İhmal Sensörü

Türkiye 41 can için yas tutarken gün yüzüne çıkan ihmaller 'Gereken yapılıyor' söylemlerinin hiçbir karşılığının olmadığını ortaya koyuyor. Madende biriken gazı ölçen sensörlerin kullanımında ihmale işaret edildi. Uzmanlar 'Metan tehlikeli seviyeye ulaştığı anda sensörlerin tespit edip otomatik olarak elektriği kesmesi gerekirdi' dedi. 'Sistem arızalı mıydı?' sorusu gündeme geldi.

METAN YOĞUNLUĞU SEYYAR CİHAZLARLA ÖLÇÜLMELİYDİ

Bartın'daki patlamaya ilişkin uzman değerlendirmeleri ihmal izini gösterdi. Ocakta metanı ölçen sensörler olduğunu kaydeden Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel "Gaz artışı neden fark edilmedi?" sorusunu yöneltti. "Değişim seyyar cihazlarla ölçülmeli. Bir şeyler gözden kaçtı ki izleyemediler" dedi. Soma'da madencilerin avukatlığını yapan Sercan Aran da el sensörlerinin çalışıp çalışmadığının kontrol edilmesi gerektiğini belirtti.

EL SENSÖRLERİ ÇALIŞIYOR MUYDU? DİNAMİT Mİ TETİKLEDİ?

Artan "Metan seviyesi 1.5'a çıktığında alarm çalıp elektrik otomatik kesilmeliydi. Ancak 1.7’de patlama olduğu ileri sürülüyor" dedi. Maden Mühendisleri Odası eski Başkanı Mehmet Torun ise "Gaz temizlenmemiş. O ocakta dinamit patlatılıyordu. Metanı bu tetiklemiş olabilir" ifadesini kullandı. Madenci yakınları da ihmal iddiasını dile getirdi: Gaz tahliyesi için çalışanlara 10 gün izin verilecekti ama çalışmalar sürdü. Önce gaz çıkarılsaydı bu acı yaşanmazdı.

SOMA’DA GEREĞİ YAPILSAYDI BU ACI YAŞANMAZDI

Manisa’nın Soma ilçesinde yaşanan felaketten sonra yaşanan patlama 9 yılda hiçbir şeyin değişmediğini gösterdi. Sosyal medyada ‘Soma’nın asıl sorumluları dışarıda. Avukatlar içeride’ tepkileri yükseldi. Soma madencilerinin avukatlığını yapan Sercan Aran da şunları söyledi: Amasra’daki tablo daha vahim. Burası devlet eliyle yürütülmesine rağmen özel sektör mantığıyla işletilmiş. Burada da Soma’daki gibi alev sızdırmaz malzemelerin eksikliğinden söz ediliyor. İki tabloda da üretim zorlaması söz konusu.

MADEN KAZALARINDA AVRUPA’DA İLK SIRADAYIZ

Türkiye’de sık sık yaşanan facialar ‘Avrupa’daki madenlerde bu acılar yaşanmıyor. Çünkü bizde ihmaller bitmiyor’ değerlendirmelerine yol açarken CHP’li Veli Ağbaba dikkat çeken verileri paylaştı. Ağbaba “SGK verilerine göre geçen yıl Türkiye’de maden sektöründe 17 bin iş kazası yaşandı. Maden sektöründe ölümlü iş kazalarında Avrupa’da birinci sıradayız” dedi. Ağbaba, 2021’de her gün 47 maden kazası yaşandığının altını çizdi.

AMASRA SORULARI

Sayıştay raporlarının ihmal olasılığını güçlendirdiği faciada yeni iddialar gündeme geldi. İşçi yakınlarının ifadeleri ocakta yoğun gaz kokusunun olduğunu ortaya koydu. Veri paylaşımı yapılmayan uzmanlar ihtimalleri değerlendirdi. Bartın’da Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında meydana gelen ve 41 kişinin hayatını kaybettiği patlama sonrası arama kurtarma çalışmaları sona erdi. Sağlık Bakanı Koca İstanbul’a getirilen altı hasta hakkında “Beşi solunum cihazına bağlı ve yanık yüzdeleri yüzde 65-85 arası değişmekte” dedi. Enerji Bakanı Fatih Dönmez ise ocakta işlemler bitinceye kadar kömür üretimine ara verdiklerini bildirdi, kısmi devam eden yangınla mücadelenin sürdüğünü açıkladı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da “Soruşturmayı beş savcı sürdürüyor. Kafalarda ne kadar soru varsa hepsinin cevabı tahkikat sonucunda ortaya çıkacak” ifadelerini kullandı.
İşletmeye ilişkin 2017 ve 2019 Sayıştay raporları, faciada ihmal olabileceği iddialarını güçlendirdi. -300 metre için yapılan grizu patlaması uyarısı, işçi sayısı eksikliği ve ekipmanların yetersizliğine dair tespitler tartışılırken bu kez gaz sensörlerinin çalışıp çalışmadığı sorusu gündeme geldi. Grizu patlamasının gaz artışından kaynaklandığına dikkat çeken uzmanlar bunun neden fark edilemediğinin araştırılması gerektiğini bildirdi.

‘SENSÖRLER ARIZALI MI?’

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel “Ölümlerin nedeni, grizu patlaması sonucu oluşan yüksek sıcaklık ve şok dalgası nedeniyle yanma ve ortama yayılan karbonmonoksit zehirlenmeleri” dedi. Kazadan sonra bilgi ve belgeleri istediklerini ancak yasak olduğu gerekçesiyle kendileriyle paylaşılmadığını söyleyen Yüksel “Belli bir saate kadar ocak planına da ulaşamadık, havalandırma sistemine de. Ancak akşam 17.30 sularında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da oraya gelince koordinasyon merkezine biz de girebildik. Gaz izleme sistemi verilerine odamızca ulaşılamamıştır. Metan sensörünün kritik seviyede uyarı verip vermediği, verdiyse ne çeşit önlemler alındığı, uyarı vermediyse nedenlerinin incelenmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı. Bu tip kazaların önlenebileceğine işaret eden Yüksel “Bilim ve tekniğin gereklerini uygulamak yerine, yaşanan kayıpları kader ve fıtrat anlayışıyla açıklamak bu tür kayıpların gelecekte de yaşanacağını düşündürmektedir. TTK gibi kamu kurumları her türlü siyasi baskıdan arındırılarak madencilik işletme kurallarına göre yönetilmelidir” görüşünü kaydetti. Maden işletmelerinde yasal olarak bulundurulan Daimi Nezaretçilerin ve İş Güvenliği Uzmanlarının mesleki bağımsızlığı ve iş güvencesinin yasal teminat altına alınması gerektiğini işaret etti. Yüksel, Sözcü’ye yaptığı açıklamada ise gaz sensörleri hakkında “Burada patlama ayak içerisinde olduğu için çok ani gaz değişimi olduğunu tahmin etmiyorum. Ama tabi değerleri görüp değerlendirmeden de bu konuda kesin karar veremeyiz. Sistem arızalı mıydı, sistem takip mi edilmedi, bunların yanıtını alabilmek için ölçüm grafiklerini görmemiz gerekiyor. Kazadan sonra yapılacak soruşturmalarda netice ortaya çıkacaktır. Çünkü sistem bu bilgileri saklıyor” dedi.

‘GAZ OLUŞMUŞ AMA ÖNLEM YOK’

Maden Mühendisleri Odası’nın eski Başkanı Mehmet Torun da “Patlamanın kaynağı dinamit olabilir. Kömürü gevşetmek için dinamit patlatılır, o saatler dinamit patlatma saatleri. O madende de dinamit patlatılıyordu” diye konuştu. Olayda büyük bir ihmal olduğunu ileri süren Torun, şu değerlendirmelerde bulundu: “Büyük ihmal var, gaz oluşmuş temizlenmemiş. Birincisi gaz oluşmuş, önlem alınmamış, ikincisi gazı patlatacak bir ateşleme kaynağı orada devreye girmiş. Bu bir metan gazı patlaması. Metan gazı kömürün bünyesinde bulunuyor. Çalışıldıkça açığa çıkar. Yapılması gereken, o gazı minimum seviyede tutmak, ortamdan hızlıca uzaklaştırmak. Peki bu metan gazı tek başına patlar mı, patlamaz. Patlaması için mutlaka bir ısı kaynağına ihtiyacı var. Yani onu patlatacak bir mekanizma gerekli, bu mekanizma elektrik kontağı olabiliyor, metalin metale çarpması olabiliyor, kömür kazılırken sert bir taşa vurulduğunda kıvılcım çıkması olabiliyor. O zaman yapılması gereken gazın ortamdan uzaklaştırılması. Şahsi görüşüm, deneyimlerime dayanarak söylüyorum. Dinamit patlatılması sonucunda bu olay olmuş olabilir. Sayıştay Raporuna ‘dezenformasyon’ diyen Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun açıklaması talihsiz bir açıklama. Dezenformasyon kelimesi kullanılarak bu son sansür yasasıyla ilişkili gözdağı verme amaçlı herhalde. Sayıştay’dan görevliler gitmiş, görmüş, yazmışlar, daha ne yapsınlar. Turistik gezi mi yapacaklar? Başka ne yapabilirlerdi?”

Öte yandan faciaya ilişkin soruşturmaya, Türkiye Barolar Birliği, Bartın Barosu ve Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlar da müdahil oldu. Deutsche Welle’den Can Bursalı’nın aktardığına avukatlar başsavcılığa dilekçe verdi. Dilekçede 26 talep sıralayan avukatlar, patlamayla ilgili şüphelilerin delil karartmasının önüne geçilmesi için maden sahasına girişin yasaklanmasını, teknik inceleme için gerekli olan bilgi ve belgelere el konulmasını istedi. “Madende düzenlenecek keşifte bağımsız bilirkişiler katılmalı. Bilirkişilerin maden yönetimiyle bağlantısı olmaması sağlanmalı” talepleri sıralandı.

'SENSÖR VERİLERİ DOĞRU MUYDU?’

Soma’da 9 yıl önce yaşanan faciada madencilerin avukatlığını yapan Sercan Aran ise olay yerinde inceleme yaptı. Soma ile Bartın’daki faciaları karşılaştıran avukat Aran “Burada daha vahim bir tablo var, bir devlet işletmesi. Taşerona verilmemiş. Ancak tam özel işletme mantığı ile yürütülen bir müessese” dedi. Soma ve Bartın’daki facianın ortak özelliklerini anlatan Aran, şunları söyledi: “Bu durum maalesef çok bir zaman olmamasına rağmen Soma’dan bugüne değin çok fazla iş güvenliği ve işçi sağlığı açısından maalesef hiçbir şeyin değişmediğini gözler önüne seriyor. Sahada görüştüğümüz işçiler, kaza olduğunda grizunun 1,7 ölçüldüğünü ifade ediyorlar. Grizu yani metan 4,5 ile 14 seviyesi arasında en küçük bir kıvılcımda patlayan bir gazdır. 4,5’in altında ise ciddi bir ateşin ortaya çıkması gerekir. 1,7 doğru bir seviye ise bu ölçüm cihazları doğru veri ölçüyorsa şayet bu durumlardan bahsediyoruz. Bu halde ciddi bir yangının orada ortaya çıkması gerekir. Ya da metan gazının ciddi bir yoğunluğunun olması gerekir. Sayıştay raporuna baktığımızda, eski 300 kotta yoğun drenaj ve metanın olduğunu, buradaki çalışma risklerinin olumsuz olabileceğini ifade ediyor. Rapor personel sayısının azlığından bahsediyor. Alev sızdırmaz malzemelerin eksik olduğundan bahsediyor. Soma’da da benzer bir durumla karşı karşıyaydık. Alev sızdırmaz malzemeler yoktu, personel sayısı yetersizdi ve bunun bir sonucu olarak da üretim zorlaması vardı. Soma ile kıyasladığımızda burada da bir üretim zorlaması ile karşı karşıyayız.”

Aran, şu soruları gündeme getirdi: “Deliller toplandı mı? İçeride sensörler vardır. Hayatını kaybeden ya da yaralı kurtulan işçilerin gaz maskeleri, el sensörleri vardır. Ya da başkaca teknik cihazları varsa, bunların hepsinin toplanması lazım ki bu sensörler ya da ferdi oksijen maskeleri çalışıyor muydu, çalışmıyor muydu? Bu sensörler doğru veri veriyor muydu, vermiyor muydu? Bu sensörlerin alarm seviyeleri nereye ayarlanmıştı, bunları görebilelim. Soma’da normal şartlarda metan gazı bağlamında alarm seviyelerinin 1-1,5 arasında olması gerekirken, alarm seviyelerinin yükseltildiği durumla karşı karşıyaydık. Burada 1,5’ün üzerinde görüştüğümüz işçiler sistemin alarm verdiğini yani tehlike var, elektriği kes. 1,5 seviyesinde elektriği otomatik olarak devre dışı bırakması lazım. Ancak 1,7’de son ölçüm doğru veri ise patlama olduğu söyleniyor. Peki bu durumu nasıl yorumlamalı ve algılamalıyız. 1,5’te elektrik kesildi mi? Bunların araştırılması lazım.”

İŞÇİLER PATLAMA OLACAĞINI BİLİYORDU

Bartın maden cinayetinde hayatını kaybeden işçilerin yakınları ihmali iddialarını bölgeye giden gazetecilere anlattı. TELE1’den Hazal Güven’e konuşan ailelerin ifadeleri, facianın göz göre göre yaşandığını ortaya koydu. İşçilerden Okan Akgül’ün babası Hüseyin Akgül “Kömür alındıktan sonra ocak havalandırılacakmış. Gazın tahliye edileceği söylenmiş. Gazı çıkarsaydınız da ondan sonra kömür alınsaydı. Ne olacak şimdi?” dedi. Yoğun bakımda tedavisi devam eden damadını bekleyen Müyesser Köroğlu ise “İhmalin olduğu söylendi. Daha önceki vardiya gaz kokuyor demiş. Bize hiçbir açıklama yapılmadı” ifadesini kullandı. Mehmet Bulut’un babası Ali Bulut da gaz kokusuna işaret etti. İşçilerden Şaban Yıldırım’ın kayınvalidesi Nesrin Akkuş ise BBC Türkçe’ye konuştu. Akkuş, Yıldırım’ın bir haftadır ocakta bir terslik olduğunu anlattığını belirterek “Maden ocağında gaz kokusu olduğunu, buna önlem olarak madenin temizleneceğini söylüyordu. Temizlediler. Bizim canlarımızı temizlediler” dedi. Öner Yıldız’ın annesi ise “Bana bir şey olursa çocuklara bakar mısınız diyordu. O yüzden evini bize yakından aldı. Bilmiyor muydu? Zaten biliyordu bunun olacağını” diye konuştu. Bir madenci yakını da ilk günkü cenazede “Kardeşim ‘Gaz kaçağı var bizi yakında patlatacaklar’ demiş. 10-15 gün önce söylemiş. Kardeşimin içine doğmuş. Nasıl ihmal oldu?” demişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sözlere, “Cümleten başımız sağ olsun” yanıtını vermişti.

NE KADER PLANI NE DE FITRAT

Gezi davasında 18 yıl hapis cezası alan avukat Can Atalay, Bartın’daki maden faciasına dair mesaj paylaştı. Atalay “Ne fıtrat ne de kader planı. Ekmeğini kazanırken insanlarımızı göz göre göre ölüme yollayan, onları ‘en ucuz maliyet kalemi’ olarak kabul eden zihniyetiniz, düzeninizdir” ifadelerini kullandı. Soma davasında da mağdur yakınlarının avukatlarından Atalay, şunları kaydetti: “Biz işçi sınıfımızdan, onların adaleti için dişe diş kora kor mücadele eden analarından, eşlerinden, evlatlarından öğrendik: ‘Hiçbir işin fıtratında ölüm yoktur. Risk vardır, önlem vardır. Ekmeğini kazanırken insanlarımızı göz göre göre ölüme yollayan, onları en ucuz maliyet kalemi’ olarak kabul eden zihniyetiniz, düzeninizdir. Türkiye’nin bu koşullarında dahi, eksik gedik de olsa, Soma’da hukuken kazanılan ve en yukarıdakinden en aşağıdakine kadar ne derece düşkünleşebildiklerini teşhir eden, ısrarlı bir mücadele olmuştur. Acımız taze, soğumayacak. Yıllar yıllar da sürse, her hal ve şartta adalet için mücadele edeceğiz.”

İHMALİ KADERE YÜKLEYEMEZSİNİZ

Amasra’da maden bölgesinde konuşan Babacan, Erdoğan’ın “Kader planı” sözlerine atıfla “Biz kadere inanırız ama önce tedbir sonra Allah’ın takdiri. İhmal edip kadere yükleyemeyiz” dedi. DEVA Partisi lideri, bu tip faciaların gelişmiş ülkelerde yaşanmadığını belirterek bağımsız denetim yapılması gerektiğini söyledi.

Erzurum mitingini iptal ederek Amasra’ya giden DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da maden bölgesinde açıklamalarda bulundu. Babacan, konuşmasında tedbir ve denetimin önemine değinerek, bundan sonraki süreçte denetimin bağımsız ve tarafsız olması gerektiğini belirtti. DEVA Partisi lideri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Biz kader planına inanmış insanlarız” sözlerine karşı ise önce tedbirin, ardından Allah’ın takdirinin geldiğini ifade etti. Babacan, şunları söyledi: “Gün acıyı paylaşma günü ama bu acıların tekrar yaşanmaması çok önemli. Ne yapılması gerektiği çok iyi çalışılmalı. İhmaller neydi? Tedbirlerde eksiklikler, hatalar neydi? Bu, bağımsız bir şekilde denetlenmeli. Ama güçler ayrılığı olmayınca ne denetim düzgün yapılıyor ne de cezalar veriliyor. Bunları yapan da denetimi yapan da aynı taraf olunca olmaz. Burada adli denetim kadar yasama denetiminin, Meclis denetiminin de düzgün yapılması gerekiyor. Ülkemiz maden zengini bir ülke. Ama bir canın maliyetle karşılaştırılması mümkün olamaz. Tedbir konusunda her türlü maliyet harcanmalı ve bir kişinin bile canını tehlikeye atmayacak bir sistem kurulmalı. Bir savcılık süreci var ama bu sürecin bağımsız ve tarafsız işlemesi gerekiyor. Meclis’te bağımsız ve tarafsız şekilde araştırma komisyonları olmalı.”

“Biz kadere inanırız ama önce tedbir sonra Allah’ın takdiri. İhmal edip kadere yükleyemeyiz. Elbette Allah’ın takdiri en büyüktür, kadere hepimiz inanırız ama tedbir almamak hata olur. Artık toplum olarak bunlara itiraz etme zamanı geldi. Bunu da bağımsız ve tarafsız bir denetimle sağlayabiliriz. Zaten devletin işlediği bir tesis, kendi yapıyor kendi denetliyor. Yargı da bağımsız olmadığından o süreç de bağımsız işlemiyor. Meclis açıldı. Artık bir komisyon kurulmalı bununla ilgili. Gelişmiş ülkelerde maden yok mu? orada niye bu kadar kaza olmuyor da, burada oluyor? Çünkü denetleme var. Hedef bağımsız denetleme olmalı.”

BEŞ YARALININ DURUMU AĞIR UMUTSUZ DEĞİLİZ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’ndeki yaralı madencileri ziyaret etti. Erdoğan, ziyaretin ardından “Altı yaralımızdan beş tanesinin durumu biraz ağır, bir tanesinin şuuru açık. Kendisiyle sohbet ettik” dedi. Erdoğan “Doktorlarımız gerekli bilgileri verdiler. Yapılması gerekli olan tüm müdahaleleri doktorlarımızı, ilgili birimler hangileriyse onları da devreye sokmak suretiyle yapıyorlar. Umutsuz değiliz, ameliyatı yapılmış olanlar şu anda daha iyi durumdalar. Tabi entübe vaziyette olanlar var. Amasra’daki defin konularını bakan arkadaşlarım sürdürüyorlar. İnşallah dualarımızla altı kardeşimiz sağlığına kavuşup onları Amasra’ya göndereceğiz” ifadelerini kullandı.

KUSURU OLANLAR HAK ETTİĞİ MUAMELEYLE YÜZLEŞMELİ

Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, faciadan dersler çıkarmak gerektiğini vurgulayarak “Burada gerekli dersi çıkartıp, bundan sonra da benzerlerinin yaşanmaması için her türlü tedbirin alınması gereklidir. Bir hata, bir ihmal, bir kusur varsa mutlaka ortaya çıkarılmalı ve hak edenler, hak ettiği muameleyle yüzleşmeliler” dedi. Partisinin Mersin 2. İl Kongresi’nde konuşan Destici “Bundan sonra faaliyet gösteren tüm maden ocaklarımızda iş güvenliği, işçi sağlığı noktasında standartlar yakalanamamışsa oraların çalışmasına müsaade edilmemelidir ve mühürlenmelidir” ifadelerini kullandı.

AKSAKAL: DERS ÇIKARMADA BİR ARPA BOYU YOL ALINMADI

DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, maden ocağındaki patlamaya ilişkin yazılı açıklama yaptı. Aksakal “Bu son olay göstermiştir ki geçmişten ders alma noktasında bir arpa boyu yol alınamamış, önceden yaşanan maden kazalarının aynısı şartlarda bir yenisiyle yüz yüze kalınmıştır” değerlendirmesinde bulundu. Aksakal, şunları kaydetti: "Devlet denilen yapı ‘vurdumduymazlığın’ bir örneği olamaz. Ateş düştüğü yeri yakıyor, tarifsiz acılar her seferinde yürekleri dağlıyor. Milletimizin başı sağ olsun."

ENGİNYURT: İNSANIMIZIN CANININ DEĞERİ BİLİNMELİ

Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Cemal Enginyurt, 41 madencinin yaşamını yitirdiği maden ocağına gitti. Burada çektiği videoyu sosyal medya hesabında paylaşan Enginyurt “Buna ‘kader’ diyemeyiz. Tedbir alınmalı, can güvenliği sağlanmalı, insanımızın canının bir değeri olduğu bilinmeli. 41 vatandaşımızın kaybetmiş olmak çok üzücü. Kadercilik çözüm değil, ihmal varsa araştırılıp gereği yerine getirilmeli” dedi.

MADEN KAZALARINDA AVRUPA’DA İLK SIRADAYIZ

CHP’li Ağbaba, Türkiye’de maden kazaları ile ilgili rapor hazırladı. SGK verilerine işaret eden Ağbaba, geçen yıl 17 bin maden kazası yaşandığını belirterek “Katliamlar hep bizim ülkede kader olarak görülüyor” eleştirisinde bulundu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı, Malatya milletvekili Veli Ağbaba Amasra’da yaşanan maden faciası sonrası Türkiye’deki kazalara ilişkin bir rapor hazırladı. 2021’de resmi kayıtlara göre madencilik sektöründe 16 bin 995 iş kazası yaşandığına dikkat çeken Ağbaba, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “Resmi verilere göre 2021 yılında Türkiye’de her gün maden sektöründe 47 adet iş kazası gerçekleşmiştir. SGK kayıtlarına göre 2021 yılın maden ve madencilik sektöründe yaşamını yitiren işçi sayısı 75’tir. İSİG Meclisi verilerine göre maden ve enerji işkolunda 2021’de yaşamını yitiren işçi sayısı 114’tür. Maden sektöründe yaşananlar bir kader değil sürekli bir cinayet ve katliam haline dönüşmüştür. ILO verilerine göre Türkiye 2020-2021 yıllarına kıyasla maden sektöründe ölümlü iş kazalarında açık ara Avrupa birincisidir. Türkiye’de 2021 yılında kayıtlara geçen 75 ölümlü iş kazası olmuşken Türkiye’ye en yakın ülke 30 ölümlü iş kazası ile Ukrayna olmuştur. Fransa’da bu sayı 5 iken Almanya’da 3, Çek Cumhuriyeti’nde ise 2 ölümlü vaka tespit edilebilmiştir. Estonya, Danimarka, Finlandiya, Belçika, Macaristan, Hollanda gibi ülkelerde bu tarihler arasında maden sektöründe ölümlü iş kazası vakasına rastlanılmamıştır. Nedense maden sektöründe yaşanan katliamlar hep bizim ülkede kader olarak görülmektedir.”

DEMİRTAŞ’TAN ‘ŞEHİT MADENCİ’ ELEŞTİRİSİ

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, yaşamını yitirenler için kullanılan “şehit” ifadesine tepki gösterdi. Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Demirtaş, Twitter’dan paylaştığı mesajda muhalefeti de eleştirdi. Demirtaş “İngiltere’de, Almanya’da maden işçileri ‘şehitlik’ mertebesine ulaşamıyorlar çünkü oralarda suçu kadere yükleyen yöneticiler yok. İktidarın yağlı ekmeğine bal döken muhalefetleri de yok. Kimse daha fazla laf kalabalığı ve şaklabanlık yapmasın. İşçi katliamları, daha fazla kâr uğruna, kasıtlı işlenen cinayetlerdir. Çözüm, emekten yana bir düzen kurmaktır. Çözüm bilimdedir, soldadır. Başımız sağ olsun” ifadelerine yer verdi. CHP, Twitter hesabından yapılan açıklamada da madenciler için ‘şehit’ ifadesi kullanıldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen “Hayır maden şehidi diye bir şey yok. Sırf para için insan canını riske atanlarla Sayıştay raporlarında açık açık uyarmasına rağmen keyfine bakanların sorumluluğunu örtmek için ortaya atılan tabirleri biz kullanamayız. Bu bir cinayettir ve bu cinayetin hesabını elbette soracağız” dedi.

KİMİ YENİ BABA OLMUŞTU KİMİ İZİNDEN ÇAĞRILMIŞTI

İki çocuk babası 42 yaşındaki Mehmet Kara, facianın yaşandığı gün madende olmaması gerekirken saatler önce işe gidemeyen başka bir arkadaşının yerine mesaiye çağrıldı. Bu onun son vardiyası oldu.
22 yaşındaki Yasin Çelik’in geçen yıl sosyal medya hesabından “Güneşi görebilmek için karanlığı kazıyoruz” ifadelerinin yer aldığı paylaşım yaptığı görüldü. İzzet Ak (42) 10 yıldır madende çalışıyordu, kardeşi Soner Ak (35) ise 4 yıldır. 3 çocuk sahibi olan iki kardeşten Soner Ak hayatını kaybederken İzzet Ak yaralandı. İzzet Ak’ın tedavisi İstanbul’da devam ediyor. 4 yıldır maden ocağında çalışan 28 yaşındaki Aziz Köse 5 gün önce baba olmuştu. İki günlük iznin ardından yeniden madene inen Köse faciada hayatını kaybetti. Köse’den geriye çocuğunu ilk kez kucağına aldığı bu fotoğraf karesi kaldı.
22 yaşındaki Rahman Özçelik’in hikayesini baba Yusuf Özçelik anlattı. Oğlunun Suriye’de görev yapan ağabeyi gibi asker olmak istediğini söyleyen baba Özçelik, “TTK’ye yazdırdı ismini ama isteyerek değil. Ağabeyi gibi askerliği çok sevdi, onu istiyordu devamlı” dedi. Yaşamını yitiren işçilerden 33 yaşındaki Selçuk Ayvaz’ın cenazesi toprağa verildi. Evli ve 2 çocuğu olduğu öğrenilen Ayvaz’ın eşinin hamile olduğu öğrenildi.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

İlgili Haberler

41 işçiye mezar olan madende kazasız gün yok
Madenin en az beş yerine sensör: İşte ocaklarda patlayıcı kullanımının detayları
Bartın'daki maden faciasında canını hiçe saydı: Arkadaşlarını kurtardı, kendisi hayatını kaybetti

Güncel Haberleri