Erdoğan'ın sözlerinden satırbaşları şöyle:
Vesayetin her türüyle kesintisiz bir mücadele içerisinde olduk milletimizin bize hep istikametimizin çizmesini sağladık.
Zihinlerdeki kirli planların ortaya döküldüğü ve ihanet şebekesinin topyekün harekete geçtiği bir ortamdayız. Resmi Cezayer seyahatine gittiğimde kaçıyor diyenlere soruyorum ne oldu bakın ben buradayım.
Bana kaçacak diyenlerin Gürcistan'dan Ermenistan'a oradan da Almanya'ya kaçtığını görüyoruz. Şimdi Almanya'yı da göreceğiz. Almanya'dan resmi girişimleri başlatacağız. Almanya eğer vermezse bizde bundan sonra Almanya'ya aynı muamelede bulunacağız. Benden Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla kimseyi alamazlar vermem. Türkiye'deye düşmanlık ortak paydasında buluşan şebekenin üyeleriyle silahıyla , sözüyle kalemiyle her gün kin kusuyor.
Bu ihanet şebekesi karşısında sessiz kalan herkes bu suça ortak olmaktadır devir tarafsız kalma devri değildir. Yalan ve iftira makinesine dönüşen bu şebekeye destek veren herkes Türkiye'nin önünü kesmeye ortaktır.
"Bitaraf olan bertaraf olur"
Gün tarafsız olma günü değildir. Şunu açık söylüyorum, bitaraf olan bertaraf olur. Bugün sessiz kalarak veya açıkça destek vererek dikeni sulayan herkes ortaya çıkan zulme ortaktır. Hiçbir siyasi hesap, kişisel hesap, hiçbir kırgınlık kızgınlık bunun bahanesi olamaz. Kimse kendini aldatmasın. Türkiye tıpkı kurtuluş savaşında olduğu gibi, 1950’deki demokrasi mücadelesinde olduğu gibi yeni bir dirilişin, yeni bir uyanışın eşiğindedir. Buna katkı veren herkes şerefli yerini alacaktır. Aksi tutum içinde olanlar da aynı şekilde tarih ve millet önünde hak ettikleri sıfatlarla anılacaklardır.
"Mahallenizdeki teröristleri haber verin"
Muhtarlarımıza şunu söyledim. İstihbarat gelsin de benim mahallemdeki bölücü Terör örgütü mensubunu bulsun demeyeceksiniz. Bana göre dedim, bir mahallede köyde hangi evde kim var, kim oturuyor bunu en iyi bilen sizsiniz. Muhtar olarak hangi evde kim olduğunu, kimin neshebinin ne olduğunu siz gayet iyi biliyorsunuz dedim. Bunlar teröristse, bunlar adi suçlar işlemişse, şu veya bu… Bunları gelip oradaki tüm emniyet mensuplarımıza adli görevlilere herkese bildirecek olan sizsiniz. Çünkü siz atanmış değilsiniz, siz seçilmişsiniz dedim. Seçilmiş atanmıştan her zaman üstündür dedim.
Burada memur kardeşlerim gücenmesinler, kusura bakmasınlar. Eğer demokrasi diyorsak, demokrasilerde evet, atanmışlar değil seçilmişler üstündür. Bunu kabul edeceğiz.
Ne diyorlar, cumhurbaşkanı da her şeye karışıyor. Cumhurbaşkanı koalisyon istemiyor, eee başbakan istiyor. Yani müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Dert o değil, alışmışlar. Geçmişte bunlar cumhurbaşkanlarına, seçilmiş cumhurbaşkanlarına pislik atarak, onları yıpratarak indirmeye alışmışlar.
Ya atanarak gelen cumhurbaşkanlarıyla çalıştılar veya parlamento içerisinden seçilmiş cumhurbaşkanıyla çalıştırlar. Suriye, terör, koalisyon meselesi de bunun dışında değil. hepsinin faturası da cumhurbaşkanına kesiliyor. 7 haziran seçimleri olduğunda, dünya ne söylüyor? Erdoğan kaybetti. Ya seçime giren ben değilim, niye benimle ilgili hale getiriyorsunuz? Dert başka.
Kusura bakmasınlar. Ben onların arzu ettiği cumhurbaşkanı olmadım, olmayacağım. Çünkü bu makama seçilirken milletime verdiğim bir söz var. Ben milletin tarafında olacak bir cumhurbaşkanı olacağımın sözünü vermiştim, hatırlayın.
Tarafsız olmam
Bana tarafsızlık diyorlar, hayır tarafsız olmayacağım dedim. Ben milletimin tarafında olacağım dedim. Biliyorsunuz biz mevcut anayasayı değiştirmek için hükümete geldiğimiz günden beri mücadele ediyoruz. Şimdi yeni anayasa diyorlar dimi. Ya dürüst ol, dürüst olun ya. Biz yeni anayasa kuralım diye, o kadar ilginç bir teklif getirdik ki… Arkadaşlarıma şunu söyledim, vekil sayıları ne olursa olsun, bizim o zamanlar 326 milletvekili sayımız var, diğerlerinin toplamı 219 veya 220. Onlar 9 üyeyle, biz 3 üyeyle yer alıyoruz komisyonda.
Olmaz canım bu haksızlıktır demediler ya. Biz bu çalışmaya bu şekilde girdik. Ve ne oldu? madde sayısı 47 filandı. Bunlar çekildiler. E niye çekiliyorsunuz? Arkadan bir açıklama yaptı, malum zat. Dedi ki oturalım bunu yapalım. Arkadaşlarıma dedim ki gidin görüşün, ne dediler biliyor musunuz? Ana muhalefetin başındaki zat. Dedi ki, ikimiz olmaz, dördümüzün bunu paraf etmiş olması lazım. Ya zaten dördünün onayıyla 47 madde çıktı. İkimiz bu işi yapalım, 47 maddeyi hiç olmazsa halledelim. Yine dürüst davranmadılar, çekildiler. 60 madde oldu, aynı şeyi yaptılar. Bunlar bize dürüstlük dersi veremez. Bunlar hiçbir zaman dürüst olmadılar. Bu ülkede dürüstlüğün sembolü her zaman daha önce mensubu olduğum parti olmuştur. Bu süreç aynı kararlılıkla yine böyle devam edecektir.
Bugün bizi anayasadaki yetkilerimizi aşmakla suçlayanlar var. mevcut anayasanın cumhurbaşkanına verdiği yetkileri bilmeyenler var. Bunlar damdan düşmediler. Bunlar sadece önlerine konanı okudular. Biz siyasetin içinde tırnaklarımızla bu toprağı eşeleye eşeleye 40 yıl bunun mücadelesini verdik. Ne nedir, bunu gayet iyi biliriz. Ve seçildiğim andan beri anayasanın bize verdiği yetki neyse, yasaların verdiği yetki neyse biz bunları kullandık. asla bunun dışına taşmış değiliz.
Neymiş, toplu açılışa katılıyorum, eee bu onları rahatsız ediyor. Toplu açılışa katılmaktan daha doğal, cumhurbaşkanının görevi olabilir? Bundan sonra da katılacağım. Milletimle benim bağımı koparamazsınız.
Türkiye'nin yönetim şekli değişmiştir.
Rize’den şunu söylemek istiyorum. Beyler, Türkiye 10 ağustos 2014 tarihinde, milletin doğrudan cumhurbaşkanını seçmesiyle yeni bir döneme girmiştir. Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var. Cumhurbaşkanı elbette yetkiler çerçevesinde, ama doğrudan millete karşı sorumlu olarak görevini yürütmek durumundadır. İster kabul edilsin ister edilmesin. Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişilmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun hukuki çerçevenin anayasal olarak kesinleştirilmesidir.