Gazeteci Adem Özköse, Suriye'de yaşanan iç savaşı, Ortadoğu'da değişen dengeleri, küresel ve bölgesel güçlerin Ortadoğu'daki pozisyonlarını ve Türkiye'deki Ortadoğu politikasını Karar.com'a yorumladı.
Özköse, Halep'te yüzyılın gördüğü en şiddetli savaşın yaşadığını, İran'dan ve Lübnan'dan getirilen keskin nişanlarının kadın, çocuk demeden herkesi hedef aldığını söyledi. Ayrıca 100 yıl önce küresel güçler tarafından çizilen Ortadoğu haritasının sınırlarının tamamen değiştiğini belirten Özköse, yeni şekillenen bu haritada 'Dünya beşten büyüktür' diyen Türkiye'nin küresel güçler tarafından çökertilmek istendiğini iddia etti.
Keskin nişancılar kadınları ve çocukları hedef alıyor
Halep’ten yeni geldiniz. Oradaki atmosferi bize anlatabilir misiniz?
Halep şu an yüzyılın gördüğü en şiddetli şehir savaşlarından birine şahit oluyor. Bir tarafta her gün Halep’teki sivillerin üzerine varil bombaları yağdıran Esed güçleri diğer tarafta ise ellerindeki kıt imkânlarla evlerini, ailelerini korumaya çalışan Halepli direnişçiler. Halep’in dört bir tarafı ise İran ve Lübnan’dan getirilen keskin nişancılarla dolu. Hareket eden her şeye ateş açan keskin nişancılar sadece direnişçileri değil; kadın ve çocukları da hedef alıyor. Tıpkı Sırpların bir zamanlar Saraybosna’da yaptıkları gibi…
Bombalanmayan cami yok
Şehirde yaralı ve hastaları tedavi edecek uzman doktor hemen hemen yok gibi. Yaralı ve hastalar daha çok amatör sağlıkçılar tarafından tedavi edilmeye çalışılıyor. Bir çoğu genç kızlardan oluşan amatör sağlıkçıların tamamına yakını doktorluğu devrim sonrası öğrenmiş. Halep’te ayrıca büyük bir gıda sıkıntısı yaşanıyor. Sürekli bombalanan fırınların önü ekmek sırası bekleyen insanlarla dolu. Son mazot krizi ise şehirde yaşanan sıkıntıyı ikiye katlamış. Halep’te Esed güçlerinin bomba atmadığı, hemen hemen hiçbir cami kalmamış… Harabeye dönüşmüş, minareleri yıkılmış camilerde her şeye rağmen ezanlar okunmaya devam ediyor.
PYD, Batı'nın Türkiye’ye karşı kullandığı bir enstrüman
Kuzey Suriye'de özellikle Tel Abyad'ta PYD'nin yaptıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz? PYD'nin amacı ne? PYD kimlerle işbirliği içinde?
PYD ele geçirdiği bölgelerde yeni kantonlar oluşturarak Kuzey Suriye’de devletleşme yolunda ilerliyor. PYD üzerinden her ne kadar özgürlük için savaşan gerillalar imajı oluşturulmaya çalışılsa da PYD’nin yapılanması diktatörlük üzerine kuruludur. PYD Kuzey Suriye’deki diğer Kürt grupları baskı ve suikastlerle bitirme noktasına getirdi. PYD şu an Batılı güçlerin Türkiye’ye karşı kullanacakları kullanışlı bir enstrüman. Bundan dolayı da ABD tarafından gerek strateji, gerek silah, gerekse de lojistik olarak yoğun şekilde destekleniyor.
Bir zamanlar Kuzey Irak'ta meydana gelen özerk yönetim Suriye'de de olur mu? Önümüzdeki 10 yıl içinde Suriye başta olmak üzere Ortadoğu haritasının nasıl şekilleneceğini düşünüyorsunuz?
ABD şu an PYD’nin önünü açarak Kuzey Suriye’de Türkiye’yi tehdit edecek, zor durumda bırakacak bir yapının oluşması için elinden geleni yapıyor. Türkiye'de her ne olursa olsun böyle bir yapının kurulmaması için elinden geleni yapacak. Türkiye şu an hem içeriden hem de dışarıdan kuşatılmak isteniyor. 'Küresel güçler dünya beşten büyüktür' diyen Türkiye’ye diz çöktürmek istiyorlar. Ben bölgemizde yaşanan birçok olayın Türkiye ile ilgisinin olduğunu düşünüyorum. Çünkü yıllardır bölgede yaşanan olaylara seyirci kalan bir Türkiye’nin yerini şu an oyuncu olan, hatta oyun kuran bir Türkiye aldı. Şu an çok ciddi bir kavşaktan geçiyoruz. Ortadoğu’nun geleceği biraz da bizim bu kavşağı geçip geçemeyeceğimize bağlı. Fakat şöyle bir durum var. Ortadoğu, hatta bizim içinde bulunduğumuz topraklar etnik kimliklere göre yeniden bölünmek, parçalara ayrılmak isteniyor.
IŞİD'in koruyan küresel güçler var
Özellikle IŞİD'in Ortadoğu coğrafyasında etkinliğini artmasıyla yeni bir güç dengesi daha denkleme girdi. IŞİD'in Ortadoğu coğrafyasındaki amacı ne, ele geçirdiği bölgelerdeki konumunu nasıl değerlendiryorsunuz ?
Klasik hariciliğin bütün özelliklerini taşıyan IŞİD bölgenin gördüğü en profesyonel örgüt. IŞİD bir taraftan sınırların yeniden şekillendirilmesi diğer taraftan da son 10 yıldır zirvede olan İslam’a olan ilginin durdurulması için kullanılıyor. IŞİD’den sonra İslam’a olan ilgi bir hayli azaldı. IŞİD genelde petrol bölgeleri üzerinde hakimiyet kurmaya çalışıyor. Savaşını da petrol üzerine şekillendiriyor ve son derece stratejik hareket ediyor. IŞİD şu an Suriye’nin toplamı kadar bir toprak parçasını elinde tutuyor. Ben IŞİD’in kolay kolay yenilgiye uğratılabileceğini, etkisiz hale getirilebileceğini düşünmüyorum. Çünkü IŞİD’in bu haliyle bölgede kalmasını isteyen küresel, uluslararası güçler var.
Suriye’de şu an İran işgali var
ABD, Batı ülkeleri, İran ve bölgedeki Arap ülkelerinin ve Türkiye'nin Ortadoğu coğrafyasına şu anda olan bakış açısı nasıl? Yıllardır devam eden savaşların sonucunda bir barışı ortaya konmadığı açık. Ortadoğu'ya barış sizce ne zaman gelebilir?
ABD ve Batı ülkelerinin Ortadoğu’ya bakışları tamamen çıkar eksenli bir bakış açısı… ABD için asıl önemli olan İsrail’in güvenlidir. Ortadoğu’da binlerce Müslüman’ın ölmesi ABD için hiçbir anlam taşımazken İsrail’in güvenliğinin tehdit altında olması büyük bir felakettir. İran ise nüfuz alanını genişletmek için hiçbir kırmızı çizgi tanımıyor. Şu anda Suriye’de Esed rejiminden ziyade bir İran işgali var. Ben Ortadoğu’ya kolay kolay barış geleceğini sanmıyorum. Ortadoğu bundan sonra daha da karışacak. Çünkü Batılı güçlerin yüzyıl önce çizdikleri yapay sınırlar artık geçersiz hale geldi. Ortadoğu için kurulan düzen de tamamen çöktü.
Anadolu artık Gazze, Saraybosna, Halep’tir...
Türkiye sizce doğru bir Suriye ve Ortadoğu politikası izledi mi? Türkiye bu savaş ortamında nasıl pozisyon almalı?
Türkiye başından beri diktatörlere karşı mazlumların yanında saf tuttu. Bir gün tahtları sona erecek olan diktatörlerle değil; yüzyıllarca bu coğrafyada yaşayacak olan mazlum halklarla omuz omuza oldu. Bu kısa vadede riskleri olan uzun vadede ise arkanızda onurlu bir geçmiş bırakacağınız bir tavırdı. Ben Türkiye’nin Ortadoğu politikasını son derece insani ve vicdani buluyorum. İnsanlığın ve vicdanın bu denli değersizleştiği, tüm itibarını yitirdiği bir dünyada Türkiye’nin bu tavrını son derece asil bir tavır…Artık bambaşka, yepyeni bir Türkiye var. Yeni Türkiye küresel güçler tarafından kendine biçilen role değil; Âlem-i İslam’ın, tarihin, coğrafyanın kendine biçtiği role dönmeye başlayan bir Türkiye’dir. Ekonomik, siyasal ve kültürel olarak bağımsızlaşma yolunda ilerleyen ve her alanda kendi politikalarını kendi belirleyen bir vatanda yaşamaya başladık. Dış politikasını ABD ve İsrail’e göre değil; mazlumlara, ezilmişlere, yalın ayaklılara göre şekillendiren bir toprağın çocuklarıyız. Artık yönü Washington’a, Telaviv’e dönmüş bir Türkiye değil; Kudüs diyen, Medine diyen, Kahire, Şam, Saraybosna, Mogadişu diyen bir Türkiye var. Biz artık yürürken sadece milletimizle değil; tüm ümmetle, koca bir İslam dünyası ile birlikte yürüyoruz. Çünkü Anadolu artık sadece Anadolu değildir. Anadolu artık Gazze’dir, Saraybosna’dır, Halep’tir, Patani’dir…