Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Bakanlar toplantısının ardından millete seslendi.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar:
* Kurdaki yükselişi bahane ederek hiçbir mantıklı izahı olmayan fahiş fiyat artışları yapan fırsatçılara göz açtırmayacağız, hepsinin tepesine bineceğiz.
* Ülkemizi denklemin dışına itmek isteyenlerin kur, faiz ve fiyat artışı üzerinden oynadıkları oyunu görüyor, kendi oyun planımızla devam etme irademizi ortaya koyuyoruz.
* Finansal kriz yönetimlerinde birikim ve tecrübe sahibi bir ülke olarak dünyanın içinden geçtiği kritik dönemin açtığı fırsatları değerlendirmekte kararlıyız.
* Çalışanlarımızı fiyat artışlarına karşı koruma politikamızı asgari ücrette de sürdüreceğiz.
* Yüksek faiz-düşük kur kısır döngüsü yerine yatırım, üretim, istihdam, ihracat odaklı ekonomi politikamızla ülkemiz için en doğru olanı yapmakta kararlıyız.
İZMİR DEPREMZEDELERİ İÇİN KONUT
Konuşmasına, kendisini dinleyenleri selamlayarak başlayan Erdoğan, Cuma günü İzmir'de bizzat yerinde sevincini paylaşacağı bir müjde vereceğini söyledi.
Erdoğan, İzmir depreminin ardından yapımına başlanan konut ve dükkanlardan 741'ini 26 Kasım Cuma günü hak sahiplerine teslim edeceklerini bildirdi.
Geçen yıl 30 Ekim'de İzmir'de acı bir deprem yaşadığını, bu depremde 117 vatandaşın yıkıntılar altında hayatını kaybettiğini anımsatan Erdoğan, hayatını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi.
Yitirilen canlıların acısının yüreklerde hala taze olduğunu belirten Erdoğan, depremin ilk anından itibaren, hükümet olarak tüm imkanlarla vatandaşların imdadına koştuklarını, her bir insanın acısını paylaştıklarını, dertleriyle dertlendiklerini, yaraları sarmak için var güçle çalıştıklarını ifade etti.
Deprem anından itibaren bakanların, AFAD'ın, UMKE'nin, Kızılay'ın, TOKİ'nin, ilgili tüm kurumların sahada olduğunu hatırlatan Erdoğan, arama kurtarmadan ilk yardıma, barınmadan giyim, gıda ve eşyaya kadar İzmirli vatandaşların neye ihtiyacı varsa hepsini karşıladıklarını söyledi.
Erdoğan, evleri yıkılan vatandaşları bir an önce yeni yuvalarına kavuşturmak amacıyla hemen harekete geçtiklerini hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Elazığ ve Malatya'da olduğu gibi İzmir'de de hızlı bir şekilde hasar tespit çalışmalarını tamamladık. Yaşanan depremin ardından Elazığ'da 23 bin 677 konut ve 2 bin 515 köy evi, Malatya'da 6 bin 287 konut ve 1555 köy evi yaparak 1 yıl geçmeden vatandaşlarımıza teslim etmeye başlamıştık. Diğer afet bölgelerinde olduğu gibi İzmir'de de aynı hızla konutlarımızı inşa ettik. Bu süreçte İzmir tarihinin en büyük kentsel dönüşüm, deprem dönüşüm çalışmalarını yürüttük. Hazırlıkları hızla tamamlayarak yıkılan evlerin yerine vatandaşlarımıza sıcak birer yuva olacak konutların temellerini 22 Şubat'ta attık. Depremden en çok etkilenen Bayraklı'nın 3 Mahallesi'ndeki toplam büyüklüğü 75 bin metrekareyi bulan 7 ayrı bölgede yatırım bedeli 750 milyon lira olan 1391 konut ve 302 dükkan inşa ettik. Bunlardan 596'sı konut ve 145'i dükkan olmak üzere toplam 741 bağımsız bölümün yapımını tamamladık. İnşallah bu konut ve dükkanları 26 Kasım'da, yani önümüzdeki cuma günü vatandaşlarımıza bizzat teslim edeceğiz."
Geri kalan 795 konut ve 157 dükkanı da en kısa sürede tamamlayarak hak sahiplerine vereceklerinin altını çizen Erdoğan, Bayraklı'da 3 milyon 800 bin metrekare büyüklüğündeki rezerv alanda depremzedeler için yatırım değeri 1,5 milyar lira olan 3 bin 649 konut ve 51 dükkan yaptıklarını aktardı.
"HEP MÜCADELE VAR"
Bu alanın ilk etabında inşa edilen 397 konutu yılbaşında tamamlayarak İzmirli vatandaşlara teslim edeceklerini dile getiren Erdoğan, kalan konutların inşasını da etaplar halinde en kısa sürede bitireceklerini söyledi.
Bugünkü Bakanlar Toplantısında hak sahibi vatandaşların yapacakları ödemelerle ilgili kararı da verdiklerini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"İzmir'de inşa ettiğimiz konutlarımızı ilk 24 ayı ödemesiz, 216 ayı ödemeli olmak üzere 20 yıla yayılan bir vade ile vatandaşlarımıza takdim edeceğiz. Aylık ödemeler 2 artı 1 konutlarda 740 liradan, 3 artı 1 konutlarda ise 1020 liradan başlayacak. Bir başka ifade ile İzmirli depremzede vatandaşlarımızı, 2 artı 1 konutları 160 bin lira ile 180 bin lira, 3 artı 1 konutları 220 bin lira ile 260 bin lira arasında maliyetinin çok altında fiyatlarla ev sahibi yapıyoruz. Nasıl 19 yıl boyunca verdiğimiz tüm sözleri tuttuysak, hamdolsun İzmir'de de bir sözümüzü daha yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Yeni, güvenli, konforlu yuvalarının İzmirli vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Bu hizmetlerin İzmirimize kazandırılmasında emeği geçen TOKİ ve AFAD başta olmak üzere, tüm kurumlarımız ile mühendisinden işçisine herkesi tebrik ediyorum."
Erdoğan, Türkiye'nin geçen 19 yılda demokraside ve kalkınmada çok büyük bir değişim yaşadığını vurgulayarak, bu değişimin etkilerini insanların günlük hayatlarından Türkiye'nin uluslararası alandaki konumuna kadar her yerde görmenin mümkün olduğunu dile getirdi.
Milletin hak ve özgürlükleri ile refahı konusunda yaşanan hiçbir gelişmenin kolay olmadığına işaret eden Erdoğan, atılan her adımın gerisinde, verilen büyük bir mücadelenin ve yapılan fedakarlıkların olduğunu söyledi.
"KRİZLERLE TEK BİR MÜCADELE YÖNTEMİ GÖRÜLMEMİŞTİR"
Çok partili siyasi hayata geçişten sonra milli iradenin üstünlüğünü tanımak yerine tek parti faşizminden beslenen vesayeti güçlendirmek isteyenlerin hep olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları ifade etti:
"Kimi zaman siyasi ve ekonomik krizlerle kimi zaman darbelerle milletimizin sırtına ağır maliyetler bindiren bu sistemin ekonomik boyutu da vardır. Yıllarca dünya ortalamalarının çok üzerinde oranlarla borçlanan, borçlanmak zorunda bırakılan bir ülke olduk. Bu yüksek maliyetin karşılığını da yatırıma, üretime, istihdama kavuşarak değil, kendi siyasi ve güvenlik politikalarımızı izlemeye kalktığımızda şantaja maruz kalarak aldık.
Parlamenter sistemde hiçbir hükümetin bu şantaja karşı durabilecek gücü olamadığı için ülkemiz siyasi istikrarsızlık batağına mahkum edildi. Son 19 yıldaki güçlü siyasi irade, bilhassa da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde bu mücadeleyi verebilecek dirayete, azme ve imkana kavuştuk. Ülkemizde kurdaki hareketlerin de etkisiyle yükselen enflasyonla veya fiyat artışı ile sonuçlanan ekonomik sıkıntılar elbette vardır. Ama öncelikle sorunun adını doğru koymamız gerekir.
Fiyatlardaki düzenli artışı ifade eden enflasyonun olduğu yerde yatırım olmayacağı, üretim azalacağı, istihdam düşeceği için dengeler bozulur. Buna karşılık sadece kurdaki yükselişe bağlı olarak kimi ürünlerde ortaya çıkan fiyat artışı ise yatırımı, üretimi ve istihdamı doğrudan etkilemez. Tam tersine kurdaki rekabet gücü yatırımda, üretimde ve istihdamda artışa yol açar. Ülkemizde yaşanan durum tam da budur. Yani fiyat artışıdır. Velev ki bunun adı enflasyon olsa bile dünyaya baktığımızda ülkelerin enflasyonu yenmek için farklı politikalar izlediğini görüyoruz."
Enflasyona karşı kimi ülkelerin bu noktada faiz artırdığını, kiminin döviz çıkması kullandığını, kimimin enflasyon hedeflemesine gittiğini belirten Erdoğan, "Bugüne kadar tüm ülkelerde geçerli tek bir enflasyonla mücadele yöntemi görülmemiştir. Geçmişte enflasyon sorunu bulunmayan ülkelerin ortak özelliği ise cari açık vermemeleridir. Cari açığı olup da enflasyon yaşamayan ABD gibi ülkelerin avantajı ise paralarının rezerv para olmasıdır." dedi.
Erdoğan, dünyada bir süredir yaşanan ve salgın süreci ile hızlanan gelişmelerin ekonomik işleyişin klasik iktisat teorileri ile açıklanamayacak yeni bir seviyeye evrildiğine işaret ettiğini kaydetti.
"KÜRESEL EKONOMİ CİDDİ SINAVDA"
Küresel ekonominin 1929 ve 2008'de büyük krizler yaşadığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Küresel ekonomi, yeni sınamalar karşısında ciddi bir bocalama içindedir. Düşük faiz ve ucuz dolar çılgınlığının Amerika başta olmak üzere gelişmiş ülkeler ekonomisindeki sonucu 2008 kriziyle ortaya çıktı. Salgın sürecinde izlenen politikalarla birlikte FED'in 2008 öncesi 750 milyar dolar olan bilanço büyüklüğü bugün 8,5 trilyon dolara ulaştı." ifadelerini kullandı.
Buna rağmen küresel ekonomideki handikapların aşılamadığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sonuçta dünya milli gelirinin üçte ikisini oluşturan hizmetler sektöründe salgın döneminde yaşanan çöküşün, imalat sanayisinde de duraksamaya yol açtığı bir gerçekle karşı karşıya kaldık. Gelişmiş ülkelerin parasal genişleme ve negatif faiz uygulamaları ise küresel ekonominin işleyişini daha da bozdu. Araştırmalar, Amerika'daki şirketlerin yüzde 17'sinin aldıkları kredilerin bırakın anaparasını, faizini bile ödeyemeyecek durumda olduklarını gösteriyor.
Teknoloji şirketlerinin değerindeki aşırı yükselişin de gerçek ekonomiyle ilgisinin olmadığı, geçmişten beri yaşanan tecrübelerle zaten biliniyor. Aynı şekilde dünya borsalarındaki şişkinlik, basılan fazla paranın kendisine gidecek yer bulamamasından kaynaklanıyor. Fazla paranın yol açtığı bir başka sorun da gelişmiş ülke ekonomilerinin ciddi enflasyon rakamlarıyla karşı karşıya kalmasıdır. Üretici fiyatları enflasyonu, Amerika'da yüzde 9'u, Almanya'da yüzde 18,4'ü, Çin'de yüzde 13,5'i, Avrupa Birliği ortalamasında da yüzde 16,2'yi gördü."
Alınan tedbirlerle bu üretici enflasyonu rakamlarının tüketici enflasyonuna kısmen daha düşük seviyelerde yansımış olmasının, küresel ekonominin önündeki hayati sorunları ortadan kaldırmadığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gelişmiş ülkelerin, küresel ekonominin mevcut işleyişinde radikal değişiklikler olmadığı sürece faiz artırımına gitmeleri veya parasal daralmaya yönelmeleri zor gözüküyor. Amerika'nın bir yandan aylık 15 milyar dolarlık parasal daralma politikası açıklarken diğer yandan 1,5 trilyon dolarlık altyapı yatırımına izin vererek bu politikayı fiilen ortadan kaldırmasının sebebi de işte bu durumdur." dedi.
Erdoğan, Avrupa Birliği tarafında da parasal genişlemeye devam etme ve faiz artırımından uzak durma yaklaşımının hakim olduğunu belirtti.
"ÜLKEMİZİ EKONOMİK KURTULUŞ SAVAŞINDAN ZAFERLE ÇIKARACAĞIZ"
Çin'in de ciddi bir finansal genişleme politikasıyla parasının değerini düşük tutmayı sürdüreceğinin anlaşıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Karşımızdaki bu tablo bizi bir tercihe zorlamıştır. Ya ülkemizde eskiden beri hakim olan anlayışı sürdürerek yatırımdan, üretimden, büyümeden, istihdamdan vazgeçecektik ya da kendi önceliklerimize göre yolumuza devam ederek tarihi bir mücadeleyi göze alacaktık. Her zamanki gibi biz mücadeleyi tercih ettik. Türkiye, belki de tarihinde ilk defa kendi ihtiyaçlarına ve gerçeklerine uygun bir ekonomi politikası izleme fırsatı elde etmiştir.
Geçmişten beri her alanda olduğu gibi finansal kriz yönetimlerinde de çok büyük birikim ve tecrübe sahibi bir ülke olarak dünyanın içinden geçtiği şu kritik dönemin önümüzü açtığı fırsatları değerlendirmekte kararlıyız. Ülkemizi, eskiden hep yaptıkları gibi denklemin dışına itmek isteyenlerin kur, faiz ve fiyat artışları üzerinden oynadıkları oyunu görüyor, kendi oyun planımızla devam etme irademizi ortaya koyuyoruz."
Aynı oyunu vesayetle mücadelede gördüklerini vurgulayan Erdoğan, "Sabrettik ve başardık. Biz aynı oyunu terör örgütleriyle mücadelemizde gördük, karşı atağımızı yaptık ve başardık. Biz aynı oyunu darbe girişimlerinde gördük, milletimizle birlikte direndik ve başardık. Biz aynı oyunu uluslararası nice hadisede, nice platformda gördük, güçlü bir duruş sergileyerek girdiğimiz her mücadeleden alnımızın akıyla çıktık. Ülkemizi bunca tuzaktan, bunca badireden nasıl çıkardıysak, Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu ekonomik kurtuluş savaşından da zaferle çıkartacağız." ifadelerini kullandı.
"MİLLETİMİZ İÇİN EN DOĞRU OLANI YAPMAKTA KARARLIYIZ"
Öncelikleri olan istihdamı arttırmanın yolunun yatırımdan, üretimden, ihracattan, büyümeden geçtiği konusunda hiç kimsenin şüphesinin olmamasını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'nin yaklaşık 200 yıldır başlattığı her kalkınma hamlesinin önünün darbeyle, vesayetle, krizle kesilerek IMF, Dünya Bankası ve mandacı iktisatçılarımız tarafından aksi istikametle yönlendirilmeye çalışıldığı gerçek işte budur. Biz geçmişte uzunca bir süre denenmiş ama bir türlü sonuç alınamamış yüksek faiz döngüsü yerine yatırım, üretim, istihdam, ihracat, büyüme odaklı ekonomi politikamızla ülkemiz ve milletimiz için en doğru olanı yapmakta kararlıyız. Politika faizinin düşük tutulmasını, bunun için memnuniyetle karşılıyoruz." diye konuştu.
Kurun piyasadaki hareketlerini, bunun için takipte özellikle kararlı olduklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Yatırımı, üretimi ve ihracatı bunun için teşvik ediyoruz. İstihdamı bunun için gözümüz gibi koruyoruz. Büyümeyi bunun için önemsiyoruz. Felaket tellallarının gürültülerini bunun için dikkate almıyoruz. Mandacı iktisatçıların reçetelerine bunun için itibar etmiyoruz. Tüm bunlarla beraber kurdaki yükselişi bahane ederek, hiçbir mantıklı izahı olmayan fahiş fiyat artışları yapan fırsatçılara da göz açtırmayacağız, hepsinin de tepesine tepesine bineceğiz.
Altını bir kez daha çizerek ifade etmek istiyorum. Bu politikayla biz ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı, nasıl yaptığımızı, hangi risklerle karşı karşıya bulunduğumuz sonunda ne elde edeceğimizi gayet iyi biliyoruz. Üstelik bu politikayı öyle bir anda da hayata geçirmiş değiliz. Bugüne kadar attığımız her adımın, inşa ettiğimiz her eser ve hizmetin, kurduğumuz her altyapının gerisindeki gayelerden biri de işte bugünlere hazırlık yapmaktır. Bu anlayışla organize sanayi bölgelerini yaygınlaştırarak ve güçlendirerek, Çin ile Avrupa arasındaki en büyük ve en kabiliyetli imalat sanayisini kurduk. Üniversiteleri, araştırma, geliştirme kuruluşlarını ülke geneline yayarak orta ve yüksek teknolojiye dayalı atılımlarımız için insan kaynağı çeşitliliğine gittik."
İnşa ettikleri yollar, köprüler, tüneller, havalimanları, demiryolları, limanlar ile Pekin'den Londra'ya kadar uzanan bölgenin en güçlü lojistik altyapısının Türkiye'ye ait olduğunu vurgulayan Erdoğan, "İhracatımızı, Afrika'dan Güney Amerika'ya kadar dünyanın dört bir yanına yayarak şehirlerimizin tamamının ve on binlerce yeni şirketimizin bu alana girmesini sağladık. Swap işlemlerini yakından izlemek suretiyle küresel para cambazlarıyla iş birliği yaparak kendi ülkelerini soymayı alışkanlık haline getirenlerin önünü kestik. İşsizlik sigortası ve bireysel emeklilik sistemi gibi uygulamalarla uzun vadeli kaynaklar ürettik. Bireysel yatırımcıların ve geliri döviz olmayanların dolarla borçlanmasına imkan tanımayarak, kur üzerinden kumar oynanmasını engelledik. Terör örgütleriyle mücadeledeki ve afetlere müdahaledeki hızımız ve etkinliğimizle ülkemizin çözüm üretme yeteneğine güveni biz artırdık." diye konuştu.