Alevi Dernekleri Federasyonu, cemevlerinin ticarethane sayılarak yüksek faturalar kesilmesi üzerine "Eşit yurttaşlık hakları istiyoruz. Diğer ibadethanelere tanınan hakların cemevlerine de tanınmasını istiyoruz" diye tepki göstermişti. Bugün de federasyona bağlı 10 Alevi derneği, cemevlerinin elektrik faturası ödemekten muaf tutulması gerektiğinin karar altına alınması amacıyla, asliye hukuk mahkemesinde 'menfi tespit davası' açtı.
Dava dilekçesini vermeden önce de Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Celal Fırat ve beraberindekiler Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı.
"HİÇBİRİ BUNDAN SONRA FATURALARINI ÖDEMEYECEK"
Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Celal Fırat, "Gerçekten artık bu elektrik faturaları Türkiye meselesi. Adeta her evde yangın var" dedi. En çok yüreği yananlardan birinin de cemevleri olduğunu belirten Fırat şunları söyledi:
"2022 yılında yaşarken bu sorunların burada dillendirilmesi bunun hukuksal anlamda tekrar Danıştay’ın verdiği kararlar olsun, AİHM'in verdiği karar olsun, onları hukuksuz bir şekilde gören bir mantığa karşı dava açmamız bize zül geliyor. Biz bu ülkede eşit yurttaşlık istiyoruz. Türkiye'nin her geleninde eşitlik ve yurttaşlık hizmetleri bizden alınıyor. Ama gelin görün ki cemevlerimize ibadethane statüsü tanınmıyor. Bu anlamda Türkiye'deki her yurttaşın, her vatandaşın vicdanın sesini dinlemelerini arzuluyoruz. Türkiye Cumhuriyeti artık bizlere ikinci sınıf vatandaş olarak görmekten vazgeçmelidir. Aleviler bu ülkenin asli vatandaşıdır, azınlık değildir. Cemevlerinin hukuksal statüsünü Aleviler tanımlar, devlet de bunu kabul etmeli. Bu amaçladır ki bu hafta sonu bütün Alevi örgütleri cuma günü bir kararla bugünkü yaptığımız gibi bütün cemevlerimiz mahkeme kapılarına gidecek. Türkiye'deki bütün kurumsal kimliği olan kurumlarımız bundan sonra hiçbiri faturalarını ödemeyecek. Devlet sorumluluğundan kaçmamalı."
"HİÇBİR CEMEVİNİN FATURA ÖDEMEMESİ YÖNÜNDE KARAR VERİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ"
Avukat Nuran Arslaner da Alevi derneklerinin açtıkları davaya ilişkin şu bilgileri paylaştı:
Bugün açacağımız dava, öncelikle bir menfi tespit davası. Biz mahkemeden, öncelikle şubat ayı itibarıyla tahakkuk ettirilmiş olan elektrik faturalarından dolayı cemevlerimizin, ibadethanelerimizin borçlu olmadığının tespitini talep ediyoruz. Dolayısıyla bu faturaların ödenmek zorunda kalınmaması gerektiği ve akabinde bundan sonra düzenlenecek olan faturalar bakımından da ibadethane statüsündeki hiçbir cemevinin bundan sonra da fatura ödemek zorunda kalmaması gerektiği yönünde genel bir karar verilmesi talebimiz var. Daha önce bu taleple yapılmış olan başvurular var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Cem Vakfı kararında oybirliğiyle vermiş olduğu karar var. Cemevlerinin ibadethane olarak statülerinin tanınmamasının Alevi vatandaşları bakımından ciddi bir ayrımcılık sonucu doğurduğu, inanç özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü konularında ciddi bir ayrımcılığın söz konusu olduğu yönünde verilmiş bir karar var.
"BİR CEMEVİNİN İBADETHANE OLUP OLMADIĞI STATÜSÜNÜ BELİRLEMEK DEVLETE DÜŞMEZ"
Sadece uluslararası mahkemeler, sadece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi değil aynı zamanda yerel mahkemelerimiz, Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun çeşitli sebeplerle vermiş olduğu kararlar var. Bu kararlarda özellikle Hukuk Genel Kurulu şöyle der, 'Bir cemevinin ibadethane olup olmadığı statüsünün belirlenmesi devlete düşmez. Bu görev bu hak devletin değildir. Ancak orada ibadete giden vatandaşların orayı ibadethane olarak görüp görmediği konusunun dikkate alınması gerekir.' Ve bugün yapacağımız başvuru açacağımız davayla birebir aynı olan bir dosyada yine Cem Vakfı'nın başvurusuyla verilmiş olan kararda Cem Vakfı'nın ibadethane olduğu yönünde Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin verdiği ve kesinleşmiş olan kararlar söz konusu. Bu süreç içerisinde esasında idarenin bütün Cem vakıflarının, bütün cemevlerinin statüsünün ibadethane olduğunu kabulü ile elektrik faturalarının ödenmemesi, idarenin bütçesinden ödenmesi yönünde genel bir uygulamaya gitmesi gerekirken bütün cemevlerini ayrı ayrı başvuru yapma zorunda bırakmakta. Bize kalan başka hukuki bir yol şu aşamada yok. Bütün cemevleri adına tek tek başvurular yaparak faturaların ödenmemesi gerektiği yönünde kararlar alınması için elimizden geleni yapacağız.
"BAŞAKŞEHİR CEMEVİ'NE KAÇAK İŞLEMİ YAPILMIŞ VE HACİZ KONMUŞ"
Bugün yaptıklarımızdan bir tanesinde esasında çok net bir biçimde söylemek istediğim bir şey var. Başakşehir Cemevi'nin statüsü, tahakkuk ettirilen faturada ibadethane olarak geçiyor olmasına rağmen faturanın ödenmesi talep ediliyor. 'Biz ibadethaneyiz, fatura ödemiyoruz' demelerine rağmen bu gerekçeyle kaçak işlemi yapılmış ve aynı zamanda icra takibi yapılarak hesaplarına hacizler konmuştur.
Cemevleri adına ortak basın açıklamasını ise ünlü sanatçı Arif Sağ'ın sanatçı oğlu Tolga Sağ yaptı. "Bireysel özgürlük, vatandaşlığa dair olan haklar ve özgürlüklerden yararlanmanın zeminini oluşturan öz yönetimi ifade eder" denilen açıklama, şöyle:
"ALEVİLER ZİMMETLİ VATANDAŞINIZ DEĞİLDİR"
Vatandaşlığın yasal, siyasal kimlik boyutlarının beslediği farklı ya da örtüşen aidiyet hislerini ve pratik bakımdan bireylerin devlet tarafından gördüğü saygıyı ifade eder. Demokrasiyse toplumun tüm kesimlerinin, toplumsal refahını artırmak veya hak talep etmek için bireylerin, sivil topluma katılma becerisi üzerine kuruludur. Sivil ya da siyasi faaliyetler katılımı ise eşit vatandaşlığın temel ilkesidir. Meclis’te demokrasi gereği bir anayasa uzlaşma komisyonu kurulmuş, siyasi partilerden eşit sayıda temsilci, yeni anayasa yapım çalışmaları için çalışmışlardır. Bizleri temsil eden bu siyasi partilerin uzlaşma komisyonuna sunduğu anayasa taslaklarında vatandaşın siyasi kimliği, hukuki statüsü, hak sahipliği, inancı, sosyal ve kültürel kimliği, katılımcılık boyutuyla ele alınmıştır. Alevilerin haklarını da kapsayan bu çalışmaların Anayasa Komisyonu tarafından tekrar değerlendirilmesini eşit yurttaşlık bağlamında cemevlerimizin ibadethane sayılmasını talep ediyoruz.
"BU ANLAYIŞ ALEVİLERİN İNANÇLARINDAN VAZGEÇMESİNİ İSTEYEN ANLAYIŞTIR"
Aleviler azınlık değildir. Bu anlayış Selçuklu, Osmanlı ve de ne yazık ki günümüz cumhuriyetinde Sünni İslam anlayışındaki zimmetli vatandaş anlayışının bir tezahürüdür. Bu anlayış Alevilerin inançlarından vazgeçerek, Sünni İslam'ın gölgesinde cemaat tebaa ya da grup olarak kalmasını ve vatandaşlık aidiyetlerinin de Sünni kimliğe hizmet derecesinde olmasını isteyen bir anlayıştır. İşte bu yapay faşist idealde Sünni çoğunluğa hizmet eden bir toplum vardır. Alevileri ideolojik, siyasi, idari, ekonomik tüm alanlarda yok sayıp varlıklarını Sünni'ye hizmetle ilişkilendirmek, Fetihçi Alibelerin adalet düşüncesidir. Bu Nas, sünnet ya da töre gereğidir. Sünniliği yay ve genişlet ideolojisidir. Alevilerden vergi adı altında karşılıksız para alan devlet bu parayı gelir dağılımını kontrol etmek amacıyla aldığını beyan etmektedir. Ancak harcamaları ve finansı taraflı yaparak vergilerimizi Sünni vatandaşların dini gereksinimleri için rahatça ve helalmiş gibi kullanmaktadır
"CEMEVLERİMİZE DAYATILAN MİLYARLIK FATURALAR BİZLERİ YILDIRMAYACAK"
Alevi toplumunun siyasallaşmasının dinamiklerinde kimlik ve tanınma taleplerinin merkezinde cemevlerinin inançsal haklarının mücadelesi vardır. Geldiğimiz süreçte de devlet cemevlerimizi yok sayarak kendisine ideolojik açıdan bir toplum yaratma özlemi içindedir. Bu nedenle Alevilerin ibadet merkezlerini ticarethane olarak görüyor ve onları mali sıkıntılarla yıldırmaya çalışıyor. Ancak denetim ve öz güven kazanan Alevi örgütleri devletten mali kolaylık yerine Alevi toplumunun haklarını istiyor. Yani eşit vatandaşlık mücadelesi veriyor. Ve bundan asla vazgeçmeyeceklerdir. Cemevlerimize dayatılan milyarlık elektrik, doğal gaz ve su faturaları bizleri yıldırmayacaktır. Bizler yüzyıllar ibadetimizin cem olduğunu, bunun yerinin de cemevi olduğunu, orucumuzun Hızır ve Muharrem orucu olduğunu, kendi inançsal ilkelerimizin Sünnilik veya Şiilikle hiçbir bağımlılığı olmadığını vurguluyoruz. Devlet bir inancın safiyetine, gerçekliğine dokunamaz. Onu tarif edemez. O inancın mensuplarını çeşitli maddi ve manevi baskılarla tehdit edemez.
Suyu ve aynı toprağı kardeşçe paylaşan bir toplumu tehdit etmek aslında özünü tespit etmek demektir. Bizler halkımızla paylaştığımız milyar TL'lik elektrik, doğalgaz ya da su faturalarını ödemeyeceğiz. Bu bir haktır özgürlük mücadelesinin bir sembolüdür diyor, hepinize saygılarımızı sunuyoruz.”