Adaletsizlik, haysiyet sorunu, sabır

Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı E. Fuat Keyman, "Haysiyetli ve Adil bir Türkiye, ülke yönetimin temel ve birincil amacı olmalıdır" değerlendirmesinde bulunuyor.

Türkiye’nin son dönemde ekonomi, demokrasi, hukuk, yaşamsal güvenlik, çevre vb. alanlarda yaşadığı ciddi sorunlar ve etkileri tüm araştırmaların gösterdiği gibi “geleceğe güvensiz bakan, tedirgin, kaygılı ve mutsuzlaşan bir ülke” tablosunu ortaya çıkartıyor.

İşsizlik, hayat pahalılığı, mahkemelerin aldığı kararlar, şiddet sadece ciddi sorunlar değil aynı zamanda belki de daha önemli olarak onur kırcı ve adalet duygusunu zedeleyen, insan ve toplum psikolojisinde adaletsizlik ve haysiyet sorunu yaratan sorunlar da.

İş bulamayan, evine yemek getiremeyen, çocuğuna süt alamayan, hakkı yenen, şiddet gören, şiddet uygulayan ya da cinayet işleyenin indirimli ceza aldığını gören insanlarımızın sadece canları yanmıyor, onurları da kırılıyor, adalete güvenleri yok oluyor.

Türkiye’de hiç şüphe yok ki çok ciddi “adalet” ve “haysiyet” sorunu yaşıyoruz.

Bu durum, altını çizelim, sadece Türkiye’ye özgü değil, karşılaştırmalı örnekler içinde farklı coğrafyalarda farklı ülkelerde de yaşanıyor. Yerel ve ulusal olduğu kadar bölgesel ve küresel ölçekte yaşanan bir sorun.

Küreselleşen dünya rekabetçi otoriterliğin, popülizmin ve neoliberalizmin yükseldiği ve otoriterlik-neoliberalizm kıskacına girmiş bir dünya ve bu dünyanın yarattığı kritik sorunların bir tanesi de adalet ve haysiyet eksikliği.

Bu nedenle de son dönemde, Avrupa’dan Latin Amerika’ya, Kuzey Amerika’dan Güney Asya’ya uzanan bir yelpazede yapılan seçimlere baktığımız zaman, adalet ve haysiyetin ana gündem maddelerinden biri olduğunu görüyoruz.

Ekonomik ve demokrasi-hukuk sorunlarının aynı zamanda adalet ve haysiyet sorunları yarattığı gerçeği kabul edilmiş durumda.

Peki adaletsizliğe karşı haykırış ve haysiyet mücadelesine karşı yanıt ne olmalı?

Türkiye’ye odaklanarak bu soruya verilen yanıtlara bakalım.

SABIR

Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanıtı, kendi deyişiyle “sabır” ve “milletin belli dönem sabretmesi”.

Erdoğan’ın son dönemde yaptığı konuşmalarda sıklıkla “sabır” çağrısı yaptığını duyuyoruz.

Yaşanan sorunların geçici olduğu vurgulanıyor, “milletimden sabretmesini istiyorum” deniliyor.

Sabır, Erdoğan’ın en çok kullandığı kelimelerin/kavramların başında geliyor.

Erdoğan’ın sıklıkla sabır duygusuna gönderim yaparak enflasyon, işsizlik, fahiş fiyatlar vb. ciddi ekonomik krizden ve sorunlardan konuşmasının bilinçli bir strateji olduğunu görüyoruz.

Milletimden sabretmesini istiyorum çağrısı, altı boyutlu bir stratejik manevrayı içeriyor:

Birincisi en genel anlamıyla zorluklar altında, zor koşullarda cesaret ve metanetin yitirilmemesi ve dayanıklı olunması anlamına gelen sabır İslami felsefe alanına çekiliyor;

İkincisi “sabur” olunmak, sabır nimetiyle mükafatlanmak ilahi bir hediye olarak görülüyor;

Üçüncüsü, böylece sabır bir duygudan, olgunlaşmadan çok da önemli olarak bir “imtihan”a” ya da “sınav”a dönüşüyor Zorluklara göğüs germek, sabırlı olmak, sabretmek, hastalık, fakirlik, darlık-yoksulluk-yoksunluk döneminde inananın vermesi gereken ve sonradan ilahi olarak mükafatlanacağı bir sınav oluyor;

Dördüncüsü, sorunların kaynağı olarak lider, hükümet ve alınan hatalı kararlar görülmüyor, niye ve kim tarafından sorusu sorulmuyor var olan durum sabredilmesi gereken bir durum ya da dönem olarak kurgulanıyor;

Beşincisi, toplumun sabretmesi, lidere mutlak sadakat ve yönetime eleştiri olmadan yaklaşması anlamına da geliyor ve,

Altıncısı “sabrın karşılığı olarak ilahi hediye alınır” iması aynı zamanda liderin hata yapmayan ve her zaman doğruya yapan konumunun ya da algısının devamını da sağlıyor.

Tüm bu noktalar bizi şu sonuca götürüyor: Erdoğan’ın sıklıkla tekrarladığı sabır çağrısı hem sorunların nedenini yönetim hataları yerine dışsallaştırıyor hem kendi seçmen tabanını korumaya katkı veriyor hem lidere mutlak sadakat anlayışına yardım ediyor hem de muhalefetin haklı eleştirilerine rasyonel yanıt veremediği durumu dinsel ve ilahi alanla kapatmış oluyor.

Sabır bu anlamda stratejik bir tercih ve manevra ki bu niteliği göz ardı edilmemeli.

HAYSİYETLİ VE ADİL TÜRKİYE

Millet İttifakı, HDP ve diğer muhalefet partilerinin, sabır söyleminin bu ikili, dinsel ve stratejik önemini ciddi alması ve alternatif pozisyon ve strateji geliştirmesi gerektiğini düşünüyor.

Bu bağlamda, yaşanılan sorunların “insan kaynaklı” olduğu, yönetim hatalarından ve ortak akılı dışlayan güç-ihtişam-iktidar tercihinden kaynaklandığı sürekli vurgulanmalı. Sorunların çözümünün de ortak akılla ve liyakat ile mümkün olduğu söylenmelidir.

Sabır ve sabretmek, adaletsiz ve haysiyet kırıcı durumlara karşı ahlaki ve ilkesel bir tercih olamaz.

Gerek zengin ile fakir arasındaki gelir ve refah farkının, gerekse büyük bir ihtişam içinde yaşayan küçük bir kesim ile ciddi sorunlar içinde yaşayan geniş halk kesimleri arasındaki farkın uçuruma dönüştüğü bir durumda, milletin sabretmesini istemek, sorunları çözen değil, aksine maskeleyen bir işlev görmektedir.

Haysiyetli ve Adil bir Türkiye, ülke yönetiminin temel ve birincil amacı olmalıdır.

Muhalefetin stratejisi ve hedefi de haysiyetli ve adil Türkiye’yi kurmayı ve devlet-toplum-birey ilişkilerini “demokrasi-adalet-haysiyet-güven” ekseninde düzenlemeyi amaçlamalıdır.

İnsanlar gerektiğinde sabrederler, fedakarlık gösterirler.

Ama bugün yaşadıklarımız, sabretmeyi değil aksine hükümetin ve ülke yönetimine talip olanların topluma ve insanlara adaletli ve haysiyetli bir yaşam sunmak için çalışmalarını gerekli kılmaktadır.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (14)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Görüşler Haberleri