İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Meclis'te gerçekleştirilen haftalık grup toplantısında, Diyanet'in 10 Kasım'da Atatürk'ü anmamasına, Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Yargıtay arasındaki krize, ekonomiye ve yerel seçimlere ilişkin açıklamalarda bulundu.
Akşener'in cümlelerinin satırbaşları şu şekilde:
Gazi Mustafa Kemal Atatürk der ki; "Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum, böyle öleceğim. Türk birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum."
Geçtiğimiz hafta atamızın ebediyete intikalinin 85'inci yılıydı. 85 milyon Türk milleti olarak onun gösterdiği ufka varma vazifemizi bir kez daha hatırladık ve dualar ettik.
DİYANET'E '10 KASIM' TEPKİSİ
Ancak maalesef biz milletçe aynı duygularda buluşurken bu duyguları paylaşmayanlar da vardı. Ayrık otları, istikbal zararlıları ahlak yoksunları da vardı. Atamızın vizyonuna, cumhuriyetimizin değerlerine düşmanlık besleyen kirli zihniyetler de vardı. Diyanet Atatürk'ümüz tarafından kurulmuştur. Buna rağmen varlığına ona borçlu önemli kurumumuz, 10 Kasım'daki cuma hutbesinde bir Fatiha'yı bile çok gördü yazıklar olsun. Halbuki İslam kültüründe vefa vardır. Bir insanın sahip olabileceği en büyük erdemlerden biri vefadır. Sergilenen bu vefasızlığa tahammül gösteremeyiz.
Eğer ki bugün memleketimizde ezanlar okunuyorsa, eğer ki bugün gökyüzünde şanlı bayrağımız dalgalanıyorsa, eğer ki bugün toprağımızın, malımızın, canımızın, namusumuzun güvenliği varsa bunu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e borçluyuz.
'İKTİDAR GÖZÜNÜ HUKUKA DİKTİ'
AK Parti iktidarının neden olduğu krizler silsilesinden son olarak anayasa ve hukuk düzeninin de payını aldığını görüyoruz. Zaten uzun bir zamandır hakkın ve hukukun üstünlüğü yerine güçlünün üstünlüğü şeklinde çok tehlikeli bir yere doğru gidiyorduk. Önce sistem değişti, kuvvetler ayrılığı yerle bir edildi, TBMM'nin vasıfları teker teker çökertildi, devlet geleneklerimiz harap edildi. Bugün de iktidarın gözü hukuka dikildi. Daha önce AYM'nin kararına uymuyor saygı da duymuyorum diyen de kendisiydi. Son olarak Can Atalay kararıyla ilgili hukuk skandalları bir devlet krizine dönüştü.
Yargıtay, tıpkı sayın Erdoğan gibi "AYM'nin kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum" dedi. El yükseltip AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Hatta hızını alamayıp Meclis'e sopa gösterdi. Hukuk dışı bir duruma çözüm üretmek yerine anayasanın değiştirilmesine göz diktiler. Bu düpedüz bir siyasi fırsatçılıktır. Bundan siyasi rant devşirmeye çalışmak en hafif tabiriyle ayıptır. Anayasa değişikliğinden önce mevcut anayasaya uymanız gerekir.
'ÖNCE MEVCUT ANAYASAYA UYUN'
Hukuk devletinde keyfine göre kuralların dışına çıkacak bir fert yoktur olamaz. Yargıtay 3.Ceza Dairesi'nin oluşturduğu hukuk dışı karar bir devlet krizine yol açmıştır. AYM'nin kararları kesindir. Siz hala neyi tartışıyorsunuz? Yargısal aktivizm diyerek neyi meşrulaştırmaya çalışıyorsunuz.
Buradan iktidara sesleniyorum; Anayasa değişikliğini konuşmadan önce mevcut anayasaya uymanız gerekiyor. Siz daha varolan anayasanın hükümlerini yok sayarken neyi nasıl değiştireceksiniz? Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Kimlerin hangi haklara hangi yetkilere sahip olduğunu peşinen kurallarla belirlenmiştir. Bu kurallar işlerse hukuk devleti vardır.
Biz ilk günden beri anayasal devlet krizinin çözülmesi için uğraşıyoruz. Krize sebep olanlar hakkında suç duyurusunda bulunduk. Sayın Erdoğan'a da cumhurbaşkanlıklarının gerekliliklerini hatırlattık.
'AYM ÜYELERİ SAHİPSİZ DEĞİLDİR'
Adaletin saraya kapıkulu yapılmasına asla izin vermeyeceğiz. AYM üyeleri sahipsiz değildir. Her ne olursa olsun Türk milletinin vicdanı hakkın ve hukukun yanındadır. Biz Anayasa'ya sonuna kadar sahip çıkacağız. Hukuku bir hesaplaşma aygıtı olarak kullanmaya çalışanlara geçit vermeyeceğiz.
'ANAYASAYI TANIMAYAN CUMHURBAŞKANINA KİM GÜVENSİN?'
Ülkemize hala daha anlamlı bir para girişi olmadı. Çünkü sayın Erdoğan ve arkadaşlarına kimse güvenmiyor. Daha Anayasa'yı tanımayan bir cumhurbaşkanına kim, nasıl güvensin? Hukukun ayaklar altına alındığı bir ortamda kim, nasıl yatırım yapsın? Memleketi her gün krizden krize koşturan bir yönetime kim neden parasını versin. İşte bu basiretsizliğin beceriksizliğin ve ciddiyetsizliğin sonucunda olan yine milletimize oluyor. Olan cumhuriyetimizin 100'üncü yılında sadaka verir gibi 5 bin lira ikramiye verdikleri; çalışanlar, çalışmayanlar diye ayırdıkları emeklilere oluyor.
İktidar yerel seçim gündemini saptırmak için yine hamasete, dedikoduya, suni gündemlere sarılsa da biz İYİ Parti olarak milletimizin dert ve taleplerinin görmezden gelinmesine izin vermeyeceğiz.
'81 İLDE ADAY' MESAJI
2024 yerel seçimlerine girerken, 81 ilde, milletimize, liyakatli adaylarımız, kadrolarımız, ve çözümlerimizle birlikte, İYİ Belediyecilik vizyonumuzu da sunuyoruz. Bizim esas hedefimiz, öncekilerden daha iyi olmak değil. Milletimizin, şimdiye kadar mahrum bırakıldığı, büyük bir vizyonu, hayata geçirmektir. Biliyorum ki, işimiz zor. Biliyorum ki, sıkışmamızı, tökezlememizi, düşmemizi bekleyen çok. Biliyorum ki, çizdiğimiz rotadan, rahatsız olmayan yok.
Partimizin üzerinde tasarlanan tüm oyunları birer birer bozacağımızı da, çok iyi biliyorum. Emeğimize halel getirme gayretinde olanların tüm planlarını, suya düşüreceğimizi de, çok iyi biliyorum.
İYİ Parti’ye, istikamet çizmeye kalkanlara linçle, mobingle, namertlikle, bizi, yolumuzdan döndürmek isteyenlere geçit vermeyeceğimizi de, çok iyi biliyorum.
Şucu bucu edebiyatı, milletin taleplerinin önüne geçti. Rekabetsizliğin getirdiği vasatlığın, kaybedeni de, doğal olarak, milletimiz oldu. Belediyeleri, idari ve mali açıdan güçsüz bırakarak; yerel hizmetlerde aksamaya, kamusal kaynakların, boşa harcanmasına, yönetimde liyakatsizliğe, kayırmacılığa, gizliliğe ve yozlaşmaya neden oldular.
'İYİ BELEDİYECİLİK VİZYONU'
Can güvenliğinden, hizmetten ve kaliteden önce; nüfus ticaretine, ranta, ve paraya odaklı, milletten kopuk bir belediyecilik anlayışı inşa ettiler. Yönetimde, yerel sorunlara ilgi azaldı. Siyasal temsildeki adaletsizlik, giderek büyüdü. Bankamatik memurları çoğalırken; Milletimiz, karar alma ve uygulama süreçlerinden, daha çok dışlandı.
Ve tabii ki, yerel demokrasi de, giderek zayıfladı. İşte bu tablo karşısında, biz, İYİ Parti olarak; Türk demokrasinin, tıkanan tüm yollarını açmaya; Ve Türkiye'de, önce yerelde, sonra da merkezi yönetimde, gerçek bir sıçramayı, başlatmaya geliyoruz. 2024 yerel seçimlerine girerken; 81 ilde, milletimize, liyakatli adaylarımız, kadrolarımız, ve çözümlerimizle birlikte; İYİ Belediyecilik vizyonumuzu da sunuyoruz.