Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin de aralarında bulunduğu 44'ü tutuklu 47 sanığın yargılandığı davanın 2'nci duruşması başladı. O gece çıkan çatışmada şehit olan polis memuru Nedip Cengiz Eker'in annesi Güzel Eker, duruşma salonunda, "Oğlumu kim öldürdüyse çıkıp erkek gibi söylesin" dedikten sonra gözyaşlarına boğuldu. Baba Nihat Eker ise "Sabaha kadar çatışma bölgesinde 3 bin mermi atılmış. Bunların hepsi yalan söylüyor" dedi.
Muğla Adliyesi'nin fiziki koşullarından dolayı, Muğla Ticaret ve Sanayi Odası (MUTSO) Toplantı Salonu'nda yapılan Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki yargılamanın 2'nci duruşması, bugün saat 09.30 da başladı. 1'i henüz yakalanamayan, 44'ü tutuklu olmak üzere toplam 47 sanıklı dava için darbeci askerlerin cezaevi araçlarıyla getirilmesinden önce polis ekipleri bomba dedektörü köpek ile salonun dışından arama yaptı. Özel Harekat polisleri ise çevre binaların çatılarında konuşlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu 25 kişi ile Milli Savunma Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün de müdahillik talebi kabul edilen davanın ikinci duruşmasında, mahkeme heyeti tanıklardan ilk olarak şehit polis Nedip Cengiz Eker'in adli muayenesine katılan Marmaris Ahu Hastanesi Acil Servisi'nde görevli pratisyen hekim İsmet Enginsu'yu dinledi.
'CESETTE YANIK VE BARUT İZİ YOKTU'
Dr. İsmet Enginsu, "15 Temmuz'u 16 Temmuz'a bağlayan gece hastanede yoktum. Ertesi gün, saat 08.30 sıralarında görevime başladım. Saat 09.00 sıralarında Nedip Cengiz Eker'in adli muayenesine katıldım. Sol göğüs üstünde bir yarası vardı. Kenarları düzgün ve taze bir yaraydı. Eni 4-5 santim civarındaydı. Kesici bir alet yarası olabileceğini düşündüm. Sırttan bir çıkış deliği yoktu. Ceset otopsiye gideceği için yaranın içine bakmadım. Kurşun yarası dışında olduğunu düşünüyorum. Yakın ateşlerde yanık ve barut izi olur. Cesedi incelememde bunların hiçbiri yoktu. Meslek hayatım boyunca 15 ölü muayenesine katıldım" dedi.
'OĞLUMUN ARABASINDA 27 KURŞUN VAR'
Nedip Cengiz Eker'in babası Nihat Eker, "Bunların hiçbir doğru söylemiyor. 27 kurşun benim çocuğum arabasında var. Sabaha kadar 3 bin mermi atılmış" derken, anne Güzel Eker ise "Herkes evlat sahibi. Benim oğlumun günahı neydi? Oğlumu kim öldürdüyse erkek gibi çıkıp söylesin. Hepsinden şikayetçiyim" dedi, ardından gözyaşı döktü.
Duruşma tanık ifadelerinin alınmasıyla devam ediyor.
TANIK PİLOT YARBAY: 'PAKET' KELİMESİNİ DUYDUM
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin de aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılandığı davanın 2'nci duruşmasına, tanıklardan Pilot Kurmay Yarbay Bahattin Akgün'ün dinlenmesiyle devam edildi. Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlantı kurularak duruşmada tanık olarak dinlenen Yarbay Akgün, "Alay Komutanı Albay Murat Dağlı, yanında Murat Bağ ve Yücel Ekizoğlu bulunduğu sırada beni odasına çağırıp, uçuş ekibinin saat 22.00'de helikopter başında olması emrini verdi. İstirahate çekilmememizi istedi. Bir süre sonra Alay Komutan Yardımcısı Kara Pilot Albay Murat Bağ, odama geldi. Bana 'Bu görev nedir? Bilgin var mı? Adam yeni geldi acaba bizi mi deniyor? Bak bu yaştan sonra bizi denemesin artık sonra bozuşacağım' dedi. Ben de 'Arama kurtarma tatbikatı falan olabilir' dedim. Bu görüşmeden sonra Albay Murat Bağ, bu kez Alay Komutanı Albay Murat Dağlı'nın odasına geçti. Murat Bağ, burada Alay Komutanı'na 'Komutanım arkadaşlar soruyor görev nedir' sorusunu yönetti. Alay komutanı, 'Arayacaklar, sonra söyleyeceğim' diyerek konuyu kapattı. Bildiğimiz kadarıyla VIP uçuşumuz yoktu. Bilinmeyen bir VIP uçuşu mu var, öğrenmeye çalıştık. Görevin açıklanmaması, bu sorgulamaya bizi itti" dedi.
Darbe teşebbüsü günü saat 21.45 sıralarında Alay Komutanı Albay Murat Dağlı'nın emriyle helikopter başına gittiklerini belirten Kurmay Yarbay Akgün, yolda da onunla karşılaştıkları anda, "Komutanım ne yapacağız? Nereye gidiyoruz" sorularını yönelttiğini anlattı. Kurmay Yarbay Akgün, "Bana 'Uçuş lideri benim, beni takip edeceksiniz, kimseyle temas kurmayacaksınız, radar takibini sağlayan cihazı kapatacaksınız. Sadece 132.00 VHF kanalından benimle irtibat kuracaksınız' emrini verdi. Ben de 'Emredersiniz komutanım' dedim. Takım liderinin ilgili yerlerle irtibat kurması sebebiyle bu durum normal geldi. Takip cihazlarının kapatılması uçuş kurallarına aykırı olağandışı bir durum olduğunu gösteriyordu, ancak o anda bununla ilgili bir şey sormadım. Çünkü görevin mahiyetini, nereye gidilecek bilmiyordum. Belki de alayın üzerinde uçarız diye, sormak da aklıma gelmedi" diye konuştu.
Uçuş lideri olan Alay Komutanı Albay Murat Dağlı'nın ekibinde Yücel Ekizoğlu, teknisyen Aydın Özsıcak bulunduğunu, ikinci helikopterin pilotunun kendisi olduğunu ifade eden Yarbay Akgün şöyle devam etti:
"Benim yanımda Yüzbaşı Hacı İbrahim Çalışkan, teknisyen Yasin Sağkol vardı. Bizim haricimizde iki helikopter daha vardı. Bunlardan birinin içerisinde kimin olduğunu bilmiyorum, SAR arama kurtarma helikopteriydi. Diğer helikopter ise benden alınıp Albay Zeki Göçmen'e tahsis edilen helikopterdi. Sabah uçuşunda yanımda bulunan Murat Gözterit, bu helikopterdeydi. Gaziemir Kara Havacılık Komutanlığı'ndan havalandık 10 dakika sonra Çiğli'ye indik. İnişten sonra saat 22.10 sıralarında, ilk olarak Murat Dağlı'yı gördüm. Kendisine kalkıştan önce sorduğum gibi 'ne amaçla buraya geldiğimizi' sordum, ancak cevap vermedi. Bütün helikopterler motoru kapattı. Murat Dağlı, yakıt ikmali emri verdi. Zeki Göçmen ile Murat Dağlı kendi aralarında görüştükleri sırada İstanbul'dan Sikorsky helikopter geleceğini öğrendim. Bir süre sonra alana inen helikopterden bir grup indi. Askeri araç bu kişileri alıp uzaklaştı. Etrafımdaki insanlar bir süre bu konu hakkında konuştu. Daha sonra Zeki Göçmen, Murat Dağlı, Davut Uçum, Ali Aktürk kendi aralarında konuşuyordu. 'Paket' kelimesini duydum. Ne paketi diye sorduğum zaman bana cevap vermediler" dedi.
'SAĞ MOTORA SICAK BASACAĞIZ VE GİTMEYECEĞİZ' DEDİM
Kurmay Yarbay Bahattin Akgün, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Murat Dağlı bana Ege Ordu Komutanlığı'ndan bir paket almamı emretti. İkinci pilot İbrahim Çalışkan bu esnada yanımdaydı. 'Ne paketi?' diye sormadan yanlarından ayrıldım. Bu sırada sürekli aile ve yakınlarımdan telefon geliyordu. Onlardan darbe girişimini tam olarak öğrendim. İkinci pilotumla helikopterin başına gittiğim sırada, ikinci pilotum İbrahim'e 'Burada acayip şeyler oluyor. Bu işe gitmeyeceğiz. Sağ motora sıcak basacağız ve gitmeyeceğiz' dedim. Kendisi de 'Komutanım ne emrederseniz yaparım arkanızdayım' yanıtını verdi. Bu tepki cesaret verdi. Helikoptere geçtik. Heyecandan saatin kaç olduğunu hatırlamıyorum. Teknisyen Yasin Sağkol'a planımla ilgili bilgi vermedim. İkinci pilotum da kontrolleri yaptıktan sonra ardından sol motoru çalıştırdım. Kısa süre sonra sağ motoru çalıştırdım."
Helikopteri arıza durumuna getirdiğini belirten Kurmay Yarbay Akgün, "Test pilotu olduğum için teknik açıdan motora nasıl arıza yaptırıldığını biliyordum. İlk çalışma anında, gaz kolunun getirileceği seviyeyi geçip aşırı gaz verdim. Bu arada start butonuna basmaya devam ettim. Basmayı bıraktığım an, bu gazı motor kabul etmeyecekti. Bu nedenle gaz yükselmişti ve butona sürekli basmak suretiyle motorun limiti dışına çıkmasını sağladım. Motor çalışmaz imajı oluşturdum. Bu eylemi üç kez yaptım. Yaptığımız bu işlemin genel olarak adı 'sıcak çalıştırma' olarak geçerdi. Bunu herkes bilmezdi. Test tecrübe pilotu olduğum için biliyordum. Bu yapılan iş helikopter içinde hiçbir ikaz lambasının yanmasına sebep olmazdı. Ancak ibrelerden takip edilip bir hata olduğu anlaşılabilirdi. Üçüncü çalıştırma teşebbüsünden sonra yardımcı pilota 'Sen burada helikopter içerisinde bekle. Ben gidip bilgi vereceğim' dedim. Murat Dağlı'nın yanına gidip 'Komutanım helikopterde sağ motor çalışmıyor, sıcak basıyor. Müsaade ederseniz biraz bekleyeyim, motor soğuduktan sonra tekrar çalıştırarak istisnai uçuş ile birliğime döneyim' dedim. Murat Dağlı da kabul etmedi. 'Hayır biz gelene kadar burada bekleyeceksiniz, ayrılmayacaksınız' dedi. Yanından ayrıldım, helikoptere gidip çalışan sol motoru durdurdum. Bizim helikopter gayri faal görününce Murat Dağlı aynı görevi, kendisiyle birlikte Çiğli Üssü'ne gelen ekibe verdi. Bu helikopter havalandıktan 30 dakika sonra geri geldi. İniş yaptığında yanlarında Hava Kuvvetleri'ne bağlı bir başka helikopter daha vardı. Hemen helikopteri kullanan Hakan Yukarki'nin yanına gittim, 'Ne paketi aldınız' diye sordum. Çok heyecanlıydı, 'Bir şey almadık Ege Ordu'ya gittik. Boş geldik, kimse yok dediler' yanıtını verdi."
'50 KİŞİLİK EKİP GELDİ'
Alanda bekledikleri sırada üzerlerinde grimsi üniforma bulunan yaklaşık 50 kişilik grubun geldiğini, başlarında da tuğgeneral bulunduğunu ve onlara brifing verdiğini ifadesinde söyleyen Kurmay Yarbay Akgün sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tuğgeneralin, 'Genelkurmay Başkanının emriyle geldim' sözlerini duydum. Bu brifinge ekibim hariç tüm pilotlar ve ikinci pilotlar katıldı. Bu kişilerin ellerinde silah ve mühimmat kutuları vardı. Hatta benim helikoptere de binmeye geldiler, ancak bizim helikopterin göreve gitmeyeceğini söyledim. İnmelerini sağladım. Motor çalıştıran helikopterler, pistin üzerinde sıralandı. Yarım saat beklediler. Daha sonra da, Sikorsky'nin yakıtının yetmeyeceği söylendi. Bu nedenle başka bir helikoptere aktarım yapıldı."
'KASITLI OLARAK MOTOR ARIZASI VERDİRDİN'
Nizamiye tarafından piyade tüfeği seslerinin geldiğini, ancak kime ateş açıldığını bilmediğini söyleyen Kurmay Yarbay Bahattin Akgün, saldırı timinin alandan ayrılmasını da şöyle anlattı:
"Helikopterler alanda yarım saat bekledi. Helikopterler kalkmadan, kalabalık arasındaki konuşmalardan Marmaris, Dalaman tarafına gidildiğini duydum. Bu sırada Hakan Yukarki'nin kullandığı helikopterdeki teknisyen yanımıza gelip 'ikinci pilot Serkan Çoban uçmayacakmış. Murat Dağlı albayım onun yerine Bahattin Yarbay'ım geçsin dedi' sözleri üzerine, Ben de 'Ben uçmuyorum kardeşim' dedim. Teknisyen yanımdan ayrıldı. Helikopterler kalktıktan sonra Murat Bağ, benimle iki kez telefonda konuştu. Bana, 'Kasıtlı olarak motor arızası verdirdin. Helikopter Marmaris ya da Dalaman'a gidiyor, ben ayrılmak istedim ancak silah sesleri vardı. Sivil olarak kaçamayacaktım. Yaya olarak kaçmam imkansız, oradan hemen uzaklaşın' dedi. Bunun üzerine motoru çalıştırıp oradan uzaklaştık. Marmaris saldırısına katılacak helikopterler kalkış yaptıktan 10 dakika sonra hızlı bir şekilde yerleşim alanlarının üzerinden geçip birliğimize döndüm."
'YAKIT VERMEYİN, HELİKOPTERLERİN BATARYALARINI SÖKÜN'
Kendi birliklerine indikten sonra darbe olduğunu kesin olarak anladıklarını söyleyen Kurmay Yarbay Bahattin Akgün, saldırı timini taşıyan diğer helikopterleri Bodrum'da nasıl durdurduğunu ise şöyle anlattı:
"Saat 03.00 sıralarında gerekli birimlere timdeki kişi ve silah sayısı hakkında bilgi verdim. Timin Marmaris'e gidiş sebebinin Cumhurbaşkanı olabileceğini söyledim. Saat 04.00 sıralarında cep telefonumdan Bodrum Imsık Meydanı olarak bilinen askeri havaalanının meydan komutanı devrem Yarbay Fethi Şahbaz aradı. Birliğimize bağlı 2 helikopterin kendilerine doğru geldiğini, yakıt ikmali istediklerini, ne yapması gerektiğini sordu. Ben de 'Kesinlikte yakıt vermeyin, helikopterlerin bataryalarını sökün, hatta kablolarını kesin. Tanker içerisine gerekirse kum dökün. Sizin yanınıza yakıt için gelen helikopterde silahlı adamlar var. Jandarmadan yardım iste. Sizin gücünüz yetmeyebilir. Kalkmalarına kesinlikle izin vermeyin, Hava Kuvvetleri havada ve görürlerse vurulacaklar deyin onları ikna etmeye çalışın' dedim. Sadece bu insanların içerisinde bu olaylara isteyerek karışmadığını bildiğim Yarbay Yücel Ekizoğlu ile Haydar Murat Özden isimli kişileri ayırmalarını diğer şahıslardan uzaklaştırmasını istedim. Bir süre sonra devrem Fethi beni tekrar aradı. Ve dediklerimi yaptıklarını söyledi. 'Bataryaları sökmeye teknisyenler ve Haydar yardım etti."
Kurmay Yarbay Akgün, meydanda Pilot Albay Zeki Göçmen'in, "Yarın ya vatan haini olacağız ya da kahraman ilan edileceğiz" dediğini duyduğunu da söyledi.
Duruşmaya 1 saat 15 dakika ara verilirken, salon çıkışında gazetecilere açıklamada bulunan şehit polis Nedip Cengiz Eker'in annesi Güzel Eker, "Bayrağın altında yaşıyorlar, maaşlarını aldılar, bu devlete baş kaldırdılar. Benim masum oğlumu öldürdüler. Hepsinin idam edilmesini istiyorum" dedi.
Baba Nihat Eker ise "Her şey ortada. Yalan konuşuyorlar. Doktoru bile satın almışlar. Allah bunları kahretsin" diye konuştu.
Verilen aranın ardından duruşmaya Kurmay Yarbay Akgün'ün ifadesinin alınmasıyla devam edildi.
"ÜST RÜTBELİLER VE ALT RÜTBELİLER AYRI OTURDU"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 47 sanığın yagılandığı davaya verilen aranın ardından İzmir'de bulunan Arama Kurtarma Helikopteri Pilotu Yüzbaşı Hakan Yukarki, SEGBİS aracılığıyla tanık olarak dinlendi. Yüzbaşı Hakan Yukarki, şöyle dedi:
"14 Temmuz akşamı, ertesi gün VIP uçuşu yapılacağı söylendi. Biz de gece planlaması için hazırlık yaptık. 15 Temmuz saat 15.30 sıralarında yedek helikopter olarak uçacağım söylendi. Saat 16.00 sıralarında mesaiye geldim. Yarbay Murat Bağ'dan görev yeri konusunda bilgi almak istedim, ancak öğrenemedim. Saat 21.45'te helikopter başı yaptık. Çiğli'ye iniş yaptık. Yaklaşık burada 1 saat bekledik. Üst rütbeliler ve alt rütbeliler ayrı yerlerde oturdu. Albay Murat Dağlı bana Ege Ordu Komutanlığı'na gidilip personel alınacağını söyledi. Ege Ordu Komutanlığı'na iniş yaptık ve VIP'te kimsenin olmadığını Albay Murat Dağlı'ya mesaj attım. Telefonla arayarak Çiğli'ye dönmemi istedi. Çiğli'de 30-35 kişilik silahlı timi gördüm. Gökhan Şahin Sönmezateş (tuğgenaral) koordinat kağıdı verdi ve personelin buraya gideceğini söyledi. Serkan Çoban (üsteğmen) yanıma gelerek internette olumsuz haberler gördüğünü söyledi. 'Ters bir şeyler oluyor. Bizi pisliğin içine sokacaklar' dedi. Bundan dolayı uçmayacağını ifade etti. Helikopterler 02.30 sıralarında kalkış yaptıktan sonra bizde telsizleri kapatıp hızlı bir şekilde Gaziemir Meydanı'na geri döndük. Şu an da tutuklu bulanan Haydar Murat Özden'in (üsteğmen) suçsuz olduğunu da belirtmek istiyorum. Olaylardan habersiz olduğuna inanıyorum. Murat Dağlı'nın görevi bildiğini düşünüyorum. Bilmeseydi mutlaka yardımcıları ile konuyu paylaşırdı."
Yüzbaşı Yukarki'nin dinlenmesinin ardından duruşmaya 5 dakika ara verildi. Aranın ardından diğer tanıkların dinlenmesine devam edileceği bildirildi.
"ALKOL KULLANIP, İBADET KONUSUNDA ELEŞTİRİ YAPIYORLARDI"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 47 sanığın yargılandığı davada Kara Pilot Albay Murat Bağ, Üsteğmen Serkan Çoban ve Teknisyen Yasin Sağkol, SEGBİS aracılığıyla tanık olarak dinlendi.
İfadesinde 15 Temmuz görevini tatbikat yada VİP uçuşu olarak değerlendirdiğini anlatan Albay Murat Bağ, "Nereye uçacağımız paylaşılmadı. Kendi kendime neden bize güvenilmiyor diye düşündüm. Alaydan evime gittim. Televizyonda boğaz köprüsünün kapatıldığını, Ankara'da patlamalar ve jetlerin uçtuğunu gördüm. Sürekli yorum yapıyordum. Bizim helikopterlerin Çiğli'de olduğunu öğrendim. Murat Dağlı (Albay) saat 23.00 sıralarında beni aradı ve alaya gelmemi istedi. Misafirlerim olduğunu söyledim. Bahattin Akgün'ü (Yarbay) aradım ve ortalığın karıştığını, değişik şeyler olduğunu söyledi. Darbe mesajının Yurtta Sulh Konseyi tarafından gönderildiğini öğrendim. İlerleyen saatte MİT'teki arkadaşımı aradım. Kendisi bana malum yapının darbe girişiminde bulunduğunu söyledi. Tekrar Bahattin Akgün'ü aradım ve kendisi helikopteri arızalandırdığını söyledi. Biran önce oradan ayrılmalarını söyledim. Ege Ordu Komutanı beni aradı ve neredesin diye sordu. Jandarmadan destek almamızı istedi. Bunun üzerine alaya geçtim" dedi.
"ŞOK OLDUĞUM İSİMLER TUTUKLANDI"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Avukatı Hüseyin Aydın'ın FETÖ'nün TSK içerisindeki yapılanmasından bilgi sahibi misiniz sorusu üzerine Yarbay Bağ, "Bu olaylar ortaya çıkınca ve kişiler netleşince taşlar yerine oturuyor. Şok olduğum isimler çıktı. Her şeyin farkına sonradan vardım. Tutuklanan isimlerden bazıları daha önceden alkol kullanmaları, ibadet konusunda eleştiriler yapmaları beni sonradan uyandırdı. Yanlarında oturduğum zaman bu kişiler sürekli bu muhabbetlerde bulunuyordu. Kendileri tutuklanınca olayın farkına vardım" dedi.
"EVET UÇMAYACAĞIM"
Diğer tanık Kara Pilot Üsteğmen Serkan Çoban da ifadesinde, "Birinci pilotumuz geldiğinde 'Marmaris'e gidecek 3 tane silahlı helikopteri biz de boş olarak takip edeceğiz' dedi. O an ne yapmam gerektiğini düşündüm, yapabileceğim tek şey helikopter çalıştıktan sonra helikopterin motorlarını alarak bir gecikme sağlamaktı başka da bir şey yoktu. 1'inci pilota söylemeden motorları susturdum. Motor susturduğunuzda da yeniden çalıştırmak için minimum 15 dakika geçmesi lazım. Daha sonra 1'inci pilotum 'ne yapıyorsun' diye sordu, 'ben uçmuyorum' dedim. 'Yazılı emir var uçmayacak mısın' diye yeniden sordu ben 'evet uçmayacağım' dedim. Daha sonra teknisyene de bunu teyit ettirdi. Canım pahasına uçmadım" dedi.
"TELEVİZYONDA GÖRDÜKLERİME İNANAMADIM"
Bakım Teknisyeni Yasin Sağkol, "Hacı İbrahim yüzbaşıya nereye uçacağımızı sordum ve bilmediğini söyledi. Çiğli'ye iniş yaptık. Pilotlar helikopterleri çalıştırmak için yerlerini aldı. Bende dışarıda helikopterlerin çalışmasını gözlemledim. Birkaç kez silah sesleri geldi. Helikoptere gelen üniformalı kişiler olduğunu gördüm. Yarbay Bahattin Akgün, kanunsuz işler olduğunu ve burayı terk etmemizi söyledi. Gaziemir'e indik. Helikopteri hangara çektim ve emniyete aldım. Televizyonda gördüklerime inanamıyordum. Sabah saat 06.30'a haberleri izledim" dedi.
Duruşma yarın saat 09.15'te kaldığı yerden devam edecek.
MUĞLA/DHA