BÜŞRA AKDAŞ | KARAR
Kahramanmaraş'ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 şiddetlerindeki depremlerin ardından bölgedeki duruma dikkat çekmek için açıklamalarda bulunan CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin'in cümleleri büyük yankı uyandırırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından da kendisi bizzat hedef alınmıştı. 14 Mayıs genel seçimleri için açıklanan listede Şahin’in isminin bulunmaması ise eleştiri konusu oldu.
Suzan Şahin, bugün Halk TV'de İsmail Küçükkaya'nın sunmuş olduğu Yeni Bir Sabah programına konuk olurken, Maraş depremlerinden en çok hasarı alan Hatay'daki son durumu anlattı. Şahin, ilk olarak bölgede büyük bir konteyner eksikliği olduğunu söyleyerek, AFAD'ın vatandaşların yaptığı yardımlara isim yazma çabasına girdiğini ifade etti. Şahin, konu ile ilgili olarak, "Önce çadır yoktu. Birileri geldi hayırseverler, kutup yıldızları... Bir şekilde yemek verdi, çadır verdi. Onu verdi, bunu verdi. Şimdi sırayla AFAD, bunların hepsini sahiplenmeye çalışıyor. Yani değiştirmeyen, yenisini kurmayan, üzerine AFAD yazmaya falan... Maksat; bunların hepsini kendi yapmış olacak. Yani zamanında AFAD'ın yolsuzluklarına bakmayanlar, şimdi isim yazma çabasındalar" dedi.
Hatay CHP Milletvekili Suzan Şahin
Depremin üzerinden iki ay geçmesine rağmen hala büyük bir yemek ve hijyen sıkıntısı olduğunu aktaran Şahin, bazı bölgelerde 100 kişiye bir tuvalet ya da duşun düştüğünü dile getirdi. Hala insanların iki öğün yediğini ifade eden Şahin, verilen bu öğünlerin yeterli besin değerleri taşımadığını da ifade etti.
Tüm bu yoksunlukların yanında asbest tehlikesine de dikkat çeken Şahin, şehrin çok yakınına molozların yığıldığını söylerken, bu durumun vatandaşlar için büyük bir kanser riski taşıdığını da konuştu. Bu tehlikenin de haricinde şehre uçakların inişinin kaldırdığını açıklayan Şahin, bu durumun bölgede seçim için yapıldığı söylentilerine sebep olduğunu ve bu tutumdan bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.
Şahin'in cümlelerinin satırbaşları şu şekilde:
"Yavaş yavaş herkes, haklı olarak bölgemizden çekilmeye başladı. İki ayın üzerinde bir zaman geçti. Dolayısıyla herkes yüreklerinde bizi taşıyarak kendi hayatına devam ediyor. Türk halkı inanılma bir dayanışma gösterdi.
İlk günler bir korku filmi içerisindeydik. Aç kaldık, susuz kaldık, açık kaldık. Kayıplarımız oldu. Hayatlarımız dağıldı, dünyadan koptuk. Bu insanların üzerini örttü. Nüfusumuzun yarısı şehir dışında. Nüfusumuzun yarısı şehir dışında. Bizim ilimizde olan felaketi ilk olarak kimse fark etmemişti.
Önce çadır yoktu. Birileri geldi hayırseverler, kutup yıldızları... Bir şekilde yemek verdi, çadır verdi. Onu verdi, bunu verdi. Şimdi sırayla AFAD, bunların hepsini sahiplenmeye çalışıyor. Yani değiştirmeyen, yenisini kurmayan, üzerine AFAD yazmaya falan... Maksat; bunların hepsini kendi yapmış olacak. Yani zamanında AFAD'ın yolsuzluklarına bakmayanlar, şimdi isim yazma çabasındalar.
Hatay'daki konteyner kentlerin emin olun yüzde ellisini hibe yoluyla bağışçılar yaptı. Bağışçılar, iş adamları; kendi personellerine, bazı sivil toplum örgütleri, bazı belediyeler... Bu yüzde elli bağışı yapanlar kendi konteyner kentlerini kurdular. İktidarımızın yapacağı konteynerlerınlarin yüzde 5'i, 10'u bile tammalanmadı.
Hızlı bir şey yapılıyor. Bunları da içine alarak rakam veriyorlar. Hayırseverler ve bağışçıların toplam rakamına girince, ikisini birleştirdiğimizde dahi yüzde 20, yüzde 25 civarında konteyner kentler var. Gerisi çadırlarda yaşıyor.
TOKİ'ye gelince... Sadece Hatay'da 203 bin civarında ev yapmaları lazım. Planladıkları ortalama 70 bin civarı. Yani yüzde 30'unu planlıyorlar. Mart ayında yüzde 5'lik kısmına başlayacaklardı, yüzde 25'lik kısmına ise güya nisan ayında başlayacaklardı. Yani toplamda hedef yine yüzde 30. Geri kalan yüzde 70, yüzde 80 ne olacak?
En büyük problem şu; insanlar zaten fakirdi ama deprem bölgelerindekiler artık muhtaç hale geldi. Dediler ki orta hasarlı ve ağır hasarlı binaları yıkacağız. Orta hasarlı olanlara da girmek yasak dediler, onlar bir talan oldu. Son, "Taşıyın" dediler. Ama o insanlara para yatmadı. Çoğu hala 10 bin liraları almadı. Türkiye'nin gerçeğini bilmezmiş gibi üç bin lira kira bedeli veriyorlar. Üç bin liraya kira yok.
'MEYVENİN NE OLDUĞU UNUTULDU'
Maalesef, dengeli beslenme konusu hiç konuşulmuyor. Bunu denetleyen falan da yok. İnsanlar neredeyse Ramazan ayına kadar kahvaltı yapmadı. Şimdi bazı çadırlar Ramazan ayında sahur ve akşam olmak üzere iki öğün yemek alıyor. Bazı çadırlar ise üç öğün. Düzensizlik ve dengesizlik var. Neden bu oluyor? Bazılarına gönüllüler veriyor bazılarına ise Spor Bakanlığı hazırlıyor. Gönüllüler biraz daha bonkör. Eti, sütü, her şeyi bol koyuyorlar. Mesela menünün birinde pirinç pilavı, sütlaç. Bir diğerinde pirinç pilavı, patates, kabak, havuç... Çadırlar aynı yemeği yemiyor. Çünkü farklı insanlar götürüyor. Değişik yerlerden yemek geldiği için eşit bir menü yok. Özellikler KYK, Spor Bakanlığı ve AFAD'ın verdiği yemekler, dengeli beslenmeye uygun değil. Çadırlara verilen yemeği de insan sayısına göre vermiyorlar. Yani koordinasyon hep bozuktu hala bozuk. Çocuklar çok sorun yaşıyor. Mesela meyve unutuldu. Meyve yok artık. Kahvaltı zaten hiç yok.
'KİMSE SORUMLULUK ALMADI'
Bu konuşmadan sonra çok şeyler oldu. Bizim orada deprem olduğunun farkına vardılar. Bu kadar insan öldüğünün, bu kadar yaralı olduğunun, bu kadar bekleyen insan olduğunun... Ondan sonra sırayla iktidar mensupları geldi. Hatta sayın Cumhurbaşkanı, ban birkaç söz söyledi. Dedi ki, "O ne konuştuğunu bilmiyor". Çok da önemli değil. Ben ne konuştuğumu biliyorum. Herkes sorumlu ama hiç kimse sorumluluk almadı. Ve hala bu tedbirleri yapma konusunda birleşemiyoruz. İstişareye bile açık değiliz. Sürekli böyle araştırma komisyonlarında boş boş tespitler yapıyoruz.
'100 KİŞİYE BİR TUVALET DÜŞÜYOR'
Denetlemeleri de kimse sağlıklı yapmıyor. Öyle bir konuma geldi ki. Adeta paslaşan bir yapı var. Mesela organize ettikleri toplam 72 konteyner kent, 62'si bağışçılar tarafından yapıldı. Bazı vatandaşlar en kötü koşulları yaşayıp konteynerlere gitmek istemiyorlar. Birincisi benim memleketim çok sıcak. Hem çadır hem konteyner memleketime uygun değil. Bir an önce yaşam alanları olması lazım. Böcek, hijyen, salgın hastalık... Bit, uyuz, ishal gibi şeyler zaten var. Hala tuvaletler ve duşlar yetersiz.
AFAD'ın verdiği bilgilere göre; 40 kişiye bir tuvalet, bir duş düştüğünü yazıyor burada. Ki öyle değil. Bazı yerlerde böyle, bazı yerlerde 80 kişiye, bazı yerlerde 100 kişiye düşüyor. Dengeli bir dağılım da yok. Konteynerler önce boş geldi. Sonradan bu konteynerler tasarlanmaya başladı. O konteyneri getirmek de parayla. Şunu düşünmediler; bunu yapacak bir konteyner fabrikası bu bölgeye kurmak. 10 bin dönümlük bir arazi vardı. Bu şekilde istihdam da sağlardık. Biz işsiz de kaldık, ne yapacağız?
'ÜÇ-BEŞ SENE SONRA KANSER OLACAKLAR'
Bizim bölgemizde, şehir içinde bir stoklama var. Bu çok büyük bir hata. Şehre çok yakın bir yerde molozları stokluyorlar. Biliyorsunuz asbest, üç-beş sene sonra herkesin kanser olacağı bir konu. Halk buna isyan ediyor. Duyan yok. Bunların şehirlerden uzak ve ayrı ayrı stoklanması lazım. Ama kepçeler buradan alıyor, şuraya döküyor. Tarım alanlarına ise bu çok fena şekilde zarar veriyor. Tarıma verdiğimiz zarardan artık gerçekten vazgeçelim. Hem o alanlara inşaat stoku yapmaktan vazgeçelim. Bizi kurtaracak olan yine orada ürettiklerimiz. Bİz büyük bir riskle karşı karşıyayız; kuraklık ve açlık. Bu gerçeği artık herkesin görmesi lazım.
'AÇIKLANAN ÖLÜ SAYISINA İNANMIYORUM'
Hatay'da 6 bin civarında yıkık var sadece. 26 bin civarında ise ölü olduğu söyleniyor ama ben bu sayısının doğru olduğuna inanmıyorum. Şöyle bir rakam var; 18 bin 150 bina ilk deprem olduğunda tuzla buz yıkıldı. 15 bin 150 binadan 50 bin 399 can kaybının olduğu söyleniyor. Yani her binada iki kişi... Böyle bir şey yok.
Hatay'da bu depremden sonra resmi rakamlara göre; 550 bin kişi civarında falan diyorlar ama onlar şöyle; yol, yakıt, otobüs parası için kendilerine başvuran kişiler... Ama kimseye haber vermeden kendiliğinden giden insanımız ise 800 bin civarında.
Seçmen olarak da yaklaşık 240 bin seçmenimiz şehir dışında bizim. Bunların bir kısmı bulundukları yerlerde oy kullanmaya karar vermişler. Birçoğu sağlıklı gitmedi. Bölgeye uçağı kaldırmaları çok sıkıntı. Bence bu tutumlarından vazgeçmeliler. Seçmenler oraya gelmesin diye yapıldı algısının yaygın olduğunu söylemek isterim."