MELEK GEDİK | KARAR
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Selçuk Özdağ'a yönelik saldırı ile ilgili KARAR TV'de çarpıcı açıklamalarda bulundu, "Türkiye ve Erdoğan, şu anda 28 Şubatçıların vesayeti altında. 28 Şubat'ta Türkiye'ye otoriter bir deli gömleği giydirmek isteyenler, şu anda Erdoğan'ı kuşatmış durumda. Sayın Erdoğan'ı buradan uyarıyorum, aklı başında herkesi uyarıyorum, bundan sonraki ilk aşamada Erdoğan da tasfiye edilecek ve muhafazakarların bir daha başı dik dolaşamayacakları tarzda otoriter rejim kurulacak" dedi.
Karar TV'de Gündem Özel'in konuğu olan Davutoğlu, Taha Akyol ve Elif Çakır'ın sorularını cevapladı.
"ÖLDÜRME KASTIYLA YAPILAN BİR EYLEM"
Sopalı ve silahlı saldırıya uğrayan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ'ın kafasına 17 dikişi atıldığını ve ameliyat olduğunu hatırlatan Davutoğlu "Bu öldürme kastıyla yapılan bir eylemdir. Fiilen içinde silahlı vardır. Beş kişiden, ikisi silahlı. Selçuk Bey, geçmiş tecrübelerinden hareketle tedbirli davranmasaydı, bugün 'geçmiş olsun' açıklaması yapmaktan çekinler, 'Kıymetli bir siyasetçiydi, çok üzüldük' diye cenazesinde konuşuyor olacaklardı" dedi.
"ERDOĞAN 'GEÇMİŞ OLSUN' DEMİYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Selçuk Özdağ ile arasında geçen konuşmayı da anlatan Davutoğlu, Erdoğan'ın 'geçmiş olsun' demediği söyledi.
Davutoğlu şunları kaydetti: "Erdoğan, Selçuk Özdağ ile yaptığı telefon görüşmesinde 'Geçmiş olsun' demiyor. 'Failleri bulacağız, cezalandıracağız' da demiyor. Olaydan 10 saat sonra yapılan telefon görüşmesinde 'Selçuk bey hayrola ne oldu? Ankara'da mısınız?" diyor. Cumhurbaşkanlığı makamında olan birisi mutlaka o bilgileri alır, ondan sonra o telefonu açar değil mi? Bu olayı önemsizleştirmektir."
Davutoğlu, Özdağ'a saldırı ile ilgili şu sözleri ekledi, "Hayal kırıklığı içindeyim. Selçuk Bey ile ilgili 8 saat sonra AK Partililerden açıklama geldi. Allah aşkına selam verdiğiniz birine, böyle bir şey olsa 8 saat bekler misiniz? Niye hepsi yeşil ışık bekliyor" dedi.
Davutoğlu ayrıca Erdoğan'ın Cumhur İttifakı ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den gelecek tepkiden çekindiğini belirtti.
"ÇOK TEHLİKELİ MESAJLAR VERİYOR"
MHP lideri Bahçeli'nin kutuplaştırıcı dilin tarafı olduğunu ifade eden Davutoğlu "MHP Genel Başkan Yardımcısı Türkiye'ye çok tehlikeli mesajlar veriyor. Sayın Bahçeli, eğer milletin birliğine sahip çıkacaksa kutuplaştırıcı dilden kendisini sakınması lazım. Bahçeli, bugün kutuplaştırıcı ve dilin ve eylemin tarafında" diye konuştu.
"ERDOĞAN 28 ŞUBATÇILARIN VESAYETİ ALTINDA"
Erdoğan'ın 28 Şubatçıların vesayeti altında olduğunu iddia eden Davutoğlu, Türkiye'de otoriter bir rejiminin kurulmak istendiği ve Erdoğan'ın böylece tasfiye edileceğini dile getirdi.
Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı: "Türkiye ve Erdoğan, şu anda 28 Şubatçıların vesayeti altında. 28 Şubat'ta Türkiye'ye otoriter bir deli gömleği giydirmek isteyenler, şu anda Erdoğan'ı kuşatmış durumda. Erdoğan, maalesef geniş kitlelerin başörtüsünü desteğini 28 Şubat artıklarına havale ediyor. Sayın Erdoğan'ı buradan uyarıyorum, aklı başında herkesi uyarıyorum, bundan sonraki ilk aşamada Erdoğan da tasfiye edilecek ve muhafazakarların bir daha başı dik dolaşamayacakları tarzda otoriter rejim kurulacak.
"BU İPUÇLARI SALDIRININ SEBEBİNİ ORTAYA KOYUYOR"
Erdoğan'ın bir sonraki seçimi kazanma ihtimali yok denilecek kadar azdır. Fakat bu tür baskılarla kazansa bile etrafı öyle bir şekilde kuşatılmış olacak ki Türkiye'de demokrasiden bahsetme imkanı olmayacak. Erdoğan'ın siyasi hayatında son dönemde yaptığı tek şey şudur: Herkesi bir müddet için kullanmaya elverişli bir araç gibi görüyor. Selçuk Özdağ, Bahçeli'ye çok basit bir soru sordu. 17-25 Aralık'ı 'Niye akladınız' dedi. Orhan Bey'e niye saldırı yapıldı? Orhan bey de bunu, 'Bahçeli'ye ağır eleştiri' diye yazısında kullandı. Çok açık, bu ipuçlarından yürüyen herkes saldırının sebebini ortaya koyar."
Erdoğan'ı uyaran Davutoğlu şöyle devam etti: "Sayın Erdoğan'a benzer bir darbe teşebbüsü olsa yarın yanındaki herkes terk eder, ben orada olacağım, arkadaşlarım da orada olacak. 15 Temmuz'da Selçuk Özdağ Başbakanlık'taki Çankaya'daydı. Ama bugün yanında görünenlerin çoğu, ertesi gün kuracakları dikta rejiminin hayalini kuracak. Sayın Erdoğan'ı uyarıyorum."
"SİYASİ DENKLEMİ GELECEK PARTİSİ BOZDU"
Cumhur İttifakı ile ilgili de çarpıcı açıklamalar yapan Davutoğlu "Sayın Erdoğan bir yol ayrımında. Cumhur İttifakı'yla seçim kazanması çok zor. Reformlar diyor. 'Sakın reformlardan bahsetme, sen bizim eserimizsin' diyor. Erdoğan'a uyarı niteliği taşıması burada. Türkiye'de siyasi denklemi Gelecek Partisi değiştirmiştir. Erdoğan'ın ilkesel bir siyaset anlayışı yok. Konjonktürel olarak hareket ediyor. Gelecek Partisi'nin önünü diğer aktörlerle birlikte engellemeye çalışıyorlar. Diğer partilerin önünde bir engel yok ama Gelecek Partisi engelleniyor" dedi.
Erdoğan ile MHP lideri arasındaki ortaklığın iyi niyete dayanmadığı belirten Davutoğlu "Bahçeli, Sayın Akşener'e ikide bir de 'Evine dön' diyor. Evine dönse sayın Erdoğan'a karşı eline güçlü olacak. Sayın Erdoğan da yaptığı temaslarla, 'Ben alternatif oluşturabilirim’ diye Bahçeli’ye mesaj veriyor.
Yarın seçim geldiğinde halk fakirleşme için kimi suçlayacak? Bahçeli, 'Ben değilim' diyecek. Bir adam her gün 'Cumhur İttifakı devam edecek' diyorsa önce kendini inandırmaya çalışıyordur" diye konuştu.
DAVUTOĞLU'NDAN BİONTECH AŞISI İDDİASI
Türkiye'deki aşılama süreci ile ilgili de Davutoğlu, çarpıcı bir iddiayı dile getirerek şunları kaydetti:
"Sağlık Bakanlığı'ndan aşı için telefon gelmedi. Gelseydi de aynı cevabı verirdim, olmazdım. Çünkü koronavirüsü yakın zamanda geçirdim, antikor var. 83 milyon vatandaşımız aşı bekliyor. Aşı olmam, bir vatandaşımızın sağlığıyla oynamam. Aşıya karşı olduğumuzdan değil. Eğer koronavirüs geçirmeseydim sıramı beklerdim. Sayın Cumhurbaşkanı'nın TV karşısında bir kişi olarak aşı olması doğru, aslında çok da doğru değil.
Hadi diyelim teşvik için, teşvik ettiniz yeteri kadar aşı var mı? Elinizdeki aşı stoku bitti neredeyse. BionTech aşısının iktidar çevrelerinde yapıldığı söylentisi siyasi ahlaksızlıktır. İsim isim geliyor bize de. Sağlık Bakanı, Çin'le 50 milyon doz anlaşmasının kendisini göster varsa, yok.
Ortada vahim bir tablo var. Onların derdi o sırada aşıyla uğraşmak değil, Türkiye’yi ayrıştıracak meseleyle uğraşmak. Bir hafta başörtüsü, bir hafta darbe tartışması konuşuldu, aynı hafta aşı konuşulmadı. Sadece seçkinler aşı oluyorsa bu olmaz. Türkiye'de bir kesim sırça saraylarda lüks bir hayat sürüyor, halkın geniş kesimi hem fakirlik çekiyor hem de aşı soruyor."
Davutoğlu'nun açıklamaları şöyle:
"Daha önce Sayın Kılıçdaroğlu'na linç girişimi oldu. Sayın Akşener'in evini basmaya kalkıştılar. Gazetecilere fiili baskılar, tehditler oldu. Tehdit ve hakaret kültürünün normalleştiği bir süreç görüyorum ve bu beni ciddi şekilde endişelendiriyor.
Otoriter eğilimleri normalleştirmek hatta daha da otoriter eğilimleri artırmak için önce toplumsal huzursuzluklar tahrik edilir. Türkiye'de bir de öyle bir ekonomik tablo var ki, zaten toplumsal huzursuzluğun başlı başına sebebi olan genç işsizlik had safhada. Siyasiler böyle saldırılarda içine sinmese bile çıkar, kınarlar. Maalesef Türkiye'yi yönettiğini iddia eden iki parti ve perde gerisinden yönettiğini iddia eden partinin liderlerinden hiçbir açıklama gelmedi.
Ankara'nın göbeğinde bir partinin genel başkan yardımcısı silahlı saldırıya uğruyor. Hemen ardından onunla röportaj yapan gazeteci saldırıya uğruyor. 48 saat doldu, halen failler bulunamadı veya bulundu da gizleniyor.
Sonraki seçimi 'vatan haini' ve 'vatanperverler' arasında bir seçim haline dönüştürme ve olağanüstü şartlarda bu seçimi yaptırma çabası var. Ben bunu görüyorum ve uyarıyorum Sayın Cumhurbaşkanı'nı, bu yolun sonu son değil.
Erdoğan'ın siyasi hayatında son dönemde yaptığı tek şey şudur: Herkesi bir müddet için kullanmaya elverişli bir araç gibi görüyor. Selçuk Özdağ, Bahçeli'ye çok basit bir soru sordu. 17-25 Aralık'ı 'Niye akladınız' dedi. Orhan Bey'e niye saldırı yapıldı? Orhan Bey de bunu, 'Bahçeli'ye ağır eleştiri' diye yazısında kullandı. Çok açık, bu ipuçlarından yürüyen herkes saldırının sebebini ortaya koyar.
MHP'nin üye sayısı düşüyor çünkü samimi ülkücüler 'Türkiye'de milli birlik" diye diye üç beş zengine, müteahhide ülkenin bütün kaynaklarının satıldığını görüyor."