Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun ev sahipliğinde bugün Ankara’da “Büyükelçiler İftar Buluşması” düzenlendi. İftar programına, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Genel Başkan Başdanışmanı Ünal Çeviköz katıldı.
"Biz Avrupa Birliği aday ülkesiyiz" diyen Davutoğlu, "Türkiye’nin Avrupa Birliği vizyonu sadece dış politika meselesi değil, Türkiye’nin modernleşme ve demokratikleşme sürecinin de ayrılmaz parçasıdır. Kaldığımız yerden Avrupa Birliği ile ilişkileri devam ettirmekte kararlıyız." ifadelerini kullandı. Öte yandan Davutoğlu, vize serbestliğini en kısa zamanda hayata geçirmeyi hedeflediklerinin altını çizdi.
Davutoğlu, “Hiçbir yerde huzursuzluk olsun istemeyiz ve çevre bölgelerde kurulacak barış havzasının Türkiye’nin istikrarına katkıda bulunacağı gibi, Türkiye’nin istikrarı da çevre bölgelerdeki barışa katkıda bulunacaktır” dedi.
Davutoğlu, burada şunları söyledi:
“ÖNÜMÜZDEKİ 14 MAYIS’TA SEÇİM VAR. BU SEÇİM, SADECE TÜRKİYE İÇİN DEĞİL, TÜRKİYE’NİN KADERİ VE GELECEĞİ İÇİN”
“Ankara, yüz yıllık cumhuriyet tarihimizde barışçıl bir diplomasinin merkezi olmuş bir şehirdir. Böyle bir şehirde, Pasifik’ten Atlantik’e, Asya’dan Latin Amerika’ya, Afrika’ya kadar Avrupa’dan Güney Asya’ya kadar birçok bölgeyi temsilen burada bulunan değerli büyükelçilerimize hem ülkemizde yürüttükleri temsil çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum, hem de buradaki çalışmalarına başarılar diliyorum. Önümüzdeki 14 Mayıs’ta seçim var. Bu seçim, sadece Türkiye için değil, Türkiye’nin kaderi ve geleceği için; Türkiye’nin ikinci yüzyılı içi değil, bölgemiz ve küresel barış açısından da son derece önemli sonuçlar doğuracak bir seçimdir. Birbiri ile çelişkili birçok gelişmeler yaşıyoruz, bir taraftan iletişim teknolojisine olağanüstü gelişmeler, olağanüstü imkanlar, insanlar birbirine daha çok yaklaştırırken diğer taraftan soğuk savaş sonrası dönemde intikal eden Rusya Ukrayna savaşı gibi jeopolitik kırılmalar iç içe geçmiş durumda. Bir taraftan iklim krizi gibi insanlığın ortak tehditler karşısında bir araya getirmek durumunda bırakan çok ciddi sorunlar ile karşı karşıya bırakırken, diğer taraftan ulus devletlerin kendi içinde yaşadığı sorunlar, bölgesel sorunlar başta geliyor. Böyle bir dönemde, bütün ülkelerin barışçıl, insani ve uluslararası hukuka saygın bir politika çerçevede birleşmeleri insanların geleceği için olmazsa olmaz şarttır.
“TÜRKİYE ÇEVRESİNE BARIŞ VE DÜZEN, İSTİKRAR SAĞLAYABİLECEK KAPASİTEYE SAHİP”
Türkiye, böyle bir dönemde Afro-Avrasya merkezinde bütün bu sorunlar ile karşı karşıya kalan ve yüzleşen büyük bir ülke. Coğrafi derinliğimiz var, tarihi arka planımız var. Türkiye istikrarlı ve kendi değerleri ile barışık bir ülke olarak çevresine barış ve düzen, istikrar sağlayabilecek kapasiteye sahip. Her biriniz herhalde Ankara’da bulunduğunuz dönemde Türkiye’nin bu gücünü ve imkanını gözleme imkanına sahip olmuşsunuzdur. Ancak, bugün artık Türkiye’nin rolü ve konumu şu ana kadar süre gelen yaklaşımdan çok farklı, çok daha temelli bir değişime ihtiyaç hissediyor. Uluslararası sistem, büyük kriz yaşıyor. Evet, başta BM olmak üzere, uluslararası ekonomik ve siyasal yapılarda çözüm üretme kabiliyeti zarara uğramış durumda. Toprak birliğine ve bütünlüğüne, teröre karşı mücadele, nükleer tehdide karşı ortak mücadele konusunda insanoğlu hala tam bir istikamet kazanmış değil. Böyle bir dönemde Türkiye jeopolitik bakımından son derece önemli ve çevresindeki bölgelerle bütünleşik ülkelerin alacağı kararlar, yürüteceği politikalar belirleyici olacaktır.
“HİÇBİR YERDE HUZURSUZLUK OLSUN İSTEMEYİZ…”
14 Mayıs’tan sonra Millet İttifakı olarak, değerli Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığında Türkiye’yi demokratik değerler etrafında ve siyasal meşruiyet ve hukuk devleti bağlamında yeni bir dönüşüme sevk ederken şundan emin olmanızı isteriz ki; Türkiye, barışçıl ve insani diplomasi eksenini hiçbir zaman kaybetmeyecektir. Bu bağlamda, dört ana sütun üzerinde bütün çalışmalarımızı yürüteceğiz. Birisi, komşu ülkelerle en iyi ilişkiler ve ekonomik ve kültürel bakımından yakın temas ile komşu ülkelerin karşı karşıya kaldığı sorunların sebebi değil, o sorunların çözümüne katkıda bulunmak. Rusya Ukrayna savaşı bu anlamda Türkiye’nin kapasitesi bakımından başta tahıl anlaşması olmak üzere, taşıdığı değeri ortaya koydu. İkincisi, çevre bölgelerle. Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya, Körfez gibi çevre bölgelerde istikrarın, düzenin, karşılıklı saygının temsilcisi ve bu konuda öncü ülke olmak. Balkanlarda, Kafkaslarda ve Orta Doğu’da herhangi bir kriz olduğunda sınırdaş olmasa bile, sorunların nasıl Türkiye’ye geldiğini, Türkiye’yi içine nasıl çektiğini görüyoruz. Çünkü, Türkiye’de Bosna’daki Boşnaklar kadar Boşnak var; Arnavutluk’ta yaşayan Arnavut kadar Arnavut var… Dolayısıyla Türkiye’nin bu bölgelerde tek bir arzusu vardır, barış, barış, barış… Hiçbir yerde huzursuzluk olsun istemeyiz ve çevre bölgelerde kurulacak barış havzasının Türkiye’nin istikrarına katkıda bulunacağı gibi, Türkiye’nin istikrarı da çevre bölgelerdeki barışa katkıda bulunacaktır.
“KALDIĞIMIZ YERDEN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİ DEVAM ETTİRMEKTE KARARLIYIZ”
Üçüncüsü ise, küresel barışa katkıda bulunmak adına Türkiye, soğuk savaş döneminden kalan alışkanlıklarla asla kutuplaştırıcı, sert rüzgarları teşvik edici bir politika ve söylem benimsemeyecektir. Evet, biz Avrupa Birliği aday ülkesiyiz ve son dönemlerde ne kadar aksamış olursa olsun Türkiye’nin Avrupa Birliği vizyonu sadece dış politika meselesi değil, Türkiye’nin modernleşme ve demokratikleşme sürecinin de ayrılmaz parçasıdır. Kaldığımız yerden Avrupa Birliği ile ilişkileri devam ettirmekte kararlıyız. Sayın Cumhurbaşkanı adayımızın birçok kez vurguladığı, 2016’da nerede bırakmışsak vize serbestliğini oradan başlayarak 2016 haziranında söz verilmiş olan vize serbestliğini en kısa zamanda hayata geçirmek bizim vazgeçmeyeceğimiz hedef olacaktır.
“ABD İLE İLİŞKİLERİMİZ VE NATO BAĞLAMINDAKİ STRATEJİK ORTAKLIĞIMIZ..."
Gümrük Birliği’nin revize edilmesi ve müzakere sürecinin tekrar istenilen düzeye genişlemesi de ana hedef unsurlarından biri olacak. Asla Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini diğer ülkeler ile ilişkilerinin bir türevi ya da onlarla bağlantılı olarak görmüyoruz. ABD ile ilişkilerimiz ve NATO bağlamındaki stratejik ortaklığımız, çevrede ve küresel barışta Türkiye için son 70 yıllık diplomasinin ayrılmaz bir parçasıdır. ABD ile ilişkilerimiz asla Rusya ile olan ilişkilerimizi dengeleyici veya karşılayıcı, kutuplaştırıcı olmadığı gibi Rusya ile olan derin tarihi ve dostluk bağlarımız da ABD ve Avrupa Birliği ile kurduğumuz, kuracağımız ilişkilerin karşıtı değildir.
“TERÖRLE MÜCADELE KONUSUNDA AKTİF TUTUM ALMAYA KARARLIDIR”
Benzer şekilde başta Çin olmak üzere, Hindistan, Japonya gibi Asya ülkeleri ile kurduğumuz ilişkiler, Pasifik açılımımız, Latin Amerika açılımımız gibi, Afrika ile ilişkilerimiz Türk ve İslam İş birliği Teşkilatı ile ilişkilerimiz de, bütün bu ilişkilerin ayrılmaz ve onlarla bütünleşik unsurlarıdır. Hiçbir ilişkimizi, diğerine alternatif, hiçbir ilişkimizi diğerlerinin karşıtı, hiçbir ilişkimizi diğerinden bağımsız görmüyoruz. Bu bağlamda dördüncü önemli unsur ise, insan haklarına, demokrasiye ve uluslararası hukuka saygı bağlamında, uluslararası kuruluşlarda etkinliğimizdir. Türkiye; yurtta sulh, cihanda sulh ilkesini, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türkiye’nin temel felsefesi olarak barışçıl diplomasinin 20’nci yüzyılda en güzel ifadesi olarak benimsemiş, uluslararası hukuk ilkelerinin hayata geçirilmesine, iklim krizinin çözülmesinde öncül rol oynamaya ve tabi bütün insanlık için tehdit teşkil eden terörle mücadele konusunda aktif tutum almaya kararlıdır. Türkiye’yi tehdit eden terör örgütleri, sadece Türkiye’yi değil, çevre bölgeyi, Avrupa’yı ve bütün dünyayı tehdit eder. Teröristin ve terör örgütlerinin olumlusu, olumsuzu olmaz. Terör, insanlık suçudur. Nükleer tehdit, nükleer silahların yayılması insanlığı ciddi tehdit teşkil eden bir husustur ve iklim krizi de hepimizin gelecek nesillerin bizlerden sorumluluk beklediği bir husustur.
“14 MAYIS’TA HALKIMIZ, İSTİKRAR İÇİNDE HUZUR İÇİNDE SANDIKLARA GİDECEKTİR”
Bu bağlamda, 14 Mayıs Türkiye’de demokrasi için yeni bir başlangıcı olacak. Birçok kaygının dile getirildiğini hepimiz görüyoruz. 14 Mayıs’ta dünya ölçeğinde Avrupa standartlarında seçim olacağı kaygısı ile ilgili. Kimse tereddüt etmesin. Türk demokrasisi, olgun bir demokrasidir ve 14 Mayıs’ta halkımız, istikrar içinde huzur içinde sandıklara gidecektir.”