Ekonomik sorunların seçimlere etkisinde önemli konu, seçmenin bunu nasıl algıladığı, mevcut yönetimi ne kadar sorumlu tuttuğudur. Çalışmalar, kötü ekonomi eğer yönetime mal ediliyorsa bunun seçim sonucuna yansıdığını, ancak kitlelerde “yönetime rağmen” algısı hâkimse seçmen tercihini etkilemediğini gösteriyor."
"22 yıllık iktidarı döneminde AKP hükümeti özellikle en yoksul kesimlerin pastadan aldığı payı artırmada önemli adımlar attı. Yoksulluk oranı 2006’da %12,2 iken 2022’de %6,9’a düştü. 2002’de sosyal koruma harcamaları toplamı net 33 milyar 537 milyon TL iken her yıl artarak 2021’de 784 milyar 932 milyon TL’ye erişti."
Demirel’in meşhur “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” sözü başta yüksek enflasyon olmak üzere ekonomik sıkıntılar ile birlikte Mayıs 2023 seçimleri öncesinde özellikle muhalefet cephesinde iktidarın seçimde yenileceği beklentisini doğurdu. Nitekim Ekim 2022’de %85.5 ile yıllık enflasyon uzun süreden beri en yüksek seviyesini gördü. 2021 başında %15’lerde seyreden enflasyon pandemi sonrası toparlanma ile birlikte artma eğilimine girmiş, 2021 Eylül sonunda başlayan faiz indirim süreci ile ise hızla artmaya devam etmişti. Bir olumsuz gelişme de TL’nin değer kaybıydı. 2022 yılı başında 13.41 olan dolar TL kurunun Mayıs ayında 19’u geçmesiyle 2022 yılındaki değer kaybı % 40’ı, 2021 yılı başından beri olan kayıp ise %150’yi geçti.
Bunun yanında cari açık Nisan’da beklentileri aşarak 5,4 milyar dolar oldu. 12 aylık cari açık da 57,8 milyar dolar ile 10 yılın zirvesine erişti. Merkez Bankası’nın net uluslararası rezervleri 18 Mayıs haftasında eksi 0,2 milyar dolar ile 2002’den sonra ilk kez negatife düştü. Bu tabloya rağmen ekonominin seçim sonuçlarında belirleyici olmadığı görüldü. Peki, Demirel’in meşhur sözü ne oldu da tutmadı?
EKONOMİ VE OYLAR
Seçmen tercihinde ekonominin belirleyici olduğu tezi, temeli eskilere dayanan ve politik iktisatçıların araştırdığı önemli konulardan biri. Ekonomik durumun seçmen tercihindeki etkisi ödül-ceza mantığıyla açıklanıyor. Buna göre seçmen kötü ekonomik durumda yönetimi cezalandırıyor, iyi performansı ise ödüllendiriyor.
Bu konudaki ilk ülkeler arası çalışmayı yapan Lewis-Beck (1988) bu şekildeki ekonomik oy tercihlerinin gelişmiş ülkelerde etkili olmakla birlikte ülkeden ülkeye farklı olduğunu gösterdi. Detaylı araştırmalarda genel geçer ve çok güçlü ilişkiden ziyade duruma göre değişen sonuçlar görölüyor. (Dutch&Stevenson, 2008).
Ekonomik sorunların seçimlere etkisinde önemli konu, seçmenin bunu nasıl algıladığı, mevcut yönetimi ne kadar sorumlu tuttuğudur. Çalışmalar, kötü ekonomi eğer yönetime mal ediliyorsa bunun seçim sonucuna yansıdığını, ancak kitlelerde “yönetime rağmen” algısı hâkimse seçmen tercihini etkilemediğini gösteriyor.
Mevcut ekonomik sorunların temelinin ne olduğundan bağımsız olarak, 2020’de yüz yılda bir görülen pandeminin tüm ekonomileri olumsuz etkilemesi ve akabinde birçok ülkede enflasyon sorunu yaşanmış olmasının Türkiye’deki enflasyon ve ekonomik durağanlığın dünya ile paralel geliştiği ve kaçınılamaz olduğu izlenimi yarattığını söylemek mümkün. İktidarın diğer ülkelerde krizin çok daha derin olduğu söylemlerinin de bu algıyı güçlendirdiği seçim sonuçlardan görülüyor.
Benzer şekilde politik iktisat çalışmaları ekonomik seçmen tercihinde nispi ekonomik performansın önemine vurgu yapıyor, seçmenlerin kendi ülkelerinin performansını diğer ülkelerle mukayese ettiğini gösteriyor. Örneğin Hansen (2015) Danimarkalı seçmenler için Danimarka’nın İsveç’e göre ekonomik performansının önemli olduğunu gösteriyor. Seçim öncesi özellikle Avrupa ülkelerinde ekonominin kötü, market raflarını boş olduğuna dair haberlerin bu yönde bir seçmen kanısı oluşmasında etkili olduğunu çıkarmak mümkün. Yine medyanın seçmenin ekonomiye ilişkin değerlendirmelerindeki etkisi de araştırmalarla kanıtlanmış (Dutch&Stevenson, 2008).
ASGARİ ÜCRET VE ENFLASYON
Ayrıca seçmenler için genel ekonomiden çok kendi alım güçlerinin nasıl olduğu seçim tercihlerinde daha belirleyici. Yani seçmenler için önemli olan pastanın toplamından çok pastadan altıkları payın nasıl değiştiği. Bunun için de en önemli gösterge ücretlerinin durumu (De Boef&Nagler, 2002).
2022 özellikle yüksek enflasyon gibi sebeplerle ekonomik açıdan zayıf bir yıl olsa da iktidar, imkânlarını kullanarak etkinin en az hissedilmesi için elinden geleni yaptı. Özellikle asgari ücretli kesimi daha az mağdur etmek için önlemler aldı. Sadece 2022 yılında asgari ücrete %94,6 zam yapıldı. Bu artış ENAG’ın açıkladığı yıllık %137,55 enflasyonun altında kalsa da TÜİK’in resmi rakamı olan %64,27’den yüksekti. Çalışan diğer ücretli kesimin maaş artışlarının da üstündeydi. Birçok şirket de yüksek enflasyon döneminde çalışanlarının maaşlarında iyileştirmeler yaptılarsa da bu artışlar çoğunlukla enflasyonun da, asgari ücret artış oranının da altında kaldı.
Seçim öncesi Aralık 2022’de son bir artış daha yapılarak asgari ücret net 8 bin 506 liraya yükseltildi. Bu artışla Temmuz 2022’den itibaren %54,7, Aralık 2021’e göre ise %201 artış yapılmış oldu. Böylece 2002 yılında 184 TL olan net asgari ücret reel olarak 2023 yılı için %264,3 oranında artırılmış, nominal olarak ise 46 katına çıkmış oldu (T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı). 2002’de en düşük memur maaşı ile asgari ücret arasında %113 olan fark 2023 yılındaki seçim öncesi son asgari ücret artışıyla beraber ise %39’a geriledi.
Mevcut iktidar döneminde 2016 yılından itibaren yapılan asgari ücret artışları (2017 yılı hariç) hep bir önceki yılın enflasyon oranının üstüne gerçekleşti. 2022 yılından önceki en yüksek artış yine bir seçim yılı olan 2016’da yapılmıştı. Enflasyonun %9,6 seviyesindeyken “Sıra dışı artış” olarak ifade edilen %37,1’lik bu artış asgari ücretler ile diğer ücretli kesim arasındaki maaş farkının azalmasında etkiliydi. 10 yılda asgari ücret 30 kat artarken memur maaşı 15 kat artabildi.
Türkiye’de yaklaşık 7 milyon kişi asgari ücret ile çalışıyor. TÜİK Ocak 2023 rakamlarına göre 14 milyon 625 bin toplam ücretli çalışan olduğu düşünüldüğünde, çalışma yaşamındaki her iki kişiden biri asgari ücretli. Bu durumda toplumun azımsanmayacak bir kesiminin asgari ücret artışlarından etkilendiği görülüyor.
‘EASTERLİN PARADOKSU’
Özellikle market fiyatlarının her geçen gün arttığı 2022 yılındaki ekonomik durumun seçimde iktidar için olumsuz etki yaratmamasının bir sebebi bu yüksek asgari ücret artışları olabilir. Nitekim yüksek enflasyona rağmen nispi geliriniz artıyorsa, bu durum sizi herkesin gelirinin artıp sizin gelirinizin ortalamaya göre daha az arttığı bir senaryoya göre daha mutlu edebilir.
Easterlin’in (1973) “Göreli Gelir” hipotezi diye ifade ettiği bu durum, kişilerin mutluluğunda mutlak gelirden daha çok nispi gelirinin önemli olmasını ifade ediyor. Bu tez yıllar içinde insanların ortalama gelirinin yüksek oranda artmasına rağmen ortalama mutluluğun artmaması paradoksunu da açıklıyor. Mutluluk için asıl belirleyici olan toplumun geri kalanına göre ne derece geliriniz olduğu, yani nispi kazancınız. Dolayısıyla herkesin alım gücünün düştüğü ekonomide asgari ücretin önceki yıllara göre daha iyi seviyelere gelmiş olmasının (yani göreli gelirlerini artmış olması) çalışanların yarıya yakını açısından Easterlin’in hipotezine göre mutluluk arttırıcı bir etkisi var.
Asgari ücretliler iktidarı ne kadar destekledi buna ilişkin net veri elimizde olmasa da bu kesime yönelik iyileştirici politikaların seçmen tercihinde etkili olduğunu sonuçlardan çıkarmak yanlış olmaz.
DENEYİMLİ İKTİDAR VE EKONOMİ
Yakın zamanlı çalışmasında Larsen (2021) ekonominin seçmen tercihindeki öneminin yönetimin görev süresiyle birlikte azaldığını ve 15 yıllık görev sonunda ekonominin tercihlerde belirleyici olmadığını gösteriyor. Uzun süre görevde kalan bir yönetim hakkında seçmen yeterince bilgi edinmiş oluyor ve seçmenlerin değerlendirmeleri ekonomik gidişattan daha az etkileniyor.
2002’den itibaren iktidar olan AKP döneminde büyüme, gelir eşitsizliğini azaltma, yoksulluğu düşürmede özellikle 2015 öncesinde büyük yol kat edildi. Alım gücüne göre ayarlanmış kişi başı GSYİH 2019’a kadar sürekli artış eğilimindeydi. 2002’de 3 bin 608 dolar olan kişi başı GSYİH 2022’de 10 bin 655 dolara gelerek yaklaşık 3’e katladı.
22 yıllık iktidarı döneminde AKP hükümeti özellikle en yoksul kesimlerin pastadan aldığı payı artırmada önemli adımlar attı. Yoksulluk oranı 2006’da %12,2 iken 2022’de %6,9’a düştü. 2002’de sosyal koruma harcamaları toplamı net 33 milyar 537 milyon TL iken her yıl artarak 2021’de 784 milyar 932 milyon TL’ye erişti. Bu 20 yıllık dönemde toplam 22,4 kat artışa denk geliyor.
2008-2021 arası sosyal koruma yardımı alan sayısı %51 artarak 14 milyon 600 bin kişiye ulaştı. Benzer artışı sağlık harcamalarında da görüyoruz. GSYİH payı %2–2,5 arasında olan sağlık harcamaları 2002 ve sonrasında artarak 2009’da %4.4’e kadar yükseldi. Sonrasında bir miktar düşüş olsa da 2020’deki oran %3,64. Özellikle 2002-2016 arası gelir eşitsizliğinde hızlı azalışın yaşandığı bir dönem oldu.
Tüm bu geçmiş ekonomik gelişmelerin seçmende yarattığı olumlu duygunun seçmen bağını güçlendirdiği görülüyor.
İşgücü açısından da 2022 nispeten iyi bir yıldı. 2020 Temmuz ayında %14,2 ile tepe seviyesine çıkan işsizlik oranı 2022’de %10,5 seviyelerinde düştü. 2023 yılında seçim döneminde işsizlik oranı %10 seviyelerindeydi. Benzer şekilde istihdam oranı da seçim dönemi %48’ler ile uzun süredir en yüksek seviyeye erişti. Mayıs 2023’de tüketici güven endeksi de 91,1 ile yaklaşık son 5 yılın en yüksek seviyesine erişmişti. Gelecek 12 aylık döneme ilişkin hanenin maddi durum beklentisi endeksi de en son yine 2016 seçimleri zamanı eriştiği 94’ler seviyesindeydi.
TENCERE BOŞ MU?
Şüphesiz ekonomik durum dışında seçim sonuçlarını etkileyen çok fazla başlık var. Lider faktörü, reklam kampanyaları, vaatler, ideoloji… her biri ayrı ayrı önemi olan konular. Ancak “boş tencerenin yıkamayacağı iktidar” söylemini baz alırken önce bu tez ne kadar doğru onu düşünmemiz gerek. Sonra da tencere gerçekten boş mu, geçmişe ve başkalarına göre ne kadar boş onu sormak.
Kaynak: Refinitive
Kaynaklar
1- De Boef, S. & Nagler, J. (2002) Group Economic Performance, Economic Voting and Electoral Accountability, Annual Meeting of the Midwest Political Science Association, Chicago, Illinois.
2- Duch, R.M. & Stevenson, R.T. (2008) The economic vote: How political and economic institutions condition election results. Cambridge University Press.
3- Easterlin, R. A. (1973) Does money buy happiness? Public Interest, 30, 3–10.
4- Hansen, K. M., Olsen, A. L., Bech, M. (2015). Cross-national yardstick comparisons: a choice experiment on a forgotten voter heuristic. Political Behavior, 37(4), 767–789.
5- Larsen, M. (2021) Incumbent Tenure Crowds Out Economic Voting, British J. of Political Science, 51(2), 646–665.
6- Lewis-Beck, M. S. (1988) Economics and Elections: The Major Western Democracies. Ann Arbor: University of Michigan.