CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Londra ziyareti bir önceki ABD seyahati gibi türlü çarpıtmaların konusu oldu. Bu yazıda iktidarın yalanları yerine Kılıçdaroğlu’nun Londra seyahatinin gerçek kapsamı hakkında bilgiler bulacaksınız.
Kılıçdaroğlu ABD’de üniversite ve araştırma laboratuvarlarına ziyaretlerde bulunmuştu. 17 Ekim 2022 günü yine Karar’da yayınlanan yazımda bu seyahatin önemli başlıklarını paylaşmıştım. Londra seyahati ise “ABD’de incelediğimiz bilimsel ve teknolojik gelişmeye dayalı ekonomi vizyonunu uygulamaya koyabilecek bir finans ortamı nasıl yaratılabilir?” sorusuna yanıtlar bulmak için yapıldı.
ISKALANAN SANAYİ DEVRİMLERİ
Londra gözlemlerine ve seyahatte öne çıkan temalara geçmeden önce bir konuyu kısaca ele almak istiyorum. Bu konu dünyada sanayide yaşanan değişimler ve yeni küresel eğilimlerle ilgili. Çünkü bu gelişmeler bahsi geçen seyahatlere de ilham kaynağı oldu. Dünyada sanayi uygarlığı belli aşamalardan geçerek olgunlaştı. Tarihçilerin Birinci Sanayi Devrimi olarak tanımladıkları on dokuzuncu yüzyılın başındaki ilk sanayileşme dalgası buhar gücüne dayalı, kömür enerjisini kullanan ve başta tekstil makineleri olmak üzere makine ile üretimi temel alan bir döneme işaret ediyordu. Birinci Dünya Savaşı sonrası döneme damgasını vuran İkinci Sanayi Devrimi ise Fordist üretimi temel alıyordu. Bu devrim bir bant üzerinde başta çelik olmak üzere metallerin işlenmesine dayanıyordu ve enerji olarak da elektrik kullanılıyordu. 1970’li yıllardan itibaren ise daha çok dijital teknolojilerin öne çıkması ve makinelerin otomatik olarak programlanmış makineler haline gelmesiyle Üçüncü Sanayi Devrimi ortaya çıktı. Ve hala bu dönemin içinde bulunuyoruz. Ancak günümüzde Dördüncü Sanayi Devrimi tartışmaları sürüyor. Dördüncü Sanayi Devrimini gündeme getiren ise nesnelerin interneti (Internet of things), robot teknolojisi ve yapay zeka alanında yaşanan gelişmeler.
Sonuç olarak Türkiye’yi dünyadaki yeni sanayileşme eğilimleriyle uyumlaştıracak bir atılım ihtiyacı var. Türkiye önceki sanayi devrimlerini ıskaladı. Dünyada terk edilen teknolojiler Türkiye’de yenilik olarak sunuldu. Ülkemizin tekstil sanayi ile övünüyoruz ancak tekstil endüstrisi Birinci Sanayi Devrimi’nin bir konusuydu ve 150-200 yıl önce bir atılım anlamı taşıyordu. Otomotiv sanayi ihracatımız içinde önemli bir yer tutuyor ama bu sanayi de yüz yıl önceki sanayileşme dalgasının ana motoruydu. Türkiye ekonomisi bütün bu atılımları geriden takip etti. Aslında Kılıçdaroğlu’nun ABD ve İngiltere ziyaretleri memleketimiz ekonomideki yeni değişimleri bir daha ıskalamasın diye yapılıyor.
Bu noktada bir parantez daha açmak istiyorum. Bir önceki yazıda ekonomilerin ihracat kompozisyonlarının çok önemli olduğunu ve ilgili ülkenin uluslararası iş bölümü içindeki yerini yansıttığını belirtmiştim. Ayrıca aynı yazıda Türkiye’nin yüksek teknolojiye dayalı endüstrilerin ihracat içindeki payını arttırması gerektiğini yazmıştım. Çağın bir gereği olarak ihracatımızın yüksek teknoloji kullanan endüstrilere dayalı olması ve bunu başarmak için ülke olarak bir dijital dönüşüm başlatmamız zorunlu. Bu kapsamda Kılıçdaroğlu’nun birkaç hafta içinde toplumla paylaşacağı hedeflerinin Türkiye’de sanayinin dijital dönüşümü ve ihracat yapısının değişimi konusunda önemli açılımları beraberinde getireceğini not etmekle yetineyim.
NEDEN LONDRA?
Bu açıklamalardan sonra Londra temaslarımıza geçebilirim. Londra’da çeşitli kuruluşlarla, çok sayıda, uzun ve kapsamlı görüşmeler yaptık. Bu nedenle her görüşmeden bu yazının kısıtları içinde bahsetmem mümkün değil ancak öne çıkan kimilerinin üzerinde duracağım.
Öncelikle Londra’nın bir küresel şehir olduğunu belirtmek istiyorum. Düzenlenen toplantıların önemli bir bölümü bu küresel şehir kavramının içeriği ile ilgiliydi. Küresel şehir sosyal bilimlerde 1990’lı yıllarda gündeme gelen bir kavram. Şehrin imalat mekanı olmaktan çıktığı bir ortamda belli hizmetlerde küresel planda uzmanlaşan şehirlere küresel şehir deniyor. Yani küreselleşme döneminde şehirler üretimin, imalatın olduğu yerler olmaktan çıkıyor ve bunun yerine belli hizmetleri yerine getirmek için şehirlerarasında küresel planda bir rekabet oluyor. Şehirler bu rekabet çerçevesinde bir hizmet ya da teknolojide uzmanlaşıyor. Bu kapsamda bir şehre küresel şehir diyebilmemiz için bir defa ilgili hizmet ya da teknolojinin bahsi geçen şehirde küresel ölçekte yapılabiliyor olması gerekiyor. Ayrıca şehrin en yüksek düzeyde sermayeyi yatırıma dönüştürebilir olması ve dünyanın ilgili konudaki en yetenekli, en birikimli, en kalifiye iş gücünü şehre çekmesi gerekiyor. Londra’yı küresel şehir yapan da bu. Sermaye ile uluslararası planda yetenek sahibi insanları bir potada buluşturabilmiş olması.
Bu başarı da birkaç koşulun bir araya gelmesiyle mümkün oluyor. İlk olarak girişimciliğin önü açılmalı. Girişimcilerin hem kredi imkanlarına hem de girişimlerine başladıkları aşamada birtakım kolaylıklara erişebiliyor olmaları çok önemli. Ayrıca girişimcilerin en iyi araştırmacıları, en iyi bilim insanlarını, en iyi uzmanları, en yetenekli kişileri o şehirde bulabiliyor olmaları büyük önem taşıyor. Diğer taraftan Londra’yı küresel şehir yapan konulardan bir tanesi de Cambridge, Oxford, Londra üçgeninde dünyanın en iyi üniversitelerinden birkaçının bulunuyor olması.
KILIÇDAROĞLU’NUN ZİYARET VE TOPLANTILARI
Bu bilgiler çerçevesinde Kılıçdaroğlu’nun girişimcilik alanında çalışan ve en iyi yeteneklere sahip insanlarla girişim sermayesini buluşturan kuruluşları ziyaret ettiğini belirtmek istiyorum. Kılıçdaroğlu derin teknoloji alanında yatırım yapan şirketlere yön gösteren, eğitim sunan ve bu kuruluşların hem sermaye hem de en üstün yetenekte çalışanlara kavuşmasını sağlayan kuruluşları ziyaret etti.
Bunun yanında Kılıçdaroğlu başkanlığında heyetimiz yaratıcı endüstrilerin ve yaratıcılığa dayalı ekonomilerin nasıl çalıştığını görmek üzere ziyaretlerde bulundu. Ayrıca yaratıcılığa dayalı endüstrilerin fonlanması, onların finansman imkanlarına erişmesi konularını araştırdık. Yaratıcılığa dayalı ekonomiler çok geniş bir alanda yer alıyor. Performans sanatları, müzikle ilgili endüstrilerden tutun sinema ve dijital platformlara kadar birçok konu bu alanda bulunuyor. Moda, tasarım ve mimarlık da. Bu alanda en önemli ekonomik hacme ulaşan başlıklardan biri de bilgisayar oyunları. Büyük Britanya’da 2 milyonu aşkın kişi bu yaratıcı endüstrilerde çalışıyor. Bu endüstrilere dayalı ekonomik faaliyetlerde yani yaratıcı ekonomilerde ise 5 milyonu aşkın insan istihdam ediliyor.
Ayrıca Büyük Britanya birçok Batı Avrupa ülkesinde olduğu gibi 1980’lerden günümüze “sanayisizleşme” (deindustrialization) eğilimiyle karşı karşıya. Eski tip sanayi tesisleri bu ülkelerden sökülüyor. Bu türden imalat sanayisi üretimleri Çin’e, Uzak Asya’ya ya da Doğu Avrupa ülkelerine kaydırılıyor. Yaratıcı endüstriler ve yaratıcı ekonomiler konusunda yapılanları dinlediğimizde şu sonuca ulaştık: İngiltere’nin kuzeydoğu bölgesi geçmişte başta gemi inşaatı sanayisi ile madencilik ve madenciliğe dayalı endüstriler alanında birçok yatırımın bulunduğu bir bölgeyken sanayisizleşmenin sonucu olarak git gide bu yatırımlar bu bölgelerden kalkmış. Sanayisizleşme ciddi bir istihdam ve bölgeler arası eşitsizlik sorununu da beraberinde getirmiş. Böyle bir ortamda ülkede bölgeler arası eşitliği sağlayabilmek için yaratıcı endüstrilerin gelişmesi bir fırsat olarak düşünülmüş. Bu nedenle sanayisizleşmeden daha fazla etkilenen bölgelere yaratıcı endüstriler ve onlara dayanan yaratıcı ekonomilerin yerleşmesinin önü açılmış. Yaratıcı ekonomiler hem refah hem daha adil bir ekonomik gelişme hem de inovasyona dayalı bir ekonomi yaratmak için büyük fırsatlar sunuyor.
Bu kapsamda bir önemli ziyareti de Alan Turing Enstitüsüne yaptık. Alan Turing Enstitüsü özellikle yapay zeka ve veri bilimi (data science) alanında çalışan bir platform. Hem kamu hem üniversitelerle ortaklıkları var. Ulusal güvenlik, savunma, çevre ve kamu sağlığı ile ilgili veri bilimi konusunda çalışmalar yapan bir kuruluş. Bu türden kuruluşların geçmişi İngiltere’de 60 yıl önceye gidiyor. Yani İngiltere’de yapay zeka üzerine yapılan çalışmaların 60 yıllık bir tarihi var. Bugün ortaya çıkan sonuçların böyle bir arka planın bulunduğunu hatırlatmak gerekiyor.
Yatırım fonları konusunda önemli bir başlık da girişim sermayesiyle ilgili. Bu kapsamda sosyal demokrat vizyonumuza uygun olarak girişim sermayesi sunma görevini sosyal amaçlarla yapan kuruluşları da ziyaret ettik. Bu kuruluşlar toplumda sosyal adaleti gerçekleştirmek amacıyla ve dışlanmış toplum kesimlerini (engellenmiş, ırk ya da toplumsal cinsiyet ayrımcılığına uğramış) daha önemli yatırımcılar haline getirmek için onlara eğitimler veren, onların önünü açan kuruluşlar. Yani bu kapsamda girişimciliğin desteklenmesi, teknolojik bilimsel araştırmaların, derin teknolojik çalışmaların ekonomik değere dönüşmesi sürecinde, bir de sosyal adalet ve sosyal dışlanmaya maruz kalan kesimlerin içerilmesine dönük çalışmalar hakkında da geniş kapsamlı bilgiler edindik.
Bu noktada bir önemli parantezi de üniversiteler konusunda açmak istiyorum. Londra’da iki üniversite ziyaretinde bulunduk. Bunlar The University of Arts London ile Royal College of London. Özellikle tasarım ve sanat konuları üzerine bu üniversitelerde çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Daha önce siyasi hayatta da çok önemli roller üstlenmiş kişiler bu üniversitelerin yönetimlerinde bulunuyorlar. İngiltere’ye bu alanda başarı sağlayan konulardan birisi geçmişte STEM denen (Science, Technology, Engineering and Mathematics) yani bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik konularında temel eğitimdeki başarılarıydı. Son dönemde ziyaret ettiğimiz üniversitelerde STEM’in yanına bir A harfi eklediklerini, yani sistemin STEM’in STEAM olduğunu gördük. Aradaki A harfi Art yani sanat sözcüğünü temsil ediyor. Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanındaki çalışmaların bir de sanat ve sanatın ortaya koyduğu vizyonla zenginleştirildiği bir ortamdan, bir ekosistemden bahsediyoruz. Laboratuvarlarda sanatçılarla malzeme bilgisi alanında çalışan insanların beraber çalıştıklarını birlikte birtakım projeler yürüttüklerini görüyorsunuz. Ziyaret ettiğimiz üniversitelerin bu alandaki başarıları da çok önemli.
Son olarak Britanya’yı bir teknoloji ülkesi ve Britanya ulusunu bir teknoloji ulusu yapmak için atılan adımları ve yürürlüğe sokulan programları inceledik. Bu alanda yapılanlar özel bir vize programının uygulanmasından tutun da şirketleşmeye kadar geniş bir alanda sıralanıyor. Ayrıca kurulan girişimlerin ölçeklerinin büyütülmesi de önemli bir başlık. Son sekiz yılda bu alanda yapılan çalışmalarla dijital sektörde istihdam 2 milyondan 5 milyona, 1 milyar dolarlık şirket sayısı 27’den 127’ye yükselmiş.
SONUÇ: TEMİZ PARA, TEMİZ EKONOMİ TEMİZ TOPLUM
Sonuç olarak Kılıçdaroğlu dört gün boyunca yoğun bir program takip ederek Türkiye açısından çok önemli bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret Türkiye’nin geleceğinin Dördüncü Sanayi Devrimini yakalamakta olduğunu gösterdi. Çünkü Türkiye kısır çekişmelerle geçmişteki sanayi devrimlerini ıskaladı ve geriden gelerek büyük değişimleri yakalamaya uğraştı. Bugün medeni dünyanın terk ettiği birçok sektörde biz tutunmaya çalışıyoruz. Büyük bir değişimin arifesindeyiz. Kara parayla, suçla ilgisi olmayan, doğayı çevreyi kirletmeyen, iklim kriziyle mücadelede Türkiye’nin önünü açacak finansman imkânlarını ülkemize getireceğiz. Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematikte yapılan araştırmaların kitap ve dergi sayfalarında kalmaması ve ülkemizin ekonomik gelişmesine katkı sağlaması için kapsamlı bir program hazırlıyoruz. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Türkiye’yi Dördüncü Sanayi Devrimi’ni yakalayan bir ülke haline getireceğiz.