ÖZEL HABER/ ÜRÜN DİRİER
FETÖ’nün hain darbe girişiminin ardından, örgütün eski üyelerinden gelen itiraflar bir şok dalgası daha yarattı. “Hz. Muhammed’in Gülen’in sohbetlerini hatta örgüt okullarını ziyaret ettiğine inanılır. Bu nedenle her zaman odada bir sandalye boş bırakılırdı” türünden büyük bir sapkınlığı ortaya koyan itiraflar, beyin yıkamanın boyutlarını gözler önüne serdi. Kutsal bir varlık olarak gördüğü hocasının her sözünü Allah kelamı gibi kabul eden mankurtlaştırılmış örgüt üyelerinin, İslam itikadına uymayan batıl inançları, toplumun her kesiminde hayretle karşılandı. Fetullah Gülen’in sohbetlerinde ve kitaplarında kendine dair anlattığı ‘mucize hikayeler’ de ilahiyatçılar arasında şirk tartışmalarını gündeme getirdi.
İÇ ÇAMAŞIRINI SAKLADILAR
“... Gülen’in ağzını sildiği peçeteden bir parça koparıp yiyenler oluyordu. Gülen’in ağzını sildiği peçeteyle gömülmek isteyenler dahi var...”
“... Gülen ‘İstesem elime aldığım kağıdı paraya, dokunduğum toprağı altına çeviririm’ diyordu. Gülen’in kesilen tırnakları ve saçları atılmaz, saklanırdı. Traş olduğunda kesilen saçları bile kutsal sayılıyor. İç çamaşırları da saklanırdı. Örgüt dışındaki herkesi düşman gibi görüyorduk...”
“... 3 yaşından itibaren Hz. Muhammed ile konuştuğunu söylüyordu...”
“... Hz. Muhammed ile yakaza halinde (uyku ile uyanıklık arası) görüştüğü söylenirdi...”
“... 2014 Ekim ayında gerçekleşen HSYK seçimleri öncesinde Ankara’dan zayıf yapılı, Adanalı, orta boylarda, esmer tenli, ismini bilmediğim bir şahıs evime geldi. Fetullah Gülen’in rüyasında Kabe’ye gittiğini, Kabe’de Peygamberimiz ile görüştüğünü, Peygamberimiz’in ‘seni üzüyorlar değil mi’ diye sorduğunu, Gülen’in ‘evet’ manasında başını sallayıp ağladığını, bunun üzerine peygamber efendimizin ‘merak etme, az kaldı’ şeklinde cevap verdiğini anlatarak, HSYK seçimlerini kesinlikle bağımsız aday denilen şahısların kazanacağını, onlar için oy vererek, oy istememiz gerektiğini belirten konuşmalar yaptı...”
ALÇIDAN ELİNİ ÖPTÜLER
Bu sözler onlarca itiraftan sadece birkaçı. Bunların dışında yapılan operasyonlarda ortaya çıkan detaylar da çarpıcı. İzmir’deki bir FETÖ okulunda bulunan Gülen’in alçıdan yapılmış el modeli gibi... Okuldan yetişen Harp Okulu mezunlarının örgüte bağlılık yemini için bu alçıdan yapılmış eli öpüp başlarına koydukları belirtiliyor. Fethullah Gülen’in yeğeni Ahmet Ramiz Gülen’in evinde, özel bir muhafaza içinde bulunan ve Gülen’e ait olan kıl ile tırnaklar da şaşırtan detaylar arasında.
İtiraflarda ima ile (göz hareketleriyle) namaz kılmak, kendini gizlemek amacıyla içki içmek gibi takiyye içeren taktikler de dikkat çekiyor. Darbe girişiminden sonra ailesi tarafından evlatlıktan reddedilen basketbolcu Enes Kanter’in “Hizmet yolunda Cennetim feda olsun. Cehennemlere güler geçerim” açıklamasındaki gibi oksimoron ifadeler gözden kaçmıyor.
Önder Aytaç’ın “Bize Pensilvanya’daki zat şah damarından daha yakındır” açıklamasındaki şirk içeren cümlelerin çok daha fazlası, Gülen’in video kayıtları ve kitaplarında anlattıkları arasında da seçiliyor. Gülen’in anlattıklarından bazıları şöyle:
GÜLEN’DEN İNCİLER!
“... Şimdi Kur’an Müslümanlığı diye bir sapıklık çıktı. Hadisin Kur’an’a ihtiyacından daha fazla Kur’an’ın hadise ihtiyacı vardır...”
“... Hz. Meryem’in kocası, Hz.İsa’nın babası ancak o olabilir. Hz. Meryem çok afife ve nezihe bir kadındı. Bu itibarla da gözlerinin içine başka bir hayal girmemişti ve girmemeliydi de. Ona sadece kendisine helal olan biri bakmalıydı. O da olsa olsa Efendimiz olabilirdi, zira o bir münasebetle Hz. Meryem’in kendisiyle nikahlandığına işaret buyuruyordu...”
“Çocukluğumda kazlarımız vardı. Ben onları çok severdim. Bir gün bu kazlar, Necip Ağa adındaki çok muhterem komşumuzun tarlasına girmişler. O da kızmış, kazları bir güzel dövmüş. Baktık bizim kazlar kan revan içinde. Onları öyle görünce içim sızladı, çok rikkatime dokundu. Çok geçmedi. Havada bir bulut belirdi. Necip Ağa’nın tarlasına öyle bir dolu yağdı ki, bahçede ne var ne yok hepsini aldı götürdü. O da, biz de hayret içinde kaldık. Çünkü köyde başka hiçbir yere dolu yağmamıştı…”
“... Ankara’dan İstanbul’a geliyoruz. Kartal civarına gelince yağmur bastırdı. Bir-iki dakika içinde su kabardı ve bizim arabayı yüzdürmeye başladı. Öyle ki kısa bir müddet sonra kalas yüklü kamyonları bile kaldırıp, sağa sola sürüklemeye başladı. ‘Ya Seyyidena Hamza!’ diyerek o yüce ruhu imdadımıza göndersin diye Cenab-ı Hakk’a dua ettim. Üzerimize doğru gelmekte olan kalas, yanımızdan geçerek gözden kayboldu. Ve hayrettir selin mecrası birden değişti, hızı da azaldı. Olayın şahitleri var. Bu değişikliği ve birden selin hızının azalmasını fiziki kanunlarla izah imkansız. Hiçbirimizin şüphesi kalmadı ki, Cenab-ı Hakk o mukaddes ve yüce ruhu istihdam buyurdu ve yardımımıza gönderdi...”
“... Mübarek gecelerden biriydi; arkadaşlarla İşaratü’l-İcaz kitabını okumaya başlamıştık. Gece geç vakit, bazı arkadaşlar yattılar. Muazzam Bey’le okumaya devam ettik. Tam, ‘Ey Habib-i Şafik! Ey Şefik-i Habib!’ ifadesi okunurken, evin duvarlarından inilti sesleri gelmeye başladı. Ben beş defa aynı inilti ve hicran dolu sesi duydum. Ses, ‘Of! Of!...’ diyor ve duvar adeta vuslat hasretiyle inliyordu. Muazzam Bey, ben üç defa duydum dedi. Ben ise beş defa aynı iniltiyi duymuştum...”
KARAR’A KONUŞAN İLAHİYATÇILAR GÜLEN’İN AÇIKLAMALARINI VE ÖRGÜT MENSUPLARININ İNANIŞLARINI DEĞERLENDİRDİ
Bir insanın hüküm koyar hale getirildiğini görüyoruz
* Ahmet Taşgetiren (Gazeteci-Yazar): İslam’da manevi büyükler diyebileceğimiz insanlar vardır. Kur’an-ı Kerim’de de ifade edilen birtakım İslam’ın iyi gördüğü insanlar vardır. Onlara da sevgi saygı duyulur ama bunların ölçüsü vardır. Ama haşa onların Allah’a yönelik sevgiyle anılması Kur’an-ı Kerim tarafından reddediliyor. Hiçbir varlığı Allah’ı sever gibi sevmemek gerekiyor. Çünkü buna şirk denir. Peygamberlere dahi böyle bir sevgi beslenemez. Aynı şekilde Kur’an, birtakım dini önderlerin tanrılaştırılmaması gerektiğini de ifade ediyor. Ancak maalesef bu yapıda bütün ölçülerin aşıldığını ve bir insanın adeta hüküm koyar hale getirildiğini görüyoruz.
Batıl inanışları İslam’a uydurma çabası
* Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı: Fetullah Gülen’e veya başka birine atfedilen mucizeler din dışıdır, İslam’a aykırıdır. Bunlar adeta yeni bir din türetmişlerdir. Evliya kerametleri, mucizeleri, kutub, gavs, mehdi gibi kavramların tamamı Peygamberimiz’den 150-200 yıl sonra ortaya atılmaya başlanan sahte hadislerden alınmadır. Yahudi Kabala kültüründen, Hristiyanlık’tan, eski Grek, Hint, Zerdüşt ve Pisagor kültürlerinden devşirilmiş batıl inanışları İslam’a uydurma çabasıdır.
Kendisine taptırıyor şirkin ta kendisi
* Prof. Dr. Süleyman Ateş: Ortaya çıkan bilgiler gösteriyor ki yaptıkları şeyler nifak hareketidir. Kur’an’da nifak ve ikiyüzlülük en büyük suçtur. Namazı imayla kılmak ne demek? Kimden gizleniyor bu insanlar? Peygamberimiz ve onunla birlikte olanlar o kadar ağır saldırılara uğradıkları halde gizlenmiyor. Elinin alçısını çıkartıp öptürmek ne demek? Şirkin ta kendisidir, kendisine taptırmak demektir. Peygamberimiz elini bile öptürmezmiş. Akıllarını buzdolabına koyan insanların etkileneceği şeyler bunlar. Bu zat da zeki ve farklı bir karizması var. Ağlayarak, dini kullanarak, inanç eksikliği duyan gençleri etkisi altına almayı başarmış. İnsan tanrı olmaz ama insan tanrılaştırılır. İşte bu da örneği.
Sahih gelenekten sapmış kült hareketi
* Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç: İdeoloji veya din kökenli olsun bütün kült hareketlerin temel özelliği liderin aşırı yüceltilmesidir. Burada da liderin dengesiz ruhi hareketleri ile karşı karşıyayız. FETÖ, sahih gelenekten sapmış bir kült hareketidir. Yani İslam maneviyatıyla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
Frankist tarikatıyla aynı yolda
* Prof. Dr. Mustafa Öztürk: Bu örgüt, Yahudi kökenli Frankist Tarikatı ile aynı yolu benimsemiştir. Neoconlar da bu Frankistler’den türemiştir. Bunlar, ahir zamanda gelecek mutluluğa bir an önce ulaşmak için kendilerince tanrıyı kıyametin fitilini ateşlemeye zorlamak gerektiğine inanırlar. Bunun için de önce dünyada kötülüğün çoğalması gerekmektedir.
Açıkça Allah’a şirk koşmak
* Prof. Dr. Şinasi Gündüz: Gülen örgütünün en büyük hastalığı, Fetullah Gülen’i insan üstü, metafizik bir varlık olarak görmek ve her söylediğinde bir hikmet olduğuna, günahsız olduğuna inanmaktır. Bu açıkça Allah’a şirk koşmaktır. Peygamberimiz Veda Hutbesi’nde Müslümanlara kitabı ve sünneti bıraktığını söylemiştir. Üçüncü bir şeyden bahsetmemiştir. Bir mesih, mehdi, kurtarıcı bekleme inancı Yahudilik ve Hristiyanlığın iman esaslarındandır. Bizim dinimizde ise böyle bir şey yoktur. Tarih boyunca kurtarıcı bekleyen böyle sapkın tarikatlar birçok trajedi ve katliama yol açmışlardır. Fetullah Gülen’in de yaptığı budur.