[Karar]
EYÜP DEMİR
Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, geçtiğimiz günlerde 19. Kadro Eğitim Devresi’nde yaptığı konuşmada ‘bağımsızlık referandumu’nu gündeme getirirken, dikkat çekici bir ifade kullandı:
“Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile krizin çözümü için bir mekanizma oluşturacağız. Bu krizin asıl nedeni gereksiz yere yapılan kadrolaşmadır. Sanayi ve tarım alanlarında yeni iş imkanları yaratılacaktır.”
Gereksiz kadrolaşma, sanayi ve tarımdaki yetersizlikler ile birlikte yolsuzluklar da Kürdistan ekonomisinin olumsuz gidişinin aslında temel nedenlerinden biridir. Bu krizin önündeki engelleri kaldırma noktasında kararlı bir duruş sergileyen Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani bu konuda da daha öncesinde bir reform hareketi başlatacaklarını ilan etti. Irak Kürdistan Bölgesi’nde “çaksazî” olarak bilinen bu hamle halk tarafından da büyük bir ilgiyle karşılandı ve umutları yeşertti.
Ekonomik krizin baş gösterdiği, reform ve yatırım alanlarının Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından masaya yatırıldığı bu günlerde ekonomik hamle acaba nasıl bir seyir izleyecektir? Bu sorunun yanıtını vermeye çalışırken geçmişten bu güne Kürdistan Bölgesi’nin ekonomik analizini yapmakta da yarar vardır.
1991 Körfez Savaşı’ndan sonra Kürdistan Bölgesi’ndeki ekonomik durum tam bir çöküntü içindeydi. 2003 yılında Saddam rejiminin devrilmesinden 2013 yılına kadar geçen zaman zarfında Kürdistan Bölgesi Irak merkezi hükümetinden yaklaşık olarak 70 milyar dolarlık bir bütçe aldı.
Gereksiz kadrolaşma, sanayi ve tarımdaki yetersizlikle birlikte yolsuzluklar da Kürdistan ekonomisinin olumsuz gidişinin temel nedeni.
Irak’ın toplam bütçesinin (ki bu 2013 itibarıyla 115 milyon dolardı), her yıl yüzde 17’sini alan Kürdistan Bölgesel Yönetimi yaklaşık 1 milyar dolarlık yerel gelire de sahip idi. Dokuz yıl içinde gelen bütçe, şeffaf bir şekilde kullanılamadığından bölgenin gelişimine ve halkın refahı için yeterli düzeyde kullanılamadı.
Ön-Kapitalist ilişkilerin hüküm sürdüğü Kürdistan Bölgesi’nde bütçenin kullanılış şekli rantabl değildir. Bunun sadece %30’unun bölgedeki üretime ayrıldığı bilinmektedir.
1992-2005 yılları arasında kurulan parlamentoda ve yönetimde belirgin bir muhalefetin olmamasından dolayı yönetim denetlenememekteydi. Ancak 2009 seçimlerinden sonra parlamentoda değişim oldu ve ilk kez bir muhalefet ortaya çıktı. Ekonomi uzmanları, bu durumun yönetimin, özellikle de bütçenin denetlenmesi açısından olumlu olduğu görüşünü paylaşmaktaydı. Fakat bu muhalefet de bir süre sonra yolsuzluklara bulaşmaktan kendini alıkoyamadı.
2000’lerde Kürdistan Bölgesi’nde kişi başına düşen gelir 300 dolar civarındaydı. 2011’de bu oran 6 bin 500 dolara yükseldi. Çalışmayan her aile sosyal yardım alırken, 5 milyon nüfuslu Kürdistan Bölgesi’nde yaklaşık 1 milyon maaş alan memur bulunmaktadır. Oysa 300 bin kişilik devlet memuru buradaki tüm bürokratik işlemleri yürütecek düzeydedir. İşsizlik oranı kağıt üstünde az gözükse de geri kalan kısım ise gizli işsizleri temsil etmekte ve son günlerde Mesut Barzani’nin dikkat çektiği “gereksiz kadrolaşma” bu istatistiksel değerler arasındadır.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ekonomik ilişkilerini siyasi ilişkilerinden ayrı görmemek gerekir. Bu nedenle her devletle kurduğu ilişkiyi hem ekonomik hem de siyasi bir zeminde okumak daha sağlıklıdır. Komşu devletler arasında yer alan Türkiye, İran, Suriye gibi devletlerle geçmişten beridir kurduğu ilişkiler hem ekonomik hem de siyasi oldu. Şu anda bölgenin ticari ilişkilerinde Türkiye birinci sırada yer almakta. Yatırım anlamında ise Birleşik Arap Emirlikleri önde. Kısa süre öncesine kadar sadece birkaç ülkenin yatırımı varken, şimdi ABD, Fransa, İtalya dâhil pek çok ülke yatırıma gelmiştir.
Suriye’deki iç savaş ister istemez Kürdistan Bölgesi’ni etkiledi. Suriye’den önemli miktarda ithalat planlanıyordu, ancak Suriye Devleti ile olan ilişkiler neredeyse sıfıra indi. Suriye ayağı gidince bu da Türkiye’ye kaydırıldı. 2000-2013 yılları arasında Kürdistan Bölgesi’nde Erbil, Süleymaniye ve Duhok’ta tescil işlemleri tamamlanan 78 ülke menşeili toplam 2 bin 458 yabancı şirketin bulunduğunu açıkladı. Buna göre Türkiye 1157 şirketle birinci sıradadır.
Kürdistan Bölgesi’nin en önemli ekonomik ürünü ham petroldür ve doğalgazdır. Toplam 115 milyar varillik Irak petrol rezervinin hemen hemen %50’si, ayrıca 70 ile 100 trilyon kübik miktarda doğalgaz ve uranyum başta olmak üzere başka zengin maden yatakları Kürdistan Bölgesi’nde bulunmaktadır. Kürdistan Bölgesi’nde Exxon, Total ve Gazprom gibi dünya tekellerinin de arasında bulunduğu 500’e yakın şirket çalışmalar yürütmektedir. 2012 Mayıs ayında da Türkiye, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle kapsamlı bir enerji çerçeve anlaşması imzaladı.
Birçok yönüyle dışa bağımlı olan Kürdistan Bölgesi, sanayi üretiminden büyük oranda yoksun durumda. Ham madde ve ürünlerin çoğu dışarıdan ithal edilmektedir.
Akarların önemli bir ayağını da gümrük gelirleri oluşturmaktadır. Bu gümrük kapılarında yıllık ortalama 2 milyar dolar gelir elde edilmektedir. En aktif gümrük kapısı Türkiye ile olanıdır. Ancak son dönemlerde Cizre ve Silopi’deki çatışmalar bu gümrük kapısındaki ticari ilişkileri ciddi olarak olumuz etkiledi.
Kürdistan ziraatın odak noktasında olmasına karşın maalesef şu anda ziraat nerdeyse yok denecek kadar azdır. Bu konudaki tüm ihtiyaçlar ya İran, ya Türkiye ya da diğer komşu devletlerden temin edilmektedir. Verimli topraklar ve büyük su kaynakları olmasına rağmen buradaki tarım oldukça cılız kalmaktadır. Su kaynakları üzerinde 4 adet baraja sahip olan bölge, bu barajlardan yeterli elektrik üretememektedir. Ancak yakın vadede devreye girecek projelerle bu soruna çözüm bulunacağı umuluyor.
Birçok yönüyle dışa bağımlı olan Kürdistan Bölgesi, sanayi üretiminden büyük oranda yoksun durumdadır. Ham madde ve ürünlerin çoğu dışarıdan ithal edilmektedir. Kürdistan organize sanayisinin olmamasının eksikliği buranın her karış toprağında hissedilmektedir. İşte başta da belirttiğimiz gibi Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin dikkat çektiği konu da sanayileşme idi.
DAİŞ’in doğrudan Kürdistan’ı hedef alan saldırıları ve Irak Merkezi Hükümeti’nin Kürdistan Bölgesi’ne ayırdığı yüzde 17’lik bütçe kısmını son yıllarda ödememesi Kürdistan Bölgesi’nde ekonomik alanda görece bir duraklamaya yol açtı. Ancak 2014 yılı ortalarında DAİŞ’in saldırılarıyla zor anlar yaşayan Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin verdiği mücadele sonunda siyasi anlamda elde ettiği kazanımların, kaybettiklerinin çok çok üzerinde olduğunu görmekteyiz.
Mesut Barzani’nin ekonomik kriz olduğu halde sürekli bağımsızlık referandumundan söz etmesinin altında yatan asıl gerçek budur. Öyle gözüküyor ki siyasi krizin çözümü beraberinde ekonomik krizin çözümünü de getirecektir. Şu an itibarıyla Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin ekonomik krizin çözümünü bağımsızlık olgusuyla eş görmesinin asıl nedeni de budur.