SALİHA SULTAN/BUDVA
Türkiye’nin öncülüğünde 42 ülkeden 300 hukukçunun katılımıyla Karadağ’da gerçekleştirilen ‘Avrasya Hukuk Kurultayı’ devam ediyor. Kurultayın bugünkü ilk panelinde teknolojinin gelişimiyle birlikte özellikle gelişmiş ülkelerin yeni kaynak arayışlarının önemli bir alanı olan ‘Deniz Kaynaklarının İşletimi’ konusu masaya yatırıldı. Panelde yurtdışından Etaterina Antsygina konuşmacı olurken, Türkiye’den ise Ankara Üniversitesi Deniz Hukuku Ulusal Araştırma Merkezi (DEHUKAM) araştırmacıları ve doktora öğrencileri Mairam Mgeladze, Seyhan Gül Yılmaz ve Berilşah Kocabıyık konuşmacı oldu.
Panelde ilk sözü alan Mairam Mgeladze, deniz kaynaklarının kullanımı konusunun karmaşık bir konu olduğunu vurgulayarak, “Deniz genetik kaynakları kullanımında kaynaklara bakışımız nasıl olacak? Ay’a yaklaştığımız gibi, Ay herkese aittir ortak mirastır diye mi bakacağız? Eğer deniz genetik kaynaklarını ortak miras prensibinde ele alacaksak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında bir orta yol bulmak lazım” dedi. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde (UNCLOS) spesifik olarak deniz kaynaklarının ne olduğunun belirtilmediğini vurgulayarak, yine de sözleşmeyi önemsemek gerektiğinin altını çizdi. Mevcut sözleşmelerin diplomatik dille yazılmış hukuki metinler olduğunun altını çizen Mgeladze, geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
YILMAZ : EŞİTLİK VE DENİZLERİN SERBESTİSİ İLKELERİNE UYGUN ALTERNATİF REJİM GELİŞTİRİLMELİ
Deniz yenilebilir enerjilerin anlaşmalarda yer almadığının altını çizen DEHUKAM doktora öğrencisi Seyhan Gül Yılmaz da, “Ulusal yetki alanlarının ötesinde deniz yenilenebilir enerji kaynaklarını kurup işletebiliriz ama UNCLOS doğrudan bunların kullanımına ilişkin referansta bulunmuyor o nedenle bir boşluk var” diye konuştu. Yılmaz, “Açık denizlerde belirli özgürlükler ve kısıtlamalar bulunuyor, ancak enerji işletimine dair herhangi bir atıf olamadığı için diğer devletlerin aynı alandaki faaliyetlerini etkileyebilir ve anlaşmazlıklar çıkabilir” ifadelerini kullandı. Hiçbir devlet açık denizinde egemenlik iddiasın bulunmadığı için bir özgürlüğün söz konusu olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Rüzgar enerjisi çitliklerini geniş alanlara kuruyorlar ve büyük alanları kapsıyor. Bu çiftlikler deniz alanı üzerinde oldukça işgal edici bir duruma sahipler ve açık deniz rejimini bunu düzenlemediği için ilk gelen kullanır şeklinde bir uygulama var” bilgisini verdi. Yılmaz, bazı durumlarda liman idarelerinin kontrolünün mümkün olduğunu ancak yenilebilir enerji geldiğinde devletin kontrolünün de mümkün olamayacağı görüşünü aktararak, “Evet sürdürülebilir ve sıfır emisyon bir enerji fakat hala bu enerji üretiminin denizler üzerindeki etkisini henüz bilemiyoruz. Buna özgü özel kuralların çıkarılması ve tedbirlerin uygulanması gerektiğine inanıyorum. Kullanılmayan tesisler elli yıl içerisinde terk edilebilir. Açık denizlerdeki terk edilmiş tesislere ilişkin hiçbir bir düzenleme de yok” ifadelerini kullandı. Yılmaz, soruna ilişkin çözüm önerilerini şöyle aktardı: “Sahil devletlerinin münhasır ekonomik bölgeleri genişletilmesi, ancak fizibilite değil çünkü denize kıyısı olmayan devletleri olumsuz etkileyecektir. Bölgesel yönetim yaparsak bu eşitliğe aykırı olacak ve ulusal yetki alanlarının dışındaki balıkçılıkta olduğu gibi kullanım özgürlüğü sağlamayacaktır. Belki mekânsal deniz planlaması uygulanabilir. Bunu planlamak için sınır ötesi bir uluslararası düzenleme otoritesinin olması gerekir. Deniz yenilebilir enerji kaynaklarının yönetimi için de bu şekilde düzenlenebilir.”
Seyhan Gül Yılmaz
KOCABIYIK: UNCLOS’A TARAF OLSUN OLMASIN BÜTÜN ÜLKELER İŞİN İÇİNE KATILMALI
DEHUKAM doktora öğrencisi ve araştırmacısı Berilşah Kocabıyık da, herkesin tükettiği teknolojinin üretilmesi için minerallere ihtiyaç duyulduğunun altını çizerek, “Karadaki mineraller azalmakta. 150 yıldır artık denizlere bakılıyor ve bazı şirketler bunlardan faydalanmaya hazır hale geldi. Bu durum dünyanın refahına mı hizmet eder yoksa sonunu mu getirir henüz bilmiyoruz” diye konuştu. BM Uluslararası Denizcilik Otoritesi (ISA) ve UNCLOS’un amaçlarından bahseden Kocabıyık, şunları kaydetti: “Derin deniz yatağı kıta sahanlığının bitti yerde başlıyor. Deniz yatağı UNCLOS sözleşmesiyle, devletler arasında denizlerin zenginliğinin daha adil paylaşılması için belirlendi ve gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasında bir orta yol bulunmaya çalışıldı. ISA’nın ise yasa koyuculuk, düzenleyicilik ve gözetim başlıklarında üç temel rolü var. ISA komite, konsey gibi organları aracılığı ile çalışıyor, gelecekte işletim ve menfaat sağlama faaliyetlerine daha çok eğileceği, ‘ISA Enterprises’ komitesi de kuruldu ancak bu komite faaliyetlerine henüz başlamadı.”
Berilşah Kocabıyık
Kocabıyık, insanlığın uzayla ilgili bilgisinin derin deniz yatağı bilgisinden daha fazla olduğunu dile getirerek, “Derin deniz yatağına nasıl zarar veriyoruz, daha çok araştırmamız lazım. Bunun telafisi nasıl olacak, ISA bunun için bir telafi fonu planlıyor ama masada birçok konu olduğu için bekliyor. İnsanlık dediğimizde bütün ulusları kastediyoruz, ama UNCLOS taraftarı olmayan devletler sahadaki faaliyetlere katılamıyor ve oy hakları da yok” ifadelerini kullandı. Kocabıyık, şu görüşlerini aktardı: “İşletme faaliyetleri başladığında gelişmekte olan ülkeler ve gelişmiş ülkelerdeki uçurum daha da artacak. Türkiye ulusal menfaati gereği UNCLOS’a taraf değil, ancak sahanın gereklerine itiraz etmiş de değil, tam tersine desteklemiş durumda. Yani bir anlaşma olması lazım, taraf olmayan devletlerin de, örneğin balık rezervi ve ulusal yetkinin ötesindedeki biyoçeşitliliğin korunmasına ilişkin anlaşmalara katılabildiği gibi bu rejime de katılabilmesi lazım. Bunun bir çözümü bulunmalı, aksi takdirde bazı ülkeler geride kalacak, dışarıda bırakılacak. Derin deniz yatağı minerallerine ihtiyaç günden güne artmakta ama çevre faktörünü de gündeme almak durumundayız, UNCLOS’a taraf olsun olmasın bütün ülkeler işin içine katılmalı, adil rekabet standartlarını taraf olsun olmasın her ülkeye tanınmalı.”
KURULTAY YARIN SONA ERECEK
İlki 2014 yılında Saraybosna’da, ikincisi 2018 yılında Bakü’de gerçekleşen, üçüncüsü Budva’da düzenlenen Avrasya Hukuk Kurultayı yarın sona erecek.
Kurultayda bu yıl Türkiye’den 200, yurt dışından 100 akademisyen ve hukukçu olmak üzere 42 farklı ülkeden katılımcı yer alıyor. ‘Deniz Hukukundaki Güncel Gelişmeler’ ana konusuyla, Türkiye Hukuk Platformu öncülüğünde Ankara Üniversitesi Deniz Hukuku Ulusal Araştırma Merkezi (DEHUKAM) tarafından düzenlenen Kurultay, Adalet Bakanlığı, İbn Haldun Üniversitesi, Uluslararası Hukukçular Birliği (UHUB) ve Anayasa Hukukçuları Derneği iş birliğiyle gerçekleştiriliyor. Kurultay kapsamında düzenlenen uluslararası sempozyuma U.S. Naval War College, UMIP, Maritime Institute of Malaysia (MIMA), Instituto Maritimo Espanyol (IME), Hamburg Üniversitesi, International Center for Ocean Governance (ICOG), Australian National Center for Ocean Resources & Security (ANCORS) gibi kurumlar destek veriyor.