Yıllar içerisinde yapboz tahtasına dönen eğitim sisteminin doğurduğu en büyük sorun odaklarından biri, “ev genci” kavramı etrafında son dönemde sıklıkla karşımıza çıkmaya başladı.
Yaklaşık 13 milyon genç ile toplam nüfusun yüzde 15,6’sını 15-24 yaş aralığındaki genç nüfusun oluşturduğu Türkiye ise, ev genci sayısı bakımından üyesi olduğu 36 üyeli Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) birinciliğini kimseye kaptırmıyor; zira bu nüfusun yaklaşık dörtte biri ne istihdama katılıyor ne de eğitim alıyor. Ev gençleri, Türkiye’nin gençlik politikasına dair gelecek tasarımıyla ilgili en önemli beka sorunu haline gelmiş durumda.
Her geçen gün kontrolsüz şekilde açılan üniversiteler, açıldıkları bölgenin istihdam gerçeklerine ve sektörel ihtiyaçlarına uygun düşmeyen bölümler, asgari bilimsel kriterleri dahi karşılamayan, dolayısıyla istihdam piyasasına uygun insan yetiştiremeyen kimi öğretim üyeleri, her diplomanın mutlaka iş garantisi olacağına dair temelsiz beklentiler ve daha nice dinamik aslında kağıt üzerinde meslek sahibi ama gerçekte işsiz, iş bulma ümidini yitirmiş genç kitlelerin kartopu etkisiyle çoğalmasına yol açtı.
Ne yazık ki bu gençlerin sayısı da KOVID-19 pandemisi sonrası giderek arttı. Üstelik Türkiye’deki ev genci istatistiklerinde cinsiyet farkı gözle görünür durumda: ev gençlerinin büyük kısmı genç kızlardan oluşuyor.
Görece yeni bir kavram ev genci. Yani, eğitimde veya istihdamda olmayan (NEET) kesimden söz ediyoruz (İngilizce karşılığı, neither employed nor in education or training - NEET). Böyle bir gencin hayatını hayal edelim. Çoğunlukla ailesiyle yaşıyor, hane gelirini kullanıyor, “asosyal” olarak nitelendiriliyor, çünkü çoğu zaman evden çıkmıyor.
Örneğin İtalya, yüzde 23,8 ile Avrupa’da en yüksek NEET oranına sahip ülke. Avrupa genelinde son rakamlara göre 5,5 milyon genç NEET olarak tanımlanıyor. Sırf Türkiye’de ise bu rakamın 5 milyon 700 bin olduğu tahmin ediliyor ve büyük kısmı kadınlardan oluşuyor. Genç İşsizler Platformu rakamlarına göre Türkiye’deki 2,4 milyon işsiz gençten 961 bini üniversite mezunu ve her yıl 600 bin yeni mezun iş aramaya başlayacak.
ÖFKELİ VE UMUTSUZ BİR GENÇLİK
Aslında NEET rakamları, işsizlik istatistikleri hazırlanırken, iş piyasasından geri çekilen gençlere karşılık geliyor; yani iş aramaktan ümitlerini kesmişler. Sosyo-ekonomik gelir düzeyine bağlı olarak da kolaylıkla kriminalize olabilecek, suç ağlarının hedefine girebilecek türden, gününün büyük kısmını bilgisayar başında geçiren, umutsuz, kendini gerçekleştirememiş ve hayata ve başarılı yaşıtlarına karşı öfkeli bir “ev gençliği”yle karşı karşıyayız.
Ölü Ozanlar Derneği filmini izlemişsinizdir. Filmin ana karakteri edebiyat öğretmeni Bay Keating, okulun katı disiplin kurallarını zorlayarak öğrencilerin ufkunu genişletmek için bir dizi yöntem kullanır, onları kendilerini sorgulamaya teşvik eder; çünkü Amerikalı yazar Frederick Douglass’ın söylediği gibi “güçlü çocuklar yetiştirmek, sorunlu yetişkinleri onarmaktan daha kolaydır.”
Habitat Derneği ve Infakto RW ortaklığı ile gerçekleştirilen Türkiye’de Gençlerin İyi Olma Hali Raporu’nun 26 Ocak’ta kamuoyuyla paylaşılan üçüncüsü, Bay Keating’in çağrısının Türkiye özeline uygulanmasının ne kadar gerekli olduğunu anımsattı.
Rapor çerçevesinde Türkiye’de 16 ilde, yaşları 18 ila 30 arasında değişen 1230 genç ile yüz yüze 2 Ekim-14 Kasım 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilen görüşmeler neticesine göre, ev gençlerinin yüzde 69’u yaşamlarından memnun.
Dolayısıyla ortada bir kabullenmişlik de var, zira bu oran iş arayan gençler arasında yüzde 55’e geriliyor. Ev gençlerinin sadece yüzde 47,8’i “kendi işini kurmak istiyor”. Dolayısıyla görece geniş bir konfor alanında yaşayan ve üretkenliklerinin en verimli çağında olan bu gençlerin istihdam piyasasıyla köprülerini yeniden kurmak hayli zor ama bir o kadar da gerekli.
MUCİZE ÇÖZÜM VAR MI?
Ev genci sorununun çözümü, bireysel düzeyden aileye, üniversitelere, sivil topluma ve devlete dek çok-katmanlı tedbirler gerektiriyor. Kritik anlamda belirleyici olan kamu politikaları açısından bakıldığında ise, gençlere örgün eğitim dahilinde çok erken yaşlardan mesleki beceriler kazandırılması, toplumun gerçek ihtiyaçlarına yönelik yetkinlik-temelli eğitim sistemleri tasarlanması ve bunların teşvik edilmesi şart.
OECD tarafından 3 yılda bir düzenlenen ve 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren PISA testindeki düşük performansın da ileride gençlerin NEET oranlarının artmasında bir belirleyici olduğuna dair araştırmalar göz önüne alındığında, Türkiye’nin PISA’da tüm alanlarda OECD ortalaması altında olması verili bir gerçek olarak alınmalı. Gençler henüz ev genci kategorisine girmeden, daha okul sıralarında iken bu durumu düzeltecek erken müdahale önlemlerine başvurulmalı.
İşverenler de sanayiyi cazip kılacak politikalar ve modeller üzerinde çalışmalı; değer üreten ve gençleri çağın inovasyon eğilimlerine uygun şekilde süreçlerine dahil eden, liyakati önceleyen tercihlerde bulunmalı. Bu gençler bir süre sonra iş arayışından vazgeçip “ev genci” oluyorlarsa bunda hepimizin sorumluluğu var ve çözümü de hepimiz ortaklaşa üretmeliyiz.
Öte yandan, OECD verilerine göre, orta öğrenim aşamasını geçemeyen gençlerin sonraki aşamada NEET kategorisine girme eğilimi, üniversite derecelilere göre üç kat fazla. Ev genci, siyasi partilerin de istihdam ve gençlik politikalarına dair söylem ve politika önerilerinde ön sıralarda yer almalı, güncelliğini hep korumalı.
Geçtiğimiz günlerde Gelecek Partisi’nin Türkiye’de her üç gençten birinin iş ve eğitimde olmayarak evlere mahkum edildiğini açıklaması ve ekonomi politikaları bağlamında bunu irdeleyen bir rapor hazırlaması önemli.
AVRUPA UYGULAMALARI BİZE NE SÖYLÜYOR?
Bu açıdan Avrupa’da benzer deneyimleri yaşayan İtalya, İspanya gibi ülkelerin en iyi uygulamalarından modellemeler yapılarak mikro ölçekte projelerle etkinlikleri test edilebilir. Avrupa Komisyonu’nun NEET’lere etkin erişim konusunda düzenli yayımladığı raporlar takip edilerek Türkiye’deki gençler için uygulamalar yapılabilir, haritalandırmalara başvurulabilir.
Örneğin Finlandiya’da Eğitim Bakanlığı, NEET’leri istihdama katmak için proje üreten belediyeleri yıllık olarak devlet bütçesinden fonluyor. Portekiz’de özel şirketler ile kamu kurumları kurumsal sosyal sorumluluk girişimleri çerçevesinde, stajlarla, kısa süreli işe yerleştirmelerle ev gençlerini istihdama kazandırmayı taahhüt ediyor.
Almanya’da Gençlik İstihdam Ajansları, okullarla işbirliği içerisinde gençlerin yeteneklerini erken aşamada tespit edip, okulu terk etmemelerini sağlıyorlar ve okul sonrası uygun iş kollarına sevk ediyorlar; NEET riskini baştan minimize ediyorlar.
Dolayısıyla çözüm arayan için ortada çok fazla iyi örnek var. Batılı ülkeler bu soruna uzun zamandır kafa yoruyorlar ve saha gerçekleri ışığında çok faydalı çözüm önerilerini çoktan hazırlamışlar ve uyguluyorlar.
Ev gençlerinin sosyo-ekonomik yaşama entegrasyonunda coğrafyamızın çeşitliliği de büyük bir artı değer olarak karşımızda duruyor. Örneğin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki tarım ve hayvancılık çeşitliliğini gençlerin istihdam olanaklarıyla harmanlayacak projeleri uygulamak mümkün. Her şey eğitimle başlıyor ve toplumsal adaletle taçlanıyor. Ev gençlerini topluma kazandırmak da bu adaletin en önemli sacayağı.
MENEKŞE TOKYAY KİMDİR?
Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Belçika Katolik Louvain Üniversitesi’nde Avrupa Birliği alanında yüksek lisans çalışmasını gerçekleştirdi. Avrupa Birliği alanında danışmanlık firmalarında uzman olarak görev aldı. 2003 yılından beri çeşitli dergi ve yayınevleri için çeviri yapmaktadır.
Ayrıca, 2010 yılından bu yana Southeastern European Times, Al Arabiya English, Business New Europe, International Business Times, Deutsche Welle, Washington Post, Euronews Türkçe, Arab News gibi uluslararası haber ajanslarında Türkiye muhabiri olarak görev almıştır.
Halihazırda Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü’nde Çocuk Hakları alanında doktora çalışmasını yürütmekte ve bir yandan da uluslararası haber ajanslarına Türkiye’ye ilişkin gelişmelere dair analizler hazırlamaktadır. Mülteci hakları, çocuk hakları, kadın sorunları ve Orta Doğu’daki gelişmeler, başlıca ilgi alanları arasında yer almaktadır.