DEVA Partisi lideri Ali Babacan, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ikinci ayında, Twitter hesabında video yayınladı. Depremin ikinci ayında, saat 04.17’de konuşan Babacan şu ifadeleri kullandı:
Bugün 6 Şubat depremlerinin üzerinden tam iki ay geçti. İki ay önce bugün milyonlarca eve ateş düştü. İki ay önce bugün, tam da bu saatlerde arkadaşlarımız, sevdiklerimiz, canlarımız enkaz altında kaldı. İki ay önce bugün, bu saatlerde ülkece korkunç bir karanlığa gömüldük. Acısı asla dinmeyecek bir felaketle sarsıldık. 6 Şubat’ta önce 04.17’de, sonra 13.24’te gerçekleşen depremlerle ben de çok sayıda yakın arkadaşımızı kaybettim. 85 milyon olarak iki aydır kalbimiz buruk, kalbimizde büyük bir acı var. Bu acıyla karşınızdayım. Şeyma kardeşimin, depremde kaybettiğimiz on binlerin, evi barkı, iş yeri yerle yeksan olmuş yüz binlerce dostumun, arkadaşımızın hakkını arayacağız.
'KURUMLAR NASIL BU KADAR ZAYIFLATILDI'
Felaketin ilk haftasından beri sorduğum tüm o soruları, ısrarla sormaya devam edeceğim. En önemli soruları ısrarla, inatla hatırlatacağım. Cevap alana kadar da hakikat arayışımız durmayacak. Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli ve ilgili tüm bakanlar, bu sorularıma cevap verin. İlk 48 saatte ne yaptınız? Yapmanız gereken neleri ihmal ettiniz, neleri yapmadınız? Devlet kurumlarını nasıl oldu bu kadar zayıflattınız? 3 gün boyunca, 4 gün boyunca insanlar böylesine nasıl kaderlerine terk edildi?
'KİMİN TALİMAT VERMESİ GEREKİYORDU'
Sabah akşam inşaatlarla övünüyorsunuz. Nasıl oldu da günler boyu iş makinelerini deprem bölgesine gönderemediniz? Deprem bölgesindeki şehirlerin girişinde iş makineleri park edilmiş halde dururken neden insanlar günlerce enkaz altında can çekişti, soğuktan donarak öldü? Tekrar tekrar söyleyeceğim: Afet koordinasyonunda görevli tüm kurumlar dahil, herkes ilk 48 saatte ne yaptığını çıkıp anlatsın. Bunun cevabını vermek zorundasınız. Unutturmayacağız, bu soruları sürekli soracağız. Cevabını alana kadar peşinden koşacağız. İlk 48 saatte neden tüm arama-kurtarma personeli, madenciler, silahlı kuvvetler personeli afet bölgesinde çalışmalara başlamadı? Kimin kime talimat vermesi gerekiyordu? Kim, hangi talimatı bekledi? Acil müdahale gereken durumlarda birilerinden talimat almak gerekiyor muydu? İlk 48 saatte ve hatta ilk 72 saatte, kaç enkaza arama kurtarma amacıyla müdahale edilebildi?
'‘KADER PLANI’ DEYİP GEÇMEYECEĞİZ'
Neden haberleşme sistemi çöktü? İletişimin hayat kurtaracağı ilk saatlerde nasıl oldu da bazı bölgelerde tüm haberleşme ağı kesildi? Cevap verin! Tüm bu soruların cevabını sadece yaşadığımız bu afet için değil, önümüzdeki muhtemel afetlere hazırlık için de vermek zorundasınız. Bu acılara alışmayacağız. Bu ölümleri, ‘kader planı’ deyip geçmeyeceğiz. Normalleştirmeyeceğiz. Depremdeki ölümleri normalleştiren bu zihniyeti tarihe gömmenin zamanı geldi artık. Seneler evvel Ahmet Mete Işıkara, ‘Deprem öldürmez; bina öldürür’ demişti. Vatandaşlarımıza mezar olan o yuvalara, o binalara ruhsatı, oturma iznini, depremle ilgili dayanıklılık izinlerini kimler verdi? O imar barışından yararlanan ve çöken, yüzlerce insana mezar olan bina sayısı kaçtı? Bunların hepsi elinizde var. Sormaya devam edeceğiz. Bundan sonra doğal afetlerde Şeymalar ölmesin diye çalışacağız.
'HÂLÂ BARINMA SORUNU DEVAM EDİYOR'
Biz çalışıyoruz, durmuyoruz. Hem bugünün yaralarını sarmak için hem de bir daha bu acıların tekrar etmemesi için çalışıyoruz. Bakın arkadaşlar üzerinden tam 2 ay geçti. Biz elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Afet Eylem Planı’nı depremden tam 1 buçuk sene önce yayınlamışız. Bir ülke afete nasıl hazırlanır, afeti yerinden yönetimle nasıl yönetirsiniz, tek tek yazmışız. Bir tek cümlesinden istifade etmemişler. Depremin birinci ayında depremle ilgili bir rapor hazırlayıp yayınladık. Deprem sonrasında eğitimiyle, sağlığıyla, ekonomisiyle neler yapılacağını hazırladık. 273 madde sıraladık. Fakat gözleri var, görmüyorlar. Kulakları var, duymuyorlar.
Hâlâ barınma sorunu devam ediyor. Hâlâ çadıra ulaşamayanlar var. Konteynerler yetmiyor. Hâlâ tuvalet sorunu, duş sorunu, temiz içme suyu sorunu devam ediyor. Gidip görüyorum. Çadır kentleri, çadır bulamayıp hâlâ arabada yaşayan insanları görüyorum. Yakılan sobaların dumanı altında zehir solumak zorunda kalan yüzlerce çocuğun olduğu çadır kentleri ziyaret ediyorum. Yazıktır, günahtır, zulümdür.
'VEFAT EDEN İNSANLARLA NASIL HELALLEŞECEKSİNİZ'
Değerli arkadaşlarım tam iki ay oldu. İki ay önce bugün, bu saatlerde hayatlarınız geri dönülemez şekilde sarsıldı. Acımız çok derin, çok büyük ama yarınlara karşı bir sorumluluğumuz var. Benim için en önemli gündem bu. DEVA Partisi için en önemli gündem bu. Seçimler yaklaşırken, depremin ilk 48 saatinde yapılan ihmalleri, gecikmelerin sonucunda yaşanan ölümleri hatırlatacağız. Öyle ‘İlk birkaç gün aksama oldu ama’ deyip geçiştirilecek bir şey değil bu. ‘İlk birkaç gün aksama oldu.’ Eee? ‘Helalleşelim.’ Vefat eden insanlarla nasıl helalleşeceksiniz? Böyle bir şey yok.
'85 MİLYONUN CANINI PAMUK İPLİĞİNE BAĞLAMAYACAĞIZ'
Sadece 6 Şubat depremindeki acımız nedeniyle değil, uzmanların sıkça uyardığı muhtemel Bingöl, Marmara, İstanbul, Hakkâri depremleri için de yaşam için en önemli gündemimiz bu. Bir daha bu acılar yaşanmasın diye daha çok çalışmak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Açıkça ifade ediyorum: Biz, 85 milyonun canını pamuk ipliğine bağlamayacağız. Birileri heybetli külliyelerde yaşarken, kalan milyonların güvensiz evlere mahkûm edilmesine son vereceğiz. Afetlerin ardından bir yudum suya muhtaç kalan, karı eriterek su ihtiyacını karşılayan insanların, bu çağda, bu devirde böylesi bir yokluk yaşamasına bir daha müsaade etmeyeceğiz. Biz ülkemizi ayağa kaldıracağız. Bunu tek başımıza değil, sadece Millet İttifakı olarak da değil; milyonlarla beraber yapacağız. Hep beraber Şeyma’ya verdiğimiz sözü tutacağız.
'ERDOĞAN İHMALİ ÖRTMEYE ÇALIŞIYOR'
Koskoca iki ay oldu. Aradan geçen şu son 60 güne bir bakın. Erdoğan, bu tek kişilik sistemin gücüyle, ihmali, hataları örtmeye çalışıyor. Konuları kapatmaya çalışıyor. Bol bol temel atma… Attığınız temeller, kaybettiğimiz canları geri getirmiyor ki. Varsın onlar örtmeye çalışsın. Biz, yıkılmış sokaklarda benim yüzüme ‘Benim çocuğumun bana cenazesini vermediler’ diye feryat eden anneyi, ‘Başkanım, buraya kimse gelmedi, televizyonlar doğruları göstermiyor’ diyen genç arkadaşımı, yıkılan evinden çıkardığı çaydanlığı ile, demliği enkaz altında kalmış tek kalmış çaydanlık ile, bize canhıraş çay ikram etmeye çalışan güler yüzlü ablamı hiç unutmadık. Hak ettiğiniz değeri görmediğinizi biliyorum. Tüm bunların zorunuza gittiğini biliyorum. İçinize sindirmediğinizi, kabullenmediğinizi biliyorum. Biz unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. Birbirimize kol kanat germeye, beraberce yaralarımızı sarmaya devam edeceğiz. Bir kez daha tüm ülkemizin başı sağ olsun.