basın özgürlüğü açısından yeni endişe kaynağı konu başlıkları var mı?” sorumuz üzerine Griffen, “Örneğin dezenformasyon yasası, geçen yıl bu zamanlarda buraya geldiğimizde, bize bu yasanın gazetecilere karşı kullanılmayacağına dair güvence verilmişti. Ama gerçekte, bunun gerçekleştiğini görüyoruz. Özellikle depremi haber yapan gazeteciler dezenformasyon yapmakla suçlandı. Bu tür yasal araçlar gazetecilere karşı kullanılıyor. Diğer değineceğim diğer konu ise cezasızlık meselesi. Gazetecilerin saldırıya uğradığını ve davaları görülmeyen, yani açılmayan gazetecileri görmeye devam ediyoruz. Gazetecilere saldıranların cezasız kalması, sanırım bizim için endişe kaynağı olmaya devam ediyor. Yani bu durumun daha da kötüye gitmesi anlamında bir değişiklik” diye konuştu.
'GAZETECİLER TEHDİT EDİLİYOR'
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Ankara’yı son beş yıldır üst üste ziyaret ederek temaslarda bulunduklarını anımsattı. Önderoğlu, şunları kaydetti:
“Türkiye’de medya özgürlüğüne yönelik ağır ihlaller ağırlığından bir şey yitirmeden bir dönüşüme de uğruyor. Bu son yıllarda özellikle medya temsilcilerinin araştırmacı gazetecilerin daha çok tarikat, cemaat ve uluslararası suç örgütlerinin hedefine girmeye başladığını tespit ediyoruz. Buna yönelik şikayetlerde savcılıkların aslında pek pasif durumda kaldıkları ve cezasızlığa hizmet edecek tarzda takipsizlik kararları verdiklerini görüyoruz. Türkiye’de ne yazık ki gazeteciler tekil ya da kitlesel olarak tutuklanmaya devam ediyor. Dolayısıyla Türkiye birdenbire dünyada en çok gazeteciyi tutuklayan ülkeler arasına girebildiği gibi işte bir seçim döneminde başvurulan bu kitlesel tutuklamalara sonrasında son verilmesiyle birlikte bu sıralamadan birdenbire düştüğünü de görebiliyorsunuz. En acı olan elbette ki bu gazeteci istisna olması gereken bu tür önlemler gazetecilere yönelik yaygın olarak uygulanması ve konjonktürlere bağlı olarak her istenildiğinde yargı eliyle bunun gerçekleşebiliyor olması. Dolayısıyla yargının bağımsız olmaması ve talimatla işlediğine dönük çok güçlü izlenimler yaratması var."
Türkiye’ye ve özellikle yargı alanına ilişkin tespitlerini hükümet yetkililerine bizzat iletmek istediklerini vurgulayan Önderoğlu, bu amaçla görüşmeler talep ettiklerini belirterek, “Ancak öyle anlaşılıyor ki en teknik ve verimli toplantımızı her yıl olduğu gibi Anayasa Mahkemesi'yle yapacağız. Bu eleştirilerimizi Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Departmanı’yla yürütmek isterdik. Bazı yıllar olduğu gibi. Fakat öyle görünüyor ki gelinen noktada özellikle AK Parti milletvekilleri ve bakanlıklar yönünden kapılar daha bir sıkı şekilde sivil toplum örgütlerine kapalı dolayısıyla bundan hiçbir memnuniyet duymuyoruz çünkü bizim amacımız medeni bir şekilde medya özgürlüğünden kaynaklanan ve meslektaşlarımızın hayatını ve güvenliğini ağır şekilde etkileyen durumları açık yüreklilikle ve samimiyetle masaya koyabilmek” diye konuştu.
'BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE ÇÖZÜMLENEN PROBLEM YOK'
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret de VOA Türkçe’ye, “Türkiye’nin aslında kronik basın özgürlüğü problemleri var. Bazı trendler, bazı yıllarda daha öne çıkıyor. Mesela hani hiç değişmeyen trendler açısından sokaktaki muhabirin işini yapmasının polis tarafından en hafif şekilde engellenmesi, gözaltına alınması, gaz sıkılması, darp edilmesi ayrı bir sorun olarak. Bu sürekli devam eden bir problem. Tutuklu gazeteciler maalesef Türkiye’nin kronik problemlerinden bir tanesi” görüşünü aktardı.
Türkiye’deki basın özgürlüğü sorunu açısından yeni başlıklar da olabildiğini vurgulayan Öğret, “Ancak mesela şu yakınlarda, son senelerde ortaya çıkan problemlerden bir tanesi dezenformasyon yasası, bunun gazeteciler üstüne getirdiği ekstra bir baskı olarak bu var. Gazetecilerin vize sorunları çok önemli bir sorun olarak şu yakınlarda ortaya çıkıyor. Şu anda bu saydıklarım bu senenin başlıca gündemlerini oluşturuyor. Ancak bir rotasyon var. Yani problemler sürüyor. Bazıları daha ön plana çıkıyor. Ancak biten problem yok diyeyim. Yani sona eren bir nihayete kavuşan, çözülen problemimiz olmuyor ne yazık ki” dedi.