1- İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Toplumun çoğunluğu ‘kadını yaşatır’ dediği halde kaldırıldı
Türkiye’nin, kadınların her türlü şiddetten korunmasını içeren İstanbul Sözleşmesi’nden referandumsuz ayrılması tepki çekti. Konunun hukuki boyutu da öne çıktı. Anayasa’nın 90’ıncı maddesine işaret eden Prof. Dr. Adem Sözüer “İstanbul Sözleşmesi yürütme tasarrufuyla feshedilemez. Yetki gaspıyla TBMM devre dışı bırakılamaz” dedi. Prof. Dr. İzzet Özgenç de “Onaylanması kanunla uygun bulunan bir milletlerarası sözleşmeden Cumhurbaşkanı Kararıyla Türkiye taraf olmaktan çıkarılamaz” paylaşımı yaptı. Hukukçu Turgut Kazan ise “TBMM yeni yasa yapmadıkça İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir” değerlendirmesinde bulundu.
Yüzde 67 Türkiye çıkmasın
İstanbul Sözleşmesi’nin eksiksiz uygulanmasına yönelik kamuoyunda oluşan talep geçen yıl yapılan anketlere de yansıdı:
* Türkiye’nin Nabzı anketine katılanların yüzde 67’si ‘sözleşme kalmalı’ dedi.
* AK Partili seçmenin yüzde 48.8’i ‘Çıkılmalı mı?’ sorusuna ‘Hayır’ yanıtını verdi.
* MHP seçmeninin yüzde 43’ü de Türkiye’nin sözleşmede kalmasını istedi.
* Kadınların yüzde 74’ü sözleşmeden çekilmenin doğru olmadığını belirtti.
2- MERKEZ BANKASI
‘Enflasyonun sebebi faizdir’ fikri işbaşında
MB’nin, beklentilerin üstünde faiz artışı ve Babacan’ın “Erdoğan ya Merkez’e gereğini yapacak ya da özür dileyecek” sözlerinin ardından Cumhurbaşkanı, Naci Ağbal’ı görevden aldı. Yerine eski AK Partili vekil Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu atandı. Yeni başkan ile eski Hazine Bakanı’nın tez danışmanının aynı isim olması “Albayrak’ın dönüşüne zemin” iddialarını ısıttı. Ekonomistler 20 ay içinde 4’üncü başkanın göreve getirilmesine sert tepki gösterdi. Bu ekenomik bir intihar. Milyonların geleceği söz konusu. Yaratılan tahribatın izi yıllarca silinmeyecek.
3- KANAL İSTANBUL
‘İnat’ projesine devlet garantisi
Kamuoyunda tartışma konusu olan ve anketlerde büyük oranda “Yapılmasın” yaklaşımı öne çıkan Kanal İstanbul’a da ‘köprü otoyol modeli’ geldi. Erdoğan’ın “İnadına yapacağız” ifadesini kullandığı proje devlet garantisi kapsamına alındı. Düzenleme, Yap-İşlet-Devret Modeli Hakkında Kanun’a getirilen ve Resmi Gazete’de yayımlanan ek maddeyle hayata geçirildi.
GECE YARISI FİŞ ÇEKİLDİ
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE GECE YARISI FESİH İMZASI
Türkiye, iktidarın kaldırılması için tartışmaya açtığı İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı Kararı’yla çekildi. Ankara’nın ilk imzacı olduğu uluslararası belgenin askıya alınmasına tepki yağdı. Barolar ve hukukçular Cumhurbaşkanı imzasıyla Türkiye’nin belgeden çekilemeyeceğini belirtti. Kararın AYM’den döneceğini vurguladı. Kadın örgütleri de yaşananları protesto etmek için sokağa çıktı.
Kadına şiddete karşı teminat olarak gösterilen İstanbul Sözleşmesi’nden ilk imzacı da olan Türkiye Cumhurbaşkanlığı Kararı ile ayrıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’In imzasını taşıyan karar Resmi Gazete’de yayımlandı.
‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’, kamuoyunda bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da düzenlenen Avrupa Konseyi 121. Bakanlar Komitesi Toplantısı’nda dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından imzalanmıştı. Sözleşmeye ilişkin kanun tasarısı, 24 Kasım 2011 Tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda tüm partilerin mutabakatıyla yapılan açık oylamada 1 çekimser, 246 milletvekilinin oyu ile kabul edilerek yasalaşmıştı. Avrupa Konseyi tarafından desteklenen ve taraf devletleri hukuki olarak bağlayan Sözleşmeden Türkiye’nin son birkaç yıldır ayrılacağı konuşuluyordu.
Karar sonrası İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Kadın cinayetlerinin arttığı söylemi, tamamen yalandır ve eldeki veriler tarafından desteklenmemektedir” dedi.
ÇEKİLME SÜRECİNE NASIL GELİNDİ: Peki Türkiye’nin ilk imzacı olduğu ve adını İstanbul’dan alan metinden çekilmeyle sonuçlanan süreç nasıl başladı. Sözleşmeye ilişkin asıl tartışma 2020 Mayıs ayında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın eşcinselleri hedef alan sözleri ve buna karşı Ankara Barosu’nun yayınladığı bildiriyle başladı.
İLK SİNYAL KURTULMUŞ’TAN: AK Partili veiller arasında da kaldırılmalı kaldırılmamaı tartışmaları sürerken, AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, Sözleşme’nin imzalanmasının çok yanlış olduğu ifade etti ve birçok AK Partilinin de bu görüşte olduğunu söyledi. Kurtulmuş “Sözleşme iptal edilir mi” sorusuna “Halkımızda büyük beklenti var, bigane kalamayız” dedi ve sözleşmeden çıkılacağına dair sinyaller verdi.
ERDOĞAN: HALK İSTERSE KALDIRILIR: Ardından 14 Temmuz 2020’de yapılan AK Parti MYK toplantısında İstanbul Sözleşmesi ele alındı. Toplantıya katılan pek çok üyenin sözleşmeden çıkılması yönünde görüş bildirdiği belirtilirken Cumhurbaşanı Erdoğan’ın da sözleşmenin tek taraflı feshi ya da tartışmalı maddelere çekince konulmasının sonuçları üzerinde çalışma yapılması talimatı verdiği belirtildi. Erdoğan’ın toplantıda “Çalışıp, gözden geçirin. Halk istiyorsa kaldırın. Halkın talebi kaldırılması yönündeyse, buna göre bir karar verilsin. Halk ne derse o olur” dediği öne sürüldü.
ŞENTOP: CİNAYETLERİ ARTIRDI: 6 Ağustos’ta TBMM Başkanı Şentop “Kadına şiddet konusunda Türkiye çok adım attı. İstanbul Sözleşmesi’nin de buna katkısının olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda sözleşmeden çıkmayı zorunlu kılan bir durum olduğu kanaatinde değilim” dedi.
ASİLTÜRK: KESİNLİKLE KALKACAK: 2020’nin son günlerinde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaret ettiği SAADET Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk de 27 Ocak 2021’de katıldığı bir TV programında İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılacağını söyledi. Asiltürk “AK Parti’den yetkililer geldi ve ‘Bu sözleşmeyi biz de Cumhurbaşkanı da kesinlikle kaldırmak istiyor. Lütfen bizi destekleyin’ dediler. Ben de biliyorum sayın Cumhurbaşkanının ifade ettiğini, kesinlikle kalkacak” diye konuştu. Sözleşmenin kabul edilmesinden sonra kadına şiddet vakalarının 10 kat arttığını öne süren SAADET lideri Temel Karamollaoğlu, “Aileyi korumadan kadına şiddeti önleyemezsiniz” dedi. Karamollaoğlu “Türkiye’de kadını öne çıkaracağız diye aileyi yok saymanın yolları aranıyor. Evlenme yaşı çıkmış 28’e. Allah akıl fikir versin” ifadelerini kullandı.
KADINLAR SAHİP ÇIKTI: Bu süreçte İstanbul Sözleşmesi, kadın eylemlerinin de en önemli talebi oldu. Sözleşmeyi savunmak için sokağa çıkan kadınların bir çok eylemine polis saldırdı, onlarca kadın gözaltına alındı. Kadın eylemlerine HDP, CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi destek verdi.
KARARI AYM İPTAL EDER
İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararını değerlendiren hukukçular “Çekilme yasal değil” diyerek Anayasa’nın 90’ıncı maddesini işaret etti. Prof. Dr. Adem Sözüer: Belge yürütme tasarrufuyla feshedilemez. Yetki gaspıyla TBMM devre dışı bırakılamaz. Avukat Turgut Kazan: TBMM
yeni yasa yapmadıkça Sözleşme yürürlüktedir. Prof Dr İzzet Özgenç: Bir milletlerarası sözleşmeden, Cumhurbaşkanı Kararı’yla çıkılmaz.
Cumhurbaşkanlığı kararıyla Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini değerlendiren hukukçular çekilme kararının yasal olmadığını ve bu kararın Anayasa Mahkemesi’nden döneceğini belirtti. Prof. Dr. Adem Sözüer, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda Anayasa’nın 90. maddesine işaret ederek “İstanbul Sözleşmesi yürütme tasarrufuyla feshedilemez. Yetki gaspıyla TBMM devre dışı bırakılamaz” dedi.
SÖZLEŞMESİ YÜRÜRLÜKTE: Hukukçu Turgut Kazan ‘İstanbul Sözleşmesi Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca yasayla onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Böyle bir sözleşmeden Cumhurbaşkanı kararnamesiyle çıkılamaz. Dolayısıyla, TBMM yeni yasa yapmadıkça İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir’ dedi. Avukat Ece Güner Toprak da “Anayasamız 90. Maddesine göre İstanbul Sözleşmesi Kanun hükmündedir (hatta üstünde). Temel haklarda Kararname düzenlenemez. Kararname, Anayasamızın ihlali; AYM iptal edecektir” ifadelerini kullandı.
YÜRÜLÜĞE GİRDİĞİ GİBİ FESHEDİLİR: Porf Dr İzzet Özgenç: “Usulde paralellik ilkesi gereğince, onaylanması kanunla uygun bulunan bir milletlerarası sözleşmeden, Cumhurbaşkanı Kararı’yla Türkiye Cumhuriyeti Devleti taraf olmaktan çıkarılamaz. ” Anayasa Profesörü Kemal Gözler ise “İstanbul Sözleşmesi, feshedilmesine ilişkin bir kanun çıkarılmadıkça sadece Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemez” açıklaması yaptı.
KARAR YOKLUKLA MALÜLDÜR: Avukat Kerem Altıparmak ise “Bu gece feshedilen sadece İstanbul Sözleşmesi değil, TBMM’nin iradesi ve yasama yetkisi. Bunu en son 12 Eylül 1980’de Kenan Evren yapmıştı. Cumhurbaşkanı’nın Meclis yerine geçip yasama işlemi yapması durumunda ‘fonksiyon gaspı’ vardır. Bu işlemin yaptırımı ‘yok hükmünde olması’dır. CB kararı yoklukla malüldür. Sözleşme de yürürlüktedir.”
BAROLAR: CUMHURBAŞKANI YETKİSİNİ AŞTI: Ankara ve İstanbul baroları yaptıkları yazılı açıklamalarda Sözleşmenin geçerliliğini koruduğunu belirtti “Cumhurbaşkanı yetkilerini aşmıştır. Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan karar ile hukuka aykırı şekilde geri adım atılmıştır. TBMM tarafından onaylanan İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir. Kanunun yürürlüğüne idari işlemle karar verilemez. Barolar İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkacağız” denildi.
TÜSİAD: SİYASETE KONU EDİLMEMELİ: Fesih kararına bir tepki de TÜSİAD’dan geldi. TÜSİAD “İstanbul Sözleşmesi, siyaset alanının mücadelelerine konu edilmemelidir. Karar yeniden değerlendirilmeli. İstanbul Sözleşmesi’nin feshi kadına yönelik şiddeti besleyen zihniyeti cesaretlendiriri. Karar Türkiye’nin uluslararası alandaki itibarını zedeler. Kadınlara yönelik şiddeti sonlandırma adına atılmış hiçbir adımdan taviz verilmemeli.
Kazanan ‘eril akıl’ değil kadınlar olacak
* İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu: Her gün kadına yönelik şiddet haberlerinin olduğu bir ülkede bir gece yarısı İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığının duyurulması çok acıdır. Bu, her görüşten kadının yıllardır verdiği mücadeleyi hiçe saymaktır. Her şeye rağmen kazanan ‘eril akıl’ değil kadınlar olacaktır.
* İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer: Dün ne diyorsak bugün de aynısını söylüyoruz. İzmirli kadınlara söz veriyorum; Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ni sağlama ve kadına şiddeti önleme mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. İstanbul Sözleşmesi yaşatır.
* Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş: Eşitlik, adalet ve vicdana dair ne varsa yaşatmak en büyük sorumluluğumuzdur. Ankara’da kadınlarla yan yana yürümeye, adil ve eşit yarınları beraber inşa etmeye devam edeceğiz.
* KADEM: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızları Esra Albayrak ile Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın yönetiminde olduğu KADEM Sözleşme’den ayrılma kararına tepki gösterdi: “Şiddetle mücadele noktasında 6284 sayılı kanunun daha da güçlendirilmesi ve uygulamalardaki sorunların giderilmesi için tüm gücümüzle çalışacağımızı kamuoyuna ilan ediyoruz.”
TÜRKİYE'DE BELGEYE DESTEK YÜZDE
Metropol Araştırma Şİrketi’nin Ağustos 2020 araştırmasında İstanbul Szleşmesine destek kadınlarda yüzde 74. erkeklerde ise 60.3 larak belirlenmişti. Araştırmaya katılanlar Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeli mi? sorusuna katılımcıların 67.2’si “Hayır çekilmemeli” dedi. 22.8’i “Evet çekilmeli” derken yüzde 10’u da “Fikrim yok” dedi. Cinsiyete göre aynı soruya verilen yanıtlar ise şöyle: Kadınların yüzde 74’ü ‘hayır’, yüzde 17.1’i ‘evet’ ve 8.9’u da fikrim yok cevabını verdi. Erkeklerin ise yüzde 60.3 ‘hayır çekilmemeli’, yüzde 28.6’sı ‘evet çekilmeli’ ve 11.1’i ise fikrinin olmadığını söyledi.
13 yılda 3 bin 159 cinayet
Türkiye’de bir türlü durdurulamayan kadın cinayetleri artık katliama dönüşmüş durumda. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2020 Raporu’na göre sadece geçen yıl Türkiye’de erkekler tarafından 300 kadın öldürüldü, 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Verilere göre son 18 yılda en az 15 bin 557 kadının yaşam hakkının ihlal edildi. Son 14 yılın korkutan rakamları ve yaşanan yükseliş ise şöyle:
2008: 66
2009: 125
2010: 203
2011: 129
2012: 145
2013: 231
2014: 290
2015: 293
2016: 289
2017: 350
2018: 405
2019: 421
2020: 409
2021 ilk üç ay: 78
AB’den tepki: Kahredici bir adım
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri General Marija Pejcinovic Buric, sosyal medya hesabından yaptığı yazılı açıklamada “ Kahredici bir adım. Kadın hakları için büyük bir gerileme” dedi Avrupa Konseyi İletişim Direktörü Daniel Holtgen ise yaptığı açıklamada “Türkiye’nin kadınları korunmasıyla ilgili uluslararası sözleşmeden çekilmesi tahrip edici bir haber” diyerek tepkisini dile getirdi.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Amor ise “Türkiye hükümetinin gerçek yüzü” dedi. AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Sergey Lagodinsky, Ankara’nın gelecek hafta yapılacak Avrupa Birliği Konseyi zirvesinden önce İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini “provokasyon” olarak nitelendirdi.
MERKEZ BANKASI 20 AYDA 3 BAŞKAN ESKİTTİ
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Cumhurbaşkanı kararıyla 20 ayda 3 tane başkan eskitti. İlk görevden alınan Başkan Murat Çetinkaya için ‘faizleri indirmiyordu görevden aldık’ denilmişti. Sonraki Başkan Murat Uysal ise her denileni yaptı fakat, ekonomi yönetimindeki değişim rüzgarına kapıldı. Son Başkan Naci Ağbal ise acı reçeteyi kabul ettirmesine rağmen sert faiz artışlarından dolayı görevden alındı.
Türkiye ekonomisinde yine bir ani kararla ekonomi yönetimi değişti. Çiçeği burnunda Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal, daha 4 ayı dolmadan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kararıyla görevden alındı. Kasım ayında Hazine ve Maliyet Bakanı Lütfi Elvan ile birlikte göreve gelen Ağbal ile birlikte Türkiye’de ekonomide yeni döneme işaret edilmişti. Hatta aynı dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın reform mesajlarıyla birlikte ısınan ekonomi yeninden rölantiye alınmıştı.
Ağbal’ın göreve gelmesiyle birlikte ilk işi acı reçeteyi kabul eden Erdoğan’ın da onayıyla faiz artışı oldu. Murat Uysal’dan görevi devralan Naci Ağbal, 10,25 olan politika faizini önce yüzde 17 seviyesine en son ise 3-4 aylık aradan sonra yüzde 19 seviyesine yükseltti. En son yapılan faiz toplantısı öncesinde ekonomistler faizin 100 puan artacağını tahmin ederken, Ağbal büyük bir sürpriz yaparak, 200 baz puanlık artışa yöneldi. Piyasaların bir süre daha nefes almasını sağlayan Ağbal, faiz artışının ertesi gecesinde Cumhurbaşkanı kararıyla görevden alındı.
Başkanlık sistemiyle birlikte hem ekonomide hem de siyasette hiç beklenmedik hızlı kararlar alınıyor. Meclisin onayına sunulmadan alınan kararlar piyasaları ve gündemi derinden etkiliyor. Geçmişe bakıldığında daha 2 yıl dolmadan 20 ayda Merkez Bankası 3 tane başkan değiştirdi. Ekonomistler ise alınana kararın bağımsızlığı yeniden tehlikeye attığını söylüyor. Tahminler göre, alınan bu kararla yeniden düşük faiz dönemine girilecek.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalı atama kararı, Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, Ağbal, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 35’inci maddesi ile 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2’nci maddesi kapsamında görevden alındı. Ağbal’ın yerine Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu getirildi. Bayburt’ta 23 Mayıs 1967’de doğan Kavcıoğlu, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nü bitirdi.
Naci Ağbal, görevden alınmasına ilişkin sosyal medya üzerinden açıklama yaptı. Ağbal şöyle konuştu: “Sayın Cumhurbaşkanımıza Merkez Bankası Başkanlığı dahil bugüne kadar uygun görerek atadığı tüm görevlerden dolayı teşekkür ederim. Görevden alınmam nedeniyle de şükranlarımı arz ediyorum. Rabbim hepimizin hakkında hayırlısını nasip eylesin” ifadelerini kullandı.
HER ADIM VATANDAŞI FAKİRLEŞTİRİYOR
Gelecek Parti Başkanı Ahmet Davutoğlu da şu yorumu yaptı: “Sizden başka kimsenin inanmadığı fikirlerinizle 84 milyonluk ülkeyi deney tahtasına çevirdiniz. 20 ayda 3 kez Merkez Bankası başkanı değiştirdiniz. Yönetim anlayışınıza ve ekonomi cehaletinize 3 de yetmez, 5 de yetmez 7 de… Her adımınız vatandaşı daha da fakirleştiriyor.”
BİR GÜN HERKES 15 DAKİKALIĞINA MERKEZ BAŞKANI OLABİLİR
Ekonomistler sosyal medya üzerinden yorumlarını gün içinde sürdürdü. Ekonomist Uğur Gürses “Hem Merkez Bankası Başkanı görevden alındı, hem de İstanbul Sözleşmesi çöpe atıldı. Çok yazık oldu ülkemize” dedi. Ekonomist Burak Arzova ise “Olaya olumlu tarafından bakmak gerekirse, Türkiye’de, bir gün herkes 15 dakikalığına Merkez Bankası Başkanı olabilir” yorumunu yaptı.
Analist Fatih Sezer de “2 yıl içinde 4 başkan gören TÜİK’ten sonra 5 ay içinde 3 başkan gören Merkez Bankamız oldu. Başkanlık Sistemi gerçekten çok hızlı. Son 20 ayda Merkez Bankası 4 farklı başkan gördü; 3’ü Cumhurbaşkanı kararnamesi ile görevden alındı” ifadelerini kullandı.
‘BAĞIMSIZ OLAMAZ DİYOR’
DEVA Partisi Başkanı Ali Babacan da “Ekonomi bakanı değişti. Merkez Bankası başkanı değişti. Bir, problem değişmedi. Bir de bir kişi değişmedi. Problemin kaynağı kim? Daha yeni ekonomi yönetimi bir adım daha attı. Bu işin başında sayın Erdoğan var. Merkez Bankası bağımsız olmaz diyor. Sözünü dinlemeyeni uzaklaştırıp yerine yenisini koyuyor. Daha yeni kendine itaat edecek Merkez Bankası başkanını göreve getirdi. Artışla beraber faiz oranı yüzde 19’a çıktı. Cumhurbaşkanından habersiz böyle bir şey olabilir mi?” diye konuştu.
DOĞRU İSİM RECEP TAYYİP ERDOĞAN
TEMAR Başkanı Prof. Dr. Mehmet Hasan Eken ise “Son bir buçuk senede Merkez Bankası başkanı 3 defa değişti. Bu kuruma olan güveni zedeler, paranın itibarının yani değerinin korunmasını zorlaştırır. Yani enflasyon ile mücadeleyi sekteye uğratır. TCMB kuruluş kanununa göre Başkan 7 yıl süreyle atanıyordu. Sonra bu süre önce 6 yıla, sonra 5 yıla indirildi. Sonra KHK ile 4 seneye indirildi. Şimdi ise Merkez Bankası Kanununda böyle bir süre kısıtlaması yok.
Yani istendiğinde atanır, istendiğinde görevden alınır. TCMB Kanununu tekrar okurken şuna rastladım. ‘..... Başkan (Guvernör) ile Banka Meclisi arasında mutabakat hasıl olmadığı takdirde, Cumhurbaşkanı hakemlik eder.’ Madde 26/2. (2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı KHK ile değiştirilen şekli) Buna göre gerçek TCMB Başkanı kim?” dedi. İYİ Parti TBMM Grup Başkanı Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu da “Merkez Bankası Başkanlığı için doğru isim, Recep Tayyip Erdoğan’dır” diye konuştu.
İTİBARI DİKKAT VE ÖZENLE KORUNMASI GEREKİRDİ
Cumhurbaşkanı kararıyla Merkez Bankası başkanının değişmesine ilişkin İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan da sosyal medya üzerinden açıklamalarda bulundu. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, ülkemizde itibarı dikkat ve özenle korunması gereken bir kurumdu” dedi. Böylece iş dünyasından da ilk tepki gelmiş oldu.
İngiliz Financial Times gazetesi kararı “şok adım” olarak duyururken, Ağbal’ın TL’yi kurtarmak için göreve geldiği kasım ayından bu yana politika faizini toplamda 875 baz puan artırdığı ve Türkiye’yi geleneksel para politikalarına döndürme sözü vererek yatırımcıların takdirini kazandığı hatırlatıldı.
Ekonomist Mustafa Sönmez de yeni kararı değerlendirerek “Büyük bir güven bunalımına yol açtı bu kararlar. Hem içerde hem dışarda Türkiye’nin kredibilitesi sert biçimde düşecektir. Döviz fiyatlarında hızlı bir artış bekleyebiliriz. Risk primi hızla yükselecektir. Tek adam rejiminin ne menem bir şey olduğu daha net ortaya sergilendi” dedi.
Yeni Başkanın aynı zamanda Yeni Şafak yazarı olduğuna da değinen Sönmez “Şahap Bey, Merkez Bankası rezervlerinin be olduğunu TCMB açıklamalıydı diye yazmıştı. Hadi bakalım aslan parçası açıkla” diye konuştu.
TEK CENT HARCAMADAN DOLARI DÜŞÜRDÜ
2020 yılını kayıplarla geçiren TL sonrasında, 2021 toparlanma yılı olarak piyasalar tarafından ilan edildi. Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın sert faiz artışları sonrasında TL hepsini olmasa da kayıplarının bir kısmını geri aldı. Faiz artışlarına bir süre ara verildi fakat bu arada hem enflasyon hem de kur baskısıyla yeniden sert artış kaçınılmaz oldu. Yüzde 17 olan politika faizi yüzde 19 seviyesine yükseldi. Yapılan faiz artışıyla birlikte dolar/TL 7.23’e kadar geriledi.
TCMB’nin beklentileri aşan 200 baz puanlık faiz artışının ardından dolar/TL kuru 7.29 seviyesinin altını test ederken yeni günde kurun yukarı yönlü hareketiyle ilk işlemlerde 7.35’in üzeri görülmüştü. Eski ekonomi yönetiminin sattığı 128 milyar dolarlık döviz rezerviyle kur, 5.50 seviyesinde 8.50 seviyelerine kadar çıkmıştı. 128 milyar dolara rağmen kurda 3 liralık bir yükseliş kaydedilirken, Merkez Bankası’nın faiz hamlesiyle tek kuruş harcanmadan kur 8.50’den 7.20’lere kadar indi.
SADECE 132 GÜN GÖREV YAPABİLDİ
CHP sözcüsü Faik Öztrak ise “Tek adam vesayet rejiminden önce 17 yılda 5 Merkez Bankası Başkanı değiştiren AK Parti, 2018’de kurulan Erdoğan’ın şahsım hükümeti döneminde 3 yılda 3 Merkez Bankası Başkanı değiştirdi. Naci’yi alıp Şahap’ı getirmek fayda etmez. Önce kaybolan 128 milyar doların hesabını vereceksiniz” dedi. İYİ Partili Erhan Usta da “Gece yarısı operasyonuyla Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal görevden alınıyor.
Yeter artık! Bu ülke kimsenin babasının tapulu malı değil. Bu şekilde keyfi davranışınızın bedelini yine millet ödeyecek” tepkisinde bulundu. Demokrat Parti Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp da şunları söyledi: “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal görevden alındı. Yerine AK Parti eski milletvekili Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu getirildi. Bu atamayla Cumhuriyet tarihinde ilk kez, TCMB’na 20 ay içinde dördüncü başkan atanmış oldu. Naci Agbal sadece 132 gün görev yapabildi.”
İYİ Partili Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da “Rüzgara göre karar alan bir PPK. Faizi düşürüp rezervleri kayıt dışı satan, sonra faiz artıran PPK üyeleri şimdi, yeni başkanla birlikte Cumhurbaşkanının isteği doğrultusunda faiz mi düşürecek? Bir hafta önceki Kurul kararındaki ekonomik gerekçemiz yanlıştı mı diyecekler?” diye konuştu.
TEZ HOCASI ALBAYRAK İLE AYNI
Yeni Başkan Şahap Kavcıoğlu eski AK Parti milletvekili. Halkbank’ta genel müdür yardımcılığı yaptı. Kavcıoğlu’nun tez hocası, Türkiye Varlık Fonu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Prof. Dr. Erişah Arıcan’dı. Arıcan, Berat Albayrak’ın da doktora tezi hocasıydı. Geçmişte AK Parti Bayburt Milletvekili olan Kavcıoğlu’nun aynı şehrin vekili olan Naci Ağbal’la kavga ettiği ve onun etkisiyle liste dışı bırakıldığı konuşulanlar arasında.
Şahap Kavcıoğlu Yeni Şafak’taki yazılarında Naci Ağbal yönetimindeki Merkez Bankası’nın izlediği sıkı para politikasını eleştiriyordu. Kavcıoğlu’nun ‘Enflasyon, faiz ve döviz kuru’ başlıklı yazısında, Türkiye’nin dünyada likiditenin bol olduğu dönemlerde yıllarca yüksek faiz düşük kur politikası uyguladığını ifade ederken “Sıcak para yatırıma değil yüksek faize geldi. Sıcak para ülkeden çıkarken de düşük kurdan TL’den dövize dönüp ülkeden çıktılar.
Yüksek faiz düşük kur politikasından kaybeden hep ülkemiz oldu” ifadelerini kullandı. 2015 yılı sonuna kadar Halkbank Genel Müdür Yardımcılığı yapan Kavcıoğlu dikkat çekiyor. Halkbank 2010-2016 arasındaki faaliyetlerden dolayı şu an New York’ta yargılanıyor.
DÜŞÜK FAİZ DÖNEMİNDE NE OLDU?
Ekonomistler başkan değişiminin ardından düşük faiz dönemini tekrar hatırlattı. 2020 yılının son çeyreğini unutmayalım paylaşımı yapan ekonomistler, şu paylaşımı yaptı: “Unutmayalım ki geçmiş bu defa gerçekten geçmiş olsun. Rakamları, sayıları hafızanıza kazıyın. 2020’de TCMB faizi yüzde 7,4’e, mevduat faizi yüzde 7,2’ye, konut kredisi faizi yüzde 9’a, ticari kredi faizi yüzde 9,1’e kadar düştü. Piyasa paraya boğuldu. 2020’de Türk lirası krediler 716 milyar lira arttı.
Millet ucuz parayla koşa koşa döviz, altın aldı. 2020’de yurtiçi yerleşiklerin yabancı para mevduatı 42 milyar dolar arttı. 2020’de net altın ithalatı 22 milyar dolar oldu. İthalat patladı. 2020’de dış ticaret açığı 50 milyar dolar, cari açık 37 milyar dolara ulaştı. Döviz kurunu tutmak için rezervler tüketildi. 2020’de TCMB’nin net uluslararası rezerv-swap yükümlülük tutarı -48 milyar dolara geriledi. Türk lirası tarihteki en değersiz seviyelere geriledi. 2020’de sepet döviz kuru yüzde 30 arttı. Reel kur endeksi yıl içinde 60,5 değeri ile 1994’ten bu yana en düşük seviyesini gördü. Tüketici fiyatları yüzde 15, üretici fiyatları yüzde 25 arttı.”
AĞBAL DAĞITLAN ODAYI TOPLAMAYA ÇALIŞTI
Gelecek Partili Serkan Özcan ise “Artık herkes şunu anladı, olmaz denilen her şey olabilir. O yüzden kararlara şaşırmadım. Bugün yüzde 19 faizi çıkaran Naci Ağbal değil. Sayın Erdoğan ve Albayrak’ın bıraktığı odayı toparlamayı çalıştı. Sayın Ağbal geldi çökmek üzere olan bir ülke ekonomisini kurtarmak için sıkı bir para politikası izlemeye başladı. Bir itirafnameydi reform paketleri.
Ama bu itirafa gerek olmadığını düşündüler ve bıraktıkları yere geri döndüler. Piyasalar bu karardan son derece kötü etkilenecek. Bence Türkiye’nin serbest piyasa kurallarına bağlı bir biçimde ekonomi ve finansal bir piyasa yönetimi yapamayacağı çok daha fazla anlaşılacak. Naci Ağbal’ın bıraktığı yerlerin hepsine geri dönülecek. Türkiye’nin girdiği yol son derece tehlikeli” dedi.
‘FİYAT İSTİKRARINI BİR KENARA KOYDUK’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iş dünyasının merakla beklediği ekonomi reform paketini, Haliç Kongre Merkezi’nde açıklamıştı. Çalışmanın özünde ekonomiyi yatırım, istihdam, üretim ve ihracat temelinde büyütmenin yer aldığını belirten Erdoğan, “İkide bir ‘Fiyat istikrarı, fiyat istikrarı’ diyorlar ya. Onu artık bir kenara koyduk. Şimdi yeni dönem bu 4 temelin üzerine bina edilecek” dedi.
KANAL İSTANBUL'A DEVLET GARANTİSİ
Çılgın Proje olarak tanıtılan Kanal İstanbul megakenti her boyutuyla önemli ölçüde etkileyecek büyük ölçekli yatırımlardan bir olarak değerlendiriliyor. Dün Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, kanuna geçici madde eklenerek Kanal İstanbul’a devlet garantisi verildi.
İstanbul’u yakından ilgilendiren Kanal İstanbul Projesi için tartışmalara rağmen ilk kazmanın vurulacağı vakit yaklaşıyor. Yoğun bir Türkiye gündeminin ardından en son dün Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, ‘Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında’ kanuna geçici madde eklenerek Kanal İstanbul’a devlet garantisi verilmiş oldu.
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Cevahir Efe Akçelik “Bugün yayınlanan Resmi Gazete ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanuna geçici madde eklenerek Kanal İstanbul’a devlet garantisi verilmiş oldu” paylaşımını yaptı. Gelecek Partili İbrahim Turhan da “Bu gürültü patırtı arasında gözden kaçmasın; Kanal İstanbul’a devlet garantisi düzenlemesi de yürürlüğe girdi” dedi. Resmi Gazete’de yayıımlanan geçici madde şu şekilde:
“GEÇİCİ MADDE 4 – 15/3/2020 tarihinden sonra ihalesi yapılmış ancak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte henüz uygulama sözleşmesi imzalanmamış, yurt dışından finanse edilmesi planlanan yap-işlet-devret projeleri kapsamında, 1l/A maddesi uyarınca Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına bağlı özel bütçeli kamu idareleri tarafından imzalanacak borç üstlenim anlaşmalarına, ilgili idarenin borç üstlenim anlaşmasından kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesini sağlayacak şekilde, 4749 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile 8/A maddesi hükümlerine tabi olmaksızın, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı da taraf olabilir.”
Yap-işlet-devret projeleriyle ülkeye katma değer katılırken, yapılış yöntemleri hala büyük tartışmalara neden oluyor. Verilen devlet garantileri yapılan projelerin maliyetlerinin çok çok üstüne olduğunu ortaya koyuyor. Yüksek fiyatlara sahip geçiş ücretleri yüzünden otoyol, köprü ve tünelleri birçok vatandaş kullanamıyor. Bu yollara verilen Hazine garantisiyle geçmeyen her araç için ödeme yapılıyor. Kanal İstanbul’da da aynı yol izleniyor.
‘DÜNYA HAYRANLIKLA İZLEYECEK’
Kanal İstanbul ile ilgili başlayan tartışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen ay şu sözleri dile getirmişti: “Şu anda başta Çevre Şehircilik, Ulaştırma olsun her türlü adımı atmış durumdayız. Ne bundan ana muhalefet ne İstanbul Büyükşehir anlar. Boğaz’ın ne tür tehditler altında olduğunu benim halkım iyi biliyor. Hala ana muhalefet yaptırmayız, hiçbir şeyleri yok. Bir sel afeti oldu İzmir ne hale geldi gördünüz. İnadına ifadesini İstanbul’a bir güzellik kazandıracağız, çılgın projemizdir, alternatifleriyle hazırdır. Dünya bu projeyi hayran hayran izleyecek, diğer projelerimizi izlediği gibi.”
‘KGM’NİN TAAHHÜDÜ KABUL EDİLMEDİ’
Ekonomist Uğur Emek yap-işlet-devret modeliyle ilgili: “Yayımlanan Kanun’la Nakkaştepe-Başakşehir otoyoluna Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının borç üstlenim taahhüdünde bulunmasına imkan sağlandı. Fizibilitede yatırım maliyeti 500 milyonun altında olduğundan Hazine taahhütte bulun(a)madı. Gelir-gider dengesizliği nedeniyle KGM’nin taahhüdünü bankalar kabul etmedi. Bu nedenle Bakanlık devreye girmek zorunda kaldı. Konunun Kanal İstanbul ile bir ilişkisi yok. Kanal İstanbul’a başlanırsa (ki sanmıyorum) Hazine gerekli taahhüdü verir” dedi.
‘İNADI KANALDA DEĞİL İŞSİZLİKTE YAP’
CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da “128 milyar dolarla ilgili açıklama doğru bir açıklama değil. Kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir açıklamadır. İnat etti, damadı getirdi, 128 milyar dolar toz oldu gitti. Mademki dengelemek için kullanmış, esnafta yok, çiftçide yok, emeklide yok. Hiç kimsede yok, nerede bu para? Nereye gittiğini çıksınlar millete bir açıklasınlar.
İnatla devlet yönetilmez. İnatla azim arasındaki fark akıldır. Devlet akılla yönetilir, devlet mantıkla yönetilir, devlet bilgiyle yönetilir, devlet birikimle yönetilir. İnatla ‘Ben devleti böyle yöneteceğim.’ Hangi inat Allah aşkına. Senin inadın dolayısıyla 128 milyar dolar yok oldu. Senin inadın dolayısıyla 10 milyondan fazla işsiz var bu ülkede. Senin inadın dolayısıyla esnaf bugün kan ağlıyor. Sen inat edip Kanal İstanbul’u yapacağına inat edip işsizlere, esnafa çare olsana” açıklamasını yapmıştı.