'Fatih Sultan Mehmet'in Ayasofya Vakfiyesi'nde beddua var mı?', 'Fatih Sultan Mehmet'in Ayasofya Vakfiyesi ne anlatıyor be nerede saklanıyor?' sorularının yanıtları merak konusu oldu. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Ayasofya'daki ilk cuma hutbesinde "Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar" sözleri, muhalefet tarafından tepki çekti. 'Lanet' ifadesinin, 1934 yılında Ayasofya'yı müzeye çeviren Mustafa Kemal Atatürk ve dönemin hükümet üyelerine yönelik olduğunu belirten bazı sosyal medya kullanıcıları, 'Fatih Sultan Mehmet'in Ayasofya Vakfiyesi ile ilgili bilgiler' hakkında araştırma yapıyor. İşte detaylar...
FATİH SULTAN MEHMET'İN AYASOFYA VAKFİYESİ
Fatih Sultan Mehmet 1453 yılında İstanbul'u fethettiğinde o yerin en büyük mabedi olan Ayasofya'yı camiye dönüştürdü ve bununla ilgili bir vakıf kurdu. Vakfın gelirleri, giderleri, caminin onarımları, bakımları için de bir vakıf/vakfiye oluşturdu. Arşivlerde özenle saklanan vakfiyede, başta Ayasofya olmak üzere Fatih, Zeyrek gibi camilerin de arasında bulunduğu ibadethaneler ile şifahane, imarethane gibi yerlerin gelir giderlerinin kayıtları yer alıyor.
Fatih Sultan Mehmet'in 65 metrelik vakfiyesi, Danıştay kararı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yeniden ibadete açılacak Ayasofya Camii'ne yönelik asırlar öncesine ait birçok önemli detayı da içeriyor.
AYASOFYA VAKFİYESİ NEREDE SAKLANIYOR?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arşivlerinde özenle saklanan, Fatih Sultan Mehmet'in vakıflarının vakfiyesi olan Ayasofya Vakfiyesi'nde, başta Ayasofya olmak üzere Fatih, Zeyrek gibi camilerin de arasında bulunduğu ibadethaneler ile şifahane, imarethane gibi yerlerin gelir giderlerinin kayıtları yer alıyor.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Uzmanı Hakkı Şahin, arşivlerindeki Osmanlı dönemine ait birçok belgenin koruma altında tutulduğunu söyledi.
Arşivlerdeki en değerli belgelerden birinin Ayasofya Vakfiyesi olduğuna dikkati çeken Şahin, "Fatih Sultan Mehmet 1453 yılında İstanbul'u fethettiğinde o yerin en büyük mabedi olan Ayasofya'yı camiye dönüştürdü ve bununla ilgili bir vakıf kurdu. Vakfın gelirleri, giderleri, caminin onarımları, bakımları için de bir vakfiye oluşturdu. Arşivimizde bulunan Ayasofya Vakfiyesi 1463 tarihlidir. Türk İslam Eserleri Müzesi'nde Topkapı Sarayı'nda Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde de nüshaları vardır ancak Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü arşivinde Ayasofya Vakfiyesi en eskisi ve orijinalidir" diye konuştu.
VAKFİYE 65 METRE UZUNLUĞUNDA
Ayasofya Vakfiyesi'nin özelliklerine ilişkin bilgi veren Şahin, "Ayasofya Vakfiyemiz 65 metre 30 santimetre uzunluğunda ve 38 santimetre enindedir. 110 eklentiden oluşmaktadır. Kısmen ceylan derisi, kısmen de aharlı kağıt üzerine yazılmış ve dili Arapçadır. Dışı da ipek atlasla kaplanmıştır" dedi.
Vakfiyenin uzunluğu ve formatı bakımından başka bir örneğinin bulunmadığına dikkati çeken Şahin, vakfiyenin arşivlerde özel bir kutuda muhafaza edildiğini, bulunduğu yerde de iklimlendirme cihazlarıyla korunduğunu anlattı.
Vakfiyenin bugüne kadar intikal etmesindeki en büyük etkenlerden birinin çok kaliteli bir kağıt kullanılması ve is mürekkebiyle yazılması olduğunu anlatan Şahin, vakfiyenin tek bir kalemden çıktığını ve düzgün bir hatla yazıldığını vurguladı.
FATİH SULTAN MEHMET'İN AYASOFYA VAKFİYESİ NE ANLATIYOR?
Ayasofya Vakfiyesi'nin 'giriş, vakfın şartları, beddua, kadı hükmü' gibi 6 bölümden oluştuğunu dile getiren Şahin, "Vakfiyemiz 'besmele' ile başlar 'hamdele, salvele ve methiye' ile devam eder. 'Hamdele' kısmında Allah'ın böyle bir nimet verdiği için kendisine şükranlar arz olunur. 'Salvele' kısmında Hazreti Peygamber'e ve ailesine salavatlar getirilir. 'Methiye' kısmında ise vakfın kurucusu olarak Fatih Sultan Mehmet Han övülmektedir. Daha sonra vakfın gelir ve giderleri yazılmıştır" ifadelerini kullandı.
Vakfiyede vakfa gelir sağlayan tarlalar, bağlar, bahçeler, bunun yanında hanlar, hamamlar, kervansaraylar, dükkanlar, çarşılar hakkında da bilgilere yer verildiğini kaydeden Şahin, "Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya Camii'ne o kadar çok önem veriyordu ki ayakta kalabilmesi için birçok gayrimenkulün gelirlerini vakfa aktardı. Hatta bununla ilgili 2 bin 508 dükkanın geliri direkt vakfa bağışlandı. Bu gelirlerle caminin bakımları, onarımları yapıldı ve görevlilerin maaşları tahsis edildi. Bu vakfiyede açık bir şekilde yazıyor" diye konuştu.
Hatip, imam ve diğer görevlilere ait birçok bilginin de vakfiyede yer aldığına işaret eden Şahin, "Fatih Sultan Mehmet Han der ki 'Camiye İslami bilimlere hakim bir hatip atansın. Bu hatip, aynı zamanda cuma hatipliğini yapsın ve cuma namazını kıldırsın. Bunun için 15 akçe maaş alsın. Bunun yanında hafızların reisliği görevini de üstlensin ve ilaveten 6 akçe de maaş alsın" bilgisini verdi.
Ayrıca kayyumların görevinin camiyi zamanında açıp, kapatıp, iç temizliğiyle ilgilenmek olduğu belirtilen vakfiyede, diğer görevlilerin maaşlarına da yer verildiğini anlatan Şahin, "Ayasofya Vakfiyesi'nde her şey ayrıntısıyla düşünülmüş ve kayda geçmiştir" dedi.
Osmanlı döneminde vakfiyenin yılda bir kez düzenlenen törenle açılıp herkesin huzurunda okunduğunu, vakfiyede yer alan şartların uygulanıp uygulanmadığının kontrol edildiğini belirten Şahin, yapılanların değerlendirildiğini, şartlar yerine getirilmemişse tamamlanması için uyarı verildiğini, yine yapılmamışsa ceza sistemi uygulandığını dile getirdi.
FATİH SULTAN MEHMET'İN AYASOFYA BEDDUASI
Vakfiyenin sonunda bu kurallara uymayanlar için bir beddua bulunduğunu söyleyen Şahin, bedduada kısaca, "Vakfı amacı dışında kullananlara Allah'ın, meleklerin, insanların laneti üzerine olsun, kabir azabı dinmesin, haşir günü yüzüne bakılmasın" ifadelerinin yer aldığını belirtti.
Şahin, vakfiyenin sonunda yer alan beddua kısmını şöyle aktardı:
"Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen batıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse, vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse, vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek (temel müesseselerden birinden taviz vermek) ve vakfı bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse veya şer’i şerife aykırı olarak vakıfta tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeriata ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey taleb ederse, kısaca batıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haram işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikab eylemiş olur. Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerlerine olsun. Ebediyyen cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir.
Haksız bir şekilde bu vakıflara tağyir, ibdal, tahrif ve ibtal şeklinde müdahale ve tecavüz eyleyen insan, ölümle karşılaştığı anı, sekeratı mevti, kabri müşahede ettiğini ve onun karanlığını, tabutu ve onun işindeki yalnızlık ve vahşeti, Münker meleğini ve heybetini, Nekir meleğini ve onun dehşetli darbelerini, Münker ile Nekir'in sorgulamalarındaki dehşeti, bütün insanların Alemlerin Rabbi'nin huzuruna çıktıkları günde Allah'ın huzuruna çıkacağını, o gün hiçbir nefsin bir diğer nefis için hiçbir şeye malik olamayacağını ve o gün her şeyin dizgininin Allah’a ait bulunacağını hatırlasın.
Kim, Allah'ın Kitabı'na ve Resulüllah'ın sünnetine muhalefet ederse, Allah ve Resulü'nün haram kıldığını helalleştirmeye çalışırsa, Müslüman kardeşinin vakıflarını bozmaya, hayırlarını tahrip etmeye ve hasenatını iptal eylemeye gayret gösterirse ve müminin hayır müesseselerini fonksiyonsuz hale getirmeye taarruz ederse, artık Allah'ın gadabı ile dönmüş olur, son durağı ve oturağı Cehennem’dir. Cehennem ne kötü bir varılacak yerdir. Allah onun hesaba çekicisi, azabın en azgın olanlarıyla azaplandırıcısı ve ikabın kanunlarıyla cezasını vericisidir. O gün zalimlere ileri sürecekleri mazeretleri fayda vermeyecektir, onlar için sadece lanet vardır, onların varacakları cehennem ne kötü bir menzildir. O gün her nefis kazandığı günahlar sebebiyle rezilü rüsvay olacaktır, o gün zulüm yoktur, şüphesiz Allah hesabı çok hızlı yapandır."
FATİH SULTAN MEHMET'İN AYASOFYA VAKFİYESİ'NİN DETAYLARI
Mimar ve restoratör Furkan Al, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Fatih Sultan Mehmet'in Ayasofya Vakfiyesi ile ilgili bazı detaylara yer verdi. Al'ın paylaşımı şöyle:
Arşivlerde Fatih Sultan Mehmed'in vakfiyesine ait bugüne ulaşan birçok nüsha bulunmaktadır. Bizzat Fatih Sultan Mehmet tarafından tescillendirilen orijinal vakfiye Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'ndedir. Vakfiyenin uzunluğu 65,30 metre olup rulo halindedir.
Bu nüshadaki beddua bölümlerine bakalım:
"Bu şartlar ile vasıflandırılan ve zikredilen kaideler altında yürütülen mezkûr vakıflar, bu mezkûr hayır müesseseleri ma’mur olduğu ve varlığını sürdürdüğü müddetçe, bütün bölümleri ve başlıklarıyla yürürlükte ola; bütün delilleri ve neticeleri ile kıyamete kadar devam eyleye; şartlarının tamamı olduğu gibi muhafaza oluna; gelirleri vâkıfça belirlenen gider gider fasıllarına harcana.
Eğer bu hayır müesseseleri, yıkılacak olursa, ikinci defa, üçüncü defa ilaahir yeniden inşa oluna. Bütün bu şerh ve ta'yin eylediğim şeyler, tesbit edilen şekilde ve vakfiyede yazılı haliyle vakıf olmuştur; değiştirilemez; kanunları tağyir edilemez; asılları maksatları dışında bir başka hale çevrilemez; tesbit edilen kuralları ve kaideleri eksiltilemez; vakfa herhangi bir şekilde müdahale Allah'ın diğer haramları gibi haramdır; Levhi, Kalemi, Arşı Kürsi'yi, gökleri ve yeri koruyan Allah'ın hıfzı ve inayetiyle mahfuzdur; üzerinden süre geçtikte bu vakfı tekid edecektir; zaman yenilendikçe vakfı daha da yerleştirecektir.
Allah'ın yarattıklarından Allah'a ve O'nun rü'yetine iman eden, Ahirete ve onun heybetine inanan hiçbir kimse için, Sultan olsun melik olsun vezir olsun bey olsun, şevket ve kudret sahibi biri olsun hâkim veya mütegallib olsun, özellikle zâlim ve diktatör idareciler tarafından tayin olunan, fâsid bir tahakkum ve bâtıl bir nezâret ile vakıflara nâzır ve mütevelli olan olsun ve kısaca insanlardan hiçbir kimse için, bu vakıfları eksiltmek, bozmak, değiştirmek, tağyir ve tebdil eylemek. Vakfı ihmal edip kendi haline bırakmak ve fonksiyonlarını ortadan kaldırmak, asla helal değildir.
Kim ki bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikama eylemek ve vakfın bölümlerinden birine itiraz eylemek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse; veya şer’i şerife aykırı olarak vakıfda tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeri'ata ve vakfiyeye aykırı fermab, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey taleb ederse, kısaca bâtıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haramı işlemiş olur, günah gerektiren bir fiili irtikâb eylemiş olur.
Ebediyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebeddiyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve herşeyi bilir. Haksız bir şekilde bu vakıfları tağyir, ibdâl, tahrif ve ibtal şeklinde müdahale ve tecavüz eyleyen insan, ölümle karşılaştığı anı, sekerât-ı mevti, kabri müşahede ettiğini ve onun karanlığını, tabutu ve onun içindeki yalnızlık ve vahşeti, Münker meleğini ve heybetini, nekir meleğini ve onun dehşetli darbelerini, Münker ile Nekir’in sorgulamalarındanki dehşeti, bütün insanların Âlemlerin Rabbi’nin huzuruna çıktıkları günde Allah’ın huzuruna çıkacağını, o gün hiç bir nefsin diğer bir nefis için hiçbir şeye malik olamayacağını ve o gün her şeyin dizgininin Allah'a ait bulunacağını hatırlasın.
Kim, Allah'ın Kitabı'na ve Resülüllah'ın Sünneti'ne muhâlefet ederse, Allah ve Resülü’nün haram kıldığını helalleştirmeye çalışırsa, müslüman kardeşinin vakıflarını bozmaya, hayırlarını tahrib etmeye ve hasenatını iptal eylemeye gayret gösterirse ve mü'minin hayır müesseselerini fonksiyonsuz hale getirmeye taaruz ederse, artık Allah’ın gadabı ile dönmüş olur; son durağı ve oturağı Cehennemdir; Cehennem ne kötü bir varılacak yerdir; Allah onun hesaba çekicisi, azabın en azgın olanlarıyla azaplandırıcısı ve ikabın kanunlarıyla cezasını vericisidir. 'O gün zalimlere ileri sürecekleri mazeretleri fayda vermeyecektir; onlar için sadece la’net vardır; onların varacakları cehennem ne kötü bir menzildir.
O gün her nefis kazandığı günahlar sebebiyle rezil ü rüsvay olacaktır; o gün zulüm yoktur; şüphesiz Allah hesabı çok hızlı yapandır. Allah güzel amel işleyenlerin ücretlerini zayi kılmaz.
(Akgündüz, Ahmed & Öztürk, Said & Baş, Yaşar; Üç Devirde Bir Mabed Ayasofya, İstanbul)
Vakıf Umum Müdürlüğü Neşriyatı, Türk Vakfiyeleri No.1 Fatih Mehmet II Vakfiyeleri, Ankara, 1938. vakfiyenin beddua bölümü:
"vakfiyyetine hükm-i muhkem-i şer'î ve kazâ-i mübrem-i mer-î eyleyip hayr ve birr-i mübeccelleri vakf-ı sahih-i müseccel oldu. (Müseccel: Tescil edilmiş)
[Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. Bakara, 181]
Fimabâd vakf-ı şeriflerine su-i nazar ve iysal-i güzend-ü zarar kast eden kimesne Rabb-i Rauf huzurunda müsul ve vukufa mülâhaza:
[hayrı engelleyen, saldırgan, vebal yüklü. Kalem, 12] ayet-i kerimesi mefhum-ı lâtifin mutaela eyleyip.
[O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır. İnfitâr, 19] mes'ul ve muatep olmasını tedebbür ve huzur-ı hakta cevaptan âczi halini tefekkür eyleyip.
[Allah'ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Bakara, 114] ayeti kerimesi mehfumundan içtinap ve mahşer-i Arassatta [O gün insanlar Alemlerin Rabbinin huzurunda dururlar. Mutaffifin,6] müftadih olmak halini hisap etmekle vakf-ı şeriflerinde muamelesi [okunamadı] ve ferd-i kâmil-i [İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir. Rahman, 60] ola. İnşallahu teala.
"FATİH SULTAN MEHMET'İN KENDİSİ VAKIF BOZAN BİR PADİŞAHTIR"
Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Kafadar, Ayasofya'nın ibadete açılmasının hem içeride, hem de dışarıda gerilimli fay hatlarını harekete geçirebileceğini belirterek, "Fatih Sultan Mehmet’in kendisi vakıf bozan bir padişahtır. Onu sembol olarak seçmek aslında birçok çelişkinin üstünü örtmek oluyor" diye konuştu
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya'nın ibadete açılması nedeniyle okuduğu ilk cuma hutbesinde "Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar" ifadeleri kullanmıştı. Prof. Kafadar, İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet'in saltanatının son döneminde pek çok vakıf köyü ve mezrayı devletleştirdiğini söyledi.
Prof. Kafadar, Ayasofya'nın müzeye çeviren 1934 yılına ait Bakanlar Kurulu kararında bulunan Atatürk'ün imzasının sahte olduğu iddialarına ilişkin olarak da, "Gerçekten 1934’te Mustafa Kemal’in hiç haberi olmadan sahte imzayla böyle bir iş yapılmış olabilir mi?" dedi.
Magma Dergisi'nden Serkan Ayvazoğlu'nun Prof. Dr. Cemal Kafadar'la yaptığı söyleşinin satır başları şu şekilde;
Serkan Ayazoğlu: Ayasofya tartışmaları hiç bitmez. En yaygın olarak dillendirilen Fatih'in vakfiyesi konusunu da içine katarak sorayım Ayasofya cami olursa Fethin manası yerini bulur mu?
Cemal Kafadar: Sanmıyorum, Fetih konusunu baştan aşağı yeni bir dille ele almalı, yeni bir paradigma inşa etmeliyiz. Fatih Sultan Mehmet'in kendisi vakıf bozan bir padişahtır. Onu sembol olarak seçmek aslında birçok çelişkinin üstünü örtmek oluyor. Saltanatının son dönemlerinde, 1470'lerde, o yılların maliye bürokrasisinden Tursun Bey’in yazdığına göre, 'binden ziyade' vakıf köyü ve mezrayı devletleştirdiğini ve tımara dönüştürdüğünü kendi döneminin kaynaklarında okuyoruz.
Âşıkpaşazade yana yakıla yazıyor mesela; kendisi de derviş olduğu için bu konudaki şikâyetleri uzun uzadıya seslendiriyor. Vakıfları elinden alınanların çoğu derviş zümresidir. Fatih Sultan Mehmet, çağdaşlarının çoğuna müstebit (zorba) görünen bir tavırla (genel olarak Fatih'in idare tarzına çok uyan bir tavır bu) birtakım vakıfları tımar olarak dağıtmak üzere bozuyor, mirileştiriyor. Ölümünden sonra oğlu İkinci Bayezid ya kendi meşrebinden, kendi siyasi eğilimlerinden dolayı ya da Fatih’in vakıf bozma işleminin yarattığı muhalefet çok güçlü olduğu için belki de her iki sebepten dolayı bu toprakların vakıf statüsünü iade ediyor.
Dolayısıyla 2015 yılında bugün özellikle Fatih'in vakfının şartlarına birebir uyulması gerekliği nasıl bir iddia emin değilim. Fatih'i haklı ya da haksız buluruz bu farklı ama çağının şartlarına göre bir vakfın dönüştürülmesi, kaynaklarının farklı şekilde kullanılması cumhuriyetten çok önce ve defalarca görülmüş, tartışılmış, hukuki muamele yapılmış, değişen siyasi ve toplumsal şartlara göre yeniden yorumlanmış. Mısır’ın fethinden sonra da vakıfların çoğu korunmuş ama orada da vakıf bozmalar var.
Serkan Ayazoğlu: Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesinde Mustafa Kemal’in imzasının sahte olduğu gibi iddialar da var. Size inandırıcı geliyor mu?
Cemal Kafadar: Gerçekten 1934'te Mustafa Kemal'in hiç haberi olmadan sahte imzayla böyle bir iş yapılmış olabilir mi? Ya da kendi iradesi de bu yönde olduğu için, bizzat imzalamamış olsa dahi durumu oldubittiye getirmek için göz yummuş olabilir mi? Bana pek inandırıcı gelmiyor.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın bu ifadeleri Ayasofya'yı müze yapma kararı alan Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyetin kurucularını hedef aldığı şeklinde yorumlandı. Erbaş'ın sözleri sosyal medyada büyük tepki çekti. İşte o tpekilerdenbazıları:
* Atatürk bu ülkeyi Osmanlı'dan devir almadı. Atatürk bu ülkeyi savaşarak kurdu ve bizatihi kendisi bu ülkeyi milletine vakfetti. Asıl ihanet içinde olanlar, ona küfredenlerdir onu silmeye çalışanlardır.
* Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu ülkede benim vergilerimle saltanat sürüp Atatürk'e lanet okuyamazsın.
* Atatürk ve yoldaşlarının kurtardığı bir ülkede memurluk yapıp, Atatürk'e lanet okuyamazsın!
* Bu vatanı gavurdan/kefereden/sömürgeciden/işgalciden/din simsarından kurtaran, millete önderlik, orduya başkomutanlık eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e açık ya da kapalıdan beddua edenin başına Atatürk kadar taş düşsün.
* Atatürk olmasaydı sen o koltuğa oturamazdın.
* Yüzyıl önce Sevr'i imzalayan Damat Ferit hükümetinin şeyhülislamı Mustafa Sabri, Anadolu'da işgalcilere direnenlere eşkıya demiş, Mustafa Kemal'e lanet etmişti. Yüzyıl sonra bugün... Vatanın camileri, onu kurtaran Mustafa Kemal'e lanet yağdırılacak yer değildir!
DİYANET BAŞKANI HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
Erbaş hakkında suç duyurusu
İyi Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Diyanet İşleri Başkanı hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıkladı. Aytun Çıray, paylaşımında "Ali Erbaş Haddini Bil" etiketini kullandı.
İyi Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Ali Erbaş hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıkladı. #AliErbasHaddiniBil etiketi ile paylaşım yapan Çıray, "Kurucumuz kurtarıcımız büyük Atatürk'e işgalden kurtardığı Ayasofya'dan üstü kapalı olarak lanet okuyan Ali Erbaş hakkında, avukatım vasıtasıyla suç duyurusunda bulunacağım" dedi ve Erbaş'ı istifaya davet etti.
"AYASOFYA'YI ANCAK RÜYADA GÖRÜRDÜNÜZ"
Sanat camiasından da Erbaş'a tepki sesleri yükseldi. Athena grubundan tanınan Gökhan Özoğuz, "O açılışta güya Atatürk'e iftiralarla, uydurma vakfe söylentisiyle lanet edenler, Atatürk olmasaydı Ayasofya'yı rüyanızda görürdünüz" derken oyuncu Şahan Gökbakar ise şöyle dedi: "Atatürk, 1919'da Samsun'a doğru yola çıkmasaydı, bir kurtuluş destanı yazıp işgal altındaki topraklarımızı kurtarmasaydı bugün Ayasofya'da ezan sesi duymak ve namaz kılmak hayal bile edilemezdi."
"BU TOPRAKLARDA EZAN OKUNUYORSA ATATÜRK'ÜN SAYESİNDEDİR"
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı Atatürk'ün kurduğunu hatırlattı. Özel, Erbaş'a şu sözlerle tepki gösterdi; "Kurucu liderlere hakareti alışkanlık haline getirenler, hakaret edenleri de koruyorlar. Ali Erbaş and olsun ki, o koltukta oturup Atatürk'e lanet okumanın bedelini ödeyeceksin."
İyi Partili Lütfü Türkkan da Erbaş'a tepkisini şu sözlerle dile getirdi: "Ali Erbaş, Atatürk'e lanet okuyarak, birilerine selam çakmış olabilir. Bundan büyük haz da almış olabilir. Ama unutulmamalı ki; gün gelir bunun siyasi ve hukuki sonuçları olur."
Ali Erbaş'a bir tepki de CHP'li Muharrem İnce'den geldi. Ayasofya'nın ibadete açıldığı gün halkın arasında namaza katılan İnce, Erbaş'ın hutbedeki ifadelerinden dakikalar sonra Twitter'dan, "Milli Mücadelemizin Başkomutanı, ülkemizin kurucusu Atatürk'ün, ibadeti siyasallaştıran Diyanet İşleri Başkanı'nın rahmetine ihtiyacı yoktur. O'nun rahmeti de, kabri de Türk Milleti'nin kalbidir. Bu topraklarda ezanlar özgürce okunuyorsa, işgal sona ermişse Atatürk sayesindedir" mesajına yer verdi.
Son dakika haberlerini KARAR.com adresinden takip edebilirsiniz.
AYASOFYA CAMİİ İMAMI MEHMET BOYNUKALIN KİMDİR?
AYASOFYA'DA CUMA NAMAZINA DAVETLİ 500 KİŞİ KİM?
AYASOFYA ÇEVRESİNDEKİ AÇIK ALANLARDA NAMAZ KILINACAK NOKTALAR
AYASOFYA CAMİİ AÇILIŞ GÜNÜ HANGİ YOLLAR KAPATILACAK?