Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 15 Temmuz 2016'daki askeri darbe girişimi kapsamında Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında meydana gelen olaylara ilişkin 27 kişi hakkında iddianame düzenleyerek, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.
İddianamede Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında gerçekleşen ve bu askeri birlikten darbeye katılan personel ile ilgili olarak Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma evrakının, fezlekeyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği belirtildi.
ŞÜPHELİLER
Albay Ümit Tatan'ın "müşteki" olarak yer aldığı iddianamede şu isimler "şüpheli" olarak yer aldı:
"Ümüt Ari̇f Bağ, Ahmet Balaban, Türkay Bi̇lge, Fati̇h Ceylan, Hüseyi̇n Çakıroğlu, Mustafa Çokangın, Emre Demi̇r, Süleyman Ektaş, Burak Erhan, Soner Erol, Yücel Fındık, Fi̇kret Gi̇rgi̇n, Murat Güler, Mustafa Güngör, Ramazan Gürkaynak, Eray Hazır, İzzet Henek, Hali̇t Kabi̇l, Emre Kahraman, Temel İlter Pala, Mehmet Sağlam, Umut Taşcı, Veli̇ Tüven, Dursun Varlı, Özalp Yeşi̇l, Murat Yeşi̇lyurt, Harun Yıldız."
İddianamede sanıkların "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek, TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etmek", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçlarından üçer kez "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezası ile "terör örgütü üyesi olmak" suçundan 7 yıl 6'şar aydan 15'er yıla kadar hapse çarptırılmaları istendi.
İddianamede bazı sanıkların ayrıca "kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak" suçundan da mahkumiyetleri talep edildi.
HAİN SALDIRILAR HATIRLATILDI
İddianamede halen ABD'nin Pennsylvania eyaletinde yaşayan Fetullah Gülen'in emir ve talimatları doğrultusunda hareket eden FETÖ mensubu değişik rütbelerdeki bir kısım asker ile onlarla birlikte hareket eden sivil şüphelilerin 15 Temmuz 2016'da silahlı askeri darbe teşebbüsünde bulundukları belirtilerek, darbe girişimi gecesi, FETÖ mensubu teröristlerin Ankara ve İstanbul'daki eylemleri hatırlatıldı.
Darbe teşebbüsü sırasında büyük kısmı sivil toplam 246 kişinin öldüğü ve 3 bin civarında kişinin de yaralandığı, bu ölüm ve yaralamaların, darbecilerin sivil halkı uçaklarla bombalaması, helikopterlerden ve tanklardan ağır ateşli silahlarla ateş etmeleri suretiyle gerçekleştiği aktarılan iddianamede, darbeci teröristlerin suikast amacıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bulunduğu otele baskın yaptıkları, Erdoğan'ın 15 dakika önce otelden ayrılması nedeniyle suikast girişiminden kurtulduğu vurgulandı.
GÜLEN'İN EMİR VE TALİMATLARI
Aynı şekilde İstanbul'dan Ankara'ya karayoluyla gelen Başbakan Binali Yıldırım ve beraberindeki konvoya da darbeci askerlerin silahlı saldırıda bulunduğu, konvoyun yolu değiştirerek başka bölgeye intikal etmesi ve korumaların karşılık vermesi sayesinde kurtulduğu ifade edilen iddianamede, FETÖ mensubu askerlerin darbe planlaması çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak, dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın da arasında bulunduğu birçok komutanın rehin alındığına yer verildi.
İddianamede, darbe teşebbüsüne ilişkin, çeşitli savcılıklarca yürütülen soruşturmalardaki şüpheli beyanları da özetlenerek, "darbe teşebbüsünün Fetullah Gülen'in emir ve talimatları doğrultusunda hareket eden TSK içerisinde yapılanmış ve örgütlenmiş FETÖ mensuplarınca gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı" bildirildi.
İddianamede, şöyle denildi:
SİVİLLERE ATEŞ EDİLDİ
"15 Temmuz 2016'da, Türk ordusu içerisinde örgütlenmiş olan Fetullah Gülen'in talimatları doğrultusunda hareket eden bir kısım askerler ağır ve vahim savaş silahlarıyla toplumu korkutmak, yıldırmak ve sindirmek için sivil insanlar üzerine ateş ettikleri, bir kısım insanları öldürdükleri ve bir kısım insanları da yaraladıkları, bu yöntemle ve bu eylemler sonucunda devlet yönetimini ele geçirmek istedikleri, ülkede yaşayan insanların anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış haklarını kullanmalarını engelledikleri, bir kısım insanların yaşama hakları ellerinden alındığı, bazı üst düzey kamu görevlileri rehin alınmış ve özgürlüklerinden yoksun bırakılmış, bir kısım insanların seyahat özgürlükleri ellerinden alındığı, bazı televizyon kuruluşları ele geçirilerek gazetecilerin haber verme ve vatandaşların da haber alma özgürlüklerinin kısıtlandığı, kamu düzeninin bozulduğu ve ülkenin iç güvenliğinin çok ciddi bir tehlikeye maruz bırakıldığı, sonuç olarak askeri darbe teşebbüsüne ilişkin belirtilen eylemlerin Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde bir terör eylemi niteliğinde olduğu ve bu darbe teşebbüsü ile terör eylemlerini FETÖ mensuplarının gerçekleştirdikleri anlaşılmıştır."
İddianame, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde değerlendirme aşamasında bulunuyor.
PLANLAMA YAPTILAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, FETÖ üyesi değişik rütbedeki askerler ile sivillerin 15 Temmuz'da askeri darbe gerçekleştirmeye yönelik daha önceden, başta Ankara'daki kuvvet komutanlıkları olmak üzere birçok askeri birliği kapsayacak şekilde planlamalar yaptıkları ve bir takım kararlar aldıkları belirtildi.
Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde yapılanmış FETÖ üyelerinin planlamalar doğrultusunda hazırlıkları yaptıkları bildirilen iddianamede, şüphelilerin değişik adlar altında personel, araç ve mühimmat tedarik ettikleri, alınan bu kararlar ile yapılan hazırlıkların örgüt yapılanması içerisinde büyük gizlilik içerisinde, planlamadaki emri yerine getirecek örgüt mensuplarına iletildiği, askeri darbe kararına ilişkin planlamaları FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in onaylamasıyla 15 Temmuz 2016'da akşam saatlerinde darbe girişimine başladıkları kaydedildi.
FİKİR VE EYLEM BİRLİĞİ
İddianamede, FETÖ mensubu askerlerle fikir ve eylem birlikteliği içerisinde hareket ettiği belirlenen Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında görevli şüphelilerin, Özel Kuvvetler Etimesgut Özel Hava Alay Komutanı olarak görev yapan müşteki Albay Ümit Tatan'ı olay gecesi enterne edip, askeri darbenin sevk ve idaresinin yapılacağı Akıncılar Üssü'ne götürerek Hava Alay Komutanlığının kontrolünü ele geçirmek için aldıkları talimat doğrultusunda harekete geçtikleri kaydedildi.
Şüpheliler Halit Kabil, Dursun Varlı, Hüseyin Çakıroğlu, Mehmet Sağlam, Murat Güler, İzzet Henek, Ümüt Arif Bağ, ve Burak Erhan'ın müşteki Albay Tatan'dan önce alay komutanlığına geldikleri ve normal uygulamadan farklı olarak koltuk altı kılıflarında tabancaları takılı vaziyette olduğu kaydedilen iddianamede, şüphelilerin Tatan'ın yanına gelerek "Komutanım biz her şeyi organize ettik, merak etmeyin, hem yürüyelim hem izah edelim." sözlerine yer verildi.
Şüpheli Burak Erhan'ın, müşteki Tatan'ın arkasından yürüyen tanık Hasan Soytürk'ün yanına gelerek ensesinden tuttuğu ve sakin olmasını söyleyerek elinde bulunan silahını aldığı anlatılan iddianamede, şunlar kaydedildi:
"ŞU ANDA DARBE GERÇEKLEŞİYOR"
"Şüpheliler Halit Kabil ile Murat Güler'in Albay Tatan'ın kollarına girdikleri ve şüpheli Kabil'in müşteki Tatan'a 'Birinci başkandan emir aldık, şu anda darbe gerçekleşiyor, zorluk çıkartmayın, sizi helikopterle Akıncı Üssü'ne götüreceğiz.' dediği, müştekinin bu durumdan kendisinin haberinin olmadığını belirtmesi üzerine, şüphelilerin müştekiye hitaben zorluk çıkartmaması gerektiğini aksi takdirde güç kullanacaklarını söyledikleri ve müştekinin cep telefonunu aldıkları, şüphelilerin kendisini ikna etmeye çalıştığı sırada, şüpheli Binbaşı Mehmet Sağlam'ın müştekiye hitaben çok konuşmaması gerektiğini, aksi takdirde kelepçeyle arkadan bağlayıp ağzını ve gözünü kapatacaklarını söylediği belirtildi."
Etimesgut Özel Kuvvetler Hava Alay Komutanı müşteki Albay Tatan'ı, enterne edip Akıncılar 4. Ana Jet Üs Komutanlığı'na götüren şüphelilerin alay komutanlığının kontrolünü ele geçirdikleri aktarılan iddianamede, şüphelilerden Balaban, Kabil, Varlı, Bağ, Sağlam, Bilge ve Çakıroğlu'nun alayın yönetilmesi hususunda birlikte hareket ederek emir ve talimatlar verdikleri bildirildi.
ROTAYI SEMİH TERZİ DEĞİŞTİRDİ
Darbe girişiminde Diyarbakır'dan gelen Özel Kuvvetler 1. Tugay Komutanı Semih Terzi ve 26 tim personelini almaya giden uçağın, uçuş planının darbe girişiminden bir hafta önce planlandığı belirtilen iddianamede, Casa uçağının saat 23.15 sıralarında Diyarbakır'a iniş yaptığı, uçuş planlamasına göre, ilk önce Diyarbakır, oradan Cizre, Cizre'den Ankara'ya dönüş yapılacak şekilde planlanmasına rağmen Terzi'nin helikopterle geldiği Diyarbakır'da uçağın rotasına müdahale ederek uçağın Cizre'ye uğramadan Diyarbakır'dan doğrudan Ankara'ya gitmesi için emir verdiği kaydedildi.
İddianamede, Terzi'nin Gölbaşı Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın kontrolünü ele geçirmek için geldiği, Terzi ve beraberindeki askerleri Gölbaşı'na götürmek üzere helikopterler ayarlanmaya çalışıldığı, helikopterlerin uçmama ihtimaline karşı da şüpheli Harun Yıldız'ın sevk ve idaresinde bir otobüsün hazır bekletildiği, uçağın 11. Hava Ulaştırma Üs Komutanlığı'na iniş yapması gerekirken şüphelilerin yönlendirmesiyle Etimesgut Özel Kuvvetler Hava Alay Komutanlığı'na inişinin sağlanmaya çalışıldığı kaydedildi.
HELİKOPTER HAZIRLANDI
Alay komutanı müşteki Albay Tatan'ın alıkonulmasından sonra komutanlığın kontrolünü ele geçiren şüpheli Ahmet Balaban'ın darbe teşebbüsü sırasında öldürülen Semih Terzi'yi karşıladığı belirtilen iddianamede, Terzi ve beraberindekilerin Gölbaşı'ndaki Oğulbey Kışlası'na sevki için iki helikopterin hazırlanması talimatı verdiği ve alayda kendisiyle birlikte hareket eden şüphelilerle birlikte uçuş planlaması yaptığı bildirildi.
Şüpheliler Dursun Varlı, Özalp Yeşil, Murat Yeşilyurt, Mehmet Sağlam, Soner Erol ve Ramazan Gürkaynak'ın iki helikopterle Diyarbakır'dan gelen Terzi ve beraberindeki askerleri Oğulbey Kışlası'na götürmek üzere hazırlıklar yaptığı bildirilen iddianamede, Terzi ile birlikte helikopterdeki 18 kişi hakkında Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma yürütüldüğü anımsatıldı.
İddianamede, Gölbaşı'na giden Semih Terzi'nin 16 Temmuz 2016'da saat 02.30 sıralarında yaralandığının bildirilmesi üzerine şüphelilerden Varlı, Yeşil ve Yeşilyurt'un mürettebatını oluşturduğu helikopterin Etimesgut'tan hareket ederek Oğulbey Kışlası'na geldiği ve Terzi'yi alarak GATA'ya götürdükleri, buradan ayrıldıkları sırada açılan ateş sonrasında helikopterin kuyruk kısmına mermi isabet ettiği ve helikopterin saat 03.00 sıralarında Etimesgut Özel Kuvvetler Hava Alay Komutanlığı'na iniş yaptığı aktarıldı.
DARBECİLERİN FAALİYETLERİ
Şüphelilerin darbe girişimi sırasında yaptıkları faaliyetlere yer verilen iddianamede, şunlar sıralandı:
"Alayda kripto muhabere astsubayı olarak görev yapan şüpheli Süleyman Ektaş'ın çağrılmadığı halde askeri darbeyi öğrenerek alaya geldiği ve kripto odasını açtığı,
Şüpheli Veli Tüven'in başkasının yerine nöbete gelerek, alayın nizamiye nöbetini tuttuğu,
Şüpheli Yücel Fındık'ın, destek birlik komutanlığında nöbetçi astsubay olarak görev yaptığı, izinsiz uçuş yapan helikopterlere bixi silahı ile uçuş için gerekli telsiz ve tablet bilgisayarları planlı bir uçuş programı olmadığı halde diğer şüphelilere teslim ettiği,
Şüpheli Umut Taşçı'nın suç tarihinde bakım taburu nöbetçi astsubayı olarak görev yapan şüphelinin amiri olmamasına ve hava sahası uçuşa kapatılmasına rağmen Fatih Ceylan'ı isteği üzerine uçuş emrini sorgulamadan izinsiz uçuş yapan helikopterleri hangardan çıkartarak uçuşa hazırladığı,
Şüpheli Mustafa Güngör'ün stok seviye astsubayı olarak görevli olup helikopter yedek parçalarından sorumlu olduğu, olay gecesi görevli olmadığı ve çağrılmadığı halde alaya gelerek izinsiz uçuş yapan helikopterlerin yedek parça ihtiyacını karşılamak üzere hazır bulunduğu,
Şüpheli Fikret Girgin'in kalite kontrol teknisyeni olarak görev yaptığı, olay gecesi görevli olmadığı halde alaya geldiği, yetkisi olmadığı halde, nişancı personeli arayarak alaya çağırdığı,
Pilot üsteğmen olarak görev yapan şüpheliler Temel İlter Pala, Emrah Kahraman, Emre Demir, Eray Hazır ve Mustafa Çokangın'ın görevli olmamalarına ve darbe girişimini öğrenmelerine rağmen alaya geldikleri,
Şüpheliler Ahmet Balaban, Halit Kabil, Ümit Arif Bağ, Türkay Bilge, Dursun Varlı, Murat Güler, Mehmet Sağlam ve Hüseyin Çakıroğlu'nun kanuna aykırı emirlerini yerine getirerek askeri darbenin başarıya ulaşması için kendilerine verilen emir ve talimatlarını yerine getirdikleri belirlenmiştir."
İFADELER DE YER ALDI
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 15 Temmuz 2016'daki askeri darbe girişimi kapsamında hazırladığı iddianame, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. İddianamede, müşteki ve tanık ifadeleri de yer aldı.
Buna göre, Etimesgut Özel Kuvvetler Alay Komutanı Ümit Tatan, 15 Temmuz akşamı Kara Pilot Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu'nun kendisini arayarak, Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) gitmesi gerektiğini söylediğini belirtti.
Tatan, gitmeden önce televizyonda bir hareketlilik gördüğünü ancak DEAŞ'ın büyük bir eylem içerisinde olduğunu düşündüğünü aktardı.
Nizamiyede kendisini karşılayanlardan Kara Pilot Yarbay Halit Kabil ve Kara Pilot Binbaşı Murat Güler'in koluna girerek, darbe yapıldığını söylediğini belirten Tatan, "Eğer bu hiyerarşik bir darbeyse senden önce benim haberim olması gerekirdi" karşılığını verdiğini bildirdi.
11 EYLÜL BENZERİ SALDIRI
Bunun üzerine koluna girenlerin zorluk çıkarması durumunda güç kullanacaklarını söylediğini ifade eden Tatan, zorla helikoptere bindirilerek Akıncı üssüne götürüldüğünü, burada 20-22 saat bekledikten sonra Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın emrinde olduğunu belirten askerlerce kurtarıldığını anlattı.
Tanık olarak ifade veren, 1. Tugay Komutanlığına bağlı 122. Özel Kuvvet Tim Komutanı Ahmet Kemal Yılmaz, Diyarbakır'dan Semih Terzi ile gelen ekipte bulunduğunu ancak ilk anda Terzi'nin darbeci olduğunu bilmediğini ifade etti.
Terör operasyonuna katılacak şekilde hazırlanmalarının istendiğini ancak Ankara'ya gidileceğinin belirtilmesi üzerine şüphelendiğini belirten Yılmaz, hazırlandıkları sırada sosyal medyadan İstanbul'da köprülerde bir hareketlilik olduğunu öğrendiklerini ve uçak kaçırıldığı yönünde haberler yayıldığını, bu nedenle ABD'deki 11 Eylül saldırısına benzeyen bir saldırı yapılabileceğini düşündüklerini anlattı.
Bu sırada, yanlarında bulunan Fatih Şahin'in darbe yapıldığını söylediğini aktaran Yılmaz, kimsenin bunu ciddiye almadığını belirtti.
PARALELCİLERLE ÇATIŞMAYA MI GİDİYORUZ?
Yılmaz, uçağa hareket ederken radyoda Başbakan Binali Yıldırım'ın konuşmasını duyunca "Bu paralelcilerin darbesi" dediğini, bir astsubayın Genelkurmay Başkanlığının internet sitesindeki darbe açıklamasını göstermesi üzerine de sitenin ele geçirilmiş olabileceğini ve buna itibar etmemeleri gerektiğini söylediğini ifade etti.
Bu sırada, ÖKK'da Ömer Halisdemir'e ateş ettiği belirlenenlerden Mihrali Atmaca'nın kendisine "Komutanım şimdi biz paralelcilerle çatışmaya mı gidiyoruz" diye sorduğunu, kendisinin de "Evet Mihrali hazırlığını ona göre yap" karşılığını verdiğini ve aralarında gülüştüklerini anlattı.
Ankara'ya indikten sonra Semih Terzi'nin durumundan şüphelendiği için ÖKK'ya hareket eden helikopterlere binmediğini ancak helikoptere binmek üzere 14 kişi belirlediğine değinen Yılmaz, kendisiyle birlikte 7 personelin daha orada kaldığını, daha sonra Zekai Aksakallı'ya ulaştığını ve ondan aldığı emirleri yerine getirdiğini belirtti.
HALİSDEMİR'E TÜM ASKERLER ATEŞ ETSİN EMRİ
Yılmaz, "Olaydan sonra öğrendiğime göre Semih Terzi karargaha gittikten sonra Ömer Halisdemir isimli Astsubay Kıdemli Başçavuş tarafından vuruluyor. Fatih Şahin de Ömer Astsubayı vurup, ateş baskısı emri veriyor. Ateş baskısı demek oradaki bulunan tüm askerlere 'ateş edin' emri demektir. Oradaki askerler yani benim gönderdiğim personel Semih Terzi'nin darbecilere karşı mücadele ettiğini sanıyorlar. Semih Terzi'nin vurulduğunu görünce ve Fatih Şahin'in de ateş baskısı emrini vermesi üzerine ateş ediyorlar. Ben bu hususu sonradan öğrendim." diye konuştu.
Tanık Hasan Ünver, darbeci Semih Terzi'nin bulunduğu uçağın birliklerine iniş yaptığını söyledi.
Terzi ile birlikte gelen 7 kişilik bir timin Terzi'ye katılmak istemeyerek birliklerinde kaldığını ve daha sonra da bu timin darbe karşısında durduğunu ifade eden Ünver, söz konusu timin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın emrinde olduğunu öğrendiklerini belirtti.
Semih Terzi'nin Ankara'ya geldiği uçakta bulunan Engin Yetik ise verdiği ifadede yaşananları anlattı.
Silopi'de görev yaptığı sırada görev değişimi ile 1 Temmuz tarihinde Diyarbakır'a geldiğini belirten Yetik, 13 Temmuz'da dönmesi gerektiğini ancak kargo uçağı bulunamadığı için dönüş yapamadığını bildirdi.
Bu nedenle 15 Temmuz'da ilk gelen uçakla yola çıktığını bildiren Yetik, uçağa ilk bindiğinde sadece uçuş ekibinin bulunduğunu aktardı.
SEMİH TERZİ TELEFONDA MESAJLAŞIYORDU
Uçağın planlı olarak Cizre'ye gitmesi gerektiğini bildiren Yetik, ancak Cizre'ye gidişin iptal edildiğini ifade etti.
Yetik, şöyle devam etti:
"12. Özel Kuvvet taburundan uçağa binenler oldu. Ayrıca Semih Terzi'de uçağa bindi. Uçakta Cizre'ye gidecek 2 kişi vardı. Kaç tane tim personeli olduğunu tam olarak bilmiyorum. Bu şekilde yola çıktık. Telefondan haberlere baktık. Haberlerde darbeden bahsediyordu ancak işin gerçeğini öğrenemedik. Yolda tim personeline mühimmatın şarjöre basılması emri verildi. Uçaktayken bir ara ayağa kalktım. Semih Terzi'nin telefonda mesajlaştığını gördüm. Telefonda isim olarak Celal Koca ve Ümit Bak isimlerini gördüm. Ancak ne yazdığını göremedim. O sırada benim telefonum çekmiyordu. Onun nasıl yazıştığını bilmiyorum."
19.15'TE İPTAL EDİLDİ
Uçakta yolcu olarak bulunduğunu aktaran Yetik, uçağın iniş yapmasının ardından darbeci Terzi'nin birkaç kişi ile çalışan helikopterlere doğru gittiğini vurguladı.
Uçuş teknisyeni Kıdemli Başçavuş Burhan Sivri,15 Temmuz günü Diyarbakır, oradan Şırnak'a planlı uçuşları olduğunu daha sonra da Etimesgut'a dönüş yapacaklarını söyledi.
Söz konusu uçuşun saat 19.15 sıralarında iptal edildiği bilgisinin verildiğini belirten Sivri, daha sonra uçuşun yapılacağının belirtilmesi üzerine hazırlık yaptıklarına değindi.
Saat 23.15'te Diyarbakır'a iniş yaptıklarına işaret eden Sivri, eşiyle yaptığı telefon konuşmasında İstanbul'da yaşanan olayları öğrendiğini bildirdi.
TERZİ'NİN EMRİYLE APRONA YANAŞTI
Daha sonra uçağa Semih Terzi ile beraber 24 kişilik timin bindiğini belirten Sivri, "Uçak komutanı olan Cemal Yüzbaşı, Semih Terzi'nin isteğiyle uçuşun Şırnak ayağını iptal ederek Etimesgut'a dönme kararı aldı. Ayrıca Semih Terzi Şırnak'ta personel olmadığını söylemişti. Bu şekilde saat 23:59'da kalkış yaptık. Kule, harekat komutanının emri doğrultusunda kalkışın iptal edildiğini söyledi. Semih Terzi'nin uçakta olduğu bilgisi verildi. Bir kaç dakika içerisinde kuleden piste giriş ve kalkış için izin geldi." ifadesini kullandı.
Askeri radarlara silahlı kuvvetler bünyesinde uyulması gereken bir emir olup olmadığının sorulduğuna dikkati çeken Sivri, "Herhangi bir emir yok." denildiğini belirtti.
Gece saat 02.00'de Etimesgut'a iniş yaptıklarını vurgulayan Sivri, Terzi'nin söylemesi üzerine uçağın özel hava alayı apronuna yanaştığını ifade etti.
BAZILARI AĞIR HAREKET EDİYORDU
Sivri, "Bir kısım Tim personeli çok hızlı bir şekilde uçağı terk etti. Bir kısmı ağır hareket etti. Uçağın içindeki çöpleri toplayıp atmaya giderken timcilerin aralarında 'bu işte bir yanlışlık var' deyip giden ekibe küfür ettiklerini duydum." diye konuştu.
Aynı uçuş ekibinde yer alan Yüzbaşı Ersun Atılgan ise uçak komutanın Yüzbaşı Cemal Yılmaz olduğunu kendisinin de ikinci pilot olarak görev yaptığını belirtti.
Diyarbakır'a iniş yaptıklarında İstanbul'da yaşananları duyduğunu ancak neden kaynaklandığını öğrenemediğini bildiren Atılgan, bu sırada çok sayıda özel kuvvetler askerinin beklediğini gördüğünü ifadesini kullandı.
Atılgan, şöyle devam etti:
"Uçakta beklerken Cemal Yüzbaşı dışarıda koordinasyon sağlıyordu. Bu sırada Semih Terzi onu yanına çağırmış. Etimesgut'a gideceğini, Zekai Paşa'nın bundan haberi olduğunu söylemiş. Bunun üzerine Cemal Yüzbaşı Etimesgut'a geri döneceğimizi söyledi. Zaten olağanüstü bir şeylerin olduğunu düşündüğümüz için Etimesgut'a dönmek bize mantıklı geldi. Bununla birlikte Semih Terzi'nin emri vardı. Cemal Yüzbaşı dışarıda özel kuvvetlerin Etimesgut'a dönecek personeli olduğunu, onları da uçağın limitleri oranında götüreceğimizi söyledi. Cemal Yüzbaşı havalanmadan önce alay komutanını görev değişikliği bilgisi vermek için telefonla aramış. Ancak kendisine ulaşamamış." - "Zekai Paşaya ulaşıp ulaşamadığını sorduk"
Etimesgut'a inişte herhangi bir ikaz almadıklarına da değinen Atılgan, "Uçuş sırasında Semih Terzi'ye, ne olduğunu, Zekai Paşa'ya ulaşıp ulaşmadığını sorduk. O da bize Zekai Paşa'ya ulaşamadığını, ne olduğunu bilmediğini, Etimesgut'a dönmesi gerektiğini söyledi." dedi.
Uçak inmeden kokpite gelen Terzi'nin, Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'ya ulaşamadığını ve emir komutanın kendisinde olduğunu söylediğini aktaran Atılgan, Terzi'nin uçaktan inişte bazı askerlerce karşılandığını kaydetti.
ACİLEN BİRLİĞE GELMENİZ LAZIM
Özel Hava Alay Komutan Yardımcısı olarak Albay rütbesinde görev yapan Ahmet Balaban, 15 Temmuz'da kendisini arayan nöbetçi amir Kara Pilot Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu'nun "Acilen birliğe gelmeniz lazım" dediğini belirterek, şu ifadeyi verdi:
"Kara Pilot Yarbay Halit Kabil yanıma gelerek, 'Alay Komutanımız hakkında tutuklama emri var. Tutuklamamız lazım' dedi. Nereden çıktığını sordum. O da 'Genelkurmay Birinci Başkanının emri ile tutuklanması gerekiyor' dedi. Kimin söylediğini sordum. Özel Kuvvetler Harekat Şube Müdürü Albay Ümit Bak'ın söylediğini belirtti."
Telefonla görüştüğü Bak'ın da Genelkurmay Başkanının emriyle alay komutanının tutuklanması gerektiğini söylediğini ve yine onun emriyle ülke yönetimine el konulduğunu belirttiğini kaydeden Balaban, bazı subayların gelerek, iddianamede "müşteki" olarak yer alan Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ı tutuklayıp, helikoptere koyduklarını söylediğini anlattı.
"GENELKURMAY BAŞKANIN EMRİYLE..."
Tatan'ın Akıncı'ya götürüldüğünü bildiren Balaban, sonrasında nöbetçi amir Çakıroğlu'nun, Diyarbakır'dan Semih Terzi'nin bir taburla geleceğini ifade ettiğini kaydetti.
Balaban, "Ümit Bak'ı aradım ve Terzi'nin uçakla geleceğini sordum. O da, 'Evet, Komutanım Birinci Başkanın emriyle bu şekilde olacak' dedi" ifadesini kullandı.
Terzi'nin uçaktan inince kendisine, "Burada giriş çıkış olmayacak. Emniyet tedbirlerini artırın" dediğini bildiren Balaban, daha sonra Terzi'nin, iki helikopterle Gölbaşı Oğulbey'e gittiğini, helikopterler geri dönerken Bak'ın dahili telefondan arayarak Semih Terzi'nin yaralandığını söylediğini ve helikopterle GATA'ya nakledilmesini istediğini belirtti.
NE GEREKİYORSA YAPALIM
Balaban, Halit Kabil'e bilgi vererek, "Ne gerekiyorsa yapalım" sözlerine yer verdiğini, bir helikopterin Terzi'yi alarak GATA'ya götürdüğünü ifade ederek, şunları aktardı:
"Terzi ile gelen taburdan bir unsur helikopterlere binme esnasında 'Uçakta eşyalarımız var, onları indireceğiz' dedi. Kim olduğunu hatırlayamadığım biri bana tüm personelin birliğin içerisinde gezdiğini söyledi. Bunu bana Türkay Bilge Binbaşı söyledi. Ben de çıkıp tim komutanını yürüyerek aradım. Konuştuğu cep telefonunu bana verdi. 'Zekai Paşa telefonda' dedi. Zekai Paşa bana telefonda 'Ne yaptınız?' dedi. Yaptığımız işleri anlattım. Zekai Paşa, Semih Terzi ile ilgili kötü bir ifade kullanınca anormal bir durum olduğunu anladım. Bana 'Helikopterler bundan sonra kalkmayacak, uçuş olmayacak' deyince 'Emredersiniz' diyerek telefonu kapattım. Sabaha kadar gözlem ve denetim faaliyetleri devam etti. Sabahleyin de tim personeli bizi gözlem altına aldı."
ONU ALACAKSINIZ, O HÜKÜMET YANLISI
Şüpheli Halit Kabil ise darbe girişimi günü Ümit Bak'ın kendisini arayarak, "Alarm durumu var, toparlanın" demesi üzerine birliğe hareket ettiğini anlattı.
Birliğe gelince Bak'ın kendisini tekrar arayarak, "Beni iyi dinle. Birinci Başkanımızın emri ve Semih Terzi Tuğgeneralin koordinatörlüğünde ülke anormal bir duruma girdi. Sıkı yönetim durumuna geçiyoruz. Alayda gerekli tedbirlerinizi alın" dediğini ifade eden Kabil, "Bana, 'Alay Komutanı geldi mi? diye sordu. Henüz gelmediğini söyledim. 'Ümit Tatan albay geldiğinde onu alacaksınız, işe karıştırmayacaksınız. O hükümet yanlısı, o bu işin içinde olmaz' dedi" ifadelerini kullandı.
AKINCILARA GÖTÜRMEM İSTENDİ
Albay Tatan gelince, "Özel Kuvvetler Karargahından aldığımız emir gereği Birinci Başkanın emri ile Semih Terzi'nin koordinatörlüğünde Türkiye olağanüstü bir döneme girdi. Gelen emre göre sizi herhangi bir olaya karıştırmadan Akıncılar'a götürmem istendi" sözlerine yer verdiğini, Tatan'ın ise "Nasıl olur? Ne demek?" gibi ifadeler kullandığını aktaran Kabil, "Beraber yürüyerek durumu anlattım. 'Nedenini, niçinini bilmem ancak pozisyonunuz bu şekilde. Zorluk çıkartmayalım' dedim." beyanını verdi.
Kabil, "Ancak helikoptere geçerken biraz direnince kol ve ayaklarından tutarak helikoptere aldık. Helikoptere bindiğimizde sakinleşti" diye konuştu.
Akıncılar'a gidip döndükten sonra televizyonlardaki haberleri ve uçakların atışını görünce ne olup ne bittiğini anlamaya çalıştığını ve gerginliğinin arttığını dile getiren Kabil, komutanlıklarına ait havaalanından hareket eden helikopterlerin atış yapmadığını, darbe girişimine karışmadığını ifade etti ve suçlamaları reddetti.
TATİLDEYKEN NE ZAMAN DÖNECEĞİMİ SORDU
Jandarma Pilot Yarbay Ümüt Arif Bağ da 13 Temmuz'da Mersin'de tatilde bulunduğu sırada Halit Kabil'in kendisini arayarak, ne zaman döneceğini sorduğunu, "Bir an önce gel de senin arsa işini halledelim" dediğini belirtti. 15 Temmuz akşamı Halit Kabil ile birlikte olduğunu, o sırada Kabil'e telefon geldiğini ve onun da "Tamam komutanım" dediğini anlatarak, telefon açan kişinin Albay Ümit Bak olabileceğini söyledi.
Bağ, kullandığı helikopterle o gece Alay Komutanı Tatan'ı Akıncılar Üssüne götürdüğünü ifade ederek, "(İnince) Alay komutanını götürüp teslim ettiler. Ben teslim etmedim. Sadece helikopteri kullandım. Tatan'ın kendisi ile ilgili kişisel bir meseleden dolayı mı yoksa daha üst mercilerin emriyle mi alıkonulduğunu bilemiyorum. Sadece bana söyleneni yaptım." dedi.
Suç tarihinde pilot binbaşı olan Dursun Varlı da Halit Kabil'in gece 22.00 sıralarında arayarak, acilen birliğe gelmesini istediğini, bunun üzerine alaya gittiğini aktararak, şu ifadeyi verdi:
HEMEN ÜZERİNİ DEĞİŞTİR
"Alaya intikal ettikten sonra tabur komutanını gördüm. 'Hemen üzerini değiştir. Üniformanı giyin gel' dedi. 'Durum nedir?' diye sordum. Yarbay Kabil bana Genelkurmay Birinci Başkanı ve Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı'nın emriyle hareket edeceğimizi söyledi. Kendisine 'Bu bir terör eylemi mi?' diye sordum. Çünkü bir gün önce Fransa'da terör eylemi olmuştu. Radyoda gelirken köprülerin tutulduğuna ilişkin haberler duymuştum. Bana 'Bu bir askeri müdahale' dedi. Ben de 'Emredersiniz komutanım' dedim."
Varlı, Diyarbakır'dan gelen ve başında darbeci Tuğgeneral Semih Terzi'nin bulunduğu timin tam teçhizatlı 6 personelini helikopterle Oğulbey'e götürdüklerini, bir başka helikopterde de yaklaşık 12 kişinin bulunduğunu dile getirerek, "Tekrar Etimesgut meydanına geldik. Tam motor sustururken Halit Kabil bana Gölbaşı'ndaki karargahta bir yaralı olduğunu, onu acil GATA'ya götürmemiz gerektiğini söyledi. Ben de helikopterim ile gecikmeksizin kalktım. Oğulbey'deki karargahtan yaralıyı aldım, GATA'ya götürdüm. Yaralı kişi Semih Generalmiş."
KESİNLİKLE TEREDDÜT ETMEYİN
Şüphelilerden Binbaşı Mehmet Sağlam da 15 Temmuz'da Aksaray'da izindeyken şüphelilerden Kabil'in kendisini arayarak, ne zaman Ankara'ya geleceğini sorduğunu, cuma veya cumartesi geleceğini söylediğini, bunun üzerine Kabil'in, "Cuma günü görev çıkabilir. Cuma görev yerinde olursan, iyi olur" dediğini anlattı.
Darbe girişimi gecesi 22.30 sıralarında Kabil'in telefonla arayarak, alarm verildiğini ve derhal birliğe gelmesi gerektiğini söylediğini ifade eden Sağlam, birliğe gittiğinde Kabil'in personeli toplayarak, "Genelkurmay Başkanlığının emri ile sıkıyönetim ilan edilmiştir. Yine Özel Kuvvetler Komutanlığının emri ile Özel Kuvvetler Hava Alay Komutanı Ümit Tatan tutuklanmıştır" dediğini kaydetti.
Buna hiçbir personelin karşı çıkmadığını belirten Sağlam, yazılı emir olup olmadığını sorduğu Kabil'in, "Kesinlikle tereddüt etmeyin arkadaşlar" ifadesini kullandığını bildirdi.
EMRİR DIŞINDA BİR ŞEY YAPMADIM
Albay Tatan'ın helikopterle Akıncılar'a götürülmesinden sonra sanıklardan Albay Balaban'ın Diyarbakır'dan içinde 25-26 kişi olan bir uçağın geleceğini, bu personelin Özel Kuvvetler Komutanlığının Gölbaşı Oğulbey'deki kışlasına nakledileceğini söylediğini belirten Sağlam, iki helikopterin Diyarbakır'dan gelenleri Oğulbey'e götürdüğünü belirtti.
Alaya yeni atandığını, bir hafta görev yaptıktan sonra izne ayrıldığını kaydeden Sağlam, şüpheli Kabil'in emri dışında hiçbir şey yapmadığını, onu da alaya atandıktan sonra tanıdığını dile getirdi.
NE OLDUĞUNU ANLAMAYA ÇALIŞTIK
Pilot Binbaşı Murat Güler de darbe gecesi arkadaşı Serkan Gökhan ile Merkez Orduevinde buluştuklarını, çay içerken jetlerin üzerilerinden geçmeye başladığını ifade ederek, şunları söyledi:
"Ne olduğunu anlamaya çalıştık. Bir saldırı karşısında jet uçaklarının savunma amacıyla havalandığını düşündüm. Tam orduevinden çıkmak üzereyken o günkü alay nöbetçi amiri Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu aradı, 'Komutanım alarm verildi. Alaya bekliyoruz' dedi. Ben de olay sonrası bir reaksiyon gösterilecek düşüncesiyle alaya gittim. Vardığımda Dursun Varlı Binbaşı ve Halit Kabil Yarbay ile karşılaştım. Hemen üzerimi giyinmemi ve silah kuşanmamı söylediler. Giyinip dışarı çıktığımda Halit Kabil, alaydaki herkese 'Özel Hava Üst Karargahından, Özel Kuvvet Komutanlığından ve Genelkurmay Birinci Başkanlığından aldığım emre göre alay komutanı Tatan'ı alıp, Kazan'daki Akıncı Jet Üssüne götürmemiz gerekiyor. Bu konu ile ilgili çatlak ses duymayacağım' diye emretti. Hem alay nöbetçi amirinin çağrısı hem de Halit Yarbayın beyanı ve herkesin buna itaat etmesi karşısında herhangi bir şeyden şüphelenmediğim, daha doğrusu darbe olduğunu bilmediğim için verilen emri yerine getirmek istedim."
BİZİ MAZUR GÖRÜN
Güler, Kabil'in, Tatan'a Akıncılar Üssüne götürüleceğini söylediğini, Tatan'ın ise buna itiraz ettiğini bildirdi.
"Alay komutanımıza helikoptere intikal etmesini rica ile ilettik. İtiraz etti. Biz emri yerine getiriyoruz, lütfen helikoptere geçer misiniz?" dediklerini belirten Güler, Tatan'ı, kendisi ile Halit Kabil, Dursun Varlı, Mehmet Sağlam ve Hüseyin Çakıroğlu'nun götürdüğünü, bir ara direnen Tatan'ın darp edilmediğini, ancak yere düştüğünü kaydetti.
Güler, "Helikoptere Ümit Tatan'ı bindirdik. Bir yanına Halit Yarbayım oturdu, diğer yanına da ben. Helikopteri Ümit Arif Bağ ve ismini hatırlayamadığım bir yüzbaşı kullanıyordu. Bu şekilde helikopterle Akıncılar Üssüne geldik. Götürülürken alay komutanına, 'Komutanım ben de bu durumda olmanızı istemiyorum, bu duruma üzülüyorum, ama bir emri yerine getiriyorum. Bizi mazur görün' dedim." diye konuştu.
ANKARA/AA