Dostlar Meclisi'nde gerçekleşen törenle Erdoğan'a, Hartum Üniversitesi tarafından hukuk alanında fahri doktora takdim edildi.
Burada konuşan Erdoğan, Sudanlılara misafirperverlikleri dolayısıyla şükranlarını sundu.
Karşısında çok farklı bir topluluk gördüğünü belirten Erdoğan, "Zira sizler, seçilmiş bir topluluksunuz. Siz, insanlar içerisinden seçilmiş bir ümmetsiniz. Doğruyu emreder, kötüden, şerden men edersiniz. Ne mutlu sizlere. Çünkü siz, Allah'a iman edenlerin ta kendilerisiniz." ifadesini kullandı.
DOKTORA ÜNVANI İÇİN ŞÜKRANLARINI SUNDU
Sudanlıların muhabbeti karşısında kendilerini Hartum'da değil de Ankara'da, İstanbul'da, Türkiye'de hissettiklerini dile getiren Erdoğan, tarihi Hartum Üniversitesinin şahsına tevcih ettiği fahri doktora ünvanı için ayrıca şükranlarını sundu.
Erdoğan, Afrika'nın önde gelen üniversitelerinden biri tarafından böyle bir ünvana layık görülmenin kendisi için büyük bir mutluluk ve onur olduğunu vurguladı. Özellikle böyle bir atmosferde bu ünvanı almanın şahsı için ayrı bir bahtiyarlık kaynağı olduğunu belirten Erdoğan, bu vesileyle üniversitenin öğretim üyelerine ve öğrencilerine gönülden teşekkürlerini iletti.
"SEVAKİN ADASI'NI BU HALDE GÖRMEK BİZLERİ ÜZDÜ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sudan ziyaretinin anlamına ve önemine yaraşır bir şekilde gerçekten dolu dolu geçtiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Resmi temasların yanı sıra iş forumundan, Port Sudan ziyaretine kadar Sudan toplumunun her kesimiyle bir araya gelme imkanı buluyoruz. Bugün Sayın Cumhurbaşkanına özellikle rica ettim. Port Sudan'a, oradan adaya geçtik. Orada TİKA'nın yaptığı malum Hanefi ve Şafii Camilerinin restorasyonu var.
'Bu adayı bize tahsis etseniz de bu adayı tamamıyla şöyle bir restore etsek ve bu adayı tekrar tarihi şanına layık bir hale getirsek.' dedim. Çünkü Sevakin Adası'nı bu halde görmek bizleri üzdü. Yer ile yeksan etmişler. Kim? Batı. Batı'nın karekterinde bu var. Oraları yer ile yeksan etmek suretiyle... Hamd olsun, şimdi yeniden restore etmek, ayağa kalkmak, kaldırmak bizlere nasip olduğu için ayrı bir memnuniyet içerisindeyim.
Sudan Cumhurbaşkanı Ömer El-Beşir'e bundan dolayı ayrıca bir ricada bulunduğunu yineleyen Erdoğan, "Böyle bir tahsis yapar da hemen biz burada işe başlarsak, bu adayı yeniden aynı resimlerdeki gibi ihya ederiz, inşa ederiz ve Sudan artık bununla iftihar eder." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, turizmde yeni bir adım atabileceklerine de işaret ederek, "Nedir o yeni adım? İnşallah umre seyahatlerine bile, tarihte böyleydi, buraya gelip, buradan Cidde'ye gidilirdi. Tekrar bu yollar inşa edilir, ihya ederiz." ifadesini kullandı.
Salonda bulunan gençlere, "Bu olur mu?" sorusunu yönelten Erdoğan, "Bunu hep beraber yapar mıyız? Yaparız." dedi.
"HAKSIZ YAPTIRIMLARIN KALDIRILMASIYLA KALKINMA HAMLESİ HIZLANACAK"
Son ziyaretinden bu yana Sudan'ın her alanda katettiği mesafeyi görme imkanı bulduğunu belirten Erdoğan, "Uzun yıllardır Sudanlı kardeşlerimizi sıkıntıya sokan, adeta hayatlarını kabusa çeviren haksız yaptırımların kaldırılmasıyla bu kalkınma hamlesinin daha da hızlanacağına inanıyorum." diye konuştu.
Bu yaptırımların henüz kalkmadığına işaret eden Erdoğan, "Ama kalkması lazım. Bu ne zulümdür? Böyle bir yaptırımlar zinciri olabilir mi?" diye sordu.
Erdoğan, emperyalist güçlerin bunu hep yaptığını ve hala yapmaya devam ettiğini belirterek, "Zannediyorlar ki bizim elimizdeki bu güç, bu imkan daimi. Hayır, daimi değildir. İnanıyorum ki haklı olan güçlüdür ve güçlü olmaya devam edecektir." ifadesini kullandı.
Bu ambargolardan dolayı Sudanlı kardeşlerinin çok acı ve sıkıntı çektiğini, uygulanan haksız yaptırımların Sudan'ın bu gününden ve istikbalinden seneler çaldığını vurgulayan Erdoğan, "Ama biz şunu biliyoruz zulüm ile abat olunmaz. Şunu da biliyoruz 'Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste." dedi.
Türkiye olarak her fırsatta bu yaptırımları doğru bulmadıklarını ve tasvip etmediklerini ifade ettiklerini belirten Erdoğan, "Sudan halkını cezalandıran, yıllarca Sudan'ın kalkınmasına, gelişmesine engel olan yaptırımların artık hiçbir makul gerekçesi kalmamıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, zor günlerinde daima Sudan'ın yanında olunduğunu ve yine olunmaya devam edileceğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Resmi kurumlarımızla sivil toplum kuruluşlarımızla tehditlere, baskılara, şantajlara boyun eğmeden imkanlarımızı Sudan halkı için seferber edeceğiz.
Birilerinin keyfi için kardeşlik hukukumuzun zedelenmesine asla müsaade etmedik. Çünkü biz Peygamber Efendimizin şu emirlerini kendimize daima baş tacı ediyoruz. Sevgili Peygamberimiz ne buyuruyor? Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Ne buyuruyor? Müslüman Müslüman'a zulmetmez. Ne buyuruyor? Müslüman Müslüman'ın başına gelen musibette onu terk etmez, onu zalimin zulmünde bırakmaz. Ne buyuruyor? Müslüman bir kardeşine yardımda bulundukça Allah da ona yardımda bulunur. Dün olduğu gibi bugün de yarın da Sudan halkının yanında olmayı sürdüreceğiz. Aziz kardeşim Ömer el-Beşir'in sağduyulu liderliği altında Sudanlı kardeşlerimin sabır ve dayanışmasıyla -unutmayın sabır çok büyük bir zenginliktir. Men sabera zafera... Sudan'ın hem bölgesinde hem de uluslararası alanda hak ettiği konuma geleceğine inanıyorum."
"DEVLET TERÖRÜ UYGULAMIYOR MU?"
Müslümanların son yıllarda büyük bir türbülansın içinden geçtiklerinin görüldüğünü vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Suriye'den Irak'a, Libya'dan Mısır'a, Yemen'den Körfez Bölgesi'ne kadar birçok ülke sancılı ve sıkıntılı günler yaşıyor. Asırlar boyunca ilim, irfan ve hikmet merkezi olan şehirlerimiz maalesef bugün ancak çatışmalarla gündeme geliyor. İslam medeniyetinin asırlık kütüphaneleri, eşsiz eserleri, mimari harikası camileri ya terör örgütleri ya da devlet terörü uygulayan rejimler tarafından tek tek yok ediliyor. Şimdi İsrail devlet terörü uygulamıyor mu? Onunla beraber hareket edenler devlet terörü uygulamıyor mu? 29 yaşındaki down sendromlu Muhammed'i kalkıp da duvara yaslayarak, onu taciz edenler devlet terörü uygulamıyor mu? 15 yaşındaki El-Junidi'yi gözlerini bağlayarak adeta kuşatan 20 kadar İsrail askeri devlet terörü uygulamıyor mu? Bunları söylediğimiz zaman haksızlık mı yapıyoruz? Bunu acaba biz görüyoruz da Batı dünyası bunları görmüyor mu? Görüyorlarsa niçin sessiz kalıyorlar?"
ANKARA/AA