Altılı parti ekonomik kriz için kolları sıvadı: Ortak ekonomi programı geliyor

CHP'nin ekonomi politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, altı partinin ekonomik krizden çıkış için ortak çalışma yaptıklarını duyurdu. Altı partinin de ekonomi kurmaylarının birbirinden iddialı isimler olduğunu hatırlatan Öztrak, "Bu iddia hazırlanan programın da kalitesini artıracak. Tüm partilerin çalışmaları çok değerli. Hedefimiz bunların bir araya gelmesi." dedi.

CHP'nin ekonomi politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, yaşanan ekonomik kriz ve krizin çözümü hakkında konuştu. Altı partinin ekonomide iddialı isimlerin bulunması üzerine kendisine sorulan "Altı parti Türkiye’nin ekonomik sorunları için neler diyor? Ortak bir politika oluşturabilecekler mi?" sorularına yanıt verdi.

Cumhuriyet'ten Jale Özgentürk'ün sorularını yanıtlayan Cumhuriyet Halk Partisi’nin ekonomi politikalarından sorumlu genel başkan yardımcısı Faik Öztrak, Türkiye’nin 2000-2001 arasında yaşadığı büyük krizi çözen Güçlü Ekonomiye Geçiş programını hazırlayan ve uygulayan kadrolar arasında yer alan bir isim. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve Ekonomi Bölümü mezunu. Birmingham Üniversitesi’nde kalkınma finansmanı konusunda master yapan Öztrak, meslek yaşamına Devlet Planlama Teşkilatı’nda (DPT) başladı. Ekonomi bürokrasisindeki dönemini 2003’te Hazine Müsteşarı olarak tamamladı. Öztrak, dedesi Faik Öztrak gibi siyaseti seçerek 2007’de CHP’den Tekirdağ milletvekili olarak Meclis’e giriyor.

TÜRKİYE HER ALANDA KÖTÜ YÖNETİLİYOR

- AK Parti hükümeti “faiz neden, enflasyon sonuç” teziyle adına “Türkiye Modeli” dediği bir ekonomi politikası uyguluyor. Şu anda Türkiye ekonomisi ne durumda?

Her şeyden önce Türkiye her alanda çok kötü yönetiliyor. Bunun sonucunda iki tane iç içe geçmiş sorunla karşı karşıyayız. Bir tanesi ekonomik. Hükümetin baştan beri uygulamakta olduğu politikalarının iflası neticesinde ekonomi ciddi bir patinaj içine girmişti. İlk olarak 2018’de söylediği “faiz neden enflasyon sonuç” iddiası 2021 Ağustosu’nda tekrar edince ipler koptu. Türk parasını pul ettiler. Zaten dünyadan yüksekte seyreden enflasyon iyice yukarılara gitti. Türkiye’deki enflasyonun üçte ikisi Saray mamulü. Tayyip Erdoğan’ın yanlış politikalarıyla ortaya çıkan.

İkinci önemli kriz devletteki yönetim krizi. Özellikle 2018’den itibaren tek adamlı parti rejiminin hayata geçmesi ile birlikte, Türkiye’deki tüm kurumlar ve karar alma süreçleri yıprandı. Adalet, güçler ayrılığı ifade özgürlüğü, demokratik standartlar, can ve mal güvenliği gibi konularda Türkiye son derece geriye gitti. Güven kalmadığı zaman yatırımcı yatırım yapmaz, tüketici tüketmez.

DİBİ DELİK KOVAYA SU DÖKMEK GİBİ

AK Parti’nin baştan beri uyguladığı ekonomi modelinin temeli nedir?

Dışarıdan sıcak parayı getir, millete borç ver tükettir, yatırım yaptır. Borca batırarak ekonomik büyümeyi sağla. Bunun bir sonu var. Bilançoların borç kısmı dolduğu anda borçlanma azalıyor. Ekonomide ciddi bir yavaşlama ve sıkıntılar ortaya çıkmaya başlıyor. Şimdi buna karşı adına model dedikleri ucube bir uygulama başlattılar. Son derece tehlikeli bir uygulama. Kur korumalı mevduat. Milletin cebinden para çıkmayacak dediler. Üç ayın sonunda çıkan para 11.7 milyar lira. Bu sadece Hazine’den çıkan para. Bir de vazgeçilen vergiler var. 10 milyar liradan vazgeçilmiş durumda.

Neden tehlikeli?

Kuru sabitledik diyorlar. Bunun içinde Merkez Bankası’nın arka kapısından çok büyük miktarlarda döviz satıyorlar. Sermaye hesapları açıksa bu dibi delik bir kovaya su dökmek gibi. Boşalıp gidiyor. 128 milyar dolar da böyle gitti. Seçime kadar oyun alanı yaratacak garip işler yapılıyor. Mesela son çıkan karşılıklar kararnamesi ile Türkiye’de kimin döviz alacağına, kimin yatırım yapacağına, kimin kredi alamayacağına, Tayyip Erdoğan karar veriyor. Ama bunu bu şekilde götürecek durumunuz yok. Bir yerden patlayacak ve domino taşı gibi başlayacaktır devrilmeye.

Devam ederse ne olur?

Çok ciddi bir borç ödememe krizi gelir, ödemeler dengesi krizi gelir. Ciddi kredi pompalıyorsunuz. Bu kadar hızlı kesimlerde krediyi arttırırsanız ithalatı da artırırsınız ki artırıyor. Dış ticaret açığımız her ay rekor kırıyor. Garantiler nedeniyle, döviz kuru elden çıkmaya başladığında bu bütçeyi etkileyecek, kamu açıkları ortaya çıkacak. Böylece Türkiye dış açık ve kamu açığı gibi iki sürdürülemeyecek etkinin altında kalacak. Bunun sonu Türkiye her zaman görmüştür ki kriz olmuş.

2001 krizinden sonra Kemal Derviş’le birlikte uygulanan Güçlü Ekonomiye Geçiş programının önemli aktörlerinden biriydiniz. Bugün yaşadığımız sorunlar o günleri hatırlatıyor mu?

En önemli konu, kamu bankalarının çok ciddi manipüle edilmekte olması. Görev zararlarında çok hızlı bir artış var. Medya alımlarından tutun birçok yandaşa kredi açıldı. Bunlar döner mi dönmez mi? İşte şimdi ciddi görev zararlarıyla bu ortaya çıkmaya başlıyor. O dönemden ileri giden yönleri de var. Bu hükümet o dönemden çok daha fazla ekonomiye mikro müdahaleler yapıyor. Piyasa ekonomisi dediğimiz bir yapı ortada yok. Vatandaşa dövizle işlemi yasaklıyor, yandaşlarına garantileri dövizle ödüyor. Kriter yok. Vatandaşa her şey yasak kendi yandaşına her şey serbest. Bir de borcun giderek dövizle alınan borçlara, enflasyona endeksli borçlara dönüşmesi. Bunun da etkisi ortaya çıkacak. Faizi düşürdük diyorlar. Baktığınızda 8 ay içinde faiz yükü 600 milyardan 1.7 trilyon TL’ye çıkmış. Faiz yükü ana parayı geçmiş. Döviz tevdiat hesalarında da artış başlamış. Asıl tehlike ise şimdi ekonomiye ideolojik bir yaklaşım var. Bu nedenle müthiş hatalar var ve geri dönülmesi de zor. Bilgisizlik var. Tahribat o günkünden çok fazla olacak.

Kamu özel işbirliği projeleri ne olacak?

Mali disiplini sağlamak bakımından bu projelerdeki gizli koşullu, dövize endeksli yükümlülükler ciddi şekilde bütçemizi ipotek altına almaya başladı. Bu yıl sonuna kadar 42 milyar dolar gidecek. Beş kuruş çıkmayacak denen yatırımlarda problem var. Bu meselenin konuşulması lazım.

YOKSULLUĞA SON VERECEĞİZ

Ekonomiye yeni bir model öneriniz var mı? Sıcak parayla ekonomi yönetimi uzun yıllardır Türkiye’nin kaderi oldu...

Bundan önceki krizde Türkiye’nin en önemli sorunu dış açığını finanse edemez hale gelmemizdi. Dolayısı ile kısa vadede önlemler alındı. Zaten o programın adı Güçlü Ekonomiye Geçiş programıydı. Bir türlü geçemedik. Kolay yola devam ettiler. Dünyada birçok ülke küresel ekonominin kendilerine sunduğu sermaye bolluğunun fırsatlarını rekabet güçlerini artıracak şekilde kullandı. Biz bunu yapamadık. Türkiye’nin yeni bir büyüme stratejisine ihtiyacı var. Üreterek, verimliliği artırarak ülkeyi zenginleştirecek bir büyüme stratejisine ihtiyaç var. Eğitim politikalarının yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Kamu özel arasında yeni bir diyaloğa ihtiyaç var. Artık neoliberalizm dönemi geçti. Kalkınmada kamunun akılcı bazı müdahalelerine ihtiyaç olduğu uluslararası kabul görüyor. Bu nedenle ciddi bir planlama teşkilatını ve ESK’yi kurmamız lazım. Enerji meselesi çok mühim: Herkesin ulaşabileceği bir enerji altyapısını kurmak zorundayız. Büyümenin toplumun her kesimine refahı dağıtabilmesi hiçbir kesimin bu sürecin dışında kalmaması. Bugün IMF, Dünya Bankası bu konuyu gündeme getiriyor. Yoksulluğa son vermek en önemli hedeflerden biri. Biz de diyoruz ki yoksulluğa son vereceğiz.

Bu ekonomik krizden ne kadar sürede çıkılır? Bedelini yine halk mı öder?

Bu ekonomik krizi bir gecede toparlamak zor tabii ki ama güven uyandıran programlarla altı ayda toparlanır. Ülkenin en büyük krizi 2001’di. Doğru ilaçla altı ayda ayağa kalktı. Tabii ki yandaşlara rant dağıtmanın, hesapsız kitapsız yatırımların bedelini milletimiz ödedi. Ama bundan sonraki dönemde halkın bunu ödeyecek gücü kalmadı.

HEDEFİMİZ BİR ARAYA GELMEK

Masadaki altı partinin de ekonomide iddialı isimleri var. Ortak politika oluşturmak zor olmuyor mu?

Ekonomi kurmaylarının iddialı olması aksine üretilen programın kalitesini yükseltecektir. Tüm partilerin çalışmaları çok değerli. Hedefimiz bunların bir araya gelmesi.

ÜÇ YENİYE İHTİYACIMIZ VAR

İktidara geldiniz diyelim. Bu sorunların çözülmesi için ilk atacağınız adımlar neler olacak?

Çözülmesi için birinci şart güveni sağlamak için değişim. Onun için üç yeniye ihtiyacımız var.

Yeni kurallar: Çünkü kurallar öyle hercü merç edildi ki bu kurallarla ülkeyi yönetmek mümkün değil.

Yeni kurumlar: Kurumlar çok ciddi tahrip oldu. Ne planlama teşkilatı kaldı ne maliye. Devlet Personel, TÜİK, Merkez Bankası ortada. Bu kurumların yeniden güçlendirilmesi lazım.

Yeni kadrolar: Bu kadroların güven vermediği için bu durumdayız.

Bunların sağlam temele oturması için de tarafsız cumhurbaşkanı ve güçlü parlamenter bir demokrasi kurulmalı. Bu kadroların dört sütunu gerçekleştirmesi lazım. Hukuk devletin tesis edilmesi, adaletin sağlanması, yepyeni bir seçim yasası ve siyasi ahlak yasası. Parti olarak milletvekilini milletin seçmesini istiyoruz ki partiler dinamik hale gelsin diye. Devlette saydamlığı artırmamız lazım. Devlet ne yapıyorsa görünmeli. Dünya standartlarında ihale yasası çıkaracağız. Her şey bütçenin içinde olmalı. Görünür olmalı. Ne alınıyor ne ödeniyor herkes ulaşmalı. Sayıştay’ın üzerindeki sansürün kaldırılması gerekiyor. Kesin hesap komisyonun kurulması.

TÜRKİYE HAYALİ

- Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, eksik beslenmediği, karanlıkta oturmadığı, tüm çocukların eşit eğitime ulaştığı;

- Gençlerinin dünyada ne varsa dijitalleşmeden eğitime her şeye ulaşabilme umuduna sahip olduğu, özgürce düşünebildiği, konuşabildiği;

- Kadınlarının hiçbir baskıya uğramadan, her türlü eşit koşullarda her imkâna kavuşabildiği, istismardan, şiddetten kurtulduğu,

- Her yaşta vatandaşının kaliteli ve sağlıklı yaşamı güvence altına alındığı;

- Birleşmiş Milletler’in 17 kalkınma kuralını gerçekleştirmiş, sürdürülebilir kalkınmayı başarmış bir ülke istiyoruz.

- Türkiye’nin muazzam bir potansiyeli var. Biz bunu yıllardır görüyoruz.. Doğru ilaçlar verildiğinde neler yapılabildiğini gördük.

- Bu ülkeyi dünyanın önde gelen refah merkezlerinden biri haline getirmek mümkün.

- Küresel arz zincirlerinin kopması ile birlikte şu anda dünyanın en büyük ve zengin pazarlarına çok kısa sürede ulaşabilecek nadir ülkelerden biriyiz.

- Önümüzde fırsatlar duruyor ama liyakatsiz bir yönetim nedeniyle harekete geçiremiyoruz.

DOĞDUĞUNDAN İTİBAREN FIRSAT EŞİTLİĞİNE SAHİP OLACAK

Türkiye’de derin bir yoksulluk yaşanıyor. Hangi politikalarla yoksulluğa son vereceksiniz?

Bunun için kısa ve uzun vadeli politikalara ihtiyaç var. Kullanılan temel mallarda vergi oranların düşürülmesi gibi. Ama kökten çözecek mekanizmalardan biri şu. Aile sigortası sistemi oluşturduk. Yani yoksulluğun çözülmesi bir vatandaşlık hakkı olacak. Kimsenin elektriği kesilmeyecek, parasını ödeyemiyor diye. Enerji bir insan hakkı. Herkes doğduğundan itibaren fırsat eşitliğine sahip olacak. Biz bunu geçmişten beri söylüyoruz. Bir nesli kaybetmek üzereyiz. Çocukları besleyemiyoruz sağlıklı gelişemeyen çocuğun kapasitesi gelişmiyor. Yoksul çocuğu yoksulluğa mahkûm ediyorsunuz. Bunu kabul etmek mümkün değil. Kaliteli eğitime herkesin ulaşmasını sağlayacağız. Tarımda üretim aşamasında desteğe başlayacağız. Türkiye’nin yeni bir perakende yasasına ihtiyacı var.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

İlgili Haberler

Kurumsal Reformlar Komisyonu ilk raporu Pazartesi günü açıklayacak: Altılı masadan 128 milyar dolar hamlesi
Kriz Sıfır Araçları Vurdu Yorgun Araçlar Piyasaya Çıktı! Araç Satışında 'Yüksek Kilometre Düşük Fiyat' Dönemi Başladı
Doları Olanlar Ağır Hasara Hazır Olun! Piyasa Uzmanı Remzi Özdemir Türkiye'yi Bekleyen Ağır Krizin Etkilerini Sıraladı

Güncel Haberleri