Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu. Burada gündeme dair önemli açıklamalarda bulunan Erdoğan, yerli aşı ile ilgili tarih verirken, dünyanın ürettiği aşılar ile ilgili de girişimlerini başlattıklarını söyledi. Erdoğan, aralık sonundan itibaren aşılamanın başlamasını beklediklerini bildirdi, en geç nisanda da yerli aşıda uygulamaya geçileceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üzerinde durduğu bir diğer isim ise eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tahliye olabileceğini ve iş insanı Osman Kavala'nın tutuklu kalmasına hayret ettiğini söyleyen Eski TBMM Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'tı.
'BENİ RENCİDE ETTİ'
İsim vermeden bu açıklamalara bir kez daha ateş püsküren Erdoğan, "Hadi yeminli Türkiye düşmanlarını anladık, hadi CHP gibi onların içindeki tetikçilerini de anladık. Peki yıllarca bu mücadeleyi birlikte verdiğimiz kimilerinin de aynı trene binmesine ne demeli. Neymiş, filancalar filancalar niye hala hapisteymiş. Bunları herhalde ödüllendirecek halimiz yok" diyerek sözlerine şöyle devam etti:
"Bu teröristlerden birinin yazdığı kitabı herkesin okumasının tavsiye edilmesi hakikaten beni rencide etmiştir. Kitabını herkes okusun dediği kişi, elinde binlerce Kürt kardeşimin, askerimin, polisimin, öğretmenimin kanı olan, bölücülük peşinde koşan bir terör örgütünün siyasetçi maskesi takmış savunucusudur."
'GEREKEN ADIMLARI NİYE ATMIYORSUNUZ?'
Arınç'ın Kavala ve Demirtaş açıklamalarını bir kez daha hatırlatan Erdoğan, CHP'nin de yargıya müdahale ettiğini savunarak Anayasa'nın 138. maddesini hatırlatarak yargıya seslendi, "138. maddeyi eze eze kullananlara karşı gereğini niye yapmıyorsunuz, gereken adımları niye atmıyorsunuz. Size birilerinin talimat verme hakkı var mı? Benim nasıl yoksa CHP'nin de yok. Benim ne kadar talimat verme hakkım yoksa ana muhalefetin de talimat verme hakkı yok ama bu talimatlar verilirken niçin gereğini yapmıyorsunuz?" diye sordu.
ANAYASA'NIN 138. MADDESİ NE DİYOR?
Anayasa'nın 138. maddesinde, "mahkemelerin bağımsızlığı", 139. maddesinde "hakimlik ve savcılık teminatı", 140. maddesinde de "hakimlik ve savcılık mesleği"ne ilişkin özel düzenlemelere yer verilmiştir. Anayasa'nın 138. maddesinde, "Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler" denilerek yargıçların bağımsızlığı ilkesi kabul edilmiş ve böylece, yasama yetkisinin, yargıçların bağımsızlığına aykırı biçimde kullanılması önlenerek, yargıçların bağımsızlığı yasakoyucuya karşı da korunmuştur.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Bugüne kadar 19'unu tamamladıkları il kongrelerine, salgın tedbirlerine destek için bu haftadan itibaren bir süre ara vereceklerini bildiren Erdoğan, "Dünyanın tamamıyla birlikte ülkemizde de yükselişe geçen koronavirüs salgınının seyrini bir an önce aşağıya çekmemiz gerekiyor." dedi.
Bu kapsamda alınan tedbirlerin yol açtığı sıkıntıların elbette farkında olduklarını dile getiren Erdoğan, "Şimdi salgının seyrinin önüne geçemezsek daha sonra çok daha can acıtıcı tedbirler uygulamak zorunda kalabiliriz. Bunun için milletimden sabır ve destek bekliyorum. 'TAMAM' diye ifade ettiğimiz temizlik, maske, mesafe kurallarına ne kadar sıkı riayet edersek diğer tedbirlere o derece az ihtiyaç duyarız." diye konuştu.
Erdoğan, aşı geliştirme çalışmalarında artık uygulama aşamasına gelen projeler olduğuna değinerek, Çin, Rusya, Amerika ve Avrupa'da geliştirilen tüm aşıları yakından takip ettiklerini ifade etti.
'İLK YERLİ AŞI NİSANDA'
Bunların bir kısmına şimdiden ön siparişleri de verdiklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"İnşallah önümüzdeki ayın sonuna doğru aşıda ilk uygulamaları yapabilmeyi ümit ediyoruz. Daha önemlisi, kendi aşımızla ilgili de önemli bir yere geldik. En geç nisan ayında kendi geliştirdiğimiz aşıyı da uygulama seviyesine getirmiş olmayı planlıyoruz. Söz aldığımız tüm uluslararası platformlarda, aşı çalışmalarının siyasi veya ticari hırslara kurban edilmemesi, tüm insanlığın ortak malı olması çağrısında bulunuyoruz.
Kendi geliştirdiğimiz aşıyı da en uygun şartlarda inşallah tüm insanlığın hizmetine sunmak düşüncesindeyiz. Dünyanın tamamı salgın tehdidinden kurtulmadan tek tek ülkelerin kendilerini güvene almalarının manası olmadığına inanıyoruz. Bunun için Birleşmiş Milletler başta olmak üzere insanlığın ortak sorunlarının çözümü ve hakkı, hakkaniyeti, adaleti sağlama hususunda etkisiz kalan kurumların reform ihtiyacını tekrar tekrar vurguluyoruz."
BARIŞ PINARI BÖLGESİNDE SIZMA GİRİŞİMİ
Suriye'de DEAŞ ile göğüs göğüse çarpışan tek NATO ülkesinin Türkiye olduğuna dikkati çeken Erdoğan, Türkiye'nin tek başına bırakılmasına rağmen bugüne kadar 9 bine yakın yabancı terörist savaşçı yakaladığını ve ülkelerine gönderdiğini kaydetti.
Erdoğan, "Çatışma bölgeleriyle bağlantılı olduğunu tespit ettiğimiz 100 bine yakın kişiye, ülkemize giriş yasağı koyduk. Ülkemiz üzerinden çatışma bölgelerine geçişleri engellemek için olağanüstü çaba harcadık. Bizim gönderdiğimiz terör bağlantılı kişileri ciddiyetle takip edemeyen kimi ülkeler, kendi topraklarında gerçekleşen eylemlere mani olamadılar. Üstelik bunun suçunu da İslam'a ve Müslümanlara yıkmaya kalktılar." diye konuştu.
Bir dönem teröristlerin cirit attığı bölgeleri güvenli hale getirerek, 411 bini aşkın Suriyelinin memleketlerine geri dönmesinin sağlandığını bildiren Erdoğan, "İdlib'deki mevcudiyetimizle yeni bir insani trajedinin ve büyük bir göç dalgasının önüne geçtik. İşte son olarak, dün özellikle bunu ifade etmek istiyorum, Barış Pınarı Harekatı bölgesinde 17 terörist sızma harekatına kalkıştı ve bunlar kahraman komandolarımız tarafından öldürüldü. Komandolarımızı, milletim adına gözlerinden öpüyorum. Bu yiğitçe attıkları adım, ilk değil, inşallah son da olmayacak." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Suriye'de hızlı ve hakkaniyetli bir çözümü sağlayacak her adıma destek vermeye hazır olduklarını vurguladı.
TÜRK GEMİSİNE YAPILAN ARAMA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya Milli Mutabakat Hükümeti'ne sağladıkları eğitim ve danışmanlık desteğiyle ülkenin daha fazla iç savaşa sürüklenmesinin engellendiğine işaret ederek, "Birleşmiş Milletler öncülüğündeki siyasi sürecin önü de böylece açılmış oldu." diye konuştu.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin provokasyonlarına rağmen Doğu Akdeniz meselesinde daima sabırlı ve soğukkanlı davranıldığını belirten Erdoğan, "Ama ne yazık ki bizim bu soğukkanlı, sabırlı davranışımıza rağmen işte en son yine bir sivil gemimize, Libya'ya insani ihtiyaçları karşılayacak mal götüren sivil gemimize saldırı oldu. Bunun uluslararası deniz hukukunda yeri yok. Bunun da kaptanı bir Yunan. Gemiye girdikten sonra oradaki sivil mürettebatı da bunlar maalesef taciz ettiler. Bütün bunlar video kayıtlarıyla tespit edilmiş vaziyette. Tabii ki bunlar gerekli yerlere de gönderildi, gönderilecek." değerlendirmesini yaptı.
'DAĞLIK KARABAĞ'DA 30 YILLIK ADALETSİZLİK SON BULDU'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dağlık Karabağ'da 30 yıllık adaletsizliğin son bulmasına katkı sunduklarını anımsatarak, şunları kaydetti:
"Ülkemizin desteği sayesinde Azerbaycan toprağı olan Karabağ'daki Ermeni işgali sona ermiş, kalıcı çözüme yönelik umutlar ilk defa artmıştır. Daha düne kadar ortalıkta görünmeyen, hatta bu konuda açıkça Ermenilere destek veren Minsk Grubu eş başkanı bazı ülkelerin anlaşmayla ilgili dile getirdikleri rahatsızlıkların hiçbir kıymeti yoktur.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile dün akşam bu konuları etraflıca görüşme fırsatı bulduk. Bu görüşmeyle birlikte bu süreç içerisinde ne gibi adımlar atabiliriz, bunları konuştuk. İnanıyorum ki Sayın Putin ile yaptığımız bu görüşmelerle birlikte, özellikle Rusya-Türkiye-Azerbaycan olarak bu süreç içerisinde bölgeye barışı egemen kılmanın adımlarını atmış oluyoruz. Bunu daha da genişletme, geliştirme şansımız da var. Bu genişletme, geliştirme çalışmalarını da yine Sayın Putin ile görüştük. 3 ülkenin dışında, bölge ülkeleri içerisinden dördüncü, beşinci ülkeleri de buna katmak suretiyle buradaki süreci çok daha farklı bir konuma getirebiliriz. Ulaşımda gerek demir yolu gerek kara yolu noktasında batıdan doğuya, kuzeyden güneye ulaşım sürecini de halledecek ve böylece Azeri kardeşlerimizin bir an önce topraklarına dönme imkanını da sağlamış olacağız."
'HUKUK REFORMLARINI HIZLANDIRIYORUZ'
Küresel ticarette çok ciddi bir daralmanın beklendiği 2020 yılını ve bu etkilerin devam edeceği anlaşılan 2021 yılını Türkiye için kayıpları azaltmanın ötesinde bir kazanç dönemi haline getirmek istediklerini ifade eden Erdoğan, bunun için devletiyle, iş dünyasıyla, işçisiyle, genci ve yaşlısıyla 83 milyon olarak hep birlikte hareket edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
"Olağanüstü dönemler, olağanüstü çabalar gerektirir." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünya ve ülkemiz işte böyle bir dönemden geçiyor. Salgının, bizi hedeflerimizden uzaklaştırmasına, dikkatimizi ve enerjimizi dağıtmasına fırsat vermeyeceğiz. Allah'ın izni ve milletimizin desteğiyle nice badireler gibi bunun da başarıyla üstesinden geleceğiz. Salgının yol açtığı ekonomik sıkıntıları çözmek için ihtiyaç duyulan her tedbiri alıyoruz. Bilhassa istihdamı korumaya yönelik desteklere büyük önem veriyoruz. Bu çerçevede gerek hükümet gerek Meclis grubu olarak üzerimize düşenleri yapmanın gayreti içindeyiz. Ekonomide yeni bir yatırım, üretim, ihracat, istihdam seferberliği başlatıyoruz. Bütçe görüşmelerinin ardından bu doğrultuda kapsamlı reformları birer birer hayata geçireceğiz. Yatırım ikliminin ayrılmaz bir parçası olan hukuk reformlarını da hızlandırıyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl 3 yargı reformu paketinin Meclis tarafından kabul edildiğini hatırlatarak, hazırlıkları süren diğer reformları da Meclis gündemine taşıyacaklarını bildirdi.
'HALA PARLAMENTER SİSTEMİ SAVUNANLAR VAR'
Türkiye'nin Cumhuriyet tarihindeki en büyük reformunun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Biz bunu söylerken, hala parlamenter sistemi savunanlar var, hala parlamenter demokrasiden bahsedenler var. Bu ülke yıllar yılı bu sistemi denemedi mi? Yıllar yılı bu sistemi denerken soruyorum; acaba üçlü, dörtlü koalisyonlarla ülkemizin ne hale geldiğini bilmiyor muyuz? Neler çektiğimizi bilmiyor muyuz? Acaba bir adım ileri gidebildik mi? Hayır. Sistem, şu anda olduğu gibi değiştirildi. Yoğun bir şekilde yol alıyoruz. Gerisinde 200 yılı bulan bir arayışın olduğu bu tarihi reformu milletimizin umutları ve talepleri doğrultusunda Cumhur İttifakı çatısı altında MHP ile birlikte gerçekleştirdik." değerlendirmesinde bulundu.
'İTTİFAK ASLA GİZLİ VEYA AÇIK PAZARLIKLAR ÜZERİNE KURULU DEĞİLDİR'
Cumhur İttifakı'nın, Türkiye'nin en geniş tabanlı siyasi dayanışma örneği olduğunu belirten Erdoğan, "İnşallah önümüzdeki hukuki ve ekonomik reform gündemini de yine Cumhur İttifakı olarak hayata geçireceğiz. Sayın Bahçeli’nin de ifade ettiği gibi, bu ittifak asla gizli veya açık pazarlıklar üzerine kurulu değildir. Milletimizin 15 Temmuz gecesi sokaklarda, meydanlarda kanıyla kurduğu bu ittifakın tek amacı, ülkemizi büyük ve güçlü Türkiye hedefine ulaştırmaktır." ifadelerini kullandı.
'BU ÜLKEDE KÜRT SORUNU YOKTUR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmada, demokrasiden, insan haklarından, hukuktan, adaletten, özgürlüklerden yana en küçük bir sıkıntılarının olmadığının ispatının 18 yıllık iktidar geçmişleri olduğunu belirtti.
Bu ülkede hangi kesimin ne sıkıntısı varsa hepsini birer birer çözdüklerini vurgulayan Erdoğan, "Asırlık talepleri, asırlık sıkıntıları, asırlık ihmalleri ortadan biz kaldırdık. En batıdan en doğuya, en kuzeyden en güneye biz hükümet olarak, devlet olarak girilmedik yer bıraktık mı? Her yere adımımızı attık. Eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaşımda, enerjide, tarımda aklınıza ne gelirse hepsinde attık." diye konuştu.
Türkiye'de 26 olan havalimanı sayısını 56'ya yükselttiklerini dile getiren Erdoğan, üniversite sayısının da 74'ten 206'ya çıktığını ifade etti.
Üniversitenin olmadığı il kalmadığını belirten Erdoğan, "Biz istedik ki Hakkari'deki evlatlarımız artık Hakkari'den kalkıp İstanbul'a, Ankara'ya gelmesin, biz üniversiteyi onların ayağına götürelim. Daha önce bunlar niye yapılmadı? Parlamenter demokrasinin olduğu dönemlerde bunlar niye yapılmadı? Sadece bu mu? Şırnak öyle değil mi? Oraya da üniversiteyi biz götürmedik mi? Muş... Oraya da üniversiteyi biz götürmedik mi? Ondan sonra diyorlar ki Kürt sorunu. Ne Kürt sorunu? 2005'te Diyarbakır'daki konuşmamda söyledim: 'Bu ülkede Kürt sorunu yoktur. Varsa bunun sorumlusu benim ve bunu da biz çözeceğiz.' dedim. Allah'a hamdolsun bunları biz çözdük." şeklinde konuştu.
'NEREDE TERÖRİST VARSA BİZ BUNLARIN BAŞINI EZMEK İÇİN VARIZ'
Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daki ulaşım altyapılarının önceki ve şimdi hallerine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Oraları çukur hale getiren, çukurlarla adeta döşeyenler kimlerdi? Kürt kardeşlerim adına ortada dolaşanlar değil miydi? Camilerimizi yıkanlar onlar değil miydi? Onlar, bunları yaparken daha sonra, işte niçin kayyum atanıyor diyenlere sesleniyorum, bunlar maalesef oralarda devletten aldıkları imkanları dağa gönderenlerdi. Dağa gönderdikleri için de onunla kalmadılar, çukurlar açtılar. Biz de bu kayyumlarla beraber hamdolsun tüm bölgeyi tepeden tırnağa enerjisi, sağlığı, eğitimi, adaleti, emniyetiyle hala devam ediyoruz ve buralardaki düzenlemeleri yaptık. 15-20 yıl önce o bölgeye gidenler şimdi gittikleri zaman tanımıyorlar. Niye? Bambaşka bir Diyarbakır var, bambaşka bir Siirt var, bambaşka bir Hakkari var, bambaşka bir Şırnak var. Daha yeni oradaydık. Çünkü biz bu millete hizmet için varız. Biz bu millete özellikle barış için geldik nerede terör varsa, nerede terörist varsa bunların başını ezmek için varız."
'DEMOKRASİ VE HUKUK YOLUNDAN AYRILMADIK'
Teröre bulaşmamış olması şartıyla hiç kimseyi dışlamadıklarını ve ötekileştirmediklerini söyleyen Erdoğan, tam tersine terörden meşru siyasete geçiş yolunu açmak için her yolu denediklerini, her fedakarlığı yaptıklarını bildirdi. Akrep karakterli terör örgütünün kendi kendini sokarak bu fırsatı heba etmiş olmasına rağmen bölgedeki insanlarla gönül bağını güçlendirerek Türkiye'de yepyeni bir dönemi başlattıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Vesayetle mücadele ederken de terör örgütlerinin sınırlarımız içinden ve dışından gelen saldırılarını karşılarken de darbelere meydan okurken de uluslararası kuşatmaları kırarken de asla demokrasi ve hukuk yolundan ayrılmadık. Hal böyleyken birilerinin çıkıp da Türkiye'yi bambaşka bir fotoğrafın içinde göstermeye kalkmasının arkasında, haksızlığın ötesinde art niyet ararız. Bunu yapan Avrupalı ve Amerikalı çevrelerin niyetlerinin kesinlikle özgürlüklerin savunuculuğunu yapmak olmadığını, başka ajandalarla hareket ettiklerini, azıcık vicdan ve izan sahibi herkes zaten biliyor."
'HADİ YEMİNLİ TÜRKİYE DÜŞMANLARINI ANLADIK'
Erdoğan, CHP başta olmak üzere benzer görüşlerin savunuculuğunu yapanların nereden beslendiğini de bizzat işin sahiplerinin ikrar ettiğini belirterek şunları kaydetti:
"Hadi yeminli Türkiye düşmanlarını anladık. Hadi CHP gibi onların içerideki tetikçilerini de anladık. Peki, yıllarca bu mücadeleyi birlikte verdiğimiz kimilerinin de aynı trene binmesine ne demeli? Neymiş? Filancalar filancalar niye hala hapisteymiş... Bunları herhalde ödüllendirecek halimiz yok. Bir taraftan adalet diyoruz, biz bir taraftan adalet derken, bu kadar ölen, bu kadar maalesef dağa kaçırılan o yavruların anneleri Diyarbakır'daki HDP binasının önünde artık yılları devirdik, yaz kış demeden oturan annelere hakkını kim iade edecek? Onlara, bak senin hakkını biz aradık, bulduk ve şimdi de size iade ediyoruz diye kim diyecek? Devlet niye var? Biz niye varız? Arkadaşlar, biz bunun için varız, biz bunu halledeceğiz. Hatta daha da tabii ileri gidip bu teröristlerden birinin yazdığı kitabı herkesin okumasının tavsiye edilmesi hakikaten beni rencide etmiştir. Kitabını herkes okusun dediği kişi, elinde binlerce Kürt kardeşimin, askerimin, polisimin, öğretmenimin kanı olan, bölücülük peşinde koşan bir terör örgütünün siyasetçi maskesi takmış savunucusudur."
'FAŞİST ANLAYIŞIN BİR NUMARALI TEMSİLCİSİ CHP'DİR'
"Bu ülkede uzunca bir süre, en çok sıkıntıyı Kürtler çekti ancak milletimizin tamamına şamil bir özgürlük sorunu, hak, hukuk, adalet sorunu vardı." diyen Erdoğan, "Bizim ömrümüz, insanları inançları, kökenleri, kıyafetleri, meşrepleri sebebiyle aşağılayan, hakir gören, daha da ötesine geçip baskıyla, zulümle değiştirmeye çalışan faşist anlayışla mücadele etmekle geçti. Bunun da bir numaralı temsilcisi CHP'dir." diye konuştu.
Erdoğan, iktidar olduklarında da tüm güçleriyle bu çarpıklığı değiştirmek için çalıştıklarını, anayasadan yasalara kadar her alanda köklü mevzuat değişiklikleri yaptıkların anımsatarak "Vesayetle vuruşa vuruşa devletteki, siyasetteki, sivil alandaki uygulamaları hakkaniyet çizgisine taşıdık. Ülkemizin gücünü ve itibarını artırarak, Türkiye’yi dışarıda yazılan senaryoların yörüngesinden çıkardık. Sadece hak ve özgürlük alanlarını genişletmekle kalmadık, yaptığımız yatırımlar ve getirdiğimiz hizmetlerle yılların ihmalinin ürünü olan geri kalmışlık zincirini de yine biz kırdık." değerlendirmesinde bulundu.
Tüm bu gerçekler ortadayken birilerinin çıkıp sanki Türkiye'de hiçbir şey yapılmamış, her şey eski haliyle sürüyor da sadece kendileri gerçekleri söyleyebiliyor gibi bir edayla konuşmalarını kabul edemeyeceklerini kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kürt kardeşlerimizin en büyük düşmanının silahlı ve siyasi temsilcileriyle bölücü terör örgütü olduğu hakikatinin gölgelenmeye çalışılmasına göz yumamayız. Aksi takdirde terör örgütü tarafından evlatları zorla dağa kaçırılan, göz göre göre ölüme sürüklenen, tecavüze uğrayan annelerin yüzlerine bakamayız. Aksi takdirde yıllarca terör örgütünün baskısı sebebiyle ailesini koruyamayan, evini geçindiremeyen, huzurla ve güvenle hayatını sürdüremeyen babaların yüzlerine bakamayız. Aksi takdirde terör örgütünün sırf kendisine destek vermediği veya devletin yanında durduğu için öldürdüğü, haraç aldığı, evlatlarına tasallut ettiği, hayatını kararttığı kardeşlerimizin yüzüne bakamayız. Aksi takdirde terör örgütü tarafından alçakça katledilen Aybüke öğretmenlerin, Necmettin öğretmenlerin, Mustafa öğretmenlerin, daha binlerce asker, polis, korucu ve farklı mesleklerden kamu görevlisinin ailelerinin yüzlerine bakamayız.
'YARGININ SESSİZ KALMASINI BEN KABULLENEMİYORUM'
Daha 5-6 yıl önce çukur eylemleri ve 6-8 Ekim olaylarında sergilenen rezillikleri unutursak milletimizin yüzüne bakamayız. Yasin Börü'nün, onun ruhaniyeti karşısında biz çok eziliriz. Onun ailesinin de yüzüne bakamayız. Bu alçaklıkların, bu ihanetlerin, bu acıların doğrudan veya dolaylı müsebbibi olanların muhatabı tabii ki yargıdır. Artık bu mesele siyasetin konusu olmaktan çıkmıştır.
Ama ben buradan da yargıya sesleniyorum: Diyorum ki değerli yargı mensupları, anayasanın 138. maddesi beni ne kadar muhatap alıyorsa aynı şekilde benim dışımdakileri de muhatap alıyor. 138. maddeyi eze eze kullananlara karşı gereğini niye yapmıyorsunuz? Gereken adımları niye atmıyorsunuz? Size birilerinin talimat verme hakkı var mı? Benim ne kadar talimat verme hakkım yoksa ana muhalefetin de talimat verme hakkı yok. Bunun dışındakilerin de talimat verme hakkı yok ama bu talimatlar verilirken niçin gereğini yapmıyorsunuz? Bunu söylemek zorunda kaldım çünkü atılan adımlar karşısında yargının bu denli sesiz kalmasını ben kabullenemiyorum. Her kim bu meseleyi hala siyasetin konusuymuş gibi gündeme getiriyorsa niyetinden şüphe etmek hakkımızdır. Son günlerde yaşanan tartışmaların ve gelişmelerin bu çerçevede değerlendirilmesinde fayda görüyorum."
KILIÇDAROĞLU'NUN ÖĞRETMENLERE YÖNELİK AÇIKLAMALARINA TEPKİ
"Söz üstüne söz koyarak, polemik üstüne polemik yaparak, doğru-yanlış ayrımı gözetmeden ağzınıza geleni söyleyerek belki kendinizi tatmin edebilirsiniz ama millete hiçbir faydanız olmaz." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye’nin şu kritik dönemde en büyük ihtiyacı, yerli, milli, ilkeli, vicdanlı, ahlaklı, üretken, analitik siyaset ve bu şekilde hareket eden siyasetçilerdir. Cumhur İttifakı olarak, AK Parti olarak işte bu anlayışla 2023’e giden yolda yürümeyi sürdüreceğiz. Karşımızda ise hala kendisi gibi düşünmeyen herkese hakareti siyaset sanan tek parti faşizmi artıkları ve onların peşinden gitmeyi kendilerine yedirenler var. CHP’nin başındaki zat ‘hala bu iktidarın peşinde giden öğretmen varsa ben ona öğretmem demem’ diyerek, faşizmin en sefil örneklerinden birini, hem de Öğretmenler Günü'nde tekrar sergilemiştir. Haddini bil. Bir taraftan 'biz başöğretmenin kurduğu partiyiz' diyeceksin, öbür taraftan kalkıp öğretmenlere saygısızlık yapacaksın.
Bay Kemal şunu bil: Biz, 'bana bir harf öğretinin kölesiyim' diyen bir kültürün, medeniyetin mensuplarıyız. Sen öğretmenlerimize saygısızlık yapsan da hakaret etsen de öğretmenler başımızın tacıdır. Yargıcından askerine, polisinden esnafına, işçisinden din görevlilerine kadar kendine tabi olmayan herkese hakaret etmeyi siyaset sanan bu sefil zihniyet, ülkenin utanç kaynağı haline gelmiştir. Kendisinden beklentimiz, önüne gelene hakaret etmeyi bırakarak belediyelerinde artık gizlenemez, saklanamaz hale gelen rüşvet ve yolsuzluk salgını hakkında neler düşündüğünü söylemesidir. Daha dün Menemen Belediyesinde, başkan dahil 11 kişi tutuklandı, rezillik diz boyunu geçtikten sonra aldıkları bir disiplin kararı dışında bu zattan tık yok. Bu zatın sergilediği son faşist hezeyanı öğretmenlerimizin takdirine bırakıyoruz. Bizim için her öğretmen, hangi siyasi partiye oy verirse versin değerlidir, hürmete layıktır, şükrana layıktır. Hepsinin de 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü tekrar tebrik ediyorum."
25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE GÜNÜ MESAJI
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde, tüm kadınların hak ve adalet mücadelelerinde yanlarında olduklarını bir kez daha tekrar etmek istediğini söyleyen Erdoğan, "İnsanlığın yarısı ve ailenin temel direği olan kadınlarımızı, şiddet başta olmak üzere her türlü tehditten ve tehlikeden korumak, en başta gelen görevimizdir. Siyasetten iş hayatına kadar her alanda kadınlara verdiğimiz destekle inşallah hep birlikte hedeflerimize ulaşacağız." ifadesini kullandı.
VARLIK BARIŞI ÇAĞRISI
Vatandaşlara, 17 Kasım’da çıkan yasada yer alan "varlık barışı"ndan yararlanma çağrısında bulunan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Varlık barışı ile amacımız, yurt dışında bulunan yerli ve yabancı varlıkları ülkemize çekmek, yurt içindeki kayıt dışı varlıkları da sisteme dahil etmektir. Bu uygulamadan yararlananların para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer tüm sermaye araçları yurt dışından ülkemize getirildiğinde veya yurt içinde sisteme kayıt ettirildiğinde her türlü vergiden ve takipten muaf olacaktır. Türkiye, 2008 yılından beri çeşitli defalar çıkardığımız varlık barışı uygulamaları ile yüzlerce milyar liralık kayıtlı kaynağa kavuşmuştur ve bunun herhangi bir takibi söz konusu değildir, olmayacaktır, bunu da size açıkça ifade ediyorum. İnşallah, 30 Haziran 2021'e kadar sürecek bu uygulamayla, çok daha büyük rakamları kayıt altına alarak, ekonomimize kazandıracağız. Yurt dışındaki ve yurt içindeki tüm vatandaşlarımızı bu imkanı değerlendirmeye, ellerindeki parayı, dövizi, altını ve diğer sermaye araçlarını varlık barışı yoluyla sisteme dahil etmeye çağırıyorum."