İnsanlar, dış dünyadaki gerçekliği, zihin filtrelerine, inançlarına ve duygulara göre yeniden ürettiği söylenebilir. Yani, nesnel gerçeklik olduğu gibi değil, bakan gözün ve zihnin süzgecinden geçerek yeni bir gerçeklik haline gelmektedir. İnsanın bilişsel yapısı bu şekilde çalıştığı için doğru ve uygun bir müdahale ile değiştirilip, dönüştürülebilmektedir. Günlük rutinlerimizi yaparken bile zihnimiz sürekli etki altındadır ve dinlediğimiz müzikten, duyduğumuz sesten ve karşılaştığımız insanların enerjisinden etkileniyoruz. Sosyal yaşamın içinde ve ötesinde, zihnimizi ve duygularımız etkilemeye çalışan profesyoneller var.
Reklam şirketleri, çok uluslu şirketler, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve istihbarat örgütleri hedefleri etki altına alıp, duygu, düşünce ve davranışlarını etkilemeye çalıyor. Duygu, düşünce, davranış ve tercihlerimizin istenilen şekilde değiştirilmesi sürecini psikolojik savaş şeklinde tanımlanabilir. Sürekli telaffuz edilen ama içeriği bir türlü doldurulmayan psikolojik savaşın nasıl yapıldığını, hangi yöntemlerin kullanıldığını bu yazıda ele alacağız. Seçim sürecine girdiğimiz bu dönemde, seçmenlerin tutum ve davranışlarının değiştirilmesi için psikolojik savaş yöntemlerinin etkili bir şekilde kullanılacağını söyleyebiliriz.
Psikolojik savaş, insanların zihnini ve duygularını etkilemeye yönelik kullanılan komplike bir iletişim stratejisini barındırmaktadır. Psikolojik savaşın taşıyıcıları, gazeteler, televizyonlar, sosyal medya ve kanaat önderleri olabilmektedir. Bunun yanında, Geniş kitlelere ulaşımı olan herkes veya her platform, psikolojik savaş malzemesinin kitleye ulaştırılmasında aracı olarak kullanılabilir. Bu bağlamda etkili psikolojik savaşın esaslarının üzerinde durmak gerekiyor.
Psikolojik Savaşın Esasları
Her toplumun ve insanın kendi özgü düşünce ve kültürel kodları bulunmaktadır. Bazı toplumlar, inekleri kutsal sayarken, bazıları bu kutsalları yiyecek olarak tüketmektedir. İneğe tapan insanlara, inançlarının yanlış olduğunu söyleyerek inançları değiştirmek mümkün değildir. İneğe tapan toplumlar, kendi kültürel kodlarına göre bu inancı rasyonel olarak görmekte ve uzun yıllar, bu inançlar aşınmadan varlığını sürdürmektedir. İnancı parçalamak ve değiştirmek için ineklerin çok lezzetli yiyecek olduğunu, ona tapmanın mantıksız olduğunu söylemek sonuç vermeyecektir. Bu bakımdan, inanca ve düşünceye karşıt argümanlar geliştirmek, inancın pekişmesine yol açma olasılığı vardır. Değişikliğin yaratılabilmesi için düşünce virüslerinin kullanılması, inancın ve fikrin dayanaklarına, sebep ve amaç gizlenerek yapılan sistematik müdahaleler gerekiyor. Bu bakımdan, psikolojik savaşın en önemli unsurunun varılmak istenen amacı gizlemek ve hedef kitleye cazip gelecek sebeplerin ortaya konması olduğu söylenebilir.
Cazip Gerekçe Yaratılıp, Gerçek Amaç Örtülür: Psikolojik savaşın hedef kitle üzerinde sonuç vermesi için hedef kitlelerin sempatisini kazanacak bir gerekçe yaratılarak, gerçek amaç gizlenmektedir. ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgal etmek için Irak’ın kimyasal, biyolojik ve nükleer silah geliştirdiğini öne sürmesi ve Saddam’ın olmadığı bir Irak’ın bölgeye barış ve demokrasi getireceğini savunması, cazip gerekçe yaratma ve amacı örtme yaklaşımına örnek teşkil etmektedir. Bush yönetiminin Irak’ı işgal etmesinin ne demokrasi, nede barışı tesis etmekle alakası yoktu, gerçek amaç petrol ve İsrail’in güvenliğini sağlamaktı. Bu nedenle psikolojik savaşın gerçek amacının ne olduğunun, sunulan gerekçe ile amaç arasındaki orantılılık ilişkisi üzerinde durmak gerekiyor.
Düşünce Virüsü olarak Yalanlar, Gerçeklerin İçerinde Gizlenir: Psikolojik savaşın en etkili yöntemi, yalanı doğruların arasında gizlemektedir. Bir bilginin zaman, mekân unsuru modifiye edildiğinde bilgi bozulmaya başlar. Örneğin, “Fatih Sultan Mehmet, 1482-1515 yılında yaşamış, Osmanlı padişahıdır. Fatih Sultan Mehmet, Çaldıran savaşında, Şah İsmail’in ordusunda savaşan binlerce Şii Müslümanı katlederek, bu savaşta zafer kazanmıştır”. Bu örnekte görüleceği üzere, Fatih Sultan Mehmet, bir Osmanlı padişahıdır ancak, 1432-1481 yılları arasında yaşadı ve Şah İsmail ile de savaşmadı. Bir bilgiyi bozmak için doğruların arasına yalanlar yerleştirilmekte ve kademeli olarak bu zemin üzerinde görüş inşa edilmektedir.
Bilginin Bütünü Parçalanarak, İstenilen Şekilde Yeniden Biçimlendirilir: Gözü kapalı kişilerin, filin dokunduğu parçasına göre temas ettiği nesnenin ne olduğunu tarif ettiği meşhur fil hikâyesine herkes aşınadır. Filin kulağına dokunan, bunun yelpaze olduğunu, ayağına dokunan ağaç olduğunu söyler. Bir resmin bütünü parçalandığında farklı yorumlara varmak mümkün hale gelmektedir. Bu bağlamda hedef kitlenin olay veya olgunun bütününü görmesi engellenmekte, ham ve parçalanmış bilgilerle kitlelerin zihni yönlendirilmektedir. Kalabalık ortamda, uzun sakallı, sivil giyimli elinde silah olan bir adam gördüğünüzde ilk başta zihninizde üç olasılığın oluşması olasılık dahlindedir. Elinde silah tutan adam, eylem hazırlığında olan bir terörist olabilir, terör saldırısını engellemek için bir hedefi takip eden sivil giyimli bir güvenlik personeli olabilir veya kimlik kontrolünden geçip, taşıma ruhsatı silahını kılıfına koymak isteyen sıradan vatandaş olabilir. Bu olasılıklardan hangisinin gerçek olduğunun anlaşılabilmesi için olasılıkları destekleyen ek bilgilerin olması gerekiyor. Eli silahlı adamın, polis olma olasılığının gerçek olması için takip ettiği hedefi kelepçeleyip, polis arabasına götürürken görmek gerekiyor. Diğer her olasılık için de destekleyici bilgilere ihtiyaç var. Resmi bütün parçadan koparıp sadece silahlı adam fotoğrafı şeklinde yansıtıldığında herkes inanmaya eğilimli olduğu şekilde görüş inşa ihtimali ortaya çıkar. Bu bakımdan, bütünün parçalanması, görüşleri yönlendirmek için uygun bir yöntem olduğu söylenebilir.
Gerçekliğe ekleme ve çıkarmalar yapılarak, belirlenen odak noktası köpürtülür: Bir metinde ekleme ve çıkarma yapıldığında anlam değişmektedir. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yunanistan hava sahamızı ihlal etmeye devam ederse, Yunanistan’ı vuracağız” ifadesindeki ilk cümleyi çıkardığınızda, Cumhurbaşkanı, Yunanistan’ı işgale hazırlıyor şeklinde yeniden kurgulanabilir. Aynı örnekten devam edilecek olursa, bu cümleye, Türkiye düşmanı Yunanistan, hava sahamızı ihlal etmeye devam ederse, Yunanistan’ı vuracağız şekline sokulduğunda, Yunanistan’ı vurmak, meşru, zaruri ve tek seçenek haline getirilmektedir. Bilginin odak noktası köpürtülmek istendiğinde ise “411 El Kaosa kalktı” şeklinde bir başlık seçilebilmektedir. 411 Milletvekili ile kaos arasında bağ kurularak, milletvekillerinin kaosun failleri olduğu ifade edilir.
Birincil duyguları tetikleyecek söylemler ve bilgiler kullanılır: Kültürel kodlara göre duygular değişim gösterse bile öfke, korku, utanç, tiksinti, neşe, coşku, üzüntü ve şaşkınlık gibi birincil duygular evrenseldir. Bu duygular, düşünceyi, tutum ve davranışları etkilemektedir. İkincil ve üçüncül duygular, bu temel duyguların bir varyasyonu olarak bastırma sonucu ortaya çıkmaktadır. Soğuk Savaş döneminde komünizm tehlikesi ile ABD bütün Batı bloğunu, kontrol altında tutabilmiştir. Korku nesnesinin gerçek olması da çoğu zaman gerekmez, hedef kitlenin korku olarak algılaması yeterli olmaktadır. Bu temel duyguları manipüle etmek kitlelerin, düşünce ve davranışlarının yönlendirilmesini sağlamaktadır.
Psikolojik savaşın etkili bir şekilde uygulanabilmesi için yukarıda bahsettiğim bütün maddelerin bir arada ve sürekli olarak uygulanması gerekmektedir. Bu yöntemler uygulandığında kitleler süreç içerisinde gerçekte inandıkları şeylerin aslında onlara sunulan olduğunu fark edemeyecek ve kendi özgün görüşlerine inandığını düşünmeye devam edecektir. Duygu ve düşüncelerimizin tesir altına alındığının farkında olmak, duygusal ve düşünsel olarak hangi kaynaklardan beslendiğimizi sorgulamak ve en önemlisi eleştirel düşünmeyi alışkanlık haline getirmemiz gerekiyor.