Geçiş süreci yol haritası

Millet İttifakı’nın yol haritasında yer alan cumhurbaşkanı yardımcılığına dönük maddeyi işaret eden Hukukçu Ergun Özbudun “Cumhurbaşkanı yardımcılarının pozisyonu realist bir ifadeyle tanımlanmıştır’ tespitinde bulunuyor.

3-6 Mart günleri arasında Türkiye yakın tarihinin en heyecanlı günlerini yaşadı; keskin gelgitlerden sonra nihayet Millet İttifakı, iki temel konuda uzlaşmaya vardı. Bunlar Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun İttifak’ın ortak Cumhurbaşkanı adayı olarak açıklanması ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş sürecinin yol haritasının kabul edilmesidir. 12 maddeden oluşan Yol Haritası, uzun zamandan beri kamuoyunda merak ve tartışma konusu olan birtakım sorulara cevap getirmiştir. Bu maddelerin her biri, tartışılmaya değer önemde olmakla beraber, bu yazıda aktüel niteliği dolayısıyla sadece İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarının Cumhurbaşkanı yardımcıları olarak atanmalarına ilişkin 12’nci madde ele alınacak, diğer maddeler daha sonraki yazımda incelenecektir.

İki Büyükşehir Belediye Başkanının, önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanı yardımcıları olarak görevlendirileceği maddesi bir süredir tartışmalara yol açmış; bu durumun yürürlükteki Anayasa hükümlerine aykırı olup olmayacağı tartışılmıştır. Her şeyden önce, seçimler yapılıp iki başkan Cumhurbaşkanı tarafından yardımcı olarak atanıncaya kadar ortada böyle bir sorunun olmadığı açıktır. İki başkan seçimli bir göreve talip değillerdir ve atama anına kadar merkezî yönetimle ilgili herhangi bir statüleri yoktur. Peki bu atama işlemleri gerçekleştirildiğinde durum ne olacaktır?

Yürürlükteki mevzuatta bu iki sıfatın aynı şahısta birleşmesini yasaklayan bir hüküm yoktur. Belediye başkanlarının tâbi oldukları 13.07.2005 tarihli ve 5393 numaralı Belediye Kanunu’nun 37’nci maddesine göre, “Belediye başkanı, görevinin devamı süresince siyasî partilerin yönetim ve denetim organlarında görev alamaz; profesyonel spor kulüplerinin başkanlığını yapamaz ve yönetiminde bulunamaz.”

Görülüyor ki bu maddede belediye başkanının aynı zamanda Cumhurbaşkanı yardımcısı olmasını engelleyen hiçbir ifade yoktur. İki görevin aynı anda sürdürülmesinin fiilen imkânsız olacağı iddiası da temelden yoksundur. Türkiye’de halen binlerce kişi, aynı anda birden çok kamu makamını işgal etmektedir. Kaldı ki aynı Kanun’un 40’ıncı maddesine göre, “Belediye başkanı izin, hastalık veya başka bir sebeple görev başında bulunmadığı hâllerde, bu süre içinde kendisine vekâlet etmek üzere, belediye meclisi üyeleri arasından birini başkan vekili olarak görevlendirir. Başkan vekili, başkanın yetkilerine sahiptir.”

İki görevin aynı şahısta birleşmesiyle bir yerel idare üzerinde merkezî idarenin vesayetinin kurulmuş olacağı iddiası da inandırıcılıktan tümüyle yoksundur. Hele bu iddianın HDP’li belediyelerin hemen tümünü merkezî idare görevlilerinin kayyumluğuna terk etmiş olan bir iktidarın sözcülerinden gelmesi, iddianın garabetini artırmaktadır. Kaldı ki Cumhurbaşkanı yardımcılarının niçin belediyeler üzerindeki bir vesayet makamı olarak nitelendirilebileceğini anlamak da güçtür. Belediye Kanunu’na göre (m. 54-58) belediyeler üzerindeki merkezî idare denetimi, İçişleri Bakanı ve ilgili ilin vali ve kaymakamı tarafından gerçekleştirilir. Bu hükümde Cumhurbaşkanı yardımcılarını kapsayacak hiçbir ifade bulunmamaktadır.

Tartışmanın bir boyutu da, eğer Cumhurbaşkanı yardımcılarının konumu ile yürürlükteki mevzuat hükümleri arasında bir uyuşmazlık varsa bunun nasıl giderilebileceği hususundadır. Bir iddiaya göre, bunun Cumhurbaşkanı kararnamesiyle yapılması Anayasa’ya aykırı olacaktır. Çünkü Anayasa’nın 127’nci maddesine göre “Mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.” Eğer açıklamaya çalıştığımız gibi böyle bir uyuşmazlık yoksa bu tartışma tamamen yapay bir tartışma olacaktır. Bir uyuşmazlık olsa bile, Meclis çoğunluğuna sahip bir Millet İttifakı, böyle bir kanunî düzenlemeyi bir gün içinde yapabilir.

Tartışmanın belki en ciddiye alınacak boyutu, Yol Haritası’nın 12’nci maddesinin formüle edilmesi sürecinde bazı gözlemcilerin dile getirdikleri “geniş yetkili” ve “icracı” sıfatlarından kaynaklanmaktadır. Gerçekten, yürürlükteki Anayasa’da Cumhurbaşkanı yardımcılarının kendilerine özgü bağımsız bir yetki alanları yoktur; fonksiyonları Cumhurbaşkanınca verilen görevleri yerine getirmekten ibarettir. Acaba bu gibi ifadelerle, seçilecek Cumhurbaşkanının iki yardımcısına geniş bir yetki devrinde bulunacağı mı kastedilmiştir? Bunun mümkün olmayacağı açıktır. Hiçbir makam veya makam sahibi, Anayasa’nın ve kanunların kendisine verdiği yetkileri, kendi iradesiyle başka bir makama devredemez. Cumhurbaşkanı da bu temel hukuk kuralının istisnası değildir. Neyse ki görüşme sürecinde sağduyu galip gelmiş ve Cumhurbaşkanı yardımcılarının pozisyonu, çok daha realist bir ifadeyle tanımlanmıştır. Buna göre, “İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları Sayın Cumhurbaşkanının uygun gördüğü zamanda ve tanımlanmış görevlerle Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanacaklardır.” Görülüyor ki bu iki Cumhurbaşkanı yardımcısı ancak Cumhurbaşkanının uygun gördüğü zamanda ve onun tarafından “tanımlanmış” alanlarda görev ifa edeceklerdir. Bu formülün yürürlükteki Anayasa kurallarına herhangi bir aykırılığı söz konusu değildir.

ERGUN ÖZBUDUN KİMDİR?

Doktorasını Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Kamu Hukuku alanında tamamladı. Chicago, Harvard, Princeton, Columbia, Georgetown ve Paris Sorbonne Üniversitelerinde dersler verdi. Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komisyonu (1989-93) ve Avrupa Konseyi Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu (Venedik Komisyonu / 1990-2014) üyeliklerinde bulunmuştur. Anayasa hukuku ve Türkiye’nin siyasal hayatı üzerinde çok sayıda Türkçe ve İngilizce eserleri vardır.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Görüşler Haberleri