DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Habertürk TV'de canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Babacan programda partisinin iktidara geldiğinde öncelikli değineceği konulara da dikkat çekti. Babacan, "Bugün iktidar olursak ilk üç işimiz; İfade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve liyakat olacak" dedi.
Babacan'ın sorulara verdiği yanıtlardan öne çıkan başlıklar şöyle:
İçinde bulunduğumuz coğrafya insan hareketlerinin içinde yer aldığı coğrafya. Şu anda Türkiye'nin karşı karşıya olduğu mesele sınır güvenliği sağlanamaması ve bir de göçmen politikasının olmaması. Ülkeler göçmenlerle ilgili uzun vadeli politika belirler. Özellikle başta Suriye'den gelen vatandaşlar olmak üzere 6,5 ila 8 milyon arası tahmin ediyoruz. Ciddi kayıt dışı olan yabancı ülkelerin vatandaşları yaşıyor şu anda. Daha önce TÜİK Başkanlığı yapmış bir arkadaşımız şu anda genel başkan yardımcımız. Türkiye'ye giriş yapıp, çıkış yapmayan yüksek sayıda insan var. Türkiye adeta kendi ülkesinde yaşayan insanlardan habersiz. Suriye'de şartlar çok kötü. Türkiye'de yaşayan Suriyelilerle ilgili sorunlar var. Şimdi Afgan göçmenleri ve insan kaçakçılığı ile iddialar var. Bu kadar nasıl elini kolunu sallayarak gelebiliyor. ABD ve Kanada'da yapılan açıklama 'Türkiye'den vize için başvurun biz size yardımcı olacağız' sözü bu konudaki kuşkuları arttırıyor. Sayın Erdoğan ile Biden'ın yaptığı konuşma marjında bunları yaşıyoruz biz. Türkiye'nin Kabil havaalanını koruması bizim milli çıkarlarımız açısından ne olacak? Türkiye ile Afganistan arasında çok ciddi kardeşlik var ama bizim havaalanını korumakla ilgili milli çıkarımızı birisi çıkıp açıklamalıdır.
Türkiye'nin ABD ile yaptığı görüşme acaba başka bir şeylerin pazarlığı mı, S-400, Halkbankası meselesi de var mesela. Surye'den gelenlerde sivil ağırlıklı bir görüntü vardı. Afganistan'dan gelenlerde böyle bir görüntü yok. Bu işi ortada bırakmak hükümetin yapacağı bir iş değil. Olan bizim ülkemize, vatandaşlarımıza oluyor. Bu göç meselesine asla ve asla ırkçılık, yabancı düşmanlığı çerçevesinde bakamayız.
Uluslararası hukuk çerçevesi ve insani reflekslerle bakmalıyız. Aynı zamanda kendi vatandaşlarımızın açısından bakmalıyız. Burada acaba milli menfaatler mi acaba üç beş kişinin menfaati mi, öğrenmek istiyoruz. Şu anda bir Suriye stratejimiz yok. Sadece kavga, meselelerde taraf olan başka ülkenin iç siyasetlerinde karşı taraf arayışında olan bir zihniyet şu anda bizi yönetiyor. Bunlar mutlaka bir gün gelip kendi ülkelerine döneceklermiş gibi Türkiye'nin politika çalışması lazım. Madem bu insanlar artık ülkemizde, yaşadığı dönemde de onları mümkün olduğunca topluma entegrasyonla ilgili özel programlar lazım.
"TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK SORUNU STRATEJİ EKSİKLİĞİDİR"
Şu anda Türkiye'ye gelen kişilerin önemli kısmı Suriye'deki iç savaşın yaşandığı zaman çıktı. O zaman Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı bunun sorumlusudur. MGK üyeleri tabii ki önemli ama. Bu kararlar anlık verilen kararlarla yönetildi. Bunlar bakanların kendi aralarında ve Başbakan'la konuşarak alınan kararlardı. Türkiye'nin en önemli sorunu strateji eksikliğidir. 2007-2008 Dışişleri Bakanlığı dönemdi benim. Sayın Erdoğan ile Sayın Biden'ın NATO marjında görüşmesi çok gecikmiş bir görüşmeydi. Sayın Biden seçilmiş, 6 ay telefona bile çıkmamış. Bunlar hep sıkışmışlığın ifadesi. Şu anda Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi en riskli alanlardan bir tanesi dış politikada tek kişi üzerinden baskı ile kurulabilme riski. Bizim uluslararası meselelerde ülkemizin menfaati nedir, bunun çıkıp açıklanması lazım.
"HEDEF GÖÇMENLERİN ÜLKELERİNE DÖNMESİ OLMALI"
Göç konusu pekçok ülkede Almanya da dahil olmak üzere geçici durum olarak kabul ediliyor. Sebebi ne olursa olsun kayıt altına almak lazım. Kim olduğunu bilmemiz lazım. Onların toplumla uyumlu bir şekilde sağlayacak ortam hazırlamamız lazım. Tabii ki hedef bir gün gelip ülkelerine dönmesi olmalı. Perspektif bu olmalı. Kayıt altına aldıktan sonra çalışacaksa çalışsın, hasta ise mutlaka hizmet verilecek. Mutlaka stratejimiz olması lazım. Almanya'da 65-70 olan kendi vatandaşımız yanıma gelip, 'Oğlum ben 30 senedir Almanya'dayım ama 30 kelime bile Almanca öğrenmedim elhamdülillah' dedi. Çünkü mutlaka Türkiye'ye döneceğini düşünüyor. Konu çok boyutlu bir konu. Eğer ekonomi iyiyse, ülke büyüyorsa, işsizlik azsa fazla insanların dikkatini çekmiyor. Ama ekonomi zayıf, insanlar işsiz, yoksul ve açsa o zaman devletin Suriyelilerle ilgili attığı adım dikkat çekiyor. Bu iş ekonomiden ve herkesin iş güç sahibi olmasından geçiyor.
"SURİYE'DEKİ SIKINTIDA TÜRKİYE'NİN BİR MİKTAR PAYI VAR"
Şu an Türkiye'nin hiçbir politikası olmadığı için. Kimi zaman 'muhacir-ensar' diyorlar kimi zaman sınırlara gönderiyorlar. Bir strateji, politika, tutarlılık yok. Bu kadar insan varsa şu anda bunun asli sorumlusu şu anda Türkiye'yi yöneten hükümettir. Suriye'de bu kadar sıkıntı varsa Türkiye'nin bir miktar payı var herhalde. Burada geniş bir popülizm ve istismar alanı var. Biz DEVA Partisi olarak bu alana asla girmeyeceğiz. Afgan ve Suriyelilerin geri dönmesi oradaki istikrara bağlı olacaktır. Bugün niye hala Afgan vatandaşı İran sınırından niye geçiyor? Bu niye engellenemiyor. Hükümet diyecek ki, 'Ben sınır güvenliğini sağlayamıyorum' diyecek ya da 'Biz bir söz verdik, bu söz kapsamında geliyorlar' diyecek.
"TÜRKİYE BAŞKA ÜLKELERİN İÇ SİYASETİNDE TARAF OLDU"
ABD ve Kanada vize için başvururlarsa veririz dediler. Burası insanların yığılacağı bir istasyon mu. Bizi tampon ülke görüyorlar. Biz dış politika perspektifimizde öncelikle siyasi diyalog, istişare, diplomasi, sorunların barışçıl yöntemlerle çözümünün öncelenmeşi var. Başka ülkelerin iç siyasetleri biz taraf olmamalıyız. Türkiye başka ülkelerin iç meselelerinde, seçimlerinde alenen taraf olmaya başladı. Bu adeta bayrak sallayarak övünç kaynağı haline geldi. Biz o kadar güçlüyüz ki demek istediler. Bu çok yanlış. Taraf olduğunuz parti kaybederse ne olacak? En az 5 yıl o ülkeyle ilişki bozuluyor. Hele demokrasi yoksa otokrat bir rejim varsa o otokrat kişinin ölümüne bağlı oluyor yeniden düzelme. Maalesef Türkiye'nin caydırıcı gücü artıyor askeri gücünüzü test ettiğinde. Kullanmadığınızda caydırıcı oluyorsunuz. Kullanınca test ettiriyorsunuz. 34 tane şehit verdikten sonra sayın Putin'in kapısında beklemek zorunda kalmadık mı?
"DİPLOMASİ UZMANLIĞI TAMAMEN SAF DIŞI BIRAKILDI"
Devletin görüşmeyeceği kimlerdir? Terör örgütleridir. Onu istihbari anlamında yapabilir. Gerektiğinde görüşür. Devlet resmi kanallardan terör örgütüyle görüşmez. Ama onun haricinde dış politika kişilleştirilirse o zaman duygular ve kişisel pozisyonlar kilitliyor ülkeyi. 'Ben onun elini sıkmam, masasında oturmam' derseniz onlar da Doğu Akdeniz'de el sıkışırlar. Doğu Akdeniz'de akılları başları gelince Kahire'ye heyet gönderdiler. Devlet iseniz herkesle görüşürsünüz. Görüşmenin seviyesini belirlersiniz. Öyle anlar gelir ki, 'hemen görüşmeyelim, bakanım görüşsün' deseniz bile yaptırım etkisi olur. Diplomaside sonsuz çözüm vardır. Türkiye'nin diplomasi uzmanlığı tamamen saf dışı bırakılmış durumda.
"TÜRKİYE'DE DIŞ POLİTİKA YOK, DIŞ POLİTİKA SETİ VAR"
Türkiye'nin dış politikasında en önemli sorun, o ülkenin iç siyasetinde taraf olmaması. O ülkeyle iş yapacaksınız. Şu anda Türkiye'de dış politika yok, dış ilişkiler seti var. Kapsamlı çözüme bakacaksınız. Türkiye'nin dış politikasını masaya yatırmak lazım. Türkiye uzun vadede komşularıyla nasıl bir ilişki kurmak istiyor? Bu konularda hiçbir çalışma yok. Uluslararası kuruluşlarla beraber çalışması lazım Türkiye'nin. Göç konusunda yükün paylaşılması çok önemlidir. Siyasi, sosyal, maddi yükten bahsediyorum. Bunun uluslararasında paylaşılması lazım.
"SEÇİMİ KAZANALIM DERKEN TÜRKİYE'Yİ KAYBETMEMELİYİZ"
Bugün Ankara'da Önder mahallesinde bir olay yaşandı. Suriyeliler ile bizim vatandaşlarımızın oturduğu bir yer. Nefret söylemi, insanların zihinlerine nefret tohumlarını ekme psikolojiyi etkiliyor. Seçimi kazanayım derken ülkeyi kaybetmemek lazım. İktidar partisi böyle bir yanlışı yaptı. Şu anda ülkemizdeki yaşayan yabancılar üzerinden kendi vatandaşlarımızın olumsuz bakmasını sağlamak için bir iklim oluşturmak çok tehlikeli. Yangın bölgesindeydim. Vatandaşlarımız o psikolojiyle arabalara bakmaya başlamış. Bir kaç arabadan Suriyelileri indirip, şiddet uygulamışlar. Bu ülke bütün insanlarla beraber bizim ülkemiz. Biz 1,5 yıldır bir siyasi parti olarak bütün bu sorumluluğu omuzda hissederek taşıyoruz.
"O UÇAĞIN MALİYETİNE 50 TANE SÖNDÖRME UÇAĞI ALABİLİRSİNİZ"
Türkiye'nin yangın söndürme uçakları var aslında. Bunlar Türk Hava Kurumu'nun. Daha önce kullanıldı. Hatta benim Dışişleri Bakanlığım döneminde Yunanistan'a gönderdik. Şu anda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bütün yetkiyi elinde topladığı için, sayın Erdoğan'ın dikkatine gelmiyorsa kalıyor o konu. Bir makbul kurumlar var bir de tu kaka diye bakılan kurumlar var artık. O dönemde ekonominin başındayız biz. Acil sorunlar, afetler gündeme geldiği zaman anlık olurdu. Bunlar koskoca devlet için para değil. Yangın söndürme uçağı filosu kaç para ki? Cumhurbaşkanlığı için özel yaptırılan bir uçak var. Onun maliyetine tam 50 tane yangın söndürme uçağı alırsınız. Yangın söndürmeden sorumlu kim? AFAD mı? Direk Cumhurbaşkanlığına mı bağlı? Türkiye'nin yangın söndürme uçağı alamaması tamamen kötü yönetimdir.
"BM'NİN BU KONUDA YAYINLADIĞI RAPOR ÇOK ÜRKÜTÜCÜ"
Bugün Orman Bakanlığı var Türkiye'de. THK bu durumlarda destek, hizmet istenen bir kurumdur. Yangınlarla ilgili büyük bir gerçekle karşı karşıyayız. İklim değişikliği meselesi var. Daha üç gün önce BM çok ürkütücü bir rapor. Eğer acil tedbir alınmazsa daha önceki beklentilerden çok daha kısa sürede küresel ısınmanın daha fazla olacağı, bazı alanların sular altında kalabileceği, çölleşmenin azalacağı, ormanların azalacağı yönünde. Bununla ilgili Türkiye'nin iklim politikası yok. Biz 56 maddelik eylem planı hazırladık. Önümüzdeki salı günü Afet Eylem Planı'nı hazırlayacağız. Seçimlerden sorumlu hükümetin bu konuda neler yapabileceğini açıklayacağız. Türkiye çölleşme kuşağının ortasında yer alıyor. Biz sadece su yönetimi kurumumuz olmalıdır. Bu konuda uzman ekibimiz var. Hepsi dijital ortamda toplanıp, çalışıyoruz.
"CUMHUR İTTİFAKI'NDA YER ALMAK GİBİ BİR İHTİMAL YOK"
1,5 yıllık siyasi partiyiz. Şu anda kendi özgür kimliğimizi inşa etmek önceliğimiz. DEVA Partisi diğer partilere benzemiyor. Yepyeni bir siyasi duruşu vatandaşlarımıza mümkün olduğunca anlatabilmemiz gerekiyor. Öte yandan son seçimlerle beraber özellikle Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle ilgili seçim ittifakı opsiyonu oluştu. Hukuken ittifak denecek bir şey yok ortada. Ara ara diğer partilerin başkanları da seçim yaklaşınca bakılacağını ifade ediyorlar. Biz kesinlikle ittifakta yer almayız demiyoruz. Günü geldiği zaman, ittifaklarla ilgili partimizin yetkili organlarında tartışır kararı veririz. Şu an ülkeyi yöneten partilerle birarada olmamız mümkün değil. Cumhur İttifakı'nda yer almamız kesinlikle mümkün olamaz. Şu an Türkiye'yi yöneten ortaklığın asla ve asla sorunlara çözüm olacağını biliyoruz. Siyasi partilerle diyaloğumuz var, görüşüyoruz. Sayın başkanlarla telefonla görüşüyoruz. Gerektiğinde samimi olarak oturup konuşuyoruz. Önemli olan bu diyalog zeminini sıcak tutmaktır.
"2022'DE SEÇİM YAPILMA İHTİMALİNİ GÖRÜYORUZ"
Teorik yaklaşımlar sadece kamuoyu anketlerin rakamlarına bakılarak masa başı değerlendirmeler. Sahada gördüğümüz vatandaşlarımızın DEVA Partisi'ne ilgi ve alakası başka, masada yapılan çalışmalar bambaşka. Kamuoyu araştırmalarında geniş bir aralık var. Biz şu anda hala teşkilatlanmamızı büyük şehirlerde yeni başlatıyoruz. Bugüne kadar İstanbul'da açılış ve kongre yapmadım. 48 ilde, 300'ün üzerinde ilçede kongre yaptık. Bizim zamanlama stratejimiz çevreyi sağlama almak, hukuken seçime girme hakkını elde etmek ve daha sonra büyük şehirlere gelmek. Bursa'da, İstanbul'da kongre yapmadık. Büyük illerde çalışmaya yeni başlıyoruz. 8 ayda eşiği geçtik. Küçük ilçe ve ilerde hareket ettik. Seçim kararı alınırsa hazırlıksız yakalanmak istemedik. Partimiz kurulmadan önce bana soruyorlardı. Seçimi soruyordu. 2022 yılında seçim olma ihtimalinin 2021 ve 2023'e göre daha fazla ihtimal olarak görüyorum. Ancak ihtimallerden bahsedebiliriz, çünkü kararı biz almıyoruz. Ortaklık dışarıdan sağlam gibi görünüyor, iç yüzünü bilemeyiz. Bu ortaklık çatladığı anda ülke seçime gidebilir.
"BÖYLE BİR ORTAMDA SEÇİM KARARI ALIRSA KAYBEDER"
Dünya ekonomisine baktığımızda pandemi sonrasında güçlü bir hareketlilik var. İçeride içeride işler sıkıntılı ama ihracat iyi. İhracat demek başka ülkelerin vatandaşlarının durumu iyi demektir. Bizim ekonomimizde asır önemli olan iç tüketim. İçeride emeklimiz, sağlık görevlimiz, işçimiz daha iyi yaşam standardına kavuşmadan ekonominin iyi olduğunu söylemek mümkün değil. Rakamlara bakıyorsunuz tamamen stabil durumda. Enflasyon yüzde 18.9 gibi açıkladılar. Enflasyon faizi geçince Merkez Bankası'nı zorlayacak. Unun, şekerin, çayın fiyatlarına bir bakın. Yüzde 18-19 artan bir şey var mı? Satın alma gücü çok düştü. Böyle bir tabloda içeride ekonominin sıkıntının olduğu tabloda seçime gidebileceğini sayın Erdoğan'ın zannettmiyorum. Risk alır ve kaybeder.
"PARTİMİZDE YÜZDE 30 AK PARTİ, YÜZDE 20 CHP'Lİ VAR"
Pandemi döneminde anketler tamamen telefonla yapıldı. Ucu açık sorularda yeni kurulmuş partinin isminin hatırlanıp hatırlamaması sorunlu alanlar. Anketlerin teknik ve bilimsel sorunlarının olduğuğunu kabul etmemiz lazım. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa'da teşkilatlanma yapıyoruz. Bizim bu konuda zamana ihtiyacımız var. Bizim vatandaşlarımıza dokunduğumuz ilçe ve illerde durum beklediğimizden çok çok iyi. DEVA Partisi Türkiye partisidir. Biz eğer dar bir bir toplum kesiminin duygularıyla, kendilerini tanımlamalarıyla örtüşseydik, daha çabuk olurdu. Şu anda Türkiye'nin ihtiyacı bu değil. Şu anda ortak bir Türkiye ülküsünde, hedefinde buluşturabilmek önemli olan. Nasıl bir Türkiye diye sorduğumuzda vatandaşlarımızın aynı Türkiye'yi tarif ettiğini biliyoruz. Partimiz kurulduktan sonra yaptığımız araştırma var. Bize gönüllü ve üye olmak isteyen 18 kişi anket formunu doldurdu ve gönderdi. Siyasi eğilim olarak söyleyeyim, tabii ki gençler çok, her meslekten insan var. Avukat ve mühendisler var. 'Daha önce hangi siyasi partiye oy verdiniz' diye sorduk. Yüzde 30'u AK Parti, yüzde 20'si CHP'ye oy verdiklerini söyledi. Yani biz AK Parti'den gelmiyoruz. Yüzde 10 civarında HDP, MHP, İYİ Parti var. Siyasi profil olarak tüm yelpazeyi görüyoruz. Bizi bir arada tutan demokrat duruş. Görmek istediğimiz Türkiye insan hakları ve özgürlüklere önem veren bir Türkiye.
"DEVA PARTİSİ TÜRKİYE LABARATUVARI OLARAK ÇALIŞIYOR"
Partimiz kurulmadan önce çok araştırma yaptık, yaptırdık. Bu ülkede yaşayan insanlar bu ülkeyi gerçekten çok seviyor ve bir arada olmak istiyor. Biz tüm hayatları aldık partimize taşıdık. Farklı görüşten arkadaşlarla oturup konuştuğumuzda birbirimizden çok farklı olmadığını görüyoruz. DEVA Partisi şu anda kendi içerisinde bir Türkiye labaratuvarı gibi çalışıyor. Biz sağ, sol, muhafazakar, liberal ekseninde kendimizi tanımlamıyoruz. Bazı araştırmalar var. Algı açısından baktığımızda vatandaşlarımızın bir kısmı sağda, bir kısmı solda görüyor. Ortalamasını aldığında ortada gözüküyor. Geçmişte sol partinin genel başkanlığını yapmış bir insana gönderdim, nasıl buluyorsunuz dedim. Son derece sosyal demokrat dedi. Bazıları da bizi liberal görüyor.
"SEÇİMLER 100 METRE KOŞU BİZ MARATONA HAZIRLANIYORUZ"
ANAP'ı rahmetli Özal kurmuştu. Çok sevdiğimiz, saydığımız bir insandı. O günkü askeri rejimin desteklediği bir sağ, bir sol parti var. Rahmetli Özal ANAP'ı kurmuştu. Bugün Türkiye'nin şartları çok farklı. Toplum başka bir toplum. Gençler bambaşka bir nesil. O günün şartlarında bir an önce sivilleşip, demokrasiye dönmek. Türkiye çok büyük ülke. Bütün bu coğrafyada güçlü, iyi işler yapan, demokrasinin iyi işlediği diğer ülkelere ilham kaynağı olma gibi bir özelliği olabilir. Şu anda bütün dünyada otoriter ve popülizm arttığı bir konjonktürde biz demokratik bir yönetim koyabilirsek. Bu sadece Türkiye'nin meselesi olmaktan da çıkacak. Seçimler 100 metre koşusu bana göre. Biz maratona hazırlanıyoruz. Demokrasinin beşiği olan AB'deki iki üç ülke öyle hale geldi ki, bugün AB'ye müracaat etselerdi giremezlerdi. ABD'de Trump dönemnde ne hukuk, ne demokrasi kaldı. Bu ülkeyi bir arada tutacak yaşama iradesini açığa çıkarmak istiyoruz.
"ORTAK AKLI ÇALIŞTIRINCA BAMBAŞKA BİR TÜRKİYE MÜMKÜN"
Biz siyaseti idealler için yapıyoruz. Bu idealleri vatandaşlarımıza iyi anlatmak zorundayız. Biz bambaşka ideallerle yola çıktık. Bu ideallerden asla sapmayacağız. Türkiye'de tüm yanlış, sıkıntılara rağmen birileri inatla doğru yerde durması çok önemli. Türkiye tarihinin belki de en uzun süre bakanlığını yapan birisiyim. Ortak aklı çalıştırınca bambaşka bir Türkiye mümkün.
"SAYIN GÜL İLE 3,5 AY ÖNCE YEMEKTE BİRARAYA GELDİK"
Partimiz kurulduktan sonra sayın Abdullah Gül ile 3 kez bir araya geldik. En son 2-3 ay önce ailecek bir akşam yemeğinde biraraya geldik. Sayın Gül, DEVA Partisi'nin kurulmasını kamuoyunda açıkça destekledi. Aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı görevi bittiği zaman aktif siyasette yer almayacağını söylemişti. Bizi teşvik etti, destekledi. Kendisinin birikimini, tecrübesini dinlemek bizim için çok faydalı oluyor.
'ERDOĞAN ARAMADI'
Kayınpederin vefatı münasebetiyle siyasi parti liderleri aradı. Sayın Erdoğan aramadı ama iktidar partisinde önemli görevleri olan çok arkadaşımız aradı.
"HER PARTİNİN GENEL BAŞKANI DOĞAL CUMHURBAŞKANI ADAYIDIR"
Varsayımlarla hareket etmek siyasette biraz zor iş. Adaylık konusunda kendi adayımızı mı çıkarırız, yoksa ortak adaylık modeli mi olur? Bu konudaki kararlarımızı seçim kararı alındığında partimizin yetkili kurullarını toplar karar veririz. Her bir siyasi partinin genel başkanı hem teşkilatı için hem de seçmen tabanı için doğal bir Cumhurbaşkanı adayıdır. Doğal adaylıktan daha farklı tercihler de oldu. Bunları tartışmak için biraz erken olduğunu düşünüyorum.
"SAYIN ŞİMŞEK'İN HERHANGİ PARTİYLE ORGANİK İLİŞKİSİ YOK"
Biz sayın Mehmet Şimşek'le ara ara konuşuyoruz. Eski arkadaşım. Londra'da çalışırken sayın Erdoğan'la ben tanıştırmıştım. Hatta Merkez Bankası Başkanı yapmak istemişti. Kendisinin şu anda herhangi siyasi partiyle organik ilişkisi yok.
"ÖZEL SEKTÖR HAZİNE'NİN KEFİL OLMASINI İSTER"
Kamu özel ortaklığında proje büyük projeyse finanse eden taraflar sağlam bir şey görmek istiyorlar. Karşılarında özel sektör var. Devletin düzenlediği denetlediği bir sektör. Uzun vadeli garanti görmek istiyorlar. Bizim dönemimizde Hazine'nin projenin tümüne, eğer doğal afet, deprem oldu diyelim bu tür olağanüstü durumlarda projenin kendisiyle beraber, finansmanıyla beraber genel desteği verildi. Finansörler için en rahatı Hazine kefil olsun işi bitirelim. Biz ondan kaçındık. Küçük projelerde hiç sokmadık Hazine'yi.
"ASIL SORUN DÖVİZ KURUNUN KONTROLSÜZ ARTMASI OLDU"
O dönemde finansmanın Türk Lira olarak yapılması mümkün değildi. Döviz olarak sağlanan finansmanın geri ödemesi de döviz. Asıl sorun kur çok arttı. Dolar kuru patlamış gitmiş. Buradaki sorun döviz kurunun kontrolsüz bir şekilde artması. Şu anda döviz kuru 1994 krizinden daha kötü bir durumda. Türk Lirası tarihinin en değersiz konumunda. Asıl sorun hükümetin Merkez Bankası'nın bağımsızlığını sona erdirmesi.
"AB KAMU ALIM MEVZUATINI ALALIM DEYİNCE KARŞIMIZA KOCA KOCA DUVARLAR ÇIKTI"
İçerideki enflasyonla döviz kurunun beraberce ele alındığı gösterge var. Son yıllarda hiç kimsenin öngöremediği kadar Türk Lirası'nda değer kaybı var. Bu Merkez Bankası'nın döviz kurunu elinden kaçırması. Gerçekten şeffaf, açık, yarışmanın olduğu ihale olsaydı dolayısıyla daha iyi olacaktı. Şunun için çok çaba gösterdim. AB'nin kamu alım mevzuatını aynen almak için çok çaba gösterdim. 28 ülke hangi mevzuatı uyguluyorsa alalım kullanalım dedim. Karşımıza koca koca duvarlar çıktı.
"BİZİM ŞİRKETLERİMİZ AB'DEKİ İHALELERE GİRMELİDİR"
Biz şu anda kamu alımları konusunda Gümrük Birliği'nde değiliz. Gümrük Birliği kamu alımlarında da olsun istiyoruz. Bizim şirketlerimiz hızlı çalışıyorlar. Kaliteli oluyor. Bizim şirketlerimiz Avrupa'ya birkaç kez girse çok iyi olur. Kendi irademizle altyapı projelerimizi istersek uluslararası ihaleye çıkarabiliriz.
"SAYIN CUMHURBAŞKANI GENÇLERE TAHAMMÜL EDEBİLMELİ"
Ülkeyi yöneten zihniyetin hangi noktaya geldiğini gösteriyor. Twitter'a bedel ödetmeler, ekşi sözlükle ilgili ifadeler. Sayın Cumhurbaşkanına seslenmek istiyorum. Gençleri rahat bırakın. Gençlere tahammülü olmak lazım. Eleştirel bakanlar olabilir. Dolayısıyla Türkiye'yi yöneten insanın demokrat ve farklı görüşlere saygı duyması lazım. Sosyal medyayı tutmak o kadar kolay değil. Devletin imkanlarıyla bazı medya kurumlarını tutabilirsiniz. Amna sosyal medya çok hızlı gelişen bir aday. Şu anda Cumhurbaşkanının bu işleri bırakıp ülkeyi iyi yönetmesi lazım.
"BÖYLE BİR KURUMSAL YAPIYA NASIL GÜVENECEKSİNİZ?"
Gençler, anne babalar işsizlikten şikayet ediyor. 'Benim çocuğum ODTÜ, Boğaziçi'ni kazandı ama mezun olunca iş bulabilir mi?' diye soruyorlar. İşini kaybedenler işsiz sayılmıyor. Artık iş aramıyorsa işsiz sayılmıyor. İşsiz tanımı iş arıyor olması lazım.Bu da TÜİK'in radarına yakalanırsa oluyor. İşsiz sayısı sahadaki araştırmalarla ortaya çıkıyor. TÜİK anket yapıyor. TÜİK'in anket yapanlara nasıl baskı yaptığını, doldurdukları formları revize ederek merkeze gönderdiği iddiaları yer aldı. Bunun hızlı bir şekilde soruşturulması lazım. TÜİK gerçekten bağımsız olsun diye yasa çıkarmıştık biz. TÜİK vekil başkan yardımcılığıyla gitti kaç yıl? Böyle bir kurumsal yapıdan açıklanan rakamlara nasıl güveneceksiniz? Enflasyona nasıl güveneceksiniz?
"BANKALARIN KREDİ MÜŞTERİLERİYLE ASLA GÖRÜŞMEDİM"
2 ay önce yerli ve yabancı fon yöneticileriyle dijital ortamda toplantı yaptık. Trilyon dolarlık fonlardan insanlar katıldı. Ben bankalardan sorumlu olduğum günlerde bankaların kredi müşterileriyle asla görüşmedim. Kamu bankalarının yönetimini atadık ve geri çekildik. Kredi müşterileriyle kesinlikle görüşmedim.